- 3028 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ORHAN KEMAL’ İN DEVLET KUŞU ROMANININ TAHLİLİ
ORHAN KEMAL’ İN DEVLET KUŞU ROMANININ TAHLİLİ
Anlatıcı:Romanda genellikle tanrısal konumlu gözlemci anlatıcı hakimdir. Olup biteni uzaktan izleyerek takip eder ve objektif bir şekilde anlatır. Kişilerin iç dünyalarını, psikolojilerini, o an ki hislerini, olayları, mekanları, zamanı bilir. Ele aldığı konuyu tarafsız bir şekilde anlatır. Anlatıcının romanı aktarma yöntemi ise “anlatma” yöntemi iledir. Yazar burada belirgin bir şekilde kendini belli eder.
“Babasının uzun, kirli, kırçıl saçlı iri başını, içerlere çökük duru yeşil gözlerini kim bilir kaçıncı sefer hayalleyince, homurdandı: “Ortayı bile bitiremedim ha? Ortayı keyfimden mi bıraktım? Çorapsız, kitapsız, deftersiz, takunyayla mı gidip gelecektim? Arkadaşlarımın, öğretmenlerimin alaylarına mı hedef olacaktım? Kafasız da sensin, kakavan da! Sıkıysa yüzüme karşı söyle bunları, yahut anneme elini kaldır!” (s.2)
Konu:Genel itibariyle romanın konusu hayatta istediği gibi yaşayamayan insanların özendikleri insanlar gibi yaşamak istemeleri bunun için farklı ama aynı noktada buluşan hayaller kurmalarıdır. Özelde ise aşkı ile zenginlik hayali kuran ailesi ve arkadaşları arasında kalan Mustafa’nın hayatı ve yaşadıklarıdır. Orhan Kemal bu romanında realist bir yaklaşımla sosyal bir konu olan farklı yaşayış tarzlarına değinerek topluma bir ayna tutmuştur.
“Oğlunun arsız bir kancığı peşine takıp eve getirmeyişini düşünüyordu. Dönüp bakılacak kız da yoktu mahallede doğrucası. Çoğu fabrika, çorap yahut trikolarda kendilerini erkeklere mıncıklatıp duran arsızlardı. Oğlu gibi ağır başlı bir delikanlı böylelerini elbette eve getirmemeliydi. Aklı varsa, hâlli vakitli birine el atar, hem kendi kurtulur, hem de anasını, babasını, kardeşlerini kurtarırdı. Necip nasıldı Necip? Kara kuru olduğu halde Nişantaşı’ndaki müteahhidin kızını nasıl tavlamıştı? Kayınvalide, kayınbaba damadın üstüne titriyorlarmış. Altında pırıl pırıl hususi, sırtında zarif kostüm… Bir giydiğini bir daha giymiyormuş. Oysa nerde kara kuru Necip, nerdeydi Mustafa’sı!” (s.7)
İzlek:Orhan Kemal bu romanda kendi hayalleri istekleri olan insanların sevdikleri için daha doğrusu onlar hayalleri için kendi hayallerinde vazgeçmesini ele almıştır. Özellikle hayatta eşit imkanlara sahip olmayan insanların kurdukları hayaller romanda yer alır ve Mustafa üzerinden aktarılır. Olaylar realist olarak romanda aktarılır.
“Avare her şeyi birdenbire anlamıştı: “Kız kardeşlerinin iş meselesi, sonra babasının tatlılıkla koluna girip odasına götürmesi, bin dereden bir su getirip Zülfikar Bey’in yanında çalışmasını istemesi,” annesinin merdiven başında tatlılıkla, “ Baban seninle konuşmak istiyor, hakkında hayırlı olur!” deyişi. Demek kendinden habersiz gelin güvey oluyorlardı.” (s.117)
Ana Örge:Ne olursa olsun insan kendi hayalleriyle yaşar ve onları gerçekleştirir. Başkalarının hayalleri için yapılan şeyler bir zaman sonra yok olmaya mahkumdur. Eserde Mustafa’nın yaşadıkları yoğun bir şekilde bunu gösterir.
