- 674 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İNTİHAR BEKÇİLERİ...
İnce uçlu bir düş olabilmek… olası kaydına aktardığım geniş ölçekli mevsimlerim. Satıra düşen bir kelimeyi bacaklarından asmak yine içimin darağacına, sonra da ölümünü seyretmek.
Ertelediklerimi bile erteliyorsam vardır bir sebebi… diyebilmekten çok öte yaşama sanatı sonra da aşamadıklarımı yaşamak adına aştıklarımla avunmak.
Kuyruğunu kıstırmış bir kediden bile kaçıyorsa insan belki de yorgunluğunun demini alıyordur her kaçış ve açılarla ölçüyorsa hayatı…
İşte dar açılı bir acı, biraz daha genişini de verebilirim’in tesellisi belki de tecelli edenle yetinip yarını şimdiden tehir etmek.
Olmadı mı olmuyor gibisinden kırık bir cümleyi de mimlemişken ya da birileri sizi mimlemişse olmadı mil çektiğiniz gözleri kaderle kederin iş birlikteliği. Avam bir gülüş de kondurabilirsiniz bir bardak hüznü içip alay konusu oluyorsa yürekteki istifli sağanak ve her nasılsa yağmayan bir yağmur bu: tıpkı İstanbul’un Ocağında bir parkta ince bir kazakla oturup şaşkın Ocak güneşine bakıp dalga geçmek gökyüzüyle:
‘’Hey, gidi hey, dünya seni. Sen bile şaşırmışsan mevsimleri ben nasıl şaşmam içimin yağmayan sağanağında boğulmayı bile beceremezken…’’
Ölüme çelme atan naralar kimi kıyılardan atılan can simidine tutunup sonra da ölümüne bir atlayış yapan intihar bekçileri.
Sahi, insan ölmeyi bile beceremezken ya da kendinize verdiğiniz direktif ile mutlu olmayı bile erteliyorsanız…
Karadan beyaza dönüşen bir gökyüzü hele ki içinizin beyazlığı bayat bir ekmek kadar da kutsala binerken.
Aşkı nedamet; sevgisi asalet; yüreği de kuluçkaya yatan bir fani mi yoksa gecenin sönmeyen ferinde yandan çarklı bir vazgeçişle aşkı dilinize pelesenk edip aşksız geçen ömürlere hicapla bakıp da bu da yetmezmiş gibi aşkı şehvet ya da bağımlılık ya da aşırı duygularla ve bedensel arzularla kirletenlere rast geldikçe…
Farklılığın farkına varan bir insanı ele alın ya da değişim özürlü bir sarkacı haybeden kurup hep yanlış bir aktarımla hayatı yanlış sunan bir beyanatı ya da… beyan edilesi gerçekleri bile kurgulayan bir ilahsa yakınlarınızdakiler sonra da kurmaca aşkları ve mutluluğu lav eden bir zihniyetse sizden köşe bucak saklananlar…
Göz var nizam var… varlık da yokluk da bizler için ve sayısız beylik söylem ve de alıntı mahiyetinde yansımalar yine gönül gözünden serpinti misali yağan umudu ve sevgiyi tam manasıyla yok sayıp eksiklerinizi gözünüze gözünüze sokanlar. İyi de; siz zaten bilincindesiniz, nedir eksiğiniz nedir fazlanız belki de fazlalık olarak görülen varlığınızdır uyuşuk bir ağrı ile ayaklarınıza dolanan kaderiniz sonra da esefle kınandığınız ve an gelip sizin sizle olan savaşınızda asla bağdaştırıcı ya da barışçıl bir sunum olmadan, sahip olduklarınızı ve çabanızı yok sayanlar. Her anlamda yoksunluk sanırım: bu da hicvi evrenin ve Tanrı’nın ve geniş ölçekli bir haritada yüreğiniz bir soykırıma uğrarken beyhude bir çabayla eksilerini artı yapmak adına.
