İris
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kapıyı usulca kapayıp çıktı. Atilla’dan kim bilir kaçıncı kez aynı sözleri duyuyordu. Oysa sırf burada duymak isteği sözler için neleri ertelemişti. Kabul görmek, onaylanmak, beğenilmek… Aslında bunlar sadece önemsediklerimiz tarafından olunca bir ehemmiyet kazanıyordu. Hızla merdivenlerden inerek dışarı attı kendini.
Usul ince bir yağmur vardı dışarıda. Durdu ve elindeki tabloya baktı nerede hata yaptığını düşündü. Onun için kendi demekti bu tablo. O yüzden Atilla’nın tüm sözlerini şahsı algılayıp, üzülüyordu. ‘Her resmin bir aydınlık bir de karanlık tarafı olmalı, karanlık tarafta kendinden bir şeyler bulmalı herkes; farklı şeyler anlayıp farklı yorumlamalı. Bu sıradan iyi çizilmiş bir tablo. Bir karanlığı bir derinliği diğerlerinden bir farkı, öne çıkan tek bir fırça darbesi olmayan.’ demişti. Tam da şu anda kendini, geçen gece görüp dehşetle uyandığı rüyadaki gibi hissetmişti. Vücutsuz, ağırlıksız, renksizdi. Karın kapattığı sokakta koşuyordu, koşuyordu. Ardına dönüp baktığında ise ayak izleri bile yoktu karda.
Küçük yaşlarından beri tutkuyla resim yapan birinde, bu sözler her defasında yangın oluyordu. İnciniyordu, küsüyordu bir süre resme. Sonra işte, bir süre sonra incinen kalbi kendini onarınca, tekrar bir şeyler çizerken buluyordu kendini.
Yağmur hızlanmaya başlayınca, tabloyu yağmurluğunun fermuarını açıp göğsüne bastı. Biraz önce kendini epey inciten bir resim için fazlaca bir şefkatti bu. Yağmurluğu iki taraftan sıkıca tuttu. Şehrin gösterişli sokaklarını geçip, burada yaşayanların dışında, diğerlerinin, hiç yokmuş varsaydığı köhnemiş, izbe sokağına girdi. Şehirler de tıpatıp insanlara benzerdi. Belki güzel elleri olan bakımlı bir kadındı bu şehir de. Kırmızı dudaklarının ardında köhnemiş karanlıklarını ustaca saklayan samimiyetsiz bir kadın.
Kapıyı açıp içeri girdiğinde yağlı boya ve nemin karışmış kokusunu duymak, işte buydu huzur. Huzur ve huzursuzluk kokuyla dosttu. Huzur belki alışageldiğimiz kokulardı. Kimi için sevdiği kadının parfümünün kokusu, kimi için pişmiş yemek kokusu ve kimi için bebek kokusu… Tabloyu diğerlerinin yanına koyarken imzaya gözü takıldı. Annesinin ona nasıl da büyük bir gururla seslendiği ismine ve damarlarına zerk ettiği o hiç olamayacağı büyük ressama. Serap hanım İris koymuştu oğlunun adını. Ve daha cam buğusuna bir şeyler karalarken ona, ‘büyük bir ressam olacaksın sen’ demişti. Herkes oğlu doktor, mühendis olsun isterken onun bu isteği tuhaftı. Yine tuhaf olan bir şey de anne babaların ömürlerinde deveran eden o yol çizme isteğiydi. Çocuklarından onlara vererek varlıklarına sebebiyet verdikleri sperm ve yumurtanın hakkını fazlasıyla alıyorlardı böylece. Kendi olmak için savaşamayan çoğunluk, yaşamak istedikleri hayattan daimi bir sürgünle uzaklaşıp, onlara çizilen yola düşüyordu.
Aşağı kattan yine kavga sesi geliyordu. Şiddetli bağrışmaların ardından ses kesildi. Art arda iki kez kapı açılıp kapanma sesi duyuldu. Şimdi ise biri kapıyı yumruklar gibi çalıyordu. ‘Allah rızası için açın, Allah için’ diyordu kapıyı vuran. Kapı deliğinden bakınca esmer, iri yarı bir kadın gördü. Açmak istemiyordu. İkinci kez dışarıdan seslenince kadın, dayanamayıp kapıyı araladı.