“Esir değilim Aynur!” dedi. “ Hiçbir zaman da esir olmayacağım. Elimde değil, para için boyun eğmedim şimdiye kadar, şimdiden sonra da eğmeyeceğim, emin ol. Beni esir eden, kendi zevkim, rahatım değil, başkalarının çıkarına yaşamak zorunda olduğumu hissetmem. Yoksa, seninle dünyanın öbür ucuna bile gidebilirim. İsterse beş param olmasın. Genciz, demir gibiyiz. Çalışırız. Öyle değil mi?” (s.198)
Zaman:
Nesnel Zaman:Romanda olayların geçtiği dış zaman genel anlamıyla takvime bağlı kronolojik zaman 1940-1960 yılları arasında yaşayan farklı kesimlerin hayatlarının anlatıldığı zamandır.
Vaka Zamanı:Orhan Kemal, bu romanda nesnel zaman dilimi kronolojik olarak ele almıştır. Olayları akışına uygun olarak anlatmış ve pek fazla özetlemeye girmemiştir. Romanda genişletme tekniği kullanarak kişilerin yer yer iç dünyalarını ve geçmişini bize hatırlatır. Yazar, romanı 15 bölüm olarak ele almıştır.
“ Aklına estikçe yalan yanlış kılıverdiği namazlarda hep bunun için dua eder, Allah’tan Mustafa’sına yalnız zengin bir kız değil, Necip’inki gibi, oğlan tarafını da düşünen iyi kalpli bir kız tarafı nasip etmesini yalvardı. Hani böyle birisine rastlarsalar da, iyi kalpli kaynata onları şu yüründükçe gıcırdayıp sallanan kira evinden kurtarsa! (s.7)
Özetleme:Romanda yer yer bazı bölümlerde geçmişte yaşanmış olaylar özetlenerek aktarılmıştır.
“ Gözleri daldı.
Otuz yıl önceki mübadelede anayurda gelirken vapurda… Gene Bayram’la birlik olup boynundaki beşibirlikleri almamışlar mıydı?” (S.17)
Genişletme: Geriye Dönük Genişletme:Romanda geriye dönük genişletme birkaç yer dışında kendini belli etmez.
Genişletme: İleriye Dönük Genişletme:Romanda daha çok geriye dönüşlerle geriye dönük genişletmeler yoğundur. Mustafa’nın ailesinin ve çevresinin yaşadığı hayattan memnun olmayışı ve bu hayatı değiştirmek için hayaller kurmalarıdır.
Anlatma Zamanı:Orhan Kemal’in Devlet Kuşu adlı bu romanı 1958 yılında basılmıştır.Yazar romanı aynı yıl yazmıştır. Sonradan anlatma değil anında anlatma vardır. Orhan Kemal bu romanda ele aldığı konuyu realist bir şekilde anlatarak dönemin sosyal gerçekliğine vurgu yapmıştır.
Mekan:Romanda hiçbir yerde soyut mekan yoktur. Hepsi somut mekânlardır. Somut mekânlardan da hem açık hem de kapalı mekânlara birlikte ele alınmıştır.
Açık Mekan:Romanda genel olarak İstanbul ve küçük yerleşim yerleri olan Defterdar, Ayvansaray, Balat, Edirnekapı, Fatih, Beyazıt, Çemberlitaş, Beyoğlu, Taksim, Harbiye Parkı, Eyüp ve Kapalıçarşı gibi açık mekanlar ele alınmıştır. Bu mekanlar vaka zamanını düşündüğümüzde birbirine zıt mekanlar olarak karşımız çıkar. Nedeni ise bir tarafın lüks ve rahat yaşamı bir tarafın zor şartlarda ve yoksullukları barındırıyor olmalarıdır. “Beyoğlu, Taksim, Çemberlitaş; Balat, Ayvansaray, Defterdar”.
“ Bir gün Zülfikar Bey acele bir iş için Beyazıt’a yollamıştı. Öğleden sonra saat üç suları… işini bitirmiş dönüyordu ki. Kapalıçarşı’nın kapısında onunla karşılaştı.” (s.195)
“ Tramvay Edirnekapı’da durduğu, bütün yolcular indiği halde Mustafa hâlâ oturuyordu. Biletçi omuzunu dürtüp, “ Son durak!” demeseydi, belki de uzun uzun kendine gelmeyecek, kafasındakilerin dalgınlığından kurtulamayacaktı.” (s.24)
Kapalı Mekan:Romandaki kapalı mekanlar genellikle romanın konusu ve yazıldığı dönemin özelliklerini yansıtan mekanlardır. Mustafa veailesinin evi, Taşkasaplı’nın kahvehanesi, apartman dairesi ve yazıhanedir. Bu mekanlar aktif olarak olayların geçtiği mekanlardır. Tek tek incelendiklerinde ise;
-Mustafa ve ailesinin evi:Bu mekan orta sınıf insanların yaşadıkları ve çektikleri zorlukları anlatan olayların aktif olarak geçtiği mekandır. Bu mekan kurulan hayaller üzerinde etkilidir.
