- 1039 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
''OKUMAK İSTİYORDUM AMA ANNEM BABAM OKUTMADI '' BİR MAZERET DEĞİLDİR.
Değerli arkadaşım Nesrin Önem’e ( Sahra yeli ) ve onun gibi daha pek çok ’’ Okumak istemiştim ’’ Diyen kızlarımıza/kadınlarımıza ithaf edilmiştir.
Not: Bu yazı değerli arkadaşım Nesrin Önem’in ’’ Okumak İstemiştim ’’ Başlıklı yazısından esinlenerek kaleme alınmış bir anı makaledir.
.........................................................................................................
Ülkemizde genelde bayanlardan duyduğumuz bir söz vardır: ’’Okumayı çok istiyordum ama annem babam okutmadı’’
Evet doğrudur. Toplamda 35 seneye yakın yaptığım öğretmenlik mesleğim süresince bazı ailelerin özellikle kız çocuklarını okutmadıklarını çok gördüm. Bunun elbette ki oldukça fazla sebepleri vardı. Bunların başında ise ekonomik sebepler geliyordu. Fakir aileler kız çocuklarını okutmak istese de okutamıyordu. Yani tercihlerini erkek çocuktan yana kullanıyorlardı ki erkek çocuklarını bile okutamayan bir hayli çoktu.
Gerek kız gerek erkek çocukların, özellikle de kızların bilhassa artık aile ve yakın çevre baskısından kurtuldukları üniversite ( bazen lise ) dönemlerinde yanlış arkadaşlıklar, yanlış yönelmeler sonucunda çeşitli terör örgütlerinin kucağına düşmelerinden tutun da barlarda payvonlarda sürten serseriler haline gelmelerine kadar pek çok örnekler de anne babalarının çocuklarını belli bir süreden sonra okutmamalarının bir nedeniydi.
Bir diğer sebep de tabii ki ’’ Kız çocuk okuyup da ne yapacak’’ meselesiydi. Evet, kız çocuk nesılsa evlenecek, çocuk doğuracak, evinin hizmetinde at gibi koşturup duracaktı. O halde okumasına ne gerek vardı(!)
İşte bu ve daha pek çok sebepler yüzünden biz öğretmenler ne kadar ’’Kız çocuklarınızı mutlaka okutun’’ desek de okutmayanların sayısı hiç de küçümsenmeyecek kadar fazlaydı.
Evet, şimdi o kızlardan üçüyle tanıştıracağım sizleri.
Demet, emekli olduktan sonra tanıştığım bir kız öğrencimdi. Onunla emekli olduktan sonra çalışmaya başladığım bir özel akşam lisesinde tanıştım. O yıllarda( 2009-2013 Yılları ) 27-28 yaşlarında mankenlere taş çıkartacak bir güzelliğe sahip, oldukça şirin, sempatik, sıcak kanlı bir kızdı.
Demet, lise diploması almak için devam ediyordu akşam lisesine.
İşin ilginci bir lise diploması almak için akşam lisesine devam edenler içinde mesela iki çocuğu olan 40 yaşlarında bir anne vardı. 51 Yaşında ve bir benzin istasyonu olan oldukça zengin bir vatandaş da lise diploması almak için akşam lisesine kaydolmuştu. Pek çok dizide kameraman olarak çalışan bir delikanlı da lise diploması almak için bizim okula kaydolmuştu. Ve herkesin tanıdığı ünlü manken- aktör Kıvanç Tatlıtuğ bizim okuldan diploma almış öğrencilerden biriymiş ( Ben göreve başlamadan önce mezun olmuş )
Evet pek çok öğrencimiz vardı bir lise diplomasına sahip olmak için akşam lisesine kaydolan ama bu öğrencilerin yaklaşık yüzde doksanı sadece diplomanın peşindeydi. Yani artık lise diploması olmayanı hiç bir işe almadıkları için bir lise diplomasına sahip olmak istiyorlardı ama okulla, derslerle hiç bir ilgileri yoktu okula bir tek gün defter, kitap, kalem gibi araçlarla geldikleri görülmüş şey değildi. Demet ise diğer yüzde onluk dilimdeydi. Yani derdi sadece bir lise diploması almak değildi. Daha da ileriye gitmek istiyordu. Oysa oldukça iyi bir işi vardı: O bir güzellik uzmanı ve aynı zamanda kuafördü. İyi para kazanıyordu. Çünkü işinin patronuydu aynı zamanda.