Diri bir güne uyanmaktansa insanın umudu ve illa ki gömülecekse bu umut ve peşi sıra hayal kırıklığı hele ki toz konduramadıklarınızla terbiye ediliyorsanız yine beşeri zafiyetlerin ayyuka çıktığı ki evrenin zaferinde de sonlanmayan bir nida adeta, satırların rehavetine kapılıp bir an evvel darağacına asmakla tehdit ettiğiniz iç sesiniz.
Kayıplarda mıdır İlahi Adalet, deme hakkınız elbette yok ne de olsa aklımızın ermediği bir denklik mevzu bahis hele ki söz konusu kaderin zamana dokusundaki o tahayyül ile bir yandan da ıslatıyorsanız önünüzdeki boşluğu: kâh mendil kâh boş bir sayfa yine yaşların akla buluştuğu ve hüznün siyaha boyandığı yoksa siyah mıdır hüzne bulaştığı kendinden utanan laneti adaletsiz dünyanın?
Zaman da yargıcı hani kader hikâyesi ile dolduruşa getirirken belki de en acımasız yargıç yine evreni ve insanı, kalemi kırmakla tehdit eden ya tehir edilen?
Kınında saklı ise azıcık da olsa umut ve benzeri bir kabulle önünüze bakıp gittiğinizi de yok saymazsak yine de yok sayılmak kadar korkunç bir tahakküme saplanmış olma ihtimali elbette en görgüsüz ve şımarık hüküm siz bir adım sonranızı bile hesaplasanız da iki adım sonrası çökeceğinizin garantisini vermişken evren.
Bir kaydı kuytu olmayan bilinmezlikle asla yarışamazsınız ve siz ne kadar doğruyu ve güzeli savunup beyan etseniz de içinizin sancağında kanayan bir yüreğe bağdaş kurup beklerken mutlu sonu ya da sondan bir evvel mutlak hüzünleri bir parantez açıp tırnak içine alacağınızı vurgulasanız da ne de olsa kaygı ve korku gibi muhalif duygular yine sizi rotanızı korumaktan alıkoyan.
Dinginlikten kasıt elbette huzurun ve mutluluğun izdüşümü gerçi zor bir tahayyül günümüzde hele ki manevi değerler bu denli kayıptayken gelin görün ki maddiyat ve benzeri menşeli olgular hep yerini korumakta ve günbegün tepeye yerleşip duyguları yok saymakla tehdit ederken.
Kıran kırana olmasa keşke, demekle belli ki muhalifsiniz düzene oysaki en barışçıl özlem ve insan sevgisi yine içinizin ırmaklarında şelaleye dönüşme sinyali veren o coşku hatta ve hatta coşkunun ta kendisi ne de olsa kundaklanan hayatınızda hep bir çıkış noktası buldunuz ve inanıyorsunuz da rahmetine hüznün bu yüzden devingen zihniyetlerden arda kalan dingin bir sahile yanaşın ve sadece dileyin ve dillendirin de elbette bir duyan olacaktır her ne kadar görünmez kıldığınız varlığınızla siz içinizin sükûtuna ve enginliğine bir rahle vazifesi yaparken elbette dikili sancağınız bir şekilde payidar kılınacaktır her ne kadar duru kimliğiniz ve saflığınız gölgelense de üstelik saf tuttuğunuz kadar da afiyette olduğunuzun bildirgesi yine her kelimeyi darağacına asma isteminiz: belki bir güdü belki bir el alışkanlığı belki de bir zafiyet kiminin gözünde ama hâkim olan o gözü de unutmadan herkes…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
İnşallah, sevgili hocam.
Güzel yüreğinize çok çok teşekkür ediyorum.
İyi ki varsınız sevgili öğretmenim.
En içten sevgilerimi gönderiyorum.
Her daim saygımlasınız.
Ömrünüz çok olsun.