- 1842 Okunma
- 5 Yorum
- 5 Beğeni
Düşlerin Rengi Hercaidir
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Avuç içlerimizden kayıp giden günlerin mevsim geçişleri var usumuzda, ömür üç günlük misafir
Taşın değişmez yazgısıdır toz, toprakla sıvar sırtını ve özlemle ovar ruhunun ovalarındaki safiri
Kırık gücenmişlikler büyür her gün gönlümüzde, yapayalnız kaldığımızda çağırırız yüreğe ahiri
Çığlıklar ekeriz bu yüzden düşlerin sarı ovalarına, sonsuza dek yaşamak için aşkın kıyametini
Çoğul bekleyişlerin aşk yansımalı odasında yanık tenli çocuklara giysiler dikerdik birlikte, adını bilmediğimiz mevsimlerce. Uzakta kıyametler kopardı, sen gerçeğine seviler doldururken ben boş kadehlerden umudu içerdim göğsümdeki delirmiş gelgitlerle. Nazar boncuklarına gül demetleri asardı an, yolcusuz vagonlardan sevdalar bize el sallar iken. Hislerimiz ava çıkan aç kurtlar gibiydi, karlar altında kardelenler bizim sevilerimizi beklerdi. Güneş sırtını dönerdi sonra bize, alışkanlıklarımızın kırık dallarında en çok eylül üşürdü.
Küçücük dalgalar iterdi aşkın kocaman gemilerini, gecenin ışıltılarıyla sevişirken deniz uzaklarda. Güneşin yorgun koynunda balıklar dans ederdi, devrilmiş sandallar derinlerde aşkın sırlarını gizlerdi. Saçlarını okşardık sevdanın dağılmış yataklarında, özlemi anlatan kelimelerin kıyı şehirlerinde olmazlarla ömür tüketirdik. Seni düşlerdim yalnız kaldığım anlarda ah, gülüşün avuçlarımdaki hazanları göklere savururdu.
Bir bulut sığınağına sokulsam şimdi, ıslanmış şehirlerin bacalarından tüten aşka misafir olsam. Serin rüzgârın yüzüme sürtünen hazzıyla sana dolsam, sana boşalsam, kanamalı çığlıklarına avuç olsam, han olsam. Kıyam duvarlarında kâinatın ah leyli isyanın olsam ben, yosun elası gözlerinin panayırlarında kulelere çıksam. Senli meridyeninde bu anlaşılmaz evrenin dumur tutkuların odalarında seni sarsam, gurur perdelerini yırtıp hırçın sulara atsam. Devrilsem ansızın yanına, yanık bir ormanda elele seninle aşka kaybolsam.
Tersine sarılan karelerde yeni bir son belki de yaşamak. Vedayla başlayan merhabaların kırık devrilişleriyle günler biçiyoruz terli bedenimize, ömür hep şah, bizler mat. Anlamını yitiren aşka yanıt olamamış bir kız, gözlerindeki hüsranın rengi feryat. Ucuz masalların biriktirildiği bir aldanış coğrafyasıymış hayat.
Binlere karışmış aklımızın mor dağlarında her gün yeni güller açar ve aşk olur adımız rüzgârın hırçın yelesinde. Bir kadın adımı mırıldanır uzakların bekleyiş köşkünde göğsüme yaslanınca. Gül üşü büyür özlemin dikenli gönlünde ve o kadın aşkın milyon tanımı olur ruhumun labirent bahçesinde.
Kırık gölgelerin saklanma odası ruhum, iltica hüzünlerin gövdesine yaslanıyor aşk. Kayıp şehirlerde cennetin havarileri ölümlere kayıt tutmuyorlar, kokmuş cesetlerde hüzzam bir kare an. Analar ağıtlardan yorgun nicedir, ateşin kollarında ağlar iken hayat.
Yapısından ayrılan harçların tozunu gövdesinde ağırlar rüzgâr, günü gelince uzaklara savurmak için. Aşktır gölgesiz yapılarda tapındığımız, gözyaşları ayrılık mevsimlerine yazılmadan. Düşlerin rengi hercaidir gülüm, umutlar bitmez dünlerin hesabı sorulmadan.
Daldan sarkıp tenime değiyor iğdeler, dudağımda yüzyıllık gurbet. Ilık rüzgârın kırbaç yarası ruhumda, günlerden aşk/ı kıyamet. Duman közden, umut özden ayrılmış, anlar kelepçeyi sıkan kuvvet. Adın lal ırmakları tersine çevirsin şimdi, dağlar olsun yangına kasvet.
Sırrını kokusuna belemiş gül, koynunda yârin nefesi. Yağmalanıyor anlar, kalpte özlem busesi. Sular akıyor gövdesine, dalda gurbet, yaprakta hasret. Yollar sokuluyor gülün ömrüne yasak gecelerde, kıyam sızılar penceresinden bakar iken düşlere seven onca yürek.
Yosunla sevişen denizin kangren davasıdır aşk, asırlara meydan okur sevgiyle dalgalanan suların derinliklerinde. Yaşam her gün yeni çentikler açar insan yüzümüzün kahırlı yüzünde. Dalga tuzdan arınmaz, su yosundan ayrılmaz ah, yaşam lal olur kelepçeli düşlerimizde.
Yakarıyla ve duayla geçen ve ruhumuzun günsüz günahlarını sabırla biçen bir sevgi alanındayım, günlerden arife. Bayram sevinçleri birikmiş yüzlerde, dudaklarda şükür hep beste. Dumanlı gönüllerde tat, avuçlarda haz ve yüreklerde sınırsız rahmet niyaz.
Kayıp pusulayla seninle mavi düşlere kırılır rotam, adı özlem, isyanı elem. Faylar kırılıyor seni her anışta ruhumda, dalgayla sevişiyorum gecelerin ötesinde. Umut avında insanlar, umarsız duvarlar yıkılırken üstlerine. Avuç içimde yaşanmamış anların kesiği, kaygılı mevsimler sokulurken göğsümüzün cennet bahçelerine.
Tatsız günler doldururken kimi insanlar heybesine, tadımlık mutluluklar ekiyor kimileri gökyüzüne. Doymamış anların karelerinde en eksik yanımız aşk, onulmamış çelişkilerin boy aynalarından bakıyoruz hızla tükenen geçmişimize ve yaşama, hayata âşık uhdeli, tarumar suretlerimize.
O yorgun hazzını yudumlar iken yaşamın bu yüzden delirmiş cümleler seçeriz hayatın kitaplığından. Uzak sabahlarda üryan acılar biçerken gönlümüzü biz avuçlarımızın aralığından güneş doldururuz göğsümüze. Her gün sararan bir fotoğraf karesinde hayata gülümsemek ve her an bizden uzaklaşan yaşanmış günlere el sallamak ufkumuzun tersine asla sarılamayan mekiğidir ve bu yüzden düşlerin rengi hercaidir.
Selahattin YETGİN