- 704 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Yarım Bırakıp...
Gök yüzünde yıldızlar vardı. Tıpkı yayla gecelerindeki gibi çoktular.
Hepsi yorulmuştu. Buna rağmen bir kısmını uyku tutmadı. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise bir çoğunu uyku esir aldı. Rüyalarında kim bilir neler gördüler?. Geminin kaptanı, uyuyan gençlerin olduğu güvertede dolaşmaya başladı. Masum yüzleriyle uyuyan bu ana kuzularının çoğu, bir daha geriye dönemeyecekti. Bu kaçıncı seferiydi kim bilir? Kim bilir? kaç genci ölüme taşımıştı. Hepsi kahraman, hepsi vatanın bir karış toprağı için gencecik canlarını hiç tereddüt etmeden ve hiç bir menfaat gözetmeden verebilecek bu yiğitlerle o an bir kez daha gurur duydu. İlerideki nesiller, hiç kuşkusuz ki bu gencecik insanların kanlarıyla kurtulan vatan topraklarında rahat bir yaşam sürecekler ve bu vatan evlatlarını unutmayacaklardı...
Kaptanın gözleri doldu. Geminin baş kısmında, kimsenin olmadığı bir köşede ağlayamadı bile.
Çünkü ;
" Hüzün, bir insanın taşıyacağından fazla ise, o gözlerden göz yaşı değil, hüzün akar.." dı.
Samsundan binen guruptan bir genç, geminin arka kısmında güvertede bağlama çalıyordu. Bağlamanın ve gencin sesi buharlı geminin arkasında bıraktığı köpüklü dalgaların seslerine karışıyordu.
Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölü yok bu ne figandır
Şu Yemen elleri ne yamandır
Ah o yemendir gülü çimendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir
Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var
Ah o yemendir gülü çimendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir...
Hüznü ufuğa aktı...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.