- 530 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İ L A H İ D A V E T
İ L A H İ D A V E T,
( E Z A N )
Turizm sezonu henüz başlamasa da, şehre yoğun şekilde turist geliyordu. Turist taşıyan uçakların, biri inip diğeri havalanıyor ve göçmen kuşlar gibi süzülerek gözden kayboluyordu. Şehre kısa sürede ulaşan, dili, dini ve ırkı bilinmeyen yabancı misafirler, ülkemizin doğal, tarihi güzelliklerini görmek ve kültürel zenginliğimizi özümsemek için caddelerde boy gösteriyordu. Geniş caddelerde yan yana dizili mağazaların vitrinleri parıl pa rıl parlayınca içeri girip çıkan turistlerin oluşturduğu ticari hareketlilik, esnafın yüzü ve göz bebekleri içini tatlı tatlı güldürüyordu. Müziğin ruha ve hatta hücrelere etki ettiği gibi turistler de, esnafın ruh halını müs pet etkileyip mutlu ediyor. Hele alış veriş yapılıp yeşil yeşil dolardan hatıra defteri tutuldukça, günlük ibadet unutuluyor, her gün beş vakit okunan Ezan-ı Muhammed’i bile duyan olmuyordu.
Ülkemizin kültürel zenginliklerin öğrenmek, bu arada güzel bir tatil yapmak isteyen gayrimüslim Sceras, on sekiz yaşında bir üniversite öğrencisi. O’da uçakla gelen yolcuların içinden genç bir misafir. Hava alanı dış hatlar terminali önünden taksiye biner ve direkt şehir merkezinde konaklayacağı otele geçer. Şehirde güneş batmak üzere, yani akşam namazı vaktidir. Şehir içinde seyahat ettiği taksi otelin kapısı önüne varınca, bu güne kadar işitmediği çok güzel ve ruhu mest eden sade bir ses duyar. Havada yankıla nan bu güzel ses ruhunun derinliklerinde etkileyici iz bırakır. Ancak bu durumdan ne taksi şoförü ne de kapının önünde bekleyen otel görevlileri ve diğer yerli halk etkilenme belirtisi göstermez ve rahatsızda olmaz. En küçük manada olumsuz bir tepki vermediklerini hayretle gözlemler.
Halbuki ülkesinde insanlar, böyle hoparlörden yüksek sesle yapılan yayınla başkasını rahatsız etmesi pek mümkün değil. Çan sesinden başka ses duymak mümkün olmaz. Değilse, gürültüyü yapan kişilere derhal mü dahale edilir Burada ise, kimse kılını bile kıpırdatmıyor, bu nasıl umursamazlık hali. Anlaşılan ilginç bir yer burası. Bu ikilem için de resepsiyonda kaydını yaptırdıktan sonra asansörle sekizinci kattaki odasına çıkar. Va lizinden elbiseleri dolaba yerleştirip duşunu alır ve yemeğe gitmek için hazırlık yapar. Tam odadan çıkmak üzereyken otele girişte duyduğu sesi pencereden yine duyunca iyice şaşırır. Hayretler içinde kalıp pencereyi açar ve koltuğa oturarak bu sade ve hoş nida yı özümseyerek sonuna kadar dinler. Anlatılması çok zor olan bir his bulur. Ses kesilince ruhunda bir başkalaşım ve rahatlık olduğun fark eder. Yüksek sesle ve bilmediği bir dille söylenen bu çağrı, ruhunda bir başkalaşımı ateşler. Fakat bunu manalandıramaz. Zira kısa sürede duyduğu her iki çağrı, aynı güzellikte olmakla birlikte önceki duyduğu ses ve hitabet tarzı şimdikinden daha değişik olduğunu fark eder. Kısaca söz aynı olduğu halde seslendirme üslubunun farklı oluşun tespit eder. A sansörle lobiye inerken bu duyurunun mutlaka bir amacı olduğun düşünür.
