Bağzı şeyler
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sesin heyecanından soyunmuş; kim bilir belki o sesini terk etmiştir. Sakin sakin anlatıyorsun, sakin sakin dinliyorum.
Bir resmi tasvir ediyorsun, duygusuz. O resme bakıyorum. Hangi rengi sevdiğini bile bilmiyorum; sormuyorum da. Muhtemel, koyu renklerle boyuyorsun manzarayı; bir kenara gizlice bir güneş çiziyorum.
Bir yaprak dalından kopuyor.
Mantıklı şeyler anlatıyorsun, itiraza mahal vermeyen. Uysalca dinlemeye devam ediyorum. Uykum geliyor. Kaçasım geliyor.
Sonra kahve içesim geliyor ve mutfağa gidiyorum. Elektrikli cezveyi çalkalayıp, bol köpüklü kahvemi hazırlamaya girişiyorum.
Sigaramdan son bir nefes çekip, musluk suyunun altında söndürüyorum ve "coss" sesi çıkıyor ağzımdan. Gülümsüyorum.
Sesin dümdüz ilerliyor. Hiç bir yere sapmadan, hedefe doğru yol alıyor. Resim tamamlanmak üzereyken, halının üzerine dökülen küle sinirlenip " kahrolsun bağzı şeyler" diyesim geliyor. Diyesim gelen şeyi dediğimi fark edip, hızlıca sigara paketinden bir dal sigara daha çekiyorum.
Ne çok sigara içiyorsun, dememene şaşırmıyorum. Çakmağımın biten gazı, ortamı iyice geriyor. Ocağın başına gidip, hızlıca çeviriyorum düğmeyi.
Yaprak, havada bir tur atıyor.
Huzursuzca parmaklarını çıtlatıyorsun. Dememeye programlanmış dilinin, hep demek isteyen dilime tezatlığı bir satranç tahtasını düşürüyor zihnime. Sözlerinin izlediği yol veziri.
Ne zaman beni köşeye kıstırıp şah çekeceğini merak ediyorum. Bir yandan gereksiz hamlelerle değişmeyecek sonu geciktirmeyi istiyorum.
Gizliden bir intikam, kendi halinde.
Sonra boşveriyorum.
Yaprak, yer çekimine teslim oluyor.
Sesin tüm renkleri giyinsin diye belki, belki silmek için karşında duran o karamsar tablonun anısını hafızandan, belki parmaklarına kıyamadığımdan daha fazla; ondan geriye doğru sayıyorum.
Sıfır dediğimde hiç yaşanmamış gibi olacak "bağzı şeyler".
YORUMLAR
Kayın anneme ne zaman gitsem bana anlatacağı çok şey olurdu,ben de hemen bir kahve hazırlar karşısında oturur beklerdim.O anlatırken en çok gözleri ve ellerini seyretmeyi severdim.
O ise bunun farkında olmazdı anlattıklarının heyecanıyla..
Bazı şeyler gözlerde ve ellerde daha derin izler bırakır sanki...
çok güzel yazıydı Deniz-ce..
sevgiyle..
Geçen gün annemle karşılıklı çay içip konuşuyoruz. O anlatıyor ben dinliyorum. Rahmetli anannemin düzinelerce sırça kavanozu varmış. Turşular, salamura zeytinler, yağlı zeytinler, reçeller, yağlar, kuru erzaklar hep bu sırça kavanozlarda saklanırmış. Hani şu rengi hafif yeşile bazen de maviye çalan, kapakları bile cam olan kavanozlar. Senede bi defa ev haşere ve böceklerden korunmak için ilaçlanırmış ve bu ilaçlama esnasında o kavanozlar tek tek kilerden bahçeye taşınırmış. Her sene bi kaç kavanozu kırarmış annem kazara ve anannemden duymadığı laf kalmazmış. Annem, rahmetliden hatıra diye bi kaçını saklamış gözü gibi bakıyordu, bi temizlik sırasında birini de ben kırmıştım. On, on iki yaşlarımdaydım sanırım. Sonra zamanla hepsi kırıldı, şimdi hiç yok. Bağzı şeyler mümkün değil sıfırlanmıyor, insanlar ölüyor, eşyalar eskiyor, kırılıyor ama anılar taptaze. Bir gün biri üzerindeki örtüyü kaldırmaya görsün.
