Hz Muhammed'in Son Akşam Yemeği
HZ MUHAMMED’İN(sav) SON AKŞAM YEMEĞİ
2017 yılının Haziran ayında Urfanın Viranşehir ilçesinde Ebu Muslim adında akraba ziyareti için Irak’tan gelmiş yarım yamalak türkçe konuşabilen bir amcadan rivayet edilmiştir.
1992 yılının Aralık ayında Irak’ın Necef kentinin 2 km kuzeybatısında Ebu Musilm’in amcasının oğlu olan Zülfikar’ında aralarında olduğu bir grup define avcısı eski sakinlerinin çok zengin bir tüccar olduğu varsayılan bir evde kazı yapmaktadır. Günlerce süren kazı çalışmasında umduklarını bulamayan define avcıları beze sarılı küçük bir defterden başka bir şey bulamamışlar. Satmaya çalışsalar da kimseye inandıramadıkları için Zülfikar bu defteri Ebu Muslim’e teslim ederek saklamasını İstemiştir. Muslim, Irak’ta emekli Arapça öğretmeni olmakla birlikte Arapça ve Fars dilleri tarihi uzmanıdır. Defteri incelemeye koyulmadan önce defterin sarılı olduğu yıpranmış bezi koklayan Muslim, burnuna tarihin derinliklerini ve eşsiz kokusunu çekmektedir. Yavaşça bezi açtıktan sonra birbirinden ayrı, sağdan sola doğru yazılmış, üzerinde karışmaması için numaraların yazılı olduğu silinmeye yüz tutmuş sayfalardaki el yazısını incelemeye başlar. İlk sayfada yazan ismi okuyunca dehşete kapılmıştır Ebu Muslim. Yazı şöyle başlar:
_Ben Ebu Talib Bin Muttalip oğlu Allah’ın peygamberi olan H.z Muhammed’in amcasının oğlu ve damadı Ali İbn Abi Talib. Bu H.z Ali den başkası değildir. Sayfanın sol üst köşesinde yazıyı kaleme aldığı tarihi not düşmüştür. Suikaste uğrayışından altı gün öncesi, 21 Ocak 661.
Hz Ali 632 yılının 7 Haziran Pazar günü Medine de peygamberimizin evinde vefatından bir gün önce (saat 13) öğle saatlerinde şahit olduğu bir mucizeyi kaleme almıştır. Yıllarca sakladığı bu mucizeyi ifşa etmek istese de tereddütte kapılıp içinde büyüyen anlatma arzusunu törpülemiş, ölümünden kısa süre önce bilinmesi gerektiği kanaatiyle kaleme aldığı 12 sayfalık defteri, suikaste uğradığı gün, vefatından hemen önce saklaması için oğlu Hasan’a emanet etmiştir. (Hz) Hasan’ın defteri aldıktan sonra yazılanları okuyup okumadığı ve defteri nasıl muhafaza ettiğine dair bir bilgi bulunmamaktadır.
Yazı şöyle devam ediyor
Allah’ın selamı üzerine olsun cennetin en güzel vekili, inşallah Amca oğlundan razı olmuşsundur benim senden razı olduğum gibi…
_Allah Resulü’nün sağlık durumunu öğrenmek için öğle namazından sonra Ömer’le birlikte evine gitmiştik. Durumu ağırdı ve uyuyordu. Eşi Ayşe ile konuşurken kapı büyük bir gürültüyle çalmaya başladı. Ayşe kapıyı açmaya giderken bizde gelenleri merak ederek kapıya yöneldik. Ayşe kapıyı açınca tahminen 30, 33 yaşlarında uzun boylu, geniş omuzlu, tenleri bembeyaz, tüysüz ve rengi sarıya çalan uzun saçlı iki adam beliriverdi kapının eşiğinde. Gelenler bizi selamladıktan sonra kapının sağındaki, yumuşak ses tonuyla Allah Resulü’nü görmek istediklerini söyledi. Ayşe kapıdakilere bakmadan Peygamberin hasta ve uyumakta olduğunu söyledi fakat gelenler Allah Resulü’nü görmekte ısrar edince durumdan işkillenen Ömer çok sinirlendi ve titreyen, hiddetli ses tonuyla:
Ben sizi tanımıyorum, kimsiniz, hangi kabiledensiniz Muhammed’i niye görmek istiyorsunuz diyerek art arda sorular sormaya başladı. Kapının solundaki, Ömer’e bakmadan, iri siyah gözlerini ruhumun derinliklerine dikerek, içime işleyen ve ürperten ses tonuyla:
_Ya Ali, siz bizi tanımazsınız ama Allah Resulü bizi tanır endişe etmeyin, zararsız kimseleriz, bırakın girelim, Allah Resulü’ne selam getirdik deyince Ayşe’ye dönerek izin vermesini istedim. Ayşe Ömer’i sakinleştirmek için kapıdan uzaklaştırırken, adımı nasıl bildiğini anlayamadığım bu adamları endişeyle içeri buyur ettiğim sırada Allah Resulü’nün sesini işittik:
_Ya Ayşe Allah dostlarını bekletme kapıda, al içeri dedi, bitap düşmüş ses tonuyla Allah Resulü.