Nüfusunun yüzde doksan dokuzu Müslüman olan ülkemizde her gün farz namaz vakti (5) başlayınca Ezan-ı Muhammet okunur. Ezan; dini bir terimdir, hangi dinden ve inançtan olursa olsun, insanlık alemini İslami yet’e, Allah’ın en son dininin inancına ve kulluk vazifesinin edası için Hakk’a ibadete çağıran ilahi bir davet ve çağrıdır. Allah-ü Teala; bu davetin ve davet ettiği mekanın sahibi ve de davet edilen insanların yaratıcısı dır. Bu davet; Allah’ın dostlarınca O’nun adına yapılan bir ibadettir.
Her gün beş vakit farz namazı vakti girince ezan okunması Kur’an-ı Kerim’in, yani Allah’ın emridir. Nitekim Cuma süresinin 9 ve 10 ayetlerinde mealen;
“Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ÇAĞRIdığında, hemen Allah’ın zikrine koşun, alım satımı bırakın. Eğer bilirseniz o sizin için daha hayırlıdır. Sonra da namaz kılındı mı, yeryüzünde dağılın da, Allah’ın ihsan ve ikramından arayın, Allah’ı çok zikredin ki, kurtuluşa eresiniz” buyrulmaktadır.
Alemlerin Rab’bi’nin bu ilahi daveti; Medine’de hicretin birinci (622) yılında (rivayet te ikinci yılında) Hazre ti Peygamber Efendimiz döneminden beri bu kainatın her saniyesinde kalbi ihlasla yapılmaktadır. Bu alemde Ezan’sız geçen bir an yoktur, İnsanlık her an kurtuluşa, islam’a davet edilmektedir. Ezan vaktin sünneti olup Müslümanların yaşadığı bir belde/ şehir veya ülkede her kişi her gün beş vakit Ezan’ı özgürce dinler, mana sın anlıyorsa, manalandırıp gereğin (namazı) yerine getirir. Şayet bir yerleşim yerinde Müslümanlar, namazın vaktini bildirmek için özgürce Ezan okunamıyorsa biliniz ki; Ezanı yasaklayanlar İslam dinine karşı gizli/ açık bir savaş içindedir.
Müslümanlar; diğer dinlerde eşi benzeri olmayan ve Allah’ın evine insanı insanla davet etme olanağı veren Ezan’la namaza davet eder. Bu çağrı yöntemi Müslümanlar için o nurlu bir yücelik olsa gerekir. Zaten nama za davetin değişik bir yöntemle (çan, boru, ateş) yapılmasını Hz. Peygamber Efendimiz(sav) kabul etmemiş ve uygun bulmamıştır.
Farz namaz daveti ilahi Ezan’ın, mümkün olan en güzel şekliyle icra edilmesi ve Allah rızası için kalbi hisle okunması bir sünnettir. Yani Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’(sav) nın isteği üzerine huzurunda ilk e zanı okuyan Bilal-i Habeş’i gibi okumalı. Bilal-i Habeşi, ezanı çok içten, samimi ve ihlaslı okuyor ve tüm mü minlerce çok beğeniliyor. Hatta Hz. Peygamber Efendimiz’in bedenen olmadığı bir kainatta ezan okumayı kendisine haram saydığı dönemde tekrar ezan okuması için Peygamber’imizin torunları Hz. Hasan ve Hüseyin yalvarması üzerine Bilal-i Habeş’i, Mescid-i Nebev-i’de Ezan okumaya başlayınca, Müslümanlar göz yaşlarına hakim olamaz, ağladıkça ağlarmış.