“Zülfikar Bey şöyle bir baktı. Siyah tahtalarıyla büyücek bir kutuya benzeyen ev, yana kaykılmıştı. Memet sordu, “ Ne inşaat yapacaksınız beyefendi burada?” (s.59)
-Taşkasaplı’nın Kahvehanesi:Bu mekanMustafa ve arkadaşlarının beraber zaman geçirdikleri sosyal hayatta karşımıza çıkan ve orta sınıf insanların zaman geçirdikleri mekandır.
“ Avare Mustafa bir iskembe aldı, kahve bahçesindeki dutun altına getirip,arkasını dutun kalın gövdesine dayadı, oturdu. Masmavi gök, hızlı eriyen sabah sisi, yorgun çatılar, dimdik fabrika bacaları…” (s.27)
-Apartman Dairesi:Bu mekantamamen Zülfikar Bey ve ailesinin isteğine arzusuna göre düzenlenmiş bir mekandır. Bu mekan Mustafa için bir cehennemdir, nedeni ise alışık olmadığı bir hayat ve baskıcı tavırlardır.
“Zülfikar Bey’in arzusuna uyularak, Hülya’yla Mustafa’ya kendi katlarının en büyük odası dayayıp döşenerek verilmişti. Odanın zarif korniş, tül ve keten perdelerle süslü geniş pencereleri, çürümüş ahşap kalabalığından ibaret mahalleyi, mahallenin arkasında koyu bir kurşunilikle uzanan, fırtınalı günlerde mosmor şahlanarak sahil kayalarında beyaz beyaz parçalanan denizi, çeyrek saatte bir çığlıklarla gelip geçen banliyö trenleri görüyordu ama neye yarardı?” (s.182)
Mekan Tasvirleri:Romanda sık sık mekan tasvirleri yapılmıştır. Romanda anlatılan bu mekan tasvirleriyle etkili kılınmıştır. Yazar burada sosyal bir gerçeklik olan bazı insanlar arasındaki eşitsizliği bu tasvirlerle daha da güçlendirmiştir.
“Olu odasına çekilip kapısını kapattıktan sonra o da, kocasıyla dört çocuğunun yanına geldi. İçeri içeri kamburlaşmış duvarları beyaz ambalaj kaplı, tavanı basık, loş bir vapur ambarını hatırlatan, ufacık bir odaydı burası. Tam karşıdaki yan yana iki pencerenin önünde uzun, daracık bir sedir, solda kim bilir hangi tarihte, “Billa vâris” ölen, kim bilir hangi Ermeni’nin terekesinden ucuza düşürülmüş çok çekmeceli bir konsol, konsolun üzerinde gene aynı terekeden edinilmiş, camı boydan boya çatlak kocaman bir ayna.” (s.4)
Kişiler Kadrosu:Romanın oldukça kalabalık bir kişiler kadrosu yoktur. Bunları özelliklerine göre tasnif edilişi ise;
Merkezi Kişi:Romanın merkezi kişisi Mustafa’dır. Olaylar genel olarak onun üzerinden gelişmekte ve anlatılmaktadır.
Mesela kendi hayalleri olan Mustafa ailesi ve arkadaşları için kendi hayallerinden vazgeçip onların hayalleri için yaşamaya başlayarak kendini feda eder fakat bunu kabullenemeyerek eski hayatına geri döner.
Yapılarına Göre Tipler:
Yüceltilmiş Tip:Romanda yazarın okuyucularına örnek olarak gösterdiği, duygu ve düşüncelerini yüklediği yüceltilmiş kişi Aynur’dur. Aynur duygu ve düşüncelerini hiçbir zaman değiştirmeyen Mustafa’ya aşık ve ne olursa olsun ondan vazgeçmeyeceğini ifade eden tiptir.
İlk Örnek:Romanda ilk örnek olarak gösterebileceğimiz bir kişi yoktur.
