- 610 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BANA NE YADA VAKİTSİZ EZAN OKUMAK!!!
ŞEYH YAHYA KİMDİR?
Şeyh Yahya Efendi, Kanuni Sultan Süleyman’ın süt ağabeyidir. Allah dostlarından bir âlim zattır. Kanuni Sultan Süleyman ona ve düşüncelerine çok değer verir. Bir gün devletin ne kadar yaşayıp-yaşayamayacağı konusunda Şeyh Yahya efendi’ye mektup yazar. Mektubun cevabında; Şeyh Yahya efendi, sadece tek cümle “Bana ne!” diye cevap verir. Kanuni bu cevaba çok canı sıkılmış olmasına rağmen, yine de terslenmez ve bir mektup daha yazar. Sizin “–Bana ne-cevabınızın bir hikmeti olmalı.”der.
Bir dostumuz: Çocukluğunda babasının bakkalından üç adet çiklet aldığı için” Neden israf edip babanı zarara sokuyorsun” diye bir baba dostunun kulağından çektiğini ve sakızları geriye koydurduğunu anlatmıştı. İşte toplumsal bir sorumluluk örneği…
Köyde oturduğumuz yıllardı, ben altı veya yedi yaşlarımdayım, köyümüzde düğünler var. Son bahar, yani düğün mevsimi… Bulmuş olduğum bir paket üçüncü sigarasını içmek için köyün şimdilerin ifadesi ile misafirhane, eskinin deyimi ile köy odasının altına, misafirlerin bineklerinin bağlandığı ahırına girdim. Bir sigara yaktım. Köyümüzde annemin ahretlik kardeşi olan bir büyüğümüz sigaranın kokusundan beni buldu. Adam bir paket sigarayı tek tek yakarak ağzıma tepti ve kulağımdan tutanak annemin yanına götürüp, bir de şikâyet etti. Annemde:”Kardeşim, yine yakalarsan aynı şeyi yine yap” diye tembih etti.
Gelelim Şeyh Yahya Efendi’nin cevabına, Şeyh Yahya efendi: Toplumda insanlar yanlışlıklar karşısında “Bana ne” demeye başladıklarında devletiniz de yıkılmaya başlar. Neme lazımcılık, boş vermişlik, toplum hayatına yerleşmeye başladığında artık, toplumun bir kısım değerlerinin ortadan kalkmaya başladığı, aksayan-yapılmayan işlerin sahibinin bulunmadığı zaman devletin de yıkılması mukadder olur.” Diyor.
TOPLUMDA OTO KONTROL
Bundan çok değil otuz-kırk yıl kadar önce, sokakta bir insan bir yanlış iş yapacağı zaman, ”Acaba toplum bu yapacağıma veya yaptığıma ne der” veya “Bu yaptığımdan insanların haberi olursa ben ne derim.”diye yapacağı hatayı ve yanlışı yapamazdı. Toplumda bir yanlışlık gördüğünde eli ile ve dili ile ikaz ederdi. O kişide utanır kendini düzeltmeye çalışırdı. En azından saygılı olmaya gayret ederdi. Toplumda büyükler bir yanlış gördüklerinde mutlaka olaya müdahale eder, yanlışı-hatayı yapanı ikaz eder, yanlışın düzelmesi için nasihat ederlerdi. Bana ne diyenlerin sayısı demeyenlerin sayısından daha azdı.
Halkın içinde ferdi ve toplumsal sorumluluk taşıyan insanların sayısı geçen yıllarda giderek azaldı. Hatta kusurlular nere de ise toplumun bütün kurum ve kuruluşlarına hâkim hale geldiler. İnsanlar onların şerrinden olaylara müdahale etmediler. Ya da etmek istemediler. Çünkü insanlar toplumun milli ve maddi-manevi değerlerini sömüren insanlara gıpta ile baktılar, özendiler. Yanlışlara ve ihanetlere “Bana ne” dediler.
DİREKLER BİR BİR KILIYOR
Bu gün hayatımıza giren şeylerden birisi “Beni sokmayan yılan bin yaşasın.” Anlayışıdır. Yani “Bana ne, beni ilgilendirmiyor, Beni sokmayan yılan bin yaşasın.” Gibi neme lazımcı anlayış, toplumun temel direklerinin birer birer yıkılmasına, toplumu ayakta tutan temel değerlerin yok olmasına, toplumu toplum yapan ve toplumun oto kontrol mekanizmasını harekete geçiren ölçülerin silinip kaybolmasına neden olur. Bu gün inanç olarak bizim inancımızla asla kıyas-ı kabil olmayan batının, batıl inanç sisteminin yanında, oturmuş kültür değerleri yüzünden, ülkelerin adalet sistemi gayet mükemmel bir şekilde işlemekte, devlet ve toplum yapıları ayakta kalmaktadır. Düşünün Yolda bir kaza oluyor. Kişi hemen ilgilileri arayıp, bilgilendiriyor, ihbar ediyor. Bizim ülkemizde bir kaza gören vatandaş: “Aman kimse görmeden şuradan kaçayım. Olayın suçu benim üzerimde kalır.” Gibi endişelerle ortadan kayboluyor, bu yapılan ise belki de bir cana, canlara mal oluyor.