Karşısındaki geniş suratlı, dudakları birbirinden ayrık kadının, karışık ruh hali yüzüne yansımıştı. ‘Alt katta yaşıyoruz, lütfen biraz para verin bize, inanın dilenci değilim sadece o dönmeden gidecek kadar, lütfen’ Ceplerini yokladı, iki cebinde bulduğu bütün parayı kadına uzattı. Kadın kendince teşekkür ederek parayı aldı, hızla ellerini sıkı sıkı tuttuğu çocukla merdivenlerden indi. Gayriihtiyari pencereden kadının gidişini izledi. Kim bilir ne kadar süredir taşıdığı yükü bırakarak gitmişti. O anlık duyduğu cesaret kurtarmıştı onu bu külfetten. Yuva dediği yerin aslında bir mezar olduğu anlamanın cesaretiydi belki. Onun seçeneksizliğinde küçük de olsa bir ışık olmak, o kapıyı aralamak farkında olmadan mutlu etmişti İris’i.
Gülümsedi onun gidişini izlerken. Kadın sokaktan kaybolunca, o da koşar adımlarla onun kapı aralığından baktığı anda zihninde kalanlarıyla bir resmini yapmaya koyuldu.
Sinem.Ksm2017
YORUMLAR
Yazdığım ilk şiirlerden biri için ilk kez kalifiye bir ismin fikrine ihtiyaç duymuştum, götürüp Türkçe öğretmenime gösterdim. Kareli defter yaprağına kargacık burgacık yazılmış şiire *oka bakar gibi bakıp beni başından savdı. Ananınkine kadar yolun var, dedim içimden. Yıllar sonra Sunay Akın'a yolladım, o da hiç cevap vermedi. Ona hiçbir tepki vermedim, ne üzüldüm ne kırıldım. Çünkü ben ne yazdığımı biliyordum. Anlayacağın, doğuştan ukalayım herhalde. Beni o günlere götürdün.
Giriş paragrafında İris'in tavrını kadınsı ve mütereddit bulduğumu itiraf etmeliyim. Öyküyü çok güzel bulduğumu da itiraf edeyim ve hazır günahımı çıkarmışken gideyim.
O qué
O zaman bir günah da ben çıkarayım. Lisede ben de yazı olayında iyiydim. Daha doğrusu edebiyat öğretmeni benim yazılarımı çok beğendiğini söylerdi. Yarışma vslere katılmam için çabalardı . Katılırdım. Güzel sonuçlar aldığım çok yarışma olmuştu. Yine bir gün okulun kendi çapında bi yarışma vardı. Konu "kitap sevgisi" Yazdım . Sonuçlar açıklandı. İkinci olduğumu söyledi öğretmen. Ben adama bakıp alaycı bir üslupla " bu nasıl olur " gibi bir şeyler demiştim. Öğretmen gülümsedi "Demek ki daha iyisi varmış " dedi.
Aklıma geldikçe hala utanırım. Nasıl bir özgüvense artık :D
İris'in tavrı ise sanırım kendimden çok uzağa gidemiyorum .
Hummm
Başka, daha büyük günah çıkarmak vs istersen buyur. Karşılıklı devam ederiz :D
Teşekkürler.
Saygılarrrr.
chaotica
O 'usul ince yağmur'a benzer kadınların da incelip, koptuğu anlar vardır...sabırla anlaşılmayı, sarılmayı bekleyen...çoğu kadının ömrünün yarısı bu ve buna benzer arzularının gerçekleşmesini beklemekle geçer...bekler...bekler...sabır taşına dönerken farkında bile olmaz duygularının tırtıklı bir duvar yüzeyinde zımparalandığının, kaygan ve dümdüz oluncaya dek...
sevgiyle...
O qué
Teşekkür ederim öyküye ayna tutan yorumunuz için.
Sevgiyle.
Herkes kendi ıssızlığını biliyor. Kapı aralığındaki kısa anlar gibi zamanlarda olmasa hayat çok anlamsız.. Resmetmeye değer çok az şey kaldı..
Sevgilerimle...
Not: İçinde tablo,resim falan olan bir öykü tasarlamıştım. Şimdi erteleyeceğim sayende cicim :)))
Den(iz) tarafından 1/11/2018 10:36:21 AM zamanında düzenlenmiştir.
O qué
Niye erteliyosun kii . Erteleme derim :)
Sevgimle.