BİZDEN ADAM OLUR MU?
BİZDEN ADAM OLUR MU?
Bizden adam olur mu?
Olur mu kardeşim?
Bence olmaz. Benim umudum yok.
Yapma hocam, deseniz de, “umudum yok.”
Kesin bu kanıya vardım.
Bizden adam olur, diyeniniz varsa,
“Bana çok iyi bir neden gösterin.”
“Şu özelliğimizden dolayı biz adam gibi adamız.” Deyinde göreyim.
Beni ikna edebilirseniz. Amenna.
Azıcık; ”bizden adam olur” umudu kalmışsa içimde canlandırırım. Büyütürüm, dağ yaparım.
Nerde?
**
Perşembe günü, yolun ortasında, yoğun bir kalabalıkta bir bayan cep telefonu ile konuşuyor. Karşısındaki kişiye,”falan yere gel, ızgara yeriz, cacık yeriz vb. Hem ben şimdi eve gideceğim. Duşa gireceğim. Şunu yapacağım, bunu yapacağım…” diye bağırıyor. Herkes dönüp bakıyor.
Kardeşim özet olarak telefonda; ”akşam saat yedide şurada buluşup yemek yiyelim.” desene. Bağırmadan konuşsan ne olur? Karşı taraf duymaz mı?
**
Adam arabasını, kaldırıma aykırı gelecek şekilde park ediyor. Geç geçebilirsen.
Esnaf yaya kaldırımlarını ikinci dükkân olarak kullanıyor.
Kimileri ölü hayvan (mundar) ticareti yapıyor. Çevre illerde sucuk olup tekrar bize geliyor belki de (!).
Hala çöpleri çöp kutusunun içine boşaltmayı beceremiyoruz.
Tuvalete bile düzgün girip çıkamıyoruz. Bana temiz bırakılmış genel bir tuvalet gösterecek olan var mı?
Trafik levhalarını kurşunlayan ya da söktüğü levha ile kümesin üstünü örten, evine kapı yapan bizden başka bir millet yoktur.
Köprü korkuluklarını biz keseriz, telefon tellerini biz çalıp, hurdacıya satarız.
Yolun ortasına okkalı bir şekilde tükürebiliyoruz rahatlıkla.
Kullanma tarihi geçmiş etiketleri, yenisi ile değiştirip, gıda maddelerini taze hale getirebiliyoruz. İplikli jeton bizim icadımız.
Sahte kolonya vb… Her şeyin sahtesini yapabiliyoruz.
Bu işler küçük işler gibi görünen büyük işler.
Hadi söyleyin.
Biz adam olur muyuz?
**
Pazaryerinde zeytinyağı satılır. Öte yüzden gelir satıcılar. Edremit çukurundan.
Vallahi ben Edremit’te bu işi gördüğünü söyleyenlerin yalancısıyım.
“Kola şişesine ayçiçeği yağını dolduruyorsun. Şişenin üstüne yüz gr zeytinyağı”
Pazarda bağıra bağıra satıyorsun.”Halis Zeytinyaaaağğğğııııııı”
**
Otobüste yolculuk yapıyorsunuz. Bir dinlenme tesisinde mola verildiğinde meyve alacaksanız, dikkatli olun. Kaşla göz arası poşetin altına çürük meyve, üstüne de iki sağlam meyve koyup elinize tutuştururlar. Normal fiyatı iki lira olan bir malı, bu tesislerde dört liraya alırsınız. Adam bir de; ”Allah bereket versin, demez mi?!”
Geçip giden müşterisiniz ya, otobüste poşeti açınca gerçek anlaşılır. Anlaşılır da geri dönemezsiniz. Yediğiniz kazığı bırakın, aldatılmayı ömür boyu unutamazsınız. Dinlenme tesislerinde sertifikalı aptal yaparlar insanları.
**
Araba vapurlarına binersiniz. Vapurda şöyle denize baka baka bir çay içeyim, dersiniz. İskelede yirmibeş kuruş olan çay, bir lira olmuştur(!).Bu vapurun suyu, şekeri, çayı, bardağı farklı mı? Vapura bindi mi sallanma parası ödeyeceksin kardeşim. Adam ederler insanı vapurlarda.
**
Birde “bu mal şu fiyat. Ama sana şu fiyata olur.”
Bu ne demek? Kazıklama taktiği demek.
Seni önemli bir kişi olarak gösterip, ters paçadan yakalayıp kazıklayacak adam.
Ne demek; “Sana bu fiyata olur.”
İnsan olarak benim kimden fazlalığım var? Benim üstünlüğüm nerede?
Başkasına kaça satıyorsan, bana da öyle sat kardeşim.
Bence buna “kaypaklık/ikiyüzlülük” derler.
Ahmet’e başka, Mehmet’e başka.
**
Siz herhangi bir bankada; ”Köylü Mehmet Efendi’ye” ikramda bulunulduğunu gördünüz mü?
Ben görmedim.
Mevduatı kuvvetli biri olsun. Bankaya gelince, müdürün odasında ağırlanır.
