- 571 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AYTEN ŞANVER HOCAM..FEN LİSESİ-1
Dar bir çevre size kolay mutluluk verir. Küçük şeyler sizleri sonsuzluğa götürür. Ayrıca küçük başarıların sahibi olabilirsiniz.. Ama ufkunuzu genişletemez o çevre..
1973 yılında, Mamak Ortaokul son sınıf öğrencisiyim.. Sabah kalkar, kalan derslerim varsa onu yapar, öğleyin kitap, defterlerimi sığdırdığım çantamı kaptığım gibi okula giderim..
Evimiz Bağderesi’nde Okulla arası 2,5-3 kilometre.. Tren yoluna çıktık mı rayların üzerinde oyunlar oynayarak okula varırız.. Bazen banliyö treni gelirken gazoz kapaklarını tren raylarının üzerine dizeriz.. Tren geçip gittikten sonra dümdüz olan o kapakları cebimize atarız.. Onlar akşam mahalledeki oyunlar için lazım..
Mart ayının ortalarına doğru yine oyunla, hoplaya zıplaya okula vardım.. Dersler her zaman ki gibi devam ediyor.. Teneffüs saatinde Ayten Şanver hocanın çağırdığı söylenince, merakla öğretmenler odasına gittim.. Ayten hocam 1. ve 2. Sınıfta matematik derslerime girdi. 25 yaşları civarındaydı. Mezun olur olmaz bizim okula tayin olmuştu. Bu sene dersime girmiyordu ama sık sık uğrayıp hatırını soruyordum.. Yapılacak bir iş oldu mu beni çağırıyordu.. Hangi konuda olursa olsun hocama yardımcı oluyordum. İdealist bir öğretmendi, insani yönü çok güçlüydü.. Bazen notları not defterine yazardım.. Bazen yazılı kağıtlarını beraber okurduk.. Hasta, okula gelmeyen öğrenci olursa beraber evine giderdik..
Öğretmenler odasında güler yüzle karşıladı hocam.. Sonrada Kadir hocaya..
-Oğlum bu Fen Lisesi giriş formu.. Bunu veline imzalat getir..
Olur hocam deyip ayrıldım. Baktım formu tamamıyla doldurmuş, hatta babamın adını bile yazmıştı..
İlk defa duymuştum Fen Lisesi nasıl bir okuldu? Ne işe yarıyordu, neredeydi hiç bilmiyordum.. Ama Ayten hocam istiyordu, ona güvenim sonsuzdu.. Ve o güne kadar ne istediyse yapmıştım.. Onun için fazla sorgulamadım..
Eve gidince formu, ilkokul diplomasını yirmili yaşlarda, bir tavukla alan babamın önüne koydum..
-Bu ne oğlum, bununla ne yapacaksın?
-Ayten hocam gönderdi, imzalamanı istiyor..
-Haa, o zaman olur..
Hocama ailede güven tamdı.. Onun adı geçti mi akan sular dururdu..
Babam eline kalemi aldı, yavaş yavaş imzasını attı..
-Oldu mu oğlum? derken imzasına bakıyordu; acaba daha öncekilerine benziyor muydu diye.. Ne de olsa çok imza atmıyordu.. Ben de ilk defa imzasını görüyordum..
Formu aldım büyük bir özenle bir köşeye koydum.. O gece evimizin en kıymetli elemanıydı.. Öyle her yere konamazdı.. Sabah kalkınca baktım yerinde duruyordu. Öğleye doğru formu çantama koyarken, kırışmasın diye büyük çaba sarf ettim..
Okula varınca müdür yardımcım Kadir Çabuk hocamın yanına gittim.. Formu uzattım.
-Hocam bunu imzalamanız gerekiyormuş.
-Hangi sınıftasın
-3.G
-Oğlum çık git.. O sınıf kim Fen Lisesi kim.. deyip, formu imzalamadan geri verdi.. Kibarca odadan kovdu..
