- 778 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARZ-I MEVUD KİMLER İÇİN MEVUD ( VAADEDİLMİŞ TOPRAKLAR KİMLERE VAAD EDİLDİ?)
Kudüs meselesinde en çok üzerinde durulması gereken hususlardan biri de propagandalara karşı oldukça dikkatli olmamız gerekliliğidir.
Bu konuya girmeden önce hemen bir noktanın altını kalın çizgilerle çizelim:
Biz ’’Kudüs için canımızı da kanımızı da veririz’’ dediğimiz zaman kimliğinde Dini: islam yazan ( Ki şimdi çıkan yeni kimliklerde bu hane yokmuş ) bazı vatandaşlarımız konu hakkında bilgileri olsun ya da olmasın başlıyorlar ’’Araplar bize I. Dünya savaşında şöyle ihanet ettiler, böyle ihanet ettiler, hâla ihanet etmeye devam ediyorlar; İslam aleminde sadece Türkler mi var? Araplar neden kıllarını bile kıpırdatmıyorlar?’’ demeye. Dahası ’’Elin Arabının kıçını kollamak bizim görevimiz mi?’’ diye soranlar oluyor. Yani meseleyi ’’Arabın kıçını kollamak ’’ meselesine indirgiyorlar.
Bizim meselemizin Arabın kıçını kollamak meselesi olmadığını bir türlü anlatamıyoruz bu insanlara.
Sultan I.Kılıçarslan Haçlılarla anlaşma yapıp ’’ Anadoluya dokunmamanız şartıyla bu topraklardan rahat rahat geçebilirsiniz. Kudüs’ün de canı cehenneme, ben halkımın rahatına bakarım’’ Diyebilirdi. Arabın kıçını kollamak için mi Anadolu’da on binlerce Müslüman Türk’ün öldürülmesine, hatta bu yamyamlar tarafından kebap edilip yenmesine göz yumdu sanıyorsunuz?
Ama çok önemli ve hep atladığımız bir şey vardır bu ilk Haçlı seferinde: I. Kılıçarslan, Anadolu’ya 600.000 Kişilik bir ordu ile giren Haçlıları kıra kıra sayılarını 100.000 e indirmiş ançak bu 100.000 kişiye inmiş olan Haçlı ordusu Kudüs’ü hiç bir karşı koymaya muhatap olmadan ele geçirmiş ve 70.000 Müslümanı aralarında on binlerce de yahudi olduğu halde katletmişlerdir. Yani ta o dönemlerde de maalesef Kudüs için savaşan sadece Türkler olmuştur.
Selahaddin Eyyubi 1187 de Kudüs’ü Haçlılardan geri aldığında meselesi Arabı rahatlatmak meselesi değildi.
Şimdi de mesele Arabı korumak ve kollamak meselesi değildir. Mesele ne kadar Müslüman olduğumuz ya da olmadığımız meselesidir.
Bugün ’’ Kudüs için kim savaşmak istiyorsa işte Kudüs, İşte İsrail ve ABD, gitsin savaşsın. Bizim evlatlarımızı hain Araplar için savaşa süremeyiz. Buna kimsenin hakkı yok’’ Diyen insanların unuttukları çok önemli bir husus vardır ki onu da Cumhurbaşkanımız çok net bir şekilde açıkladı geçenlerde: ’’ Kudüs giderse Mekke gider, Mekke giderse Kabe gider. Kabe giderse İstanbul gider. Türkiye gider. ’’
Türkiye giderse?
Türkiye giderse yeryüzünde İslam diye bir şey kalmaz. Meselenin özü de özeti de budur.
Kudüs için savaşmak sadece bize mi düşüyor?
Gerekirse evet. Sadece bize düşüyor.
Şöyle düşünün: On tane saldırgan babanıza saldırıyorlar. Siz ise iki kardeşiniz ve beş amca oğlunuz ile olayı görüyorsunuz ve amca oğullarınıza ’’ haydi babamı kurtaralım ’’ Diyorsunuz ama amca oğullarınız hiç oralı değiller. Bu durumda ’’ Ya bana ne, amcaoğullarım kıllarını bile kıpırdatmıyor. Biz de iki kardeş bu on kişiyle başa çıkamayız’’ Deyip babanızın dövülmesine seyirci kalabilir misiniz? Damarlarınızdaki kan buna müsaade etmez her şeyden önce.
İşte bugün Türk’ün yaptığı budur.
Şöyle bir tarihi yoklayın bakalım Türkler dışında Haçlı Seferlerine maruz kalan bir başka millet var mıdır?