Çok rahatlamıştım Allah Resulü gelenleri tanıyordu. Bu iki yabancı ardı sıra içeri girerken fiziksel temastan mümkün olduğunca kaçınıyorlardı. Önce sağdaki içeri girdi, önümden geçerken bedeninden etrafa yayılan reyhan kokusundan başım dönmüştü adeta, o güne dek hiç tatmadığım huzur duygusuyla bedenimin her zerresinde(hücre) yeniden hayat bulduğumu(canlanma) hissettim. Sonra diğeri eşikten attı adımını içeriye, önümden akarken(geçerken) hafifçe başını bana doğru çevirdi, irkildim. Aynı kokuyla karışık garip bir tat hissettim damağımda. Soluğumun kesildiğini fark ettim, boğuluyordum. Soğuktu, çok soğuk ve onun attığı her adımda sanki yer yerinden oynuyordu. Olduğum yerde kala kalmıştım, aynı anda hissettiğim birbirine zıt bu iki duyguda (hayat ve ölüm) bir gariplik vardı. Allah Resulü’ne selam vererek odaya girdiler ve yatağından bitkin bedeniyle doğrulmaya çalışan peygamberin mimiklerinde ikinci misafirine karşı saklayamadığı bir şaşkınlık ifadesi vardı.
Allah Resulü bana seslendi:
_Ya Ali neredesin? Oda kapısının önünde bekliyordum. Kapıyı usulca açarak kendisine isteğini sordum. Sesini alçaltarak benimle konuşan Allah Resulü:
_Oğlum, dedi. _ Evde senden başka kimse kalmasın Ayşe’yi komşuya gönder, Ömer’e de söyle sabah namazından sonra yanıma uğrasın, gelen olursa da müsait olmadığımı söyle, dedi. Tam kapıyı kapatacakken, _Oğlum Ali, burada gördüğün ve duyacaklarından mesul değilsin dedi. Bu cümlenin idrakına çok sonradan varacaktım.
Evde dördümüzden başka kimse kalmamıştı. Ayşe komşusuna gitmiş Ömer ise, istemeden de olsa evinin yolunu tutmuştu. Allah Resulü’nü bu iki yabancıyla baş başa bırakmaya gönlü razı olmuyordu. Gelen misafirlere süt ikram etmek için kapıyı açtığımda Allah Resulü tebessüm ederek içmeyeceklerini söyledi. Şaşırmıştım, misafirler divan da oturmak yerine ayakta duruyor, gözlerini sabit bir şekilde yerdeki kilime dikmiş ve kimse konuşmuyordu. Ben de holde bağdaş kurarak oturdum, büyük bir merak ve eve çöken sessizliğin biteceği ümidiyle.
Uzun süren sessizliğin ardından yabancılardan biri konuşmaya başladı. Allah’ın ayetlerini okuyordu, Bakara suresinin ilk beş ayetiydi bu.
Bismillahirrahmanirrahim.
1. Elif. Lâm. Mîm.
2. Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap’tır.
3. Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
4. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
5. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.
Sübhane rabbiyel azim(Büyük olan rabbim her türlü kusurdan uzaktır.)
Misafir ayetleri okurken Allah Resulü’nün ağladığını işitiyordum. Mübarek sesi, ağlayan masum, günahsız bir çocuğun sesi gibiydi, Ne için? diyordu sürekli olarak Ne için? ve ağlamaya devam ediyordu. Peygamberin feryadını duydukça gözlerimden boşanan sele, içimden akan sessiz şelaleye engel olamadım. Yılların eskitemediği, yüreğimi acıtan sesi hala kulaklarımda.
Ve misafir konuşmasına kaldığı yerden devam etti:
_Ey Allah’ın sevgili peygamberi neden üzüntülüsün? Rabbine yaklaştırıldığın vaktin(hastalık) seni yorduğunu biliyoruz. Rabbin, o vakti sana(ölümü) kolaylaştırsın diye yanımda onu(Azrail aleyhisselam) gönderdi. Sen sana rabbinden indirileni hakkıyla bildirdin, şüphesiz sen Rabbimizin muzaffer kıldıklarındansın deyince Allah Resulü:
_Şüphesiz Rabbim her şeyi bilendir ve her şeye muktedirdir. Benim üzüntüm gayba dair hislerimdir, müslümanların gelecek nesillere, doğru aktaramayacakları Allah’ın dini olan İslamiyetin akıbetine duyduğum endişedendir. Allahım beni affetsin..
Sesi giderek yükseliyordu öfkesine hiç tanık olmadığım Allah Resulü’nün.
_Allah’ın dini olan İslamiyeti yaymaya, imanı aşılamaya, iyiliği ve güzel ahlakı emreden Rabbimin yolunu göstermeye çalıştıkça ben, insanlara olan ümidimi kaybettim, Allahım affetsin..
Ateşler içinde kıvranan mübarek bedeniyle boğuşurcasına, enerjisini toplamaya çalışıyordu Allah Resulü, biraz soluklandıktan sonra hiç beklemediğim bir konuşmaya tanık olacaktım.
