- 848 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ELEKTRİKSİZ BİR GÜN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
ELEKTRİKSİZ BİR GÜN 21 ARALIK 17
Bu sabah cep telefonumun alarmıyla uyandım. Işıkları yakayım da çekmeceden temiz bir çorap bulayım dedim. Butona dokundum, baktım elektrikler yanmıyor.
Varken değerin pek bilinmiyor, meğer ne kadar muhtaçmışız sana elektrik...
Yarı aydınlık lavaboda elimi yüzümü yıkadım. Ketılda çay yapamayacağım için, evde kahvaltı da yapamayacaktım. Kahvaltımı yukarıda yaparım deyip evden çıktım.
Trafo merkezine geldiğimde gördüğüm manzara korkunçtu. Yanmış, yakılmış, tahribata uğramış kocaman kutu gibi, dolap gibi birşey dışarıda duruyor, işçiler telefonlarının ışıklarıyla trafo binasının içinde çalışıyorlardı. Gelip geçenlerin “elektrik ne zaman gelecek” sorularından usanmış olmalılardı ki, bir kartonun üzerine “Elektrikler gece saat 24.00 te gelecek” yazıp duvara asmışlardı.
Devam ettim, caddeye çıktım. Caddede sanki elektrikler var gibiydi. Hemen hemen her dükkanın elektrikleri yanıyordu. Az sonra onların lambalarının kendi jeneratörleriyle yandıklarını anladım.
Dağ Pastanesi’ne yöneldim. Çünkü en iyi börekler, yufkalar, pastalar oradaydı. Çook uzun zamandır yemediğim Dağ Pastanesi’nin nefis börekleriyle bir kahvaltı edip, Eminönü’ne alışverişe gidecektim. Daha pastaneye varmadan karşıdan Eminönü arabası göründü. Bir sonraki araba ne zaman gelir bilinmez. Fırsatı değerlendirmeliydim. Kahvaltıdan vazgeçip,
hemen geriye dönüp durağa yetiştim. Daha ilk duraklar olduğu için oturacak yer de buldum. Otura otura gittim. Bugün şansıma pek trafik de yoktu. Çabucak Eminönü’ne vardık.
Alt geçitteki sağlı sollu satıcılara bakmadan geçmek mümkün değil, ne ararsan var. Ben biraz zor müşteriyimdir. Alacağım bir ürünün hem çok iyi olması, hem iyi görünmesi, hem de fiyatının uygun olmasını isterim. Bakarak, sorarak, pazarlıklar ederek geçidi bir baştan bir başa geçtim.
Eğer aranan ürün alt geçitte bulunamadıysa sırada neresi var? Tabii ki Mısır Çarşısı ve arkaları...
Sokaklar arasında bakınarak gezinirken karşıma nar suyu satıcısı çıktı. Orada biraz duraladım. Henüz kahvaltı etmemiştim. Soğuk soğuk nar suyu içebilir miydim acaba? Nar suyunun faydalarını da düşününce içmek istedim. Satıcı nar suyunu 3 boy bardakta 3 ayrı fiyatla satıyordu. Küçük bardak 3 TL, orta bardak 5 TL, büyük bardak 8 TL idi. 5 TL verip orta bardakta bir nar suyu ısmarladım. Birkaç yudumda yarısını içtim. Sonra baktım ki içerde tost da yapılıyor. Bir de kaşarlı tost ısmarlayıp geri kalan nar suyumula tostu da yedim. Bugünkü kahvaltı işimi de böylece hallettim. Gezinmeye bakınmaya devam ettim. İkinci turda aradığım hediyeyi buldum. Hediyeyle birlikte satıcının bir kartını da aldım. Beğenmezsek değiştirebileceğimizi söyledim.
Mahalleye döndüğümde saat 3-4 gibiydi. Evde yemekleri ısıtamayacağıma, yemek yapamayacağıma göre bir çorba içerek eve gitmeliydim. Aynen öyle yaptım. Bir restorana girip çorbamı içtim.
Eve giderken alışveriş de yaptım. Önce bir kavanoz fasulye turşusu, sonra karşı fırından bir ekmek, sonra Halk pazarından bir demet ıspanak aldım. Halk pazarının jeneratörü yoktu galiba. İçerisi karanlıktı. Satıcılar ve müşteriler mumların yanı sıra telefonlarının ışıklarını kullanıyorlardı. Son olarak da Karadeniz Market’ten bir gazete alıp eve geldim.
Bir kargocu bizim apartmanda birine kargo getirmiş, elektrikler kesik olduğundan zili çalamıyor, müşteriye telefon etmeye, telefonla ulaşmaya çalışıyordu. Bu esnada ben dış kapıyı açtım. Üst kat komşumuz Suna Hanım da merdivenlerden dikkatlice ağır ağır inerek kargosunu aldı.
