- 696 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KINALI HASANLARIN ANALARI OLMAK BİR ŞEREFTİR
Hep derlerdi; "Asker anası olmak, herkese nasip olmaz. Bu_gününle gurur duy!" Diye.
Doğruymuş.
Sabahın çok erken saatlerinde eşimle Balıkesir’e vardığımızda havadaki keskin ayaz, iliklerimize işliyordu. Tören alanına gittiğimizde asker ana, baba, kardeş ve eşleri binleri aşmıştı. Yerlerimize geçip oturduk. İnsan hareketsiz daha çok üşüyordu. Ama aklımıza "Asker üşümez! Asker ağlamaz!" Deyimleri gelince üşümekten bile vazgeçiyorduk. Hele tören alanında sabah 05:00’inden beri -hali hazırda- bizi ağırlamak için yarışan mehmetçiklerimizi görünce, insan nasıl üşüyebilirdi ki? Peki ya doğuda kar kış kıyamette nöbet tutan yavrularımız nasıldı? Bütün bunları düşününce asıl akıl üşümez mi, yürekler buz kesmez mi? Onlar, vatan görevindeyken bize yakışır mı ilenmek?
Tugayda da biz böylesi ruh haletindeyken, bir anda duyduğumuz seslere çevirdik başlarımızı. Mehmetçikler alana giriyordu. Sesleri göğü inletircesineydi. O anda tören alanı bir anda hareketlenmişti. Bando takımı en öndeydi. Ardında al bayrağımızı taşıyan üç asker gelmekteydi. Marşları okuyan yavrularımızın gür sesleri havaya yükselmekteydi. Göğsümüzü kabartan marşları, sadece benim değil alandaki bekleyen tüm insanları da duygu seline boğmuştu.
Tam 1600 mehmetçik ÖNCE VATAN diyordu. VATAN İÇİN ÖLÜRÜM diyordu...
Kuzularımız tek tek alandaki yerlerini alınca bakışlarımız onların üzerine odaklanmıştı. Postallarını asfaltı delercesine aynı anda vuruyorkardı. Binlerin alkış sesleri eşliğinde hepimizi tek bir yürektik.
Acaba hangisi bizim yavrumyzdu? Her biri aynıydı. Yoktu birbirinden farkı. Eşim o kalabalıkta benim gibi oğlunu arıyordu:
" Nasıl görebiliyor musun, hangisi bizim oğlumuz?"
" Ne farkeder ki? Hepsi bizim yavrumuz," diye karşılık verdim eşime.
Bakışlarımız buluşunca, gördüğüm şuydu:
Onun da gözleri nemliydi!
Daha fazla duygulanmamak adına bakışlarımı yanımdaki kadına çevirdim. Ağlıyordu! Dudaklarından ortak duamız dökülüyordu.
"Allah sizleri korusun yavrularım!"
-
Tugay komutanı konuşmasını bitirdikten sonra;
" Şimdi evlatlarınızla kısa bir hasret giderebilirsiniz," der demez, tören alanına dairesel sıralanmış sayıları 4 bin kadar olan; ana, baba, kardeş, eşler mehmetçiklerin hareketsiz durdukları sahaya koşturmaya başladı.
1 aydır hasret kaldığımız, 2 gün sonra binlerce km gidecek olan oğlumuza sarılmak arzusu ile alana koşturduk. Lakin onu nasıl bulacaktık. 1600 mehmetçik de hareketlenmişti. Bizler mahşer kalabalığının dalgasına kapılmıştık. Her ana baba oğlunun ismini sesleniyordu.
Allah’ım ya biz Tunç’u nasıl bulacaktık ki?!
Hem adını sesleniyorduk hem de her mehmetçiğin gözleriyle gözlerimiz buluşuyordu.
O anı size nasıl anlatsam bilmem ki! Hani donup kaldığınız, çaresiz bir ruh dalgası sarar ya sizi; işte öylesi bir duygudaydık biz. Güler misiniz, ağlar mısınız?
Aklıma kutuptaki penguenlerin yavrularına kavuşma anı gelmişti. Hani dişi yumurtayı erkeğinin ayaklarına koyduktan sonra kaybettiği protein gereksinimi için açık denizlere açıldıktan tam 6 ay sonra kıyıya dönermiş. Kuluçkaya yatan baba penguen, 6 ay sonra yavrusuyla kıyıda eşini beklermiş. On binlerce penguen yavrusunu nasıl bulacak? Tabi dişilerin özel seslerine koşan yavrular sayesinde penguen aileleri kavuşurmuş.
Allah’tan eşimin aklına o an ıslık çalmak gelmişti. Çocuklarımız kaybolduğunda veya yanımıza gelmelerini istediğimizde eşim, özel ve notalı bir ıslık çalardı. O ıslığı nerede duysa yavrularımız ve bende eşime doğru koşardık.
Şu an bizde tıpkı yavrusunu aramakta olan penguenler gibiydik.
Eşimin özel ıslığı işe yaramıştı. Az sonra oğlumuz kepini çıkartıp yanımıza gelmişti bile.
"Anne, baba buradayım,"
Sarıldık, hasret giderdik, oğlumun kokusunu içime çekerek hem de... Kavuşma heyecanıyla hem sevinçten ağlıyor hem de gülüyorduk.
Ne olmuştu ki bize? Çok mu duygusallaşmıştık?
Çok mu özlemiştik yavrumuzu?
Hayır, hayır!
Hiçbiri değildi, hiçbiri!
30 dk öncesi yavrularımızın kısa teatral gösterileriyle, okudukları marşlarla bizleri Kurtuluş, Çanakkale Savaşlarına yolcu etmişlerdi. Biz hala o yıllarda yaşamış ana ve babalardık. Evladımıza kavuştuğumuz, sarıldığımız o anda; aynı milli duygu yoğunluğu içindeydik. Hepimiz Kınalı Hasanların annesi ve babasıydık.
Allah, vatan nöbetindeki tüm yavrularımızı korusun.
Emine Pişiren/Kocaeli
06.0cak.2018