- 657 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARTVİN FIKRALARI-17
229-İNEK ÇİFTLİĞİ
Avustralya’ya yerleşen Karadenizli Temel yıllar sonra bir çiftlik kurar, inekleri arasına girerek bir fotoğraf çektirir ve ailesine gönderir. Aile heyecanla zarfı açar ve fotoğrafı görürler. Fotoğrafın altında ise şöyle yazılmıştır:
-“Okla işaretli olan ben, oğlunuz Temel’dur”.
230-ATMA RECEP
Recep iyi bir avcı olduğunu her ortamda anlatır, övünür. Bir gün de kahvede bir geyik avını anlatmaya başlar:
-Geyik karşı yamaçta, uzaklık ben diyeyim 300,siz değin 400 metre. Doğrultum tüfeği, tek mermiyle geyik yerde. Gittim yanına, bacaklarını attım omzuma… Derken telefona çağrılır. Döndükten sonra arkadaşlarına nerde kaldığını sorar, arkadaşları da:
-Bacaklarını omuzlarına atmıştın, diye cevap verince; avcımız hikâyeyi tamamlar:
-Bacaklarını omzuma attıktan sonra alttan verdim pompayı!., Verdim pompayı!..
231-PAZARLIK MI?
Yıllar önce bir hemşerimizin danası hastalanır, bir türlü iyileşmez. Adam kollarını semaya açıp Tanrı’ya yalvarmaya başlar:
-Allah’ım ne olur, danamı iyileştir. Eğer bu dileğimi yerine getirirsen 15 gün oruç tutacağım. Gerçekten bir süre sonra dana iyileşmeye başlar; yer, içer. Adam dileğini yerine getirir, ancak bir sabah danayı ölü bulur, tekrar kollarını açar:
-Ey Büyük Allah’ım!..Beni kandırdığını sanma; ölen danayı kurbana sayacak,15 günlük orucumu da Ramazan’dan düşeceğim, haberin olsun, der.
232-AYNI YATAKTA DÖRT KİŞİ
Şavşat’ın bir köyünün saygın dedesi yalnız başına yaşar, köyünden birkaç kişi ziyaretine gelir ve hal hatır sorunca Dede:
-Ah Oğulcan!.. Eyim da, habu yalnuzluh belimi bukiyer, der. Ziyaretçiler de evlenmesini önerirler ve köyün uygun dul nenesi ile baş göz ederler. Aradan birkaç ay geçtikten sonra ziyaretine tekrar giderler:
-Dede!..Nasıl gediyer evluluh? Diye sorulunca, Dede:
-Eydur da; bir yatağa dört kişi sığamiyeruh, der. Köylüleri nasıl olur diye şaşırınca, dede devam eder:
-Ah Oğulcan!.. Ben yatağa yatınca “Ah eski karım, ah diyorum”.O da yatağa girince “Ah eski kocam ah” çekiyor. Ağnayacağız oliyeruh dört kişi.
233-ORDA Kİ DA İT, BU DA İT
Ardanuç-Yolağzı Köyünden birini, Ardahan’ın bir köyünde it ısırır, yabancı yer olduğu için ne köpeğe ne de sahibine bir şey der. Ama köyüne döndüğünde ilk gördüğü köpeği değneği ile dövmeye başlar. Durduk yerde köpeğin dövüldüğünü görenler:
-Ola Baba, na oldi? Naya dogiyersin habu iti? Diye çıkışanlara:
-Siz heç karışmayın, beni Ardahan’da it dışladı, der. Köylüleri de:
-Ey baba!.Seni Ardahan’daki dışlamışsa,Kontrom’dakinin günahı na? Diye soranlara:
-Bunların hepsi aynı, orda ki de it, bu da it. Diye karşılık verir.
234-PEŞİN NAMAZ
Bektaşi ile bir hoca birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra Hoca:
-Namaz saati der, başlar kılmaya. Rekât üstüne rekât, selam üstüne selam. Bektaşi’nin beklemekten canı sıkılır, Hoca namazı bitirince sorar:
-Yahu bu ne uzun namaz böyle? Hoca da:
-Kazaya kalmış namazlarım vardı, onları da eda eyledim, der. Bektaşi:
-Eh ben de bir namaz kılayım, der ve başlar namaza... Ama ne namaz, bitmiyor, sonunda Hoca dayanamaz:
-Erenler, senin namaz da uzun sürdü, diye söylenince Bektaşi:
-Önümüzdeki haftanın namazını da kıldım, der. Hoca şaşırır:
-Yahu olur mu öyle şey? Der. Bektaşi gülerek:
-Yukarıdaki senin veresiyeni kabul ediyor da, benim peşin namazımı niye kabul etmesin ki, der.