Artık evimdeyim. Karanlık ve soğuk evimde. Elektrik olmayınca elim kolum bağlandı. TV seyredemem, Bilgisayarla çalışamam, org çalamam, çay- kahve yapamam, kitap okuyamam, bulmaca çözemem... Tam bir çaresizlik içindeyim.
Torun sevmeye kızıma Ataşehir’e gitmiş olan eşime telefon ettim; Çağlayan’da elektrikler kesik, gece saat 24.00 te gelecekmiş, istersen bu gün de orada kalabilirsin dedim. Eşim, öyleyse kalayım, ama sen bir ödülü kaybedeceksin, dedi. Eşim son zamanlarda beni hiiiç ödüllendirmemişti. Doğrusu merak ettim: Beni neyle nasıl ödüllendirecekti?
Karanlık ve soğuk evimde vücudumdan ziyade ruhum üşüdü. Saat 24.00 e kadar ne yapacaktım, nasıl vakit geçirecektim? Şöyle divanlardan birine uzanayım, biraz yorgunluk atayım, dedim. İnsan hareketsiz yatınca üşür, deyip ondan vazgeçtim.
Soğukla savaşmalı ve mutlaka bir çözüm yolu bulmalıydım: Önce başlığımı giydim, kulaklarıma kadar indirdim. Sonra sırasıyla eşofmanımı, uzun tüylü kışlık pelüş terliklerimi giydim. Kaşkolumu boynuma sardım, polar ev montumu da üzerine giyip fermuarını çektim. Soğuk bana vız gelir, artık üşümüyordum. İsterse dışarıda kar da yağabilir.
Yatak odamıza gittim. Orada daha rahat dinlenebilirdim. Enerji toplar, elektrik gelince de her zamanki gibi 2-3 saat mesai yapabilirdim. Üzerimdeki donanımla yatağımın içine girmedim. Yatak örtüsünün altına uzanıverdim. Ooohhhh deyip derin bir nefes verdim. Gözlerimi de kapattım. Sanki ölüm uykusuna yattım.
Sessizliğin sesini dinliyorum: 24 Daireli apartman oldukça sessiz. Kapı zilleri, otomatikleri hiç çalmıyor. Asansör çalışmıyor. İnsanlar merdivenlerden inip çıkmak zorundalar. Bazen ağır ve dikkatli adımlarla merdivenlerden inip çıkanların ayak sesleri, bazen yoldan geçen arabaların seslerinden başka ses yok. İstanbul’u düşünüyorum gözlerim kapalı, yarın gideceğim yerleri ve yapacağım işleri planlıyorum. Yatarken de çalışıyorum aslında.
Saate bakmasam da saati tam olarak tahminleyebiliyorum. 2 Saat kadar yattım yatmadım, yüksek volümlü bir ses duydum: “Allahu ekber Allahu ekber!” Tamam, dedim, elektrikler geldi. Akabinde televizyonun uydu alıcısının ışıkları yandı. Mutfaktaki buzdolabı çalışmaya başladı. Ben de yatağımdan fırlayıp kalktım. Saat 18.00 di. Elektrikler tahmin edilenden 6 saat önce gelmişti. Salona geçtim. Işıkları yaktım. Sonra balkondan dışarıya baktım. Bütün mahallenin ışıkları yanmış ve yeniden evimizde, apartmanımızda ve mahallemizde normal hayat başlamıştı...
Mustafa UZELLİ
YORUMLAR
Ne güzeldi yazınız ve güne de ne güzel yakışmış zira çok çok içtendi ve sıcacık gerçi biraz üşüdük ama öncesinde.
Ilık ılık esti meltem bu Ocak gününde gerçi Ocak mı Nisan mı tartışılır ama...
Sahi, önceleri fark etmiyoruz sahip olduklarımızın gerçek değerini ve ansızın yakalanıyoruz bu duygu fırtınasına ve temenni ediyoruz kaybettiğimiz ne ise yeniden kavuşmak adına.
Evet, sevgili Aynur Hanıma tüm yüreğimle katılıyorum bu anlamda teşekkür ediyorum içtenliğinizle bir gülümsemeye vesile olduğunuz için.
Saygılarımla efendim.
Yazar diyor ki cep telefonuma yorumlarınızı gonderiniz.
Not: Bu kısım yazıları kim seçiyorsa onadır. Akşam dağınık yinelemeler 19 incsoft arkadaşın yazısı seçilmişti. Sabah ise başka bir yazı goruyorum. Noldu fikir mi değiştirdiniz.Gece oturup hummm humm hommm diye mırıldanıp yahu bir .......yedik tuh tuh tuh mu dediniz..Yoksa bazı uyeler boyle şeyleri onemsemiyor sihtiir edin ses etmezler kafasını mı yaşıyorsunuz. Ne kafar saygısızsınız.
Protesto ediyorum sizi.