Nihilist Tip:Romanda nihilist tip olarak Mustafa’nın kız kardeşi Ayten’i gösterebiliriz. Ayten hayatını kendi isteğine göre yaşayan ailesine ve yaşadığı çevreyi beğenmeyen bir kişi olarak karşımıza çıkar. Aynı şekilde hem abisinden kurtulmak hem de zengin çevreye açılmak için o da abisine evlenmesi için baskı kurar.
“… , Mustafa’nın küçüğü iki kızsa pencerelerin önündeki sedirde. Yaz günleri tiril tiril markizet entarilerini kuvvetle geren memeleriyle Mahmutpaşa’daki trikolara gidip gelirken birbirlerine iyice sokulurlardı. Sabahın çok erken saatlerinden akşama kadar çalışma karşılığı ellerine geçen parayla şöyle böyle karınlarını doyurduktan sonra, geriye kalanı ev için annelerine vermeleri gerekirdi ama, kardeşinden iki yaş büyük Ayten boyuna yan çizer, ya spor bir ayakkabı, ya da kuvvetli çiğ renkleriyle vahşi bir çığlığa benzeyen yanardöner bir eşarp, ikinci elmas taklidi küpeler, yüzükler, çeşit çeşit romanlar, magazinler satın alır….”(s.4)
Konularına Göre Tipler
Sosyal Tipler:Romanda yoğun olarak sosyal tiplere yer verilmiştir. Değişik sosyal kesimleri temsil etmek üzere seçilen bazı sosyal tipler şunlardır:
Orta Sınıf Halkı Temsil Eden Kişiler:
Mustafa: Kenar mahallede yaşayan bir işi olmayan külhanbey tarzında bir delikanlıdır. Kendi hayalleri vardır. Fakat ailesi ve arkadaşları için kendi hayallerinde vazgeçerek onların istedikleri gibi yaşamaya başlar ama bunda başarılı olamaz ve eski yaşamına döner.
Ayten: Mustafa’ların komşu olan Ayten Mustafa’ya aşıktır. Aslında bu aşkı karşılıklıdır ama Mustafa iyi bir işi olmadığı için yanaşmamaktadır evlenmeye hep Mustaf ile evlilik hayali kurar. Fakat Mustafa’nın evlenmesiyle kahrolur asla evlenmeme kararı alır. Mustafa yaşadığı zengin hayatı bıraktığında ona döner.
Memet: Mustafa’nın babasıdır. Bir basımevinde bekçilik yapar. Oğlu Mustafa ile fazla anlaşamaz onun işsiz gezmesini ve okuldan ayrılmasına kızar durur. Hep zenginlik hayalleri kurar. Bu hayallerini gerçekleştirecek olanları ise çocukları olarak görür.
Şöhret: Mustafa’nın annesidir. Mustafa’ya çok değer verir. Sürekli onun için dua eder, kendini ve ailesini bu hayattan kurtarmasını ister. Özellikle Mustafa’nın mahalleli ve diğer fakir kızlara bakmasından endişe duyar.
Aynur: Mustafa’nın kardeşidir. Yaşadığı hayatı pek beğenmeyen ve ailesine pek yardımı olmaz. Kendi çıkarı için o da abisine baskı kurar evlenmesi için.
Erol: Evin küçük çocuğudur. O da diğerleri gibi zenginlik hayalleri kurar ardaşları gibi yaşamak ister.
Bayram: Memet’in arkadaşıdır. Sürekli Memetle içki içerler, Memet’in ailesiyle karşı karşıya gelmesine neden olur.
Sülo:Mustafa’nın yakın arkadaşıdır. O da mahallede Mustafa ve diğerleri gibi zengin olma hayalleri kurmaktadır. Mustafa en çokta onun için kendi hayallerinde vazgeçmiştir. Onun ve arkadaşlarının üzülmesinden korkmuştur.
Taşkasaplı:Mahallede kahvehanesi olan ve yaşça diğerlerinden büyük olanTaşkasaplı sonradan Mustafaların hayaline ortak olur.
Çingene:Kısa boylu esmer tıkız Kasımpaşalı bir delikanlıdır. Olmadık zamanda para bulur. Bulduğu paralarıda arkadaşlarıyla yerdi. Çoğunlukla bul karayı al parayı işiyle uğraşır.
-Zengin Halkı Temsil Eden Kişiler:
Zülfikar Bey: Hayatta sadece kızı ve karısı için yaşayan karaborsacılıkla parasına para katan önceden yasak işler işler yapan bir memurdur. En büyük korkusu kızının bir serseri ile evlenip hayal kırıklığına uğraması ve servetini kaybetmesi.