235-YAPIŞTIRICI
Muhteşem bir düğünle evlenen genç çift, o geceyi kız evinde geçirip, ertesi günü balayına çıkmayı planlamışlardır. Sabah erkenden kalkan kızın annesi, büyük bir özenle kahvaltı masasını hazırlar. Saat:10.00 sıralarında genç çiftin dışındaki aile üyeleri masada yerlerini alırlar. Yeni evlilerin gelmediğini gören kızın annesi telaşını belli edince evin küçük kızı kıkırdar:
-Hi hi hii. Ben ablamın neden gelmediğini biliyorum deyince; anne kızı haşlar:
-Sen sus bakayım.. Aradan üç ,dört saat geçer.. Aile üyeleri bu kez de öğle yemeği için bir aradadır ama, genç çift hala görünürler de yoktur.. Bu kez de baba telaşlanır:
-Yahu! Bu kadar da uyunur mu? Deyince; küçük kız yine kıkırdar:
-Ben biliyorum.. Ben biliyorum.. Anne:
-Sus bakim, terbiyesiz.
Artık akşam olmak üzeredir. Yeni evliler hala görünürde yoktur. Evin büyük oğlu:
-Uçağı da kaçıracaklar bu gidişle, der. Küçük kız alışıla geldik şekilde:
-Ben biliyorum niye gelmediklerini, deyince anne sorar:
-Neymiş bakalım bildiğin? Kız, çokbilmiş bir edayla başını sallar:
-"Hiiçç.. Dün akşam düğünden sonra ablam benden krem istemişti. Ben de yanlışlıkla yapıştırıcımı vermişim!..
236-UÇKURUMU SANA ÇÖZDÜRÜRÜM
Genç adam, karısının temiz ve güzel giyinmesinden kendisini aldattığını düşünür, her seferinde aralarında münakaşalar olur. Ama kadın kocasının kendisini çok sevdiğini düşünerek önceleri ciddiye almaz. Ama gün gelir, artık çekilmez olur ve kocasına çıkışır:
-Bak Kocacım!..Seni hiç aldatmadım,böyle şey bizim kitabımızda yazmaz.İstesem seni aldatırım,haberin bile olmaz.Hatta uçkurumu da sana çözdürürüm,der.
Aradan bir süre geçtikten sonra, adamın kıskançlık krizleri tekrar başlar. Durumdan sıkılan kadın bir gün birisini evin dışındaki tuvalete çağırır, kendisi de o saatte hamur yoğurmaya başlar. Adamın tuvalete girdiğini görünce kocasına:
-Kocacım!..Çişim geldi,acele uçkurumu çeker misin? Diyerek hamurlu ellerini gösterir ve sonra tuvalete koşar, işi bitirir. Başka bir gün adam yine söylenmeye başlayınca kadının tepesi tekrar atar:
-Heriiif!.Bak, uçkurumu yine çözersin.
237-TRAFİK KAZASI
Bir trafik kazasında ölen Mersinli, Kayserili ve Dıyarbakırlı’yı Cennet Kapısı’nda görevli melek karşılar:
-Sizler Cennet’i hak ettiniz, ancak yeni bir uygulama başladı. Bundan sonra Cennet’e gireceklerden 300 lira ayakbastı parası ödeyecekler, parayı ödeyen geçsin, der.
Mersinli parayı öder geçer, Kayserili pazarlık sonucu 200 lira öder, geçer. Diyarbakırlı oralı değildir. Melek çıkışır:
-Haydı, başka işlerim var, Cennet’e girmek istiyorsan parayı ödemen şart değince Diyarbakırlı:
-Ben niye ödeyecekmişim, devlet ne diye duruyor, der.
238-RAHMİ VE RAHİM
Merkeze uzak bir dağ köyündeki sağlık ocağına kocasının ismi Rahmi ve fazla çocuk yapmaktan şikâyetçi olan bir kadın gelir. Durumunu doktora anlatır. Doktor kadına doğum kontrol hapı vererek yatmadan önce bir âdetini rahminin ağzına yerleştirmesini söyler ve kadını gönderir.
Kadın aylar sonra karnı burnunda tekrar doktora gelir, ilacın işe yaramadığını söyler. Doktorun nasıl kullandığını sorması üzerine:
-Doktor Bey!..Yatmadan önce ilacı Rahmi’nin ağzına koydum,köpürdü.Ancak faydası olmadı,yine karnım şişti,der.
239-TEMEL ASKERDE
Temel askerliğini Yunanistan sınırında yapmaktadır. Nöbette canı çok sıkılır. Karşıdaki Yunan askerine bir ıslık çalar; elleriyle "Havacı mısın?" işareti yapar, asker aldırmaz.
Bir ıslık daha çalar, elleriyle "Karacı mısın?" işareti yapar, aldırmaz. Bir ıslık daha çalar "Denizci misin?" anlamında yüzme işareti yapar, Yunanlı aldırmaz..Bir ıslık daha çalar. El hareketi yaparak "Topçu musun?" der, asker yine aldırmaz. Bir ıslık daha çalar "Gözcü müsün?" anlamında dürbün işareti yapar, Yunan yine aldırmaz.
Nöbetler değişir sıra yine Temel’le Yunan’a gelir. Yunan askerine “hadi sınıra git” denince:
- Ben oraya gitmem. Orada bir deli Türk askeri var, bana “hava kararınca yüzerek gelip sana bir geçirecem gözlerin fal taşı gibi açılacak” diyor, der.
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.