- 828 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
DESENE BİZİM ÇAY BOŞA GİTTİ
Anadolu’da köyün birinde kara davar; keçi ve koyun gibi hayvanlar beslenmektedir. O devirde o kadar çok davar besleniyor ki ormancılar dağlarda meralarda otlayan, meşe yaprağı ve palıtı yiyen davarları yazıp ceza kesmektedirler. Sonunda o sürünün sahibine para cezası gelmektedir.
Keçiler, köyde yaygın olarak bulunmaktadır. Özellikle keçiler ağaca tırmanıp meşe palıtı yerler. Ayaklarıyla meşe ağacına tırmanarak zarar verirler. Halil Efendi’nin keçisi bir oğlak doğurur. Doğum esnasında anne keçi ölür, oğlak ise yaşar. Başka bir keçi doğum yaptığı sırada ise oğlak ölür, anne keçi yaşar. Annesi ölen oğlak emmek zorundadır. Yavrusu ölen Anne keçi ise bir oğlak emzirmek zorundadır.
Keçi ve oğlağın sahibi Halil Efendi bu işin uzmanı Mustafa Efendi’yi bulur ve evine davet eder. Mustafa Efendi çok sakin biridir.
Kuzu ile koyunu keçi ile oğlağı emzirme olayına “Yakma” denir. Yakma olayında; anne keçi, koyun vb. hayvan karanlık bir odaya alınır ve hayvanın gözleri kapatılarak birkaç defa bulunduğu ortamda dolandırılır. Sonra yavru oğlak, kuzu, buzağı gibi hayvan, anneye emmesi için salıverilir. Anne hayvan yavruyu bu esnada kabul ederse emzirmeye başlar. Kabul etmezse hiçbir zaman emzirmez. Bu “Yakma” terimi kaynaştırma, ısındırma, alıştırma gibi anlamlara gelir.
Halil Efendi, Mustafa Efendi’ye:
“Ya Mustafa! Şu bizim keçi ile oğlağı birbirinin yaksana.” der.
Mustafa Efendi de:
“Tamam inşallah! Akşam geleyim de oğlak ve keçiyi birbirine yakayım.” der. Akşam Mustafa Efendi gelir. Ağılda karanlık bir yerde oğlağı keçiye yakar. Halil ve Mustafa Efendi Keçi ve oğlağı baş başa bırakarak kapıyı kilitlerler ve ağıldan çıkarlar. Halil Efendi, Mustafa Efendi’ye güzelce yemek hazırlatır. Üstene tavşankanı çay demletir. Gece yarısına kadar muhabbet ettikten sonra Muşta Efendi evine gider. O zamanlarda böyle iltifatta bulunmak gerçekten de büyük bir iştir.
Sabah Halil Efendi akşam yakılan oğlağın emdiğini düşünerek heyecanla ağılın yolunu tutar. Ağılın kapısını açıp baktığında bir ne görsün! Keçi bir köşede oğlak da diğer köşededir. Oğlak hiç emememiş, keçi oğlağı emzirmemiş adeta oğlağı tepmiş. Oğlak neredeyse açlıktan ölmek üzeredir…
Halil Efendi, Mustafa Efendi’ye verdiği ziyafeti düşünmüş ve kendi kendine:
“Bu ne biçim oğlak ve keçi yakma? Desene bizim çay ve yemek boşa gitti! Desene bizim çay ve yemek boşa gitti! Desene bizim çay ve yemek boşa gitti!” Diye söylenip durur…
15.01.2018
Yozgat
YORUMLAR
İDRİS ÇETİN
Selam ve saygılar...