Bir gün teneffüste Demet’le konuştum. Anne tarafından en son görev yaptığım ve aynı zamanda eski eşimin memleketi olan Fethiyeli olduğunu öğrenince onun hikayesini merak ettim. O da anlattı.
Anne- babası ilkokulu bitirinceye kadar okutmuşlar. Daha sonra okutmak istememişler. Sonrasında anne-baba arasında geçimsizlik ve boşanma söz konusu olmuş. Demet annesiyle yaşamaya başlamış. On altı yaşına gelince de annesi onu evlendirmeye kalkmış. Bunun üzerine evden kaçmış Demet. İstanbul’a gelip bir kuaför salonunda önce en basitinden temizlik işerine bakmış. Zamanla ilerlemiş ve usta bir kuaför olmuş. Bu arada da orta okulu dışarıdan bitirmiş.
Bizim okula kaydolduktan sonra diğer pek çok öğrencinin aksine canla başla ders çalışan, nerede boşta bir öğretmen görse ’’ Hocam beni biraz çalıştırır mısınız ’’ Diyen gayretli bir kızdı. Özellikle de Tarih dersine çok ilgi duyuyordu. Bazen okulun bahçesinde aniden arkadan belime dolanır, ’’ Hocam haydi biraz tarih çalıştırın beni’’ derdi. Çalıştık, çalıştık, çalıştık...
Sonra mı?
Dört sene bizim öğrencimiz olarak canla başla derslerine çalışan Demet, okulumuzdan başarıyla mezun olup lise diplomasını aldı. Ancak bu kadar değildi hepsi. Aynı sene Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünü kazandı. Eminim şimdi çoktan mezun olmuştur. Çünkü maalesef ben o okuldan ayrıldıktan sonra irtibatı kaybettik.
İkinci kızımız kırk dokuz yaşında... İlginçtir ki o da Fethiyeli. Pek çok şair-yazar arkadaşımızın tanıdığı, benim de şahsen tanıma bahtiyarlığına erdiğim bir arkadaş. Adı: Sevda Aytan ( YESILMAWI )
Okumak aşkı, içinden hiç eksik olmamış. Oldukça uzun bir aradan sonra Üniversiteli olmuş 2017 Yılının Eylül ayında.
Bakın bu durumu kendisi nasıl anlatıyor esprili bir dille.
’’30 yıl aradan sonra 42 sinde okula başlarsan,( Yani 42 Yaşında Liseye başlamış ) bir de utanmayıp üniversite sınavına girersen, daha da beteri bir de yanlışlıkla açık öğretim yerine normal eğitimi seçersen. Nasıl olsa tutmaz deyip umursamazsan olacağı budur 😄 belki bir çocuğun eğitim hakkını elinden almış yerine yerleşmiş olabilirim ama tamamen tesadüf. Beni affetsinler 😊 yaş 49 ne işin vardı demeyin hevesti 😊teneşir paklamaz inşallah 😂 hayırlısı 🙈🙉🙊🐞🍀’’
Sevda Aytan arkadaşımız I. Dönemi başarıyla tamamlamış. II. Dönemi de aynı başarıyla tamamlayacağından adım kadar eminim.
Şimdi gelelim üçüncü kızımıza.