Ferdane Hanım:Kırklı yaşlarda fakat hala güzelliğini koruyan Zülfikar Bey’in karısı geçmişte bir takım rahatsızlıklar geçirmiştir. O da Zülfikar Bey gibi kızından endişelenmektedir.
Hülya:Hülya 25 yaşında olmasına rağmen hala çocuk gibi görünen bir takım rahatsızlıkları bulunan Genç bir kızdır. Hayatta en çok zevk aldığı şey romanlar okumak ve o romanları hayal etmektir. En çok istediği şey ise yakışıklı bir mahalle delikanlısına aşık olmaktır.
Yardımcı Kişiler:Daktilo Şükran, Sabuş Ağabey, Tıbbiyeliler, Aynur’un annesi, Bakkal Hasan ve mahalleli.
Kurgusal Kişi
Hatırlanmış Kişi:Romanın bir yerinde sadece Zülfikar Bey’in yıllar önce parası için evlendirilmek istediği genç kızın Zülfikar Bey’den olumsuz yanıt almasından dolayı intiharından bahsedilmektedir. Buna hatırlanmış kişi diyebiliriz. Aynı zamanda romanda adı sıkça geçen Necip’te hatırlanmış kişi olarak ele alınabilir. Ama her ikiside romanda aktif olarak yer almaz.
Kişi Sunumu
Bedensel Boyut Sunumu: Romanın çoğu yerinde kahramanların bedensel özelliklerini onları betimleyerek okuyucuya aktarır.
“Adam işemesini bitirmiş, pantolonunun düğmelerini ilikleyerek geliyordu. Kalın simsiyah kaşları, ablak, kıpkırmızı yüzü, kocaman göbeği vardı. Erol birdebire okuldaki başöğretmene benzetmişti. Birinde sınıfın camını kırdı diye kocaman elleriyle öyle dövmüştü ki. Dövmüştü ama, Erol da “ Balina” koymuştu adını. Bu da ufacık gözleriyle tıpkı tıpkısına balinayı hatırlatıyordu ama, arkadaşlarına bir şey söylemedi.” (s.56)
Ruhsal Boyut Sunumu: Yazar, roman kişilerinin iç dünyalarını, ruhsal özelliklerini, duygu ve düşüncelerini romanda aktarmıştır.
*İç Çözümleme: Yazar yer yer romanda iç çözümlemelere yer vererek kişilerin durumlarını gözlemci tarzıyla okuyucaya aktarmıştır.
“ Bütün gece bunu düşündü. Aklına kötü kötü şeyler geliyordu. Beş katlı apartmanın katlarından birinde zengin bir aile otursa, güzel bir kızları olsa, Mustafa’ya tutulsa, Mustafa da ona tutulsa. Evlenseler. Yahut evlenmeseler de sevişseler!” (s.99)
*İç Konuşma: Roman kişilerinin iç dünyaları aynı zamanda onların kendi kendilerine gerçekleştirdikleri iç konuşmalara yer veren yazar kişileri canlı tutmaya çalışmıştır.
“ Hayır, senin bulduğun işte çalışmayacağım, evlenmeyeceğimde. Evlenmemi niçin istediğini bilmiyor muyum? Karımla çocuklarım için, çalışmak zorunda kalacağım, sana yardımcı olacağım değil mi?” (s.28)
Yazarın Kişiler Karşısındaki Tavrı:Yazar roman kişileri karşısında tarafsız kalarak onlara hiçbir şekilde müdahalede bulunmamıştır. Orta sınıf insanları ne küçümsemiş ne de zengin kısımı yüceltmiştir. Kişilerin hepsine realist bir tavır yüklemiştir. Kişileri gerçek yönleriyle ele almış ve okuyucuya sunmuştur.
“ Biliyorum, onu hiçbir zaman sevmedin, sevemedin, sevemezdin de. Esasta onu sen bulmadın, biz seni bulduk. Paramızla satın almak istedik seni. Alamadık. Alamazdık da. Artık bu anlaşıldı. Senden ona tekrar koca olmanı istemeyeceğim, zaten onun da buna ömrü müsait değil. Ölecek o Mustafa, belki yarın, belki bu bu gece! Günlerden beri seni sayıklıyor. Son bir defa gel, nasılsın, de ve bir daha hiçbir suretle görünmemek üzere git” (s.243)
Kurgulama Tekniği ve Öğeleri
Olay Örgüsü:Romanda olayalar baştan başlamış ve kronolojik olarak devam etmiştir. Nesnel zaman dilimini baştan sona kullanan yazar olayları bir zincirin parçaları gibi neden sonuç içerisinde okuyucuya sunmuştur.