Tüm renkler demişsin ya yazının sonunda, aklıma o sırça kavanozların renkleri geldi, yok öyle renkli kavanozlar artık. Var da onlar gibisi yok :(
Nasıl da huzur verici bir yazıydı, teşekkürler sevgili deniz-ce.
Sevgiler çokça o güzel yüreğine.
deniz-ce
Anılarımız bizimle kalan, kimsenin ulaşamayacağı, bozup kirletemeyeceği...
Bir ses, bir koku, bir sözcük ayaklandırıveriyor ummadığımız bir anda her bir anımızı.
Hep böyle güzel kal emi!
Seni seviyorum.
elektrikli cezve de mi varmış? zaman nasıl ilerliyor...mutfak kazalarından en sinir bozucu basit bir örnek verecek olursam sütün ocağa taşmasıdır derim...
ama bundan otuz sene öncesine gidecek olursam -çok yaşlanmış bir his gibi tuhaf bi durumun içine düşmeme ve uzağımda olmasına rağmen şimdi, ki ben de daha çocuk sayılırdım o zamanlar- annemin çatkapı çıkıp gelen davetsiz misafirlerine binbir çile ve özveriyle hazırlayıp fırına sürdüğü karnıyarığın elinden kayıp yere düşmesiyle uğradığı o hayal kırıklığı da gelir...ana-kız bu talihsiz kazayı en iyi tarafından kurtarmak için epey ter döküp çaba sarfetmiştik...annemin elleri her şeyi onaran, her şeyi yoktan vareden, hikmeti ve bereketi olan hünerli ellerdi...bugün olsa öyle bir durumda ben napardım bilemiyorum...ama annemin en gergin sinirli anlarında bile her şeyi yoluna koyan, her şeye hızır gibi yetişen, yatıştırıcı dingin bi tarafı da vardı...
bunlar da benim ve annemin 'bağzı şeyler' i olsun...
yazıya gelecek olursak duru, sade güzel bir anlatım..ben şahsen sizin yerinizde olsaydım konuları biraz daha açar, biraz daha cümlelerin ipini gerer uzatırdım..
sevgiyle...
deniz-ce
Aslında biz o şanslı kuşaktanız; hava kararmadan eve uğramayan, mektup yazıp okuyan, aynı sofra etrafında toplanabilen...
Aşağıda başka bir yoruma da yazdım. Yazının aslını yanlışlıkla sildim:(
Yoksa daha ayrıntılıydı.
Sağlık olsun ne yapalım;)
Sevgiler.
Gule
dediğin gibi sağlık olsun...bakarsın bir gün tekrar canlanır unutulan o sözler...
teşekkürler sevgili Deniz...
deniz-ce
Teşekkürler.
deniz-ce
Sakin olmasın o yüzden. Heyecanlı olsun:)
Sevgiler❤
Denizce
heeee, ben konuşmuyor sessiz diyorum, sen heyecanlı olsun diyorsun :)))
ah ahhhh...
deniz-ce
Hep aynı köşeye baksaydık misal, o kedi orada 100 gün daha dururdu.
Yazık değil mi ona:)
Dur buradan itiraf edeyim: yazının aslını yanlışlıkla sildim. Telefondan yazınca sık sık yaşıyorum bu durumu. İlkinde olay başka yerlere gidiyor, başka mevzulara bağlanıyordu. Hatta - hatırlar mısın bilmem- 6. His filmindeki yüzük sahnesine benzer bir kurguyla son buluyordu.
Epey emek harcamıştım yani:)
Yazık değil mi bana:)
bir fotoğraf karesine neler sığarmış meğer ?
neler anlatılırmış her gün yaşadığımız ve anlatmadığımız birbirimize.
nasıl konuşurmuş yapraklar,çakmak ve sigara seslerini çıkarmadan.
ve nasıl yalın anlatılırmış kalemden ağır katrani salyalar harflere takılmadan.
tebrik ederim değerli yazar.
ve ben "demiştim" demeliyim aha tam burda
deniz-ce
Senin kaleminle de tanışırız umarım bir gün;)
ömürlük kocaman ağaçların
gözyaşıymış gibi yapraklar
eylül sonrası fırtınalarda
hep yer çekimi...
günün yazısına günaydın olsun.. saygı ile...
deniz-ce
Çok teşekkür ederim.
Saygılar benden.
deniz-ce
Hem sayısalcıların da duyguları vardır;)