Bankada, ”Hoş Geldiniz” deme şekli bile farklıdır, böyle zatı muhteremlere..
Her şey adamın cebine göre.
İnsana; insan olduğu için, ne zaman değer vereceğiz?
**
Bazılarını trafik polisi durduramaz. Adam durdurulunca Mercedes’in camından kükrer.
Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Seni oyarım. Kendine yer beğen, diye öküz gibi bağırır.
Polise görevini bile yaptırmazlar. Polis görevini yapmaya kalktı mı? Suçluduuuur.
Topluma, görevlilere saygı yok bizde. Yok kardeşim.
Çıkarımıza uygun düşen işler, yasalara uymasa da bizim dediğimiz gibi olmalı.
Çıkarlarımız yasaların üstündedir. Nasıl adam olacağız?
**
Çalışma hayatımız içinde kişilere unvanları ile hitap ederiz. Müdür Bey, Öğretmen Bey, Mühendis Bey, Doktor Bey…vb.
Mesai bittiğinde herkes bir kahvede, sokakta eşittir. Unvanlar çıkarılıp, insanın kendi kişiliğinde olması gerekirken, ”olmaz.”
Resmiyeti bırakıp, saygılı olma çerçevesinde samimi bir şekilde, sosyal ilişkiler devam ettirilmez.
Futbol oynarken, müdüre pas verilir. Müdürün gol atması istenir. Müdür gol atarsa,”pası ben verdim” diye öğünür, bazıları. Yağcılarda inecek var.
Kâğıt oynuyorlarsa, müdürün üstündeki memur, kâğıdı denk getiremezse işi zordur. Müdürde oyun kalırsa olmaz. Zor iştir bu “yalakalık.” Hihihi…Kikiki….
Her şey adamın etiketine göre.
Tabii ki istisnalar vardır toplumda. Böyle insanlara da değer verilmez. Biz markette alışveriş yapan başbakanı sevmeyiz. Aaaaa olur mu hiç? Koskoca baş….Alışveriş mi yaparmış..!?..
Ah birde “insan olma” vasfımız ile sosyal ilişkilerimizi geliştirsek, geliştirebilsek…
Nerde…
**
Bir turisti gördüklerinde, yolunacak tavuk gibi görenler bizleriz. Bu Türkçe bilmez. Bizim fiyatları bilmez. Bunlarda para çok. Ver coşkuyu. Ne koparırsan kardır. Türkiye’nin imajı yerle bir.
Avrupa’ya giden Türklerin hile ve düzenbazlıkları hiçte az değildir. Almanya’da çalışanlar izine geldiklerinde, anlatır dururlar yaptıklarını.
**
Artık “Türklerin Özellikler” kitaplarda kaldı.
Kusura bakmayın. Şöyle misafir severiz. Böyle severiz. Doğruluk bizim karakterimizdir. Şöyle hoşgörülüyüz. Şunu yaptık. Bunu yaptık.
“Ne oldu bizim “köklü geleneklerimize?”
Ne yaptık? Ne yaptınız?
Tarihten ders almadık.
Geleceğimizi oluşturamadık.
Şöyle bir nesil yetiştiriyoruz. Böyle bir nesil yetiştiriyoruz.
Geç bu lafları geç. Mal meydanda.
Sorgulamayan, konuşmayan, okumayan, duyarsız bir genç nüfus var elimizde.
Birinin görüşüne karşı bir görüş ortaya attın mı? Küfür ediyorlar adama.
İçlerinde çok iyileri de var. Var da çoğunluk umutsuz.
Adam olacak, çok az insan kalmış.
**
Heyecanlıyız. Onun bunun rüzgârına kapılıp bilmediğimiz denizlere, pusulasız yelken açabiliyoruz. Plan ve programla değil, “karaman okkası” ile iş yapıyoruz.
Popülist sözlerle, dağları yıkıyoruz.
ABD onlarca eyaletlerden oluşuyor. Her eyaletin farklı yasası var. Bir kanun diğer bir eyalette geçerli değil. ABD dünyada ne kadar ırk ve inanç varsa, her ırktan ve inançtan insanı bünyesinde barındırıyor. Bu insanlar nasıl oluyor da,”birlik ve beraberlik içinde” olabiliyorlar?
ABD’nin de çatlakları vardır mutlaka. Bu çatlakları nasıl kapatıyorlar?
ABD, ”Ulusal Bilinci” nasıl oluşturmuş?
ABD, ülküsü nasıl bir şey?
Nasıl dünyanın bir numaralı gücü olmuşlar?
**
Bizler aynı ağacın kolları; değişik meyveler peşindeyiz.
Farklı inanışlara, gelenek ve göreneklere, renklere tahammülümüz yok.
Bizde “milliyetçilik” nasıl bir şey?
Bizim ulusal bilincimiz var mı?
Her konuda ”toplumsal bir bilince” sahip olabildik mi?
Biz neyin peşindeyiz?
**
Bırakalım coşkuyu.
Biz kendi içimizde bile birbirimizle barışık değiliz.
Bizden, adam olur mu?
Şuayipodabasi…
2008/Yenice/Çanakkale
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.