Evet...Dünya üzerinde Türkler dışında üzerine Haçlı Seferleri düzenlenmiş bir başka millet yoktur. 1095 de başlayan ilk Haçlı seferinde de Niğbolu Savaşında da, II. Viyana kuşatmasından sonra kurulan Kutsal İttifakta da I. Dünya Savaşında da ve en son ABD Başkanı Bush’un ilan ettiğ Haçlı Seferinde de hedef hep Türklerdir. Yani ’’ Kudüs’ten bana ne. bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’’ deseniz de yılan size mutlaka dokunacaktır.
Yılan bize dokunurken öncelikle direkt olarak topuyla, tankıyla, füzesiyle yani ateşli silahı ile dokunmaz. Hatta bazen bu silahları hiç kullanmaz bile. Ateşli silahlar yerine propagandaları ile bizi aldatmaya çalışırlar ki bu konuda maalesef din, ellerindeki en güçlü silahtır.
Evet, bizim dinimizi bize karşı silah olarak kullanırlar. Nasıl mı? hemen açıklayayım.
Mesela Kuveyt’te en çok seyredilen El Rai adlı bir televizyon kanalına çıkan ve kendisini hem Arap hem de Müslüman olarak ifade eden Abdullah el Hadlak adlı bir gazeteci Kur’andaki bir ayete dayandırarak ’’ Kudüs İsrail’in hakkıdır. O toprakları Allah onlara vaadetmiştir ’’ der. Söylediklerine delil olarak da Maide suresinin 21. Ayetini gösterir.
O zaman gelin bakalım Maide Suresinin 21. Ayeti ne diyor.
Maide Suresinin 21. Ayeti aynen şöyle diyor: ‘’Ey kavmim. Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin.’’
Evet...Mısır’dan Firavun zulmü sebebiyle kaçan ve bu zulümden kurtulduktan sonra Kudüs önlerine gelen İsrailoğullarına ( Yani Yahudilere ) Hz. Musa ’’ Allah’ın sizin için vaadettiği kutsal topreklara girin’’ Demiş. Ayet açık bir şekilde Kutsal toprakların ( Arz-ı Mevud ) Yahudiler için vaad edildiğini gösteriyor gibi. Eğer daha sonraki ayetleri okumaz, Kur’anın başka ayetlerine bakmaz, sadece bu ayeti ele alıp buna göre hüküm vermeye kalkarsanız doğrudur; Kur’an bile Arz-ı Mevud’un Yahudilerin hakkı olduğunu, Allah tarafından onlara vaad edildiğini söylüyor. İşte bu sebeple de Abdullah el Hadlak adlı hain köpek ’’ Keşke İsrail ordusunda bir asker olsaydım’’ demekle kalmıyor bütün Müslüman Arap gençlerini İsrail ordusuna katılıp işgalci (!) Filistinlilerle ve tabii ki Kudüs’ü bir Müslüman beldesi olarak korumaya kalkışacak her devlete ve millete karşı savaşmaya davet ediyor.
Peki Ayet böyle açık açık ’’Allah’ın size yazdığı ’’ dediği halde neye itiraz ediyorum? Kur’anın hükmüne karşı mı geliyorum?
O halde aynı surenin diğer ayetlerine bakalım:
22 - Onlar da: "Ey Musa! Orada zorba bir kavim var. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, şüphesiz biz de gireriz" dediler. ( Abdullah El Hadlak, bu ayetten de bahsediyor ve orada işgalci, barbarların yaşadıklarını, tarih boyunca Filistin diye bir milletin olmadığını söylüyor. )
23 - Allah’tan korkan ve Allah’ın kendilerine nimet verdiği iki adam( Bu ayetteki iki adamdan kasıt Hz. Harun ve Hz. Yuşa’dır ) şöyle dedi: "Onların üzerlerine kapıdan girin. Oradan girerseniz muhakkak galip gelirsiniz. Eğer layıkıyla inanıyorsanız yalnız Allah’a dayanın.
24 - Kavmi Musa’ya: "Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb’in gidin savaşın. Biz burada oturacağız" dediler.
25 - Musa: "Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle bu fâsık kavmin arasını ayır" dedi.
26 - Allah Musa’ya şöyle dedi: "Kırk sene o mukaddes yer onlara haram kılınmıştır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. O fâsık kavim için üzülme!".
Özellilke 24. Ayete dikkat etmek lazım: ’’ Sen ve Rabbin gidin savaşın ’’
Allah’a inançları ( imanları ) hiç bir zaman samimi ve içten olmayan bir kavme Yüce Allah - kutsal saydığı- toprakları vaad eder mi?
’’ Benimle bu fasık kavmin arasını ayır’’ Diyen Hz. Musa’nın kavmi böylesine bir kavim olabilir mi?