Üçüncü kızımız biraz daha yaşlıca...Şu an itibariyle benim yaşlarımda yani en azından altmış yaşında var. Bizim şair arkadaşlarımızdan biri ve pek çok edebiyat sitesinde şiirleri olan bir arkadaş... Adını yazmadan pek çoğunuz tanıdınız sanırım. Adını yazınca da bilmeyenlerin ’’Aaaaaa?’’ diyeceklerinden eminim. Evet, bu arkadaşımız Saadet Kılıçaslan’dır. Zaten daha resmi görür tanıyanlar pek çok olmuştur mutlaka.
Saadet Hanımın hayatı inanın hiç birimizin hayatından daha kolay, daha rahat bir hayat değildi. Halen daha öylesine sıkıntıları, öylesine dertleri var ki anlatılacak gibi değil. Ama her şeye rağmen bir hayali var: Üniversite bitirmek.
Saadet Hanım şu anda açık öğretimden lise diploması almak için canla başla bir uğraş içinde. Bir kaç dersi kalmış. Onları da hallettiğinde lise diplomasını alacak. Ama onun hayali basitçe bir lise diploması değil. Üniversiteye girmek ve oradan da diploma almak almak istiyor.
Demek istiyorum ki evet bazı nedenler, bazı engeller yüzünden okutulamadınız belki de. Ama hep ’’ beni okutmadılar. Okumak içimde bir ukde olarak kaldı ’’ Mazeretinin arkasına da saklanmayalım. Yaşınız kaç olursa olsun eğer okumayı can-ı gönülden istiyorsanız siz de bir Demet , Sevda ya da Saadet Hanım olabilirsiniz. Yeter ki candan isteyin...
Evet, isterseniz olur. Yeter ki bir hayaliniz olsun. Tıpkı Demet gibi, tıpkı Sevda Hanım gibi, tıpkı Saadet Hanım gibi...
RESİM:
1- Sevda Aytan arkadaşımız ve gerçekleşen hayali
2-Saadet Kılıçaslan arkadaşımız ve gerçekleşecek olan hayali...’’ O cübbeyi bir gün mutlaka hakkederek giyecek ve o kepi fırlatacağım havalara’’ Diyor.
YORUMLAR
Merhaba Sami hocam,
Afiyettesinizdir inşallah, uzun zaman oldu yine yazılarınızı okumayalı.
Çok güzel bir konuya değinmişsiniz bu yazınızda. İnsan isterse neler yapamaz ki aslında. Bu iki arkadaş harika birer örnek. Vaktiyle kısıtlanmışlar belki o zaman ellerinden bir şey gelmemiş ama vazgeçmemişler ve hayallerini gerçekleştirmek yolunda yürümeye devam- etmişler.
Tebrik ediyorum ikisini de canı gönülden.
Saygılar,
Toplumumuzda kadının değeri yok gibi bir şeydir. En kötüsü de kadını küçük düşüren, aşağılayan, kötüleyen yine "hemcinsi" olmasıdır. Çevremde çok duydum çok şahit oldum. Bir kadının başka bir kadın için "Kadın kısmı okumaz, kadın kısmı evlenir çocuk doğurur kocasına ölene kadar hizmet eder ve etmek zorundadır." der.
Hayır efendim ben kadın olduğum için okumayıp evlenip birilerine hizmet etmek zorunda değilim.
Ben, her şeyden önce aklı başında bireyim, bu yurdun vatandaşıyım anamın babamın evladıyım ve Allah'ın kuluyum.
Bir erkeğin sahip olduğu haklara ben de sahibim. Bir erkeğin üstünlüğü Allah katında benden fazla değildir. (Allah katında üstünlük ancak Takva ile olur.)
Erkek kardeşim nasıl okula gönderildiyse ben evde oturup iş yapmam ben de okula giderim!
Ömrümün toy çağlarında bez bebeklerle oynayacağım babam yaşında bir adamla evlenip çocuğuna ve o adama bakmayacağım.
Ben bir insanım; hayat boyu okuyacağım, öğreneceğim sosyal sınıflarda kendime yer edineceğim ve saygınlığım olacak. Yeri geldiği zaman sorumluluklarımın da bilincinde olacağım.