TOPLUMDA SORUMLULUK DUYUGUSU!
Anlatılır vaktin birinde devlet erkânından bir adam, bir gün ehli namus bir kadını zorla alıkoyar. Fakir fakat ”Bana ne” diyemeyecek kadar sorumluluk sahibi bir terzi ne yapacağını şaşırır ve kadını adamın elinden almak için çareler arar. Sorunda Adamın sarhoş olabileceği ihtimali ile sarhoş insanların zaman mevhumunu kaybettikleri için kadını salar umudu ile o beldenin camisinin minaresine çıkar ve ezan okumaya başlar. Vakitsiz okunan ezan beldenin en büyük devlet adımıma garip gelir ve derhal ezan okuyanın getirilmesini ister. Terzi getirilir. Vaziyet anlaşılır ve kadın kurtulur. Devlet erkânından olan şahıs azledilir ve cezalandırılır. Devlet Başkanı Terzi’ye yetki verir “Toplumda her ne zaman bir yanlışlık görürsen ezan okuyabilirsin” der. Uzunca bir süre vakitsiz ezan okunma korkusundan insanlar yanlışlardan ellerini eteklerini çekerler.
DEVLET ADAMLARI…
Evet! Bana ne! Bu gün “sana ne” olan yarın “bütün bir millete ne” haline geliyor ki, nitekim geldi de, bu gün toplumda bireylerin egoizmi toplumun duygularına hâkim haldedir. Osmanlının yıkımında büyük rolü olan “Bana ne, ben mi düzelteceğim” anlayışı gerçekte Türkiye Cumhuriyeti devletini de işlemez hale getirmiş, adalet, ticaret, sanat, ziraat, velhasıl devletin bütün kurumları birbirinden kopuk, bir biri ile kavgalı ve halkın sorunlarından uzak, sadece kanuni gerekleri yerine getirmek suretiyle faaliyetlerine devam etmektedirler. Böylece kanunen görevler yerine gelmekte, kimse görevi sebebiyle suçlanmamakta, ancak vicdanen her kesin sorumluluğu üzerinde kalmaktadır.
DEVLET-İ EBED-İ MÜDDET
Vatanın bütünlüğünden, ülkenin gelişmesinden, adaletin işleyişinden, insanların kültür seviyelerinin yükselmesinden, muasır medeniyet seviyesine çıkmamızdan, teknolojik gelişmemizden ülkede yaşayan, kendini bu ülkenin sahibi hisseden, hain olmayan her kesin sorumluluğu ve yapılmayanlardan vebali vardır. Hiç kimse ama hiç kimse asla yapılacaklardan ve yanlış yapılanlardan kendini soyutlayamaz ve “Bana ne” diyemez. İnsanlar lügatlerinden bana ne sözcüğünü çıkardıklarında, iyiliği tavsiye edip, kötülüklerin karşısında bir kale gibi durduklarında, ülkenin ve milletin her noktada çağlar atlayacağını göreceğiz. Milletimiz yeniden millet olmanın şuuruna varacak, devlet eskilerin deyimi ile adaletin, yani hukukun hâkim olduğu devlet-i ebed-i müddet olacaktır.
BANA NEYİ LÜGATİMİZDEN SİLDİĞİMİZDE(!?)
Devletine karşı sorumluğunun bilince olan bir millet, millete karşı adil ve müşfik bir devlet bir araya geldiğinde bütün toplumların, milletlerin saygınlığını kazanmış büyük devlet ve millet olarak nerede bir haksızlık, zulüm ve yoksulluk varsa millet oranın yardımına koşacak, yaralarını saracaktır. Dün olduğu gibi çaresizlerin çare sazı bir millet olacaktır.
Bu gün kendi kendine yetemeyen, hacet-i asliyesini bile borçla karşılayan, kardeşlerinin zulümden kurtuluşu için bile ABD nin veya AB himmetini talep eden bekleyen bir millet, “Bana ne” demekten vaz geçtiğinde bütün sorunları kendi sorunu., bütün dertleri kendi derdi, bütün olmayan, yapılamayanları kendi vazifesi olarak görecek ve dört elle hayata, olmayanlara ve olması gerekenlere yapışacaktır.
İlk önce devlet adamlarımız lügatlerinden “Bana ne” sözcüğünü çıkarmalı, bunu halka, milletle, topluma ilan etmeli ve hayatlarında bana sözcüğünü çıkardıklarını göstermelidir. Halkın önderleri, öğretmenler, seçilmiş ve atanmış bütün görevliler kendilerini ve halkı eğitmelidirler. Çalışkanlıkta ve sorumlulukta örnek olmalıdırlar.
Mustafa Göktekin
YORUMLAR
Ben bu yazıyı yazan arkadaşımı sevmez miyim? Ben buna dua etmez miyim?. Ben bu yazının muhteviyatını BTV de programımda millete de anlatmaz mıyım?