İşte Ezan okuyan kamil -i müminlerin veya müezzinlerin sesi, Bilal-i Habeşi’nin sesi ve okuyuş üslubu gibi be ğenilip imrenilecek nitelikte ve “Allah vergisi” denecek kadar güzel sesli ve gür olmalı. Ezan okuyan müminin kıraatı düzgün ve tecvit kaidelerine uyumlu olmalıdır ki, daveti alan kişiler dinlerken ruhu mest olmalı, kal binde huzur bulmalıdır
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(sav), Ezan vakti gelince Bilal-i Habeşi’ye;
“Ey Bilal, bizi rahatlat, içimizi ferahlandır” diye buyurmak suretiyle huzura kavuşmayı arzuladığı derecede Ezanı Muhammed’i dinleyenler de huzurlu olmalıdır. Ülkemize ge len gayri Müslim Sceras’da olduğu gibi, Eza nı işittiği vakit vücudu irkilirken ruhu mest olup huzura kavuşmalı ve benliğine Allah sevgisi nakşedilmelidir.
Ezan’ın, asırlardan beri dini formlar içinde her namaz vaktine göre değişik makamlarda okunması hayırlı bir kültür ürünüdür. Bu kültür, selatin camilerde müezzin olarak görev yapan güzel ve hoş sesli hafızlar sayesin de Osmanlı devrinde zirve yapıp taçlanmıştır. Nitekim Türk’lerin payıtaht (Başşehir) yaptığı Konya, Bursa, E dirne ve İstanbul’un selatin camilerinde Sabah Ezan’ı, -Saba, Öğle Ezan’ı, -Rast, İkindi Ezan’ı, -Hicaz, Akşam Ezan’ı, -Segah, Yatsı Ezan’ı, -Uşşak-Beyatı ve Cuma Ezan’ı, -Hicaz,Rast ve Sala,- Hüseyni makamlarında bi linçli şekilde icra edilmiş, dinen bir sakınca da görülmemiştir.
Görevlilerin camilerimizde bilinçli şekilde özenerek kalbi duygularla değişik makam larda içten okuduğu bir Ezan; hem Müslümanların hem de diğer din mensuplarının üze rinde çok etkili olmakla birlikte İslamiyet’e o lan sevgiyi, samimiyeti ve bağlılığı pekiştirir. Makam üzere okunan Ezan mühürlenmiş gönülleri fed edip beğe nilir.
Bu etkileşim sonucu gayri Müslimler dinini bile değiştirip Müslüman olabilir. Müslü manın yaşadığı bir belde ye / ülkeye ilk defa gelen gayri Müslim bir kişinin dinimizle ilgili karşılaştığı ilk etkinliklerden birisi Ezan oldu ğu için özenilerek ihlasla icra edilmesi gerekir. Nitekim genç öğrenci gayri Müslim Sceras’ın dinini değiştirip Müslüman olduktan sonra Süheyl ismini alması ve Amerikalı bayan Martha’da Müslümanlığı kabul ettikten sonra adını da Müzeyyen olarak değiştirmesinin özü, güzel okunduğu için beğenilen Ezan’dır. Bu münevver müminlerin dinini değiştirmesinde etken olan en önemli unsurun ülkemizde dinledikleri güzel bir Ezan icrası olduğu unutulmamalıdır. Kalbi iç tenlikle ve ihlasla sunulan güzellikler, atom bombasıyla açılamayan mühür lenmiş gönül kapıların açar. Atomdan da etkili olup gönülleri huzura eriştiren Ezan’dır.
Mümin Süheyl ve mümine Müzeyyen’i etkileyen ilahi davet Ezan’a, kayıtsız kalınma malı. Müslüman kişi, gün gelecek cami imamının önünde yeşil örtü içinde beyaz kefenle yatay vaziyette birinci saf olacağı için, daha vakit varken her gün beş vakit yapılan ilahi davet Ezan’ı inançla kabul edip imamın arkasında oluşan saflarda yerini almayı meleke edinmelidir. Cami cemaatı ile tanışık olup din kardeşliğini pekiştirmeli ve ameli Salih bir kul olmak için çabalamalıdır.
OCAK- 2018
Süleyman YILDIZ
(Lemos 5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.