_Ben dedi, (Allah’ın Resulü.)
_Hakkımı helal etmiyorum Ya Cebrail, Ya Azrail!
Dehşete düşmüştüm…
_Allah’ın izniyle İslamı en güzel yaşayan ve yaşatan ben, Yetim hakkı yiyen, birbirine zulmü reva gören, zina yapan, İslamı menfaati için kullanan, hayvanlara eziyet eden, sapkın fikirleriyle İslamı karalayan, yanlış anlatan, ayrılıklara(mezhep olarak anladım) düşen ve düşüren, kuranın yaşatma, kusurları örtme, ihtiyacın olanından fazlasını dağıt emirlerini, öldür, yok et, ayıpla, yoksulu hor gör, aşağıla, yardım elini esirge, diyerek yorumlayana, büyü yapan ve yaptırana, kötülükten medet uman, haksızlıklara göz yuman dilsiz müslümanlara hakkımı helal etmiyorum dedi Allah’ın Resulü.
Durmadan ağlıyor ve devam ediyordu titreyen sesiyle Allah Resulü.
_Gördüm Ya Cebrail gördüm dedi, Gaybı bilen Rabbimin izniyle gördüm.
_Öldürülen günahsız çocuklar gördüm, toplu katliamlar gördüm, cehennem şarabını içen sarhoş münafıklar ve onlarla ittifak kurmuş müslümanlar gördüm, Harama tutsak olmuş, kendini ümmetimden sayan zavallılar gördüm, dünyayı paylaşamayan şeytanlar ve onlara ortak olmuş insan kılığında zebaniler gördüm. Ya Cebrail! Allah’a (dinar ve dirhemi) şirk koşan insan müsveddeleri gördüm.
_Eksik sıfatlardan münezzeh olan Rabbime ve onun dinine(İslam) elbette ki zarar gelmez. Fakat bunu layık görenler bilsin ki Allah’ın gazabı büyük ve onun Resulü’nün şefaati asla olmayacaktır.
Cebrail(a.s)konuşmaya başladı:
Ya Muhammed(sav) birazdan sana vahyedeceklerim Rabbinin bu dünyada seninle son konuşmasıdır diyerek, Allah Resulü’ne yaklaştı. Sağ kolunu kaldıran Cebrail Allah Resulü’ne, avucunda bulunan bir yaprak uzatarak çiğnemesini, ardından elbisesinin kol yakasından içeriye bakmasını istedi. Kapının her köşesinden etrafa yayılan ışık hüzmeleri holün duvarlarında adeta dans ediyordu. İçeriden uzun süre ses çıkmadı. Meraklanmıştım. Tek duyabildiğim bir tarih ve bir isim oldu.
21 Recep 1445,(16 Mart 2024)Kayıp yüzüğüm, Muhammed Mustafa Bin Muttalip.
Işıklar söndüğünde dışarıda karanlık çökmeye başlamıştı. Güçlükle duyulabilen _Ya Ali diye bir ses işittim, bu Allah Resulü’nün sesiydi, korkuyla karışık hışımla içeriye daldım. Kapıyı açtığımda Allah Resulü’nden başka kimse yoktu ve sayıklıyordu. Allaha hamd olsun artık hazırım artık hazırım diyordu. O günün ertesi sabahına kadar, yatağında huzurla uyudu, hatta sabah kendisini görmeye gelen Ebubekir bile kendisini sağlıklı gördüğü için yanından hoşnut bir şekilde ayrılmıştı. Fakat Ebubekir ayrıldıktan kısa bir süre sonra Allah Resulü tekrar ateşlenerek fenalaşmış vefat etmeden önce hafif bir sesle “Lâ ilâhe illallah, ( ruh teslimi ne zor şeymiş!) ” diyerek( Hz) Ayşe’nin kolları arasında “Maa’r-refîki’l-a‘lâ” (en yüce dosta) sözüyle ruhunu teslim etti.(13 Rebîülevvel 11/8 Haziran 632 Pazartesi).
Hz Ali defterin son satırına şu notu düşmüştür:
_(Hz) Osman Allah Resulünün yüzüğünü kuyuda kaybetti hiçbir zaman da bulunamadı bunu biliyorum fakat Allah Resulünün sayıkladığı isim ve tarihe gelince yıllarca çözmeye, anlam vermeye çalışsam da benim için muamma olmaktan öteye geçemedi. Gaybı Rabbim bilir
_Ben Allah Resulü Muhammed’in amca oğlu Ali, Vasiyetimdir: Başta oğlum Hasan olmak üzere, şahitliğime şahit olanlar (duyanlar) duymayanlara bildirsin. Sadakallahül aliyyul azim.
YORUMLAR
yazınjn başlığını görünce aklıma "isanın son akşam yemeği" adlı tablo geldi aklıma, sonra sizin rumuzunuz ve paylaştığınız rivayetin ne çok çeliştiğini gördüm okuyunca merak ettim,
2024 neyi işaret ediyormuş?
Filiz Şahin. tarafından 1/14/2018 11:46:25 PM zamanında düzenlenmiştir.