Mustafa kendi hayalleri olan bir delikanlıdır. Zamanının çocuğunu arkadaşları ile içerek geçirir. Fakir bir mahallede yaşayan ailesi ise zengin bir gelin adayı hayal etmekte hem Mustafa’yı hem de kendilerini kurtarmalarını ümit etmektedirler. Fakat Mustafa komşusu olan Aynur’u beğenmektedir. Aslında kızın da onda gönlü vardır ama Mustafa kendisinin işi olmadığı için tereddüt etmektedir. Birgün mahallede çocukların top oynadıkları arsayı biri satın alır ve buraya apartman yapmak ister. Bunu fırsat bilen Bayram ve Memet arsayı alan kişiye hoşgörüde bulunarak işe girerler. Tüm aile artık zenginlik hayalleri kurmaya başlar. Nedeni ise Zülfikar Bey’in kızı Hülya’nın oğulları Mustafayı çok beğenmesidir. Fırsat bu fırsat hepsi Mustafayı ikna etmeye çalışır fakat Mustafa ikna olmaz. En son arkadaşı Sülo’yu kıramaz ve zengin ama çirkin kızla evlenmeyi kabul eder. Ailesi ve arkadaşları zengin olmuştur fakat o kendi yaşadığı hayattan memmun değildir. Başkaları için kendi hayatını kararttığını farkına varır ve o hayatı terk ederek eski yaşamına ve tek sevdiği kız olan Aynur’a döner.
“Bu şeye öylesine hazırdılar ki, çirkin kız oğullarına sanki gerçekten göz koymuş, oğullarıda peki demiş, başlamıştı yazıhanede çalışmaya da, yokluktan kurtulup varlığa kavuşmuşlardı. Hepsinin içinde keyifli bir çalkantı, hepsinin kafalarında yıllar yılı hasretini çektikleri şeylerin hayali…” (s.107)
Hal Değişim Kalıbı:Romanda hal değişim kalıbı az da olsa Zülfikar Bey ve Sülo da görülür. Zülfikar Bey parası ve eğitimi ile her şeyi yapabileceğini sanır fakat parasının ve eğitiminin bir işe yaramadığının farkına varır. Sülo ise zenginlik için her şeye katlanılacağı kanısındadır fakat o da sonradan bu düşüncesinden vazgeçer.
“ Yetmezse daha vereyim, ne istersen al. Yeter ki gel yavrum, gel!”
Sülo ve Çingene, Taşkasaplı paralara şöyle baktılar: Yüzlükler, binlikler…
Avare Sülo’ya baktı Sülo Avare’ye. Sonra eğildi, yerden paraları toplayıp adama uzattı.
“ Al paralarını amca. Biz zannettiğin gibi, insanlığımızı parayla satmayız. Kalk, sok paralarını cebine…” (s.244)
Arayış Yolculuğu Kalıbı:Romanda yazarın kişilerdeki arayış yolculu kalıbıyla vermek istediği kişilerin ne olursa olsun kendi hayatları ve istekleri için yaşıyor olmalarıdır. Kişiler romanda başkaları üzerinden hayaller kurmakta ve bunları gerçekleştirmek istemektedirler.
Organik Bütünlük: Roman, olayların düzenlenişi bakımından organik bütünlüğe sahiptir. Olaylar biribirinden kopuk değil, biri diğerinin sebebi ve sonucu olacak şekilde dizilmiştir.
Gerilim Unsurları:
İç Çatışma: Orhan Kemal, romanında sürekleyicilik ve akıcı olabilmek için çok da olmasa iç çatışma yöntemini kullanmıştır. Bu yöntemle okuyucuya daha fazla merak ve heyecan duygusu uyandırmaya çalışmıştır. Romanda bazı yerlerde Mustafa’nın aklından geçenleri Kendini ve düşüncelerini ifade eder.