Bu ataerkil toplumda bir erkek kadar benim de sosyal haklarım var. Erkek ne kadar insansa ben de o kadar insanım ve öyle saygıdeğer bir insanım.
Hocam kaleminize sağlık, ablalarımı kutluyor toplumumuzun bütün kadınlarına ilham olmalarını temenni ediyorum.
Ana haber konunuzdaki 3 başarılı Kadın'ı kutlamakla birlikte şunu arz etmek isterim.Ortada bir emek var.
Kadın olmak zaten tüm dünya da çok zor.Burada üç bireysel başarı söz konusu.Bu üç Kadın'ı hep beraber alkışlayalım.Kadın diyorum, çünkü Kadın diyemeyen çoğunluğun içinde yaşamaktayız.
Konuyu buraya taşıyan arkadaşımız sadece bu başarı hikayelerini aktarsaydı keşke.Bence sadece bize mi mahsustur veya böylemi alıştırılmışız, bir haber niteliği olan konuyu aktarırken içine yorum katmayı çok seviyoruz.Bu yönlendirmek,güdmek gibime geliyor.Eğer bir genç Lise veya Üniversiteye başladığında kötü !!? diye adlandırdığınız bir yola giriyorsa bu gencin yetiştirilme tarzında bir sakatlık olduğunu göstermezmi.Çok fazla detaylara girmek uzatmak istemiyorum.Yani bir genç harçları veya öğrenci hakları için çıkıp en demokratik hakkını kullanırsa terörist mi oluyor.
Pavyon çok pahalı bir yerdir,öğrenciyi kapıdan bile içeri almazlar.
Ve Bar konusunu kötü alışkanlık olarak gösterilmesine şaştım.Günümüz dünyasında istisnasız her yer olası tehlikeler ve tuzaklarla dolu.
Ailelerin bile rahatlıkla gittiği bir çok şehirde çok nezih Bar sayarım burada.
Kimisi alkol verir kimisi vermez.Genelleme yapılması yanlış.Bar-Pavyon ilişkilendirilmesi bence hata.
Ben çok bilmem.Biraz sosyoloji,Ekonomi ve birazda Psikoloji bilgisi ile sanırım Kadınların ve Kız Çocuklarının bu sorunları daha net anlatılır.Bir baba olarak tüm evlatlarımızın Allah yar ve yardımcısı olsun.
Yazar arkadaşımıza da başarıyı paylaştığı için teşekkür ederim.
Saygılarımla..
cgececi tarafından 1/9/2018 5:12:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yanlış anlaşılsın istemem ama anlamı yok bunun. Diploma almak demek okumak demek değildir ki eminim bunda hemfikiriz. Türkiye'de liseden mezun olan kadınların %46'sı üniversite mezunlarının ise yaklaşık %70'i bir işte istihdam edilmiş durumdayken "okuyup da ne yapacak?" sorusunu soran ebeveyn eğer haklı çıkartılıyorsa bireysel masalların toplumsal bir kapsama ulaşması herhangi bir anlam taşımıyor.
Okuma konusunda çok diyeceğim var ancak; sözü, yine kız çocuklarımızla doğrudan ilgili bir önemli konuya taşımak isterim...
Anne ve babaların, kız çocuklarına bırakabilecekleri en değerli maddî mîras, sigorta kayıtlarının 18 yaşında başlatılması ve elden geldiğince, isteğe bağlı sigortalı priminin evlendirene kadar sürekli ödenmesi.
Okumayı başta kısaca geçiştirmemde maksadım, okumanın da önünde gördüğüm kız çocuklarının sosyal güvenliğidir...
Çocuğu ile üniversite ders salonlarında iki öğrenci arkadaş olarak ders dinleyen bir dede olduğumu kısaca belirtmeliyim...
Sağlıkla kal Ustam...
kadiryeter Kadir Yeter. 2018 TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/170630-okumak-istiyordum-ama-annem-babam-okutmadi-bir-mazeret-degildir/
sami biberoğulları’na