- 563 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Senin depresyonun hangisi?
Amaçlar kurtarıcıdır. Özellikle ’tatmin edici’ olduklarında. Yahut da ’ardına düşmeye ikna ettiklerinde’ diyelim. Hayatta kalmamızı sağlarlar. Hayata tutunmamızı sağlarlar. Amaçsızlığın oluşturduğu boşluk boşlukların en yamanıdır. İnsan yalnızlığa dayanır. İnsan istediğini alamamaya dayanır. İnsan sevilmemeye, beğenilmemeye ve hatta nefret edilmeye bile dayanır. Bu türden boşlukların herbiriyle (çünkü bunların yokluğunda da insan bir tür boşluğa düşer) bir şekilde mücadele edilebilir. Ancak bütün bu katlandıklarının bir amacı olması lazımdır. Ancak bir amacı olduğuna inanırsa katlanır diğer boşluklara insan. Bu nedenle amaç bilgisi aslında şu hayattaki en önemli bilgidir. Onun dışındaki herşey ’onunla’ veya ’ondan sonra’ veya ’eğer o varsa’ kıymetli olur.
Kur’an’ın kendisini ’sapasağlam bir kulp’ olarak veya ’kopmaz bir halat’ olarak tarif etmesi boşuna değil. Bizim tutunamayan yanlarımıza mübarek bir dokunuş, bir hatırlatış ve bir ’Aman ha!’ deyiş var burada. Tutunmaya çağrılıyız. Çünkü düşüyoruz. Yokluktan varlığa çıktığımızdan beri birşeyleri yitiriyoruz. Tanıştığımız her yanı ’an’ bir önceki ’an’ı anı olarak arkada bırakmaya zorluyor bizi. Ölmeye doğmakla başladık zaten. Gitmeye gelmekle başladık. Numaraya gerek yok. Bu yitirişler ancak kendilerine anlam verilebilirse dayanılır olacaklar. İman da bunu sağlıyor işte. Bir Allah’a inandığınızda ötenizde ’olsa da olur olmasa da’ bir iş yapmış olmuyorsunuz. Sizi ayakta tutacak bir anlam dünyasına adım atmış oluyorsunuz. İçinizde bir iş yapıyorsunuz. Lazım bir iş bu.
Ancak şu da var: İnsanın her parçası farklı bir ahirete iman eder. Ne demek bu? Belki biraz şu demek: Nefsin ikna olacağı şey başkadır. Aklın ikna olacağı şey başkadır. Ruhun ikna olacağı şey daha da başkadır. Herbirinin tesellisi ayrıdır. Nefis ’hemenci’ olduğu için ona hemen birşeyler vermek gerekir. Hemen erişeceği mutlulukların/mutsuzlukların dilini çözmek gerekir. Amaçlarını buna göre belirlemek gerekir. Buna göre ikna gerekir. İlla istediğini alması da gerekmez nefsin. Ayıptır söylemesi, hâşâ huzurdan, biraz aptaldır. Bazen bal-börek ister de bir kesmeşeker ile tav olur. Sesini keser. Bebek gibidir. Akıl öyle değildir ama. Akıl ancak istediğini aldığında ikna olanlardandır. Veyahut vazgeçmesinin daha mantıklı olduğu sağlamca anlatıldığında. Peki ya ruh?
Ruh ise ne aldığına bakmaz fakat ’aldığının sonsuza kadar kendisiyle kalmasına’ bakar. Ruhun alacağı ücret hep onla kalacaksa ancak ona göre ücretten sayılır. Kesmeşekerin tadı nefsi ikna eder ama ruha göre boştur. Bu nedenle bazen insan en şatafatlı hayatların içinde sıkılır. Çünkü kendisiyle sonsuza kadar kalmayacaklarının farkındadır. Bu farkındalık, ne kadar aksi düşünülse de, içten içe hissedilen bir farkındalıktır. Bazen sahibini bile teşhis edemez onu. Ancak sancısını şiddetle hisseder. Derinden ama güçlü akar. İşte bazen de böyle daralmalar yaşarız biz.