Allah, bizzat kendisinin ’’ O fasık kavim ’’ dediği topluluğa dünya üzerindeki herhangi bir hem de kutsal olan toprağı ’’Size aittir. Buyurun yerleşin’’ Diye vaad eder mi?
Eee, o zaman Arz-ı Mevud kimler için mevud? Yani kutsal topraklar kimler için müjdelenmiş topraklardır?
İşte bu sorunun cevabına geçmeden önce hepimizin yaptığı çok önemli bir hata üzerinde durmalıyız.
Biz mesela ’’ Nuh kavmi’’ diyoruz ama bunu dediğimizde Hz. Nuh ile gemiye binenleri değil, ona ve dolayısıyla Allah’a itaat etmeyenleri ifade ediyoruz.
Özellile de Lut Kavmi konusu en büyük hatamız. Bu gün bile gaylere, lezbiyenlere, cinsi sapıklara ’’ Luti’’ diyoruz. Diyelim ki bir erkek bir başka erkekle cinsi münasebete girmişse ’’Lutilik yapmışlar ’’ Diyoruz. Yani Lut kavmi deyince maalesef aklımıza cinsel sapkınlar geliyor. Oysa Lut Kavmi, ona uyup Allah’ın yolunda giden bir avuç insandır.
Musa’nın kavmi dediğimiz kavim kavim için de aynı şey söz konusu. ’’Sen ve Rabbin gidin savaşın ’’ Diyen, her fırsatta Hz. Musa’ya ihanet eden bir kavim ( Ki o kavim Bugün hâla aynı ihanet içindedir ) Musa’nın kavmi olabilir mi?
Kim o halde Musa’nın kavmi? Arz-ı Mevud kimler için vaadedildi Allah tarafından? Mesela Araplar için mi? Yoksa Türkler için mi?
Herhangi bir millet adı vermek elbette mümkün değil. Ama şurası gayet açıktır: Her kim gerçek manada Allah’ın yolundaysa Arz-ı Mevud onlar için vaadedilmiş topraklardır. Ve yine kesindir ki Arz-ı Mev’ud Yahudi olmayanı insan bile kabul etmeyen Yahudiler için vaadedilmemiştir asla.
Evet..Arz-ı Mevud Yahudiler için vaadedilmemiştir. En azından şunu kesinlikle söyleyebiliriz: Arz-ı Mevud bir kavme vaadedilmiştir elbette, bu kavim bu günkü tutumları ve barbarlıkları dünyanın gözü önünde olan Yahudiler asla olamaz. Bunu bize açık açık bildiren yine Kur’anın kendisidir.
İsra Suresi 4. Ayet İsrailoğullarına kitapta (Tevrat’ta), “Yeryüzünde iki kere fesat çıkaracaksınız.” diye bildirdik. Ve gerçekten, büyük bir üstünlükle gâlip geleceksiniz.
Kur’an bu ayette hem indirildiği tarihten önceki iki büyük ve önemli fesattan hem de indirildikten sonraki dönemde yaşanacaklardan haber veriyor.
Peki İsrailoğulları gerçekten de iki defa fesat çıkardılar mı?
Evet çıkardılar.
Birinci fesadları Eş’iya Peygamberi öldürmeleri, İkinci fesadları ise Hz. Yahya’yı öldürmeleri, Hz İsa’ya zulm edip onu öldürmeye teşebbüs etmeleridir.
Eş’iya Peygamber her ne kadar Kur’anda ismi zikredilen bir peygamber olmasa da bu isim Kitab-ı mukaddeste geçtiği gibi adı geçen peygamberlerin her üçünün de Yahudiler tarafından öldürüldüğü açık bir şekilde yazar ve bizim tefsir alimleri de iki fesaddan kastın Eş’iyai ve Yahya peygamberin öldürülmesi, Hz. İsa’nın öldüeülmeye kastedilmesi olduğunu söylerler.
Peki bu iki olaya rağmen Yahudiler daha sonra galip gelmişler midir?
Evet... İlkinde Süleyman Mabedi yılımış, yurtlarından babil’e sürülmüşler ama daha sonra perslerin desteği ile ülkelerine dönmüşler ve tapınağı yeniden yaparak yaşamlarını sğrdürmüşlerdir.
İkincide Roma İmparatoru Titus tüm Yahudileri Kudüs ve Filistin topraklarından sürmüş, bunlar dünyanın dört bir yanına dağılmışlar ama 1948 e kadar süren yaklaşık 2000 senelik bir süreden sonra tekrar galip olarak İsaril Devletini kurmuşlardır.
Peki peygamber katili olan bu kavm için Allah, bazı toprakları hem de kutsal toprakları vaad etmiş olabilir mi? Elbette hayır.