“Tramway Edirnekapı’da durduğu, bütün yolcular indiği halde Mustafa hala oturuyordu. Biletçi omuzunu dürtüp, “Son durak!” demeseydi, belki de uzun uzun kendine gelemeyecek, kafasındakilerin dalgınlığından kurtulamayacaktı.” (s.24)
Sosyal Çatışma:Romanda sosyal çatışma iki farklı toplumsal sınıf arasında yaşanmaktadır. Birinci grup bu hayatta istedikleri gibi yaşayamayan ve hayattan adil pay almadığını düşünen insanlardır. İkinci grup ise zengin olup lüks hayat süren hayatların da bir takım problemlere sahip olduğunu ve orta sınıf tabaka için ne anlam oluşturduğunu yansıtan insanlardır. Burada ki sosyal çatışma genel olarak şu noktada ortaya çıkar. Hayatta istediği gibi yaşayamayan insanların istedikleri tarzda yaşayan zengin sınıfa duyduğu ilgi ve alaka daha doğrusu onlar gibi yaşama arzusudur.
Ana Düğüm:Romanın ana düğümü zengin yaşamdan tekrar normal hayatına dönen Mustafa hayallerine kavuşacak mı? Mustafa ailesi ve arkadaşlarının ısrarı ile kendi hayallerinden vazgeçip sevmediği biri ve alışkın olmadığı hayatla karşı karşıya gelir. Fakat bunu çok uzun sürdüremez.
Romanın Sonu: Romanın sonu açıktır. Okuyucu o anı hayal edebilir ve sonunu düşünebilir.
“…. Avare önde, Bayram’la Çingene arkada, Zülfikar Bey daha arkada, taksiye gidip bindiler.
Araba, geldiği gibi, peşinde toz bulutu kaldırarak, hızla uzaklaştı.
Taşkasaplı kahve bahçesinin kapısında, yaş yaş parlayan kirpikleriyle arkalarından bakıyordu.” (s.244)
Dili:Orhan Kemal romanda dili etkin bir şekilde kullanmıştır. Türkçenin akıcılık ve açıklık özelliğini iyi bir şekilde kullanmıştır. Gerçekliği sağlayabilmek için mahalli söyleyişe, yer vermiştir.
Üslubu: Orhan Kemal, bu romanda genel olarak iki üslub kullanmıştır. İki üslub kullanarak romanın gerçekliğini arttırmış ve canlı tutmuştur.
*Havas Üslubu: Romanda özellikle Zülfikar Bey’in konuşmaları buna örnektir.
“Sağ ol, sağ olun. Sağ olun ama, mahallenizin terbiyesi üzerinde çok durmam icap edecek. Ya benimle iyi geçinir mahalleli ya da…” (s.59)
*Avam Üslubu: Roman, gerçekçiliği sağlamak adına halktan olan kişilerin eğitim ve sosyal konumlarına uygun olan konuşma tarzlarına, avamca konuşmalarına da yer verir.
“Adamın dertleri depreşti, “Bırak,” dedi, “bırak be Bayram. Sülersem olurum kötü. Uğlu bir yana, bütün dünya öbür yana. Bilmezsın?” (s.23)
DEVLET KUŞU
Mustafa kendi hayalleri olan bir delikanlıdır. Zamanının çocuğunu arkadaşları ile içerek geçirir. Fakir bir mahallede yaşayan ailesi ise zengin bir gelin adayı hayal etmekte hem Mustafa’yı hem de kendilerini kurtarmalarını ümit etmektedirler. Fakat Mustafa komşusu olan Aynur’u beğenmektedir. Aslında kızın da onda gönlü vardır ama Mustafa kendisinin işi olmadığı için tereddüt etmektedir. Birgün mahallede çocukların top oynadıkları arsayı biri satın alır ve buraya apartman yapmak ister. Bunu fırsat bilen Bayram ve Memet arsayı alan kişiye hoşgörüde bulunarak işe girerler. Tüm aile artık zenginlik hayalleri kurmaya başlar. Nedeni ise Zülfikar Bey’in kızı Hülya’nın oğulları Mustafayı çok beğenmesidir. Fırsat bu fırsat hepsi Mustafayı ikna etmeye çalışır fakat Mustafa ikna olmaz. En son arkadaşı Sülo’yu kıramaz ve zengin ama çirkin kızla evlenmeyi kabul eder. Ailesi ve arkadaşları zengin olmuştur fakat o kendi yaşadığı hayattan memmun değildir. hayatını kararttığını farkına varır.
