18
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1975
Okunma
“
Babam hastalığının son evrelerinde.
Telefondaki ablam acele gelmemi istemişti, İzmit’te ilk bulduğum otobüsle Ankara ”ya oradan da Sivas’a ulaştım.
Kış alabildiğine acımasız seyir ederken güç bela eve gelmiştim. Babam yatıyor tüm hane başucundayız.
Herkes suskun, Sessizliği bozan ablam:
“Artık morfin ağırlıklı iğnelerde fayda etmiyor. Sancılar peş peşe gelirken babamın acısına dayanamıyoruz şaştık kaldık.”
Gece saat üç babam sancılardan inliyor feryat figan içinde çaresiz ev halkı birbirine bakıyor. İğne vuracak Hilmi amcaya gidiyorum.
Zilini birkaç kez çaldığım iyilik timsali kalkıp benimle eve geliyor, Hilmi amcayı gören babam ellerini yere uzatarak dizlerinin üstünde küçük bir bebek gibi sürünerek iğnecinin yanına gidiyor.
İçimiz paramparça, hepimiz ağlıyoruz. Yıllar geçse bile o an hala resim gibi gözlerimin önündedir.
Babama hiçbir şey yapamamanın ezikliğini duyuyor ve kahroluyoruz.
Ölüm haberini veren ablama çok üzgünüm kaybettik, çok sevinçliyim acılarından kurtuldu diye söyleniyorum.
Antalya daki torunumun yaş gününe gideceğiz erken rezerve edildiği için ucuz uçak biletlerimiz hazır, gitmemize üç gün var eşim ve beni heyecan kaplamış hediyelerimiz hazır.
Sabaha karşı korkunç bir sancıyla uyandığımda ayağa kalkamadım.
Belimdeki sancı dayanılmaz, boncuk boncuk ter içindeyim.
Bu duruma şaşıran eşim ne oldu neyin var derken sancı dahada artıyor.
Çivi gibi yatağa çakıldım. Sadece belim çok kötü diyebildim.
Acılar içinde giyindim. Güç bela eşime yaslanarak arabaya ulaştığımda sancılar sahile vuran bitimsiz dalgalar gibi şiddetini artırarak bir gidip bir geliyordu.
Ağzım dilim kurumuş başımda zonkluyordu. Sağlık ocağının kapısını açtığımda kayıt olmadan aile doktorumuzun bulunduğu odaya daldım.
“Hocam sancımı ne olur kes diyebildim, sırt üstü yattığım sedyede başucumda eşim doktor ve hemşire vardı.
“Hocam düşmedim ağır bir şey kaldırmadım sabah uyanınca belime bıçaklar saplanıyor iğneler batırılıyordu. Ne olur beni hasta haneye sevk etme lütfen şu sancıları kes lütfen.
Kalçama saplanan iğnenin acısının yanında vücuduma zerk edilen sıvı içimi alev alev yakıyordu.
Sol eliyle ellerimi tutan eşim sağ eliyle de alnımdaki terleri siliyordu. Ağırlaşan göz kapaklarım kapanırken içim rahatlamış tatlı bir yorgunluk tüm bedenimi sarmıştı.
“Tacettin amca, şimdi seni hasta haneye sevk edeceğim orada tetkiklerin olacak tamam mı” derken çok kararlıydı.
“ Hayır, iki gün sonra torunumun ilk yaş günü için Antalya’ya gideceğim sen bana o iğnelerden yaz ben hallederim”
“Olur, mu sağlıktan önemlimi? Bir dahaki yaş gününe gidersiniz.
“Olmaz bu nasip olur ama gelecek meçhulde ölür müyüz kalır mıyız bilinmez.
Eczaneden çıkınca poşette ayrı ayrı on iğne on adette şırınga vardı.
Sancılarımla ben ringe çıkan iki boksör gibiydik o, hücuma geçmeden ben daha atik davranıyor şırınga içindeki alev toplarını peş peşe suratına püskürtüyordum. Sıkışmış çaresiz kalmıştı. Yorucu bir seyahatle veliahdımın yaş gününü kutladık. Sancıya günümü tatsızlaştıracak fırsatı vermediğim için çok mutluydum.
Kara kışın ortasında kulübesinde tek başına yaşayan ihtiyarın kapısı hızla çalınır. Sesi duyan adam şaşırarak hayırdır bu kışta ve bu gecede kim olabilir ki diyerek korku içinde kapıya doğru giderken
“Kim o . Kim o”
Tok bir ses
“ Aç kapıyı beni görünce tanıyacaksın lütfen aç”
Şaşıran ihtiyar korku içinde kapıyı açar.
Siyah pelerinli elinde tırpan yüzünde beyaz maskesiyle duran Azrail’i tanır.
“Korkma ben Azrail’im yalnız çok üşüdüm. Açım ve yorgunum biraz dinleneceğim.
Yanan ocağa birkaç odun atan adam yatağı serer evde ne varsa Azrail’e sunar. Çok memnun olan Azrail yemeğini yer yatağa uzanır ve uyur.
Korkudan hiç uyuyamayan adam sabahı zor eder dinlenmiş olan Azrail:
“Sana çok teşekkür ederim yolum uzun işim çok korkma, senin vaktin gelmedi emri hak vaki olmadan ben sana haber vereceğim sen çok iyi bir insansın bana müsaade diyerek ayrılır.
Bu duruma sevinen adam Azrail gözden kaybolana kadar izler.
Aradan birkaç yıl geçer gecenin geç vaktinde aynı ihtiyarın evinin kapısı hızla çalarken tanıdık ses ihtiyara emri hak vaki oldu şimdi senin canını almağa geldim. Deyince ihtiyar bağırarak
“ Hani bana haber verecektin neden böyle yapıyorsun?
“Ben sana haber verdim.
“Hayır, vermedin yalan söylüyorsun
“Kulakların eskisi gibi duyuyor mu?
“ Hayır”
Gözlerin eskisi gibi görüyor mu?
“Hayır”
“Eski gücün var mı?
“Hazımsızlık uykusuzluk çekiyor musun?
“evet”
“ A be insanoğlu daha sana nasıl haber verelim ki der görevini icra eder.
Bazen yataktan kalktığımda eşime günaydın derim duymaz. Gücümüz azaldı. Bağışıklık sistemi iflas İlaçlarımızı biraz geç alsak vücut sinyalleri hemen veriyor. Tadımız tuzumuz eskisi gibi değil. Gün günü arar olduk. Eşimle beni Grip çok sever evimize geldiği gün gitmek bilmez, Herhalde bize de haber vermeye başladı hazret