Kafam karışmıştı. Ama be Ayten hocaya inanıyordum.. O istemiş ise girmeliydim.. Müdür yardımcısı haklıydı gerçi.. Bizim 3-G okulun en haşarı ve tembel sınıfıydı.. Ama benim can sınıfımdı, çok seviyordum. Sınıfta hem yaş, hem boy olarak iki-üç kişiden biriydim..Ağrı’lı Hasan Güneş asker kaçağı olarak aranıyordu.. Her gün sakal traşı olarak geliyordu. Bir gün sakal traşı olmasa sakalları simsiyah görünüyordu. Boyu 1.75 civarındaydı.. İlhan 1.80 boylarında, 20 yaşındaydı.. Okul dışında Ulus-Mamak hattında dolmuş şoförüydü.. İlkokulda da aynı sınıfta olduğum Ömer abi 1,65 boylarında 19 yaşındaydı.. Polis olmayı çok istiyordu ve sınıfa çift tabancayla geliyordu.. İkizler 17, Rukiye abla 18 yaşındaydı ve uzun boylulardı. Onlarla yan yana gelince cüce ve sıska kalıyordum. Rukiye ablayla konuşurken boynum ağrıyordu.. Biyoloji hocası Gülgün Kayıncıoğlu derse girince oda cüce gibi kalıyordu. Bizim sınıfın yüzde sekseni ondan uzundu.. Yaş ve boy ortalaması, bir de yaramazlık oldukça fazlaydı.. 3-6’ dan adam çıkmaz diyen Kadir hoca haksızda değildi.
Öğretmenler odasına gittim, Ayten hocama babamın selamını ilettim. Kadir hocanın niye kovduğunu anlattım… Bir hışımla yerinden fırladı, formu aldı, hızlı hızlı yürümeye başladı.. Koşar adımlarla onu takip ettim.. Müdür yardımcısının odasına dalarak girdi..
-Hocam lütfen bunu imzalayın..
Diyerek formu önüne koydu.. Kendisinden 20-25 yaş büyük Kadir hocaya kibarca emrediyordu.. Sesteki otoriteyi, mimiklerindeki kararlılığı görmesine rağmen Kadir hoca;
-Hocam bu öğrenci 3-G’ den. Okulumuzda çok çalışkan öğrenciler var. Bunlar girerse okulumuzun başarı puanı düşer..
Diyerek imza atmamasının haklı gerekçelerini sıralıyordu kendine göre.. Ayten hocam yine;
-Lütfen imzalayın hocam.. Ahmet farklı bir öğrenci, ben onsa güveniyorum..
-Ama hocam son matematik yazılısı iki..
-Hiç önemli değil, ben ona güveniyorum.. Lütfen imzalayın…
Kadir hoca en sonunda pes etti ve istemeye istemeye formu imzaladı..
O gün ilk defa bir kişi benim için “farklı ve ona güveniyorum” demişti.. Hem de bu kişi toplumun ve okulun en değerli, en sevilen insanıydı, hocasıydı.. Farklı olmak ve güvenilmek..Hoş ve güzel. Bir o kadar da insanın göğsünü kabartan hem de duygularını okşayan deyimlerdi. Bu kadar baskı olurken ben halen Fen Lisesinin ne olduğunu bilmiyordum.. Ve de utancımdan kimseye soramıyordum.. Hocam benim için mücadele etmiş ve o mücadeleyi kazanmıştı..Gerisi önemli miydi.. O bir kahramandı benim için.. Beni koruyordu ve benim için savaşıyordu.. Saçlarımı okşayarak beni derse yolladı büyük bir huzurla..
Okulda olduğum bir gün bir kağıt verdiler. Baktım meşhur Fen Lisesi sınav giriş kağıdıydı.. Üzerinde giriş tarihi ve gireceğim yer olarakda Cebeci Ortaokulu yazıyordu..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.