İSRÂ-5. Ayet: Artık ikisinden birincisinin vadesi (zamanı) geldiği zaman, (çok çetin) kuvvet sahibi kullarımızı sizin üzerinize gönderdik. Böylece evlerin aralarına girip (sizi) aradılar ve vaadedilen, yapılmış oldu.
Bu ayette ilk fesattan sonra Yahudilerin başlarına gelenler anlatılıyor.
İSRÂ-6 . Ayet :’’Sonra sizi, onlara karşı tekrar (yeniden zafere) döndürdük. Mallarla ve oğullarla, size imdat (yardım) ettik. Ve sizi, nefer (cemaat) olarak daha çok kıldık.
Bu ayette Kudüs’e tekrar geridönüşten bahsedilmekte.
İSRÂ-7. Ayet ’’ Eğer ahsen davranırsanız, kendi nefsiniz için en iyisi olur. Eğer kötü davranırsanız, artık (o da) ona (nefsinize) aittir. Böylece sonrakinin (ikinci fesadınızın) vadesi geldiği zaman yüzünüzü karartsınlar ve mescide ilk defa girdikleri gibi girsinler. Ve üstünlük sağladığınız şeyleri mahvedip, helâk etsinler (yok etsinler).’’
Yahudilerin ikinci fesatlarında aynen ilk fesatlarında olduğu gibi mescide ( Mescid-i Aksa’ya ) girildi mi ? Evet. Tapınak ikinci kez yıkıldı mı? Evet. Yahudileri helak oldu mu? Evet...
İSRÂ-8 (Meâlleri Kıyasla): Rabbinizin size rahmet (merhamet) etmesi umulur. Ve şâyet siz (fesada) dönerseniz, Biz de (cezalandırmaya) döneriz. Ve cehennemi, kâfirler için kuşatıcı kıldık.
Yüce yaratıcı Yahudiler defalarca rahmet ettiği ve onların doğru yola dönmeleri için fırsat verdiği halde tekrar fesada döndüler mi? Evet...
Peki onlar için sonuç ne olacak. Bunca fesatlarına hep göz mü yumacak Allah?
Ayet açık. Diyor ki ’’ Ve şâyet siz (fesada) dönerseniz, Biz de (cezalandırmaya) döneriz. Ve cehennemi, kâfirler için kuşatıcı kıldık’’
Yani?
’’Yani bu fesada devam edip yeryüzündeki tüm insanların Yahudilere hizmet etmek ve onların kölesi olmak için yaratıldığı inancından vazgeçmediğiniz takdirde ( Ki bu inacı hiç bir zaman terk etmemişlerdir) sizin için cehennemi kuşatıcı kıldık.
Peki bu ilahi emir sadece Yahudiler için mi geçerli?
Elbette değil.
Minicik çocukları tamamen keyfi olarak öldüren İsrail’e karşı yapılacak olan bir cihad için ’’Dinen caiz değildir ’’ diyenler,’’İsrail bizim kardeşimizdir’’ diyenler, ’’İsrail ordusunda asker olsaydım keşke’’ Deyip Müslüman Arap gençlerini İsrail ordusunda savaşmaya davet edenler, Filistinde yaşanan drama gözlerini kapayam sözde Müslümanların ’’ fesada dönenler ’’ Kapsamı içinde olmadıklarını kim söyleyebilir?
Eeee sonuç olarak Arz-ı mevud kimler için mevud?
Gayet açık: Kim onu hakkediyorsa onlar için mev’ud ( yani müjdelenmiş ) hangi kavim gerçek manada Allah’ın yolunda ise ( ki şu an itibariyle böyle bir kavim göremiyorum ) o kavim için vaadedilmiştir kutsal topraklar.
Bu kavim ileride Türkler de olabilir, Araplar da. Hatta bakarsınız hiç alakasız görünse de ileride tamamen Allah yoluna giren bir Japonya’nın, Kore’nin, Çin’in aklınıza gelmeyecek bir başka milletin, kavmin de olabilir. Ama şurası kesindir ki dünyamızın şu haliyle hiç bir kavim için vaadedilmiş değildir.
’’Allah Türk milletine vaadedilmiş topraklar eyler inşallah.’’ Diyerek noktayı koyalım.
Not: Bu yazı aslında TRUMP ’’ BATI KUDÜS İSRAİL’İN BAŞKENTİDİR’’ DESEYDİ HİÇ BİR SORUN OLMAYACAK MIYDI? başlıklı yazımın 2. Bölümüdür ama aynı başlığı tekrar kullanmak istemedim çünkü Konu Trumpun ne dediği, bizim ona nasıl cevap vermemiz gerektiği değildi bu bölümde.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.