ORHAN KEMAL
Eserlerinde toplumsal gerçekleri birey-toplum ilişkileri çerçevesinde ele alıpgözlemlere dayanarak sade yalın bir anlatımla dile getiren Orhan Kemal, Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Orhan Kemal sıradan insanların güçlüklerle, yoksunluklarla dolu dünyalarını, bireye indirgemeden, toplumsal bir bütünlükte; kişileri yaşamla, çevreleriyle ve birbileriyle ilişkileri içinde ele alıp çok duru, samimi bir dille anlatmıştır. Bu ustalığın kaynağı salt yaratıcı düşgücü olmayıp, yazarın tanık olduğu olayları, insanları düşgücüyle harmanlayıp bazen roman bazen de anı-roman gerçekliğinde yazmış olmasıdır.
Orhan Kemal’in asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü’dür. Yazı hayatına şiirle başlamıştır. İlk şiiri hapishanede bulunduğu 1939 yılında Reşat Kemal takma adıyla yayımlanmıştır. Yine o dönemde yazdığı birçok şiir ve hikaye Raşit Kemali, Orhan Raşit ve Orhan Kemal imzaları ile dergilerde yayınlanmıştır. Yazar daha sonra hikaye ve romanlarında Orhan Kemal adını kullanmış, okuyucular tarafından bu adla bilinmiş ve Orhan Kemal imzasıyla ünlenmiştir. Gerçekten de, ilk hikayesi Yeni Edebiyat Gazetesi’nde 1940 yılında Reşit Kemal imzası ile yayınlanan Yazar, 1945 yılının Ocak ayında Varlık Dergisi tarafından yapılan araştırmada okurlar tarafından Orhan Kemal adı ile “En beğenilen hikayeci” seçilmiştir.
Roman, hikaye, oyun gibi eserlerin yanında Orhan Kemal edebiyatçıların genellikle ilgi göstermediği sinema alanıyla da ilgilenmiş, çok sayıda senaryo yazdığı gibi senaryo yazımı üzerine bir kitap da yazmıştır. 1963 yılında basılan Senaryo Tekniği adlı kitabında senaryoyla ilgili teknik terimlere yer vermiş ve Metin Erksan’ın Gecelerin Ötesi adlı filminin senaryosunu örnek senaryo olarak ele almıştır. Orhan Kemal, Nazım Hikmet ile Bursa Cezaevi’nde geçirdiği tutukluluk yılları anılarını Nazım Hikmet’le 3,5 Yıl adlı kitabında toplamıştır. Nazım Hikmet’in ölümünden iki yıl sonra; 1965’te yayınlanmış olan kitap bir anı kitabı olmanın ötesinde hem Nazım Hikmet’in hem de Orhan Kemal’in sanat anlayışıyla ilgili bilgiler içermektedir. Ayrıca bu anılarda Nazım Hikmet’in Orhan Kemal’in sanatına etkisi de ortaya çıkmaktadır.
ÖYKÜ:
Ekmek Kavgası 1949, Sarhoşlar 1951, Çamaşırcının Kızı 1952, 72. Koğuş 1954, Grev 1954, Arka Sokak 1956, Kardeş Payı 1957, Babil Kulesi 1957, Dünyada Harp Vardı 1963, Mahalle Kavgası 1963, İşsiz 1966, Önce Ekmek 1968, Küçükler ve Büyükler 1971.
ROMAN:
Baba Evi 1949, Avare Yıllar 1950, Murtaza 1952, Cemile 1952, Bereketli Topraklar Üzerinde 1954, Suçlu 1957, Devlet Kuşu 1958, Vukuat Var 1958, Gavurun Kızı 1959, Küçücük 1960, Dünya Evi 1960, El Kızı 1960, Hanımın Çiftliği 1961, Eskici ve Oğulları 1962 , Gurbet Kuşları 1962, Sokakların Çocuğu 1963, Kanlı Topraklar 1963, Bir Filiz Vardı 1965, Müfettişler Müfettişi 1966, Yalancı Dünya 1966, Evlerden Biri 1966, Arkadaş Islıkları 1968, Sokaklardan Bir Kız 1968, Üç Kağıtçı 1969, Kötü Yol 1969, Kaçak 1970, Tersine Dünya1986.
Kaynakça:
1)Kemal, Orhan. Devlet Kuşu. Everest Yay/9. Basım. İstanbul 2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.