Ben depresyon denilen hadisenin böylesi farklı açlıklara tekabül eden yönleri olduğunu düşünüyorum. Bazen nefsin daraltması olarak yaşanıyor. Bazen aklın. Bazen de ruhun. Hangisinden olduğunu doğru teşhis edemediğinizde diğeri sizi tedavi edemiyor. Diyelim: Bu sefer şok dalgası nefsinizden geldi. Ne kadar ibadet ederseniz edin. Geçmiyor. Ona istediğini, elbette helal dairesinden, vermelisiniz. Belki bir seyahat etmelisiniz. Belki sizi eğlendirecek bir dostunuzu ziyaret etmelisiniz. Belki bir kedi edinmelisiniz.
Akıl daralttığında ise ona mantıklı bir neden vermelisiniz. Yokluğa katlanması, varlığından vazgeçmesi veya sabırla istemeye devam etmesi için. Bazen okumak bile iyileştirici olur böyle depresyonlarda. Bir kitaptan aldığınız birkaç cümlelik ışık yaralarınızı hafifletir. Veya izlediğiniz bir filmin öyküsü kurtarıcı olur. Veyahut bir nasihat tüm yaraları iyi etmeye yeter.
Ruhun açlığı ise bambaşka. Bu açlık başladığında ne yemek, ne içmek, ne mantık, ne akıl, ne fikir... Hiçbirisi size tesir etmez olur. Duvarlar üstünüze üstünüze gelir. İşte o zamanlarda devanız marifet-i ilahiyeden başka olmaz. Yalnız ’Allah, Allah, Allah’ denilen bir yerde durmak bile yeter bazen. Dinlemek yeter. Söylemek yeter. Ağlamak yeter. O öyle bir cevherdir ki, onunla meşgul olmak, iyileşmeye yeter. Böylesi bir depresyon geldiğinde insan ancak sonsuzlukla rahatlar. Başka türlü atlatamaz onu. Yalnızlık ister. İçinde yaşar.
İnsanın o kadar çok parçası var ki. Herbir parçanın da umudu başka. Herbirisinin bir hayali var. Fıtratına göre acelesi/yavaşı var. Somutu/soyutu var. Bizim de tam bir tedaviden önce tam bir teşhise ihtiyacımız var. Bu daralma bize neden geldi? Ne yapmaya çalışıyor? Neyi değiştirmemizi istiyor? Evet, evet, evet! Önce bunu sormalı ona: Neyi değiştirmemi istiyorsun? Ve değiştirmeye başlamalı birşeyleri yavaş yavaş. Kırmadan, incitmeden, yumruklamadan. Değiştiğinde rahatlık veren parçayı bulunca ’Tamam’ demeli. ’Tamam. Buymuş. Buldum.’ Onu buluncaya kadar değiştirmeye devam. Çünkü durmak içine çökmektir.
YORUMLAR
Ruh, biyokimyasal reaksiyonların karmaşıklığı ve izahındaki genel güçlüğün, halk arasındaki genel soyutlamasıdır. Neden mutlu olursun? Serotonin salgıladığın için. Ağrıyan bir tarafın varsa endorfin salgılarsın, morfin türevidir; orgazm sırasında endorfin seviyesi tavan yaptığı için de zevk alırsın, sekse değil de özünde o morfin türevli hormona bağlısındır falan falan... Depresyonun, sana göresi bana göresi olmaz. İlaçlı tedavi dışındaki yardımcı enstrümanlardan biri din de, dine aykırı başka bir uğraşı da olabilir.
İnsanları aslı astarı olmayan öznel saptamalarla antin kuntin yönlendirmenin anlamı yok. "Amaç" gibi uhrevi söylemlerin hayat üzerinde hiçbir etkisi olmadığını da hatırlatayım. İnsanın temel fonksiyonu doğadaki tüm canlılarda olduğu gibi hayatta kalmak ve türünün devamlılığını sağlamaktır ki bunun da öyle amaç falan olduğunu söyleyemeyiz çünkü bu, sadece içgüdüsel bir reflekstir.
Diyeceğim o ki, Allah ve Kuran gibi büyük silahlarla, depresyon gibi küçük bir savaşa girerseniz kendi küçük hedefinize yaklaşmakta zorlanırsınız. Dar ve virajlı yollardan gidilen bir menzile, küçük bir yükü, tırla taşımaya benziyor bu yazı.
Selametle...
chaotica tarafından 1/2/2018 9:27:04 AM zamanında düzenlenmiştir.