- 567 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Y a ğ m u r
Y A Ğ M U R
Ağzımda kahve tadı ve kokusu.Penceremin camlarında,yağmur damlaları.Ne çok seviyorum yağmuru?Eylül,yağmurlarla gelmişti.Bu gün 5 Ekim.Hala ara ara yağıyor yağmur.Aklıma,Gabriel Garsia MARQEZ’in YÜZYILLIK YALNIZLIK Romanı geldi.( İsmin yazılışında,hata olabilir.) Orada da,haftalarca-aylarca-yıllarca durmaksızın yağmur yağıyordu.O romanı okurken de hep aklıma,RAVEL’in BOLERO’su gelirdi.İkisinde de aynı tema,gittikçe artan katılımlarla yoğunlaşıyor.Çağrışımlar işte.İnsanı olmadık yerlere götürüyor.Yağsın yağmur.Son günlerin yağmurları,usul ve sakin değil.Fırtınalarla geliyor.Savuruyor önüne geleni,oradan oraya.Birkaç dakikada,seller oluşuyormuş.Dönüşüm kolay değil.Mevsim dönüşüyor.Sancılarla,hırçınlıklarla.Mevsim de olsa,yerini diğerine kolaylıkla vermiyor.İlle bir savaşım.Seviyorum yağmurları.Kendi yağmurlarımı da,doğanınkini de.Ve bir şeyi severken de,hep ikilemlerde kalırım.Yağmur,doğa ve bizim için gerçekten çok gerekli.Hele son günlerde,Türkiye çöl olma tehlikesiyle karşı karşıya.O,çok uzun olmayan geçmişte,ormanlarla yemyeşil olan ülkem,çöl mü olacak?Hayır olmasın.Yağsın yağmurlar.Ama insanların evlerini sular basmasın.Seller alıp götürmesin her şeyi.Yağmurun yağışından haz-mutluluk alırken.Utanırcasına da,su baskınlarında,sellerde acı çeken insanlar geliyor usuma.Ve lütfen,kimse acı çekmesin,güç durumda kalmasın,dileklerinde bulunurum.Dakikalarca,saatlerce seyrederim yağmuru.Bazen aşağıya,kafeteryaya iniyorum.Pencerelerden,damlaların taşlara düşerkenki,hareketlerini izliyorum.Küçücük damlalar,gittikçe büyüyen halkalar oluşturuyor.Düşlere sürüklüyor beni.Koskoca okyanuslar da,minik damlaların birbirine tutunmasıyla,bütünleşmesiyle,dev bir yaşam zinciri yaratmıyor mu?Yüzmesini bilmezsen,düşler okyanuslarında boğulabilirsin.Ne çok çağrışımlarım,düşlerim var benim?Birinden,diğerine savruluyorum.Tüm insanlar böylemidir?Küçüklüğümde annem,kırkikindi yağmurlarından sözederdi.Bu,genelde Nisan yağmurları için geçerliydi.Neden kırkikindi?Diye sorardım.Kim saydı anne?Sen mi?Niye saydın?Bir sürü soru sıralardım.Annemin yanıtları neydi?Anımsamıyorum. Demek ki benim için yeterli değildi.Zaten,hiçbir zaman,hiçbir şey yeterli olmuyor bana.Yüzeyin altını görmeye çalışıyorum.Ne kadar görebiliyorum bilmiyorum?Ama arıyorum işte,hep arıyorum.Ben bir göçebeyim.Kalamıyorum bir yerde,bir şeyde,bir kimsede.Arayan bulurmuş derler.Su da kalmıyor.Su muydum önceden?Belki.Şimdi,istediğim zaman bahçeye çıkıp,yağmuru doyasıya yaşayabilirim.Evdeyken ve akülü sandalyem olmadan önce,büyük bir özlemdi yağmuru yaşamak.Bir gün,iki dernekteki arkadaşlarla,pikniğe gitmiştik.Dönmemize birkaç saat kala,öyle bir yağmur başlamıştı ki.Beni hemen,korunaklı bir yere almışlardı.Beklemiştik dinmesini.Hızlanarak sürmüştü ve ben çok eğlenerek seyrediyordum.Sonra hızla,otobüslerimize koşmaya başlamıştık.Birkaç arkadaş,kendi ıslanmalarına karşın,beni korumaya çalışmışlardı.Gülüyordum sevinçle.Sonra,elime bir şemsiye tutuşturdular.Hayır istemiyorum diyerek,arkama fırlatıvermiştim şemsiyeyi.İnanamayarak,şaşkınlıkla bakmışlardı yüzüme.Yaramazlık yapma Nilgün,ıslanacaksın demişlerdi.Umurumda değil.Beni anlamıyorsunuz,ben yağmuru yaşamak istiyorum.Bir daha ne zaman yaşayacağım?Diye isyan etmiştim.Odamda,duvarların arasında,sadece düşleyebilirdim yağmuru yüzümde,saçlarımda.Ama işte,birkaç dakikalığına yakalamıştım gerçek yağmuru.Bu kısa savaşım sonucu,zaten otobüslere ulaşmıştık.O kadar mutlu olmuştum ki…Anlarda da olsa,yaşamıştım sevgili yağmurumu.Yolda da,göz gözü görmüyordu.Ama kazasız ulaşmıştık evlerimize.Şimdi,her yağmur yağışında,o özlemli yıllarım gelir aklıma.Pencere aralığından sızan,suyun ve toprağın kokusunu,derin derin çekiyorum içime.Kimse görmeden dışarı kaçacağım ve bir dakikalığına da olsa,yağmurla kucaklaşacağım.Ama çok ağrıyor böbreklerim.İyileşmem gerek.Gökyüzünün yine çok üşüdüğü ve ağladığı bir gün,dilediğimce kucaklarım yağmurumu.O da beni,sırılsıklam sarıp sarmalar.
Nilgün ACAR 05. 10. 2008