- 1350 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Sağlıkta Yaşam Kalitesi Ve Eğitim
Hava, su toprak gibi bağlantılı... Eşkenar üçgenin 60 derecelik köşeleri ve kenarlarının eşitliği kadar birbiriyle ilgili terimler. Birisinde ki aksaklık bir diğerini olumlu veya olumsuz olarak etkileyen faktörler.
Yaşam kalitesinin yüksekliği durumunda sağlığımız da bir o kadar düzeyli olarak seyretmektedir. Kalite eksildikçe olumsuzluklar da artmaktadır yaşamımızda . Hepsini kucaklayan ve yönlendiren ise mutlaka ve mutlaka, olmazsa olmazı eğitimdir. Eğitim düzeyi yüksek ülke ve insanlarının durumu açık ve nettir. Gerek yaşam standartı gerekse sağlık yönünden daha mutlu insanların gelişmiş ülkelerde olduğu bilinen gerçeklerdir.
Nice hastalıklarla haşır neşir oluruz da; çoğu kez içimizde hapsedip, dışarıya vuramadığımız rahatsızlıklarımız vardır. Yüzleşemeyiz veya kabullenemeyiz. Bunların başında da ruhsal sorunların dışa vurulamaması gelir. Nezle, grip baş ağrısında doktora rahat gittiğimiz halde, psikolog veya pisikiyatra aynı rahatlıkla gidemeyiz. Belki de iki tahtası eksik denilmesinden veya o kategoriye alınmamızdan çekiniriz. Bu adeta bilinç altımıza yerleşmiş gibidir. Sorunlara sokak edebiyatı, kaldırım söylemleri ile çözüm aramak belki de kolayımıza gelir.
Oysa; günümüzde 10 kişiden biri antideprasan kullanıyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre; 2016 verileri olarak 43 milyon 563 bin 596 adet kutu antideprasan ilaç kullanılmıştır. Ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinin doluluk oranı % 100 dür. 18 -30 ile 45 - 65 yaş aralığındaki insanlarımız psikolojik sorunlarla daha çok boğuşmaktadır. Klinik başvuruları aynı yıl için % 330 artmıştır. Bu sadece bilinenlerdir. Ya bilinmeyip, kendi kendine çözüm üretenler veya kendinden bile gizleyenleri de düşünürsek, ciddiyeti bir o kadar daha iyi anlamış oluruz . Pisikolojik bozukluklar daha çok ortadoğu ve Kuzey Afrika’ da görülürken Japonya en mutlu insanların bulunduğu ülkedir. Neden acaba?
Gelişmişlik ve sosya okonomik durum, refah seviyesi arttıkça insanların yaşamları da pozitif olarak etkilenmektedir. Bu sadece ruhsal sorunlar düşünüldüğünde böyle. Peki ya diğer hastalıklarımızda durum farklı mı?
Hastalanmadan önlem almak gibi bir anlayıştan uzağız. Bir dahileyiciye gittiğimiz rahatlıkla psikoloğa, psikiyatra, hemotolojiye, onkolojiye, jinekoloğa, üroloğa gidebiliyor muyuz ? Taki canımıza tak edene kadar erteler dururuz. Gittiğimizde de çoğu kez iş işten geçmiş oluyor. Röntgen veya mr, tomografi çektirirken ya bir şey çıkarsa, ya kansersem endişesini çoğu insanımız yaşar .
Hastalıklarda cinsiyet ayrımı düşünülemez. Bayan erkek doktora, veya erkek ise bayan doktora çoğunlukla derdini söylemek istemez. Bazı hastalıkları içinde yaşar hiç gidemez. Bir utanmışlık, bir çekimserlik vardır. Taki elden ayaktan düşünceye kadar sürer bu durum. Genelde de az gelişmiş ülke insanlarında daha sık rastlanılan bir haldir. Çözüm aile içi ve genel eğitimdir. Eğitim yükseldikçe bu endişeler kısmen azalır veya yoktur.
Esas olan; hastalıklarımızla yüzleşebilmek ve kabullenmektir. Ki baş edip daha üzücü durumlarla karşılaşmayalım. Bunları tetikleyen baş etken ise; içinde bulunduğumuz yaşam koşullarıdır. Elverişsiz koşullarda sürdürülen bir hayat her olumsuzluğa davetiyedir.
Üstesinden gelmenin en kolay yolu da sevmek ve sevilmektir. Önce kendimizden başlayarak sevmek. Yaşamı da öyle programlayıp, tüm sorunların üstesinden gelmek için gayret göstermek. Unutmamak gerekir ki ’ Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi ’ Bir nefes sonrasının bilinmediği yaşamımızda, gün bir gündür ve o da bu gündür. Anı mutlu yaşamak, geleceğe mutlu ulaşmak ve yaşamak hedef olmalıdır.
Mutlu, sağlıklı yaşam dileklerimle.
Refik
15 . 12 . 2017
İstanbul
YORUMLAR
Esas olan ; hastalıklarımızla yüzleşebilmek ve kabullenmektir . Ki baş edip daha üzücü durumlarla karşılaşmayalım . Bunları tetikleyen baş etken ise ; içinde bulunduğumuz yaşam koşullarıdır . Elverişsiz koşullarda sürdürülen bir hayat her olumsuzluğa davetiyedir .
Gerekiyorsa piskoloğa giderim delimiyim veya deli değilim ben demem bir dönem depresyon geçirdim ve gittim aslında zorda kalınca değilde rutin hasta olmadan senede bir piskoloğa gidebilseydik bu kadar kavgacı insanlar belkide olmazdı aramız da her an patlayacak bir bomba gibi dolaşan sataşmaya yer arıyan trafikte küfreden sinirlenip zığzağlar çizen ölüm arabaları kazalar da olmazdı.
Değerli bir konu, her yönüyle irdelenmiş, evet çekiniyoruz biz bayanlar ve kadın doğum uzmanı bayan doktor ararız her zaman bu doğrudur , bazı erkek hastalarda bayan doktordan utanıp çekinebilir. yaşadığım olumsuz travmadan dolayı ve o olumsuz travmayı İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Hastanesinde yaşadım doktor hocalık yapan bir prefosördü üzerimden 20 öğrenciye benden izin almadan ders verdi, rahatsızlığım üzerinden ve ben 18 yaşındaydım.ve son gidişim oldu, bayan doktor aradım yıllarca ama o branşta ssk da yoktu.erkek doktor istemedim hastalığımı beklettim bağırsak tembelliğim ve ona bağlı son zamanlarda gelişen rahatsızlıklarım vardı. ama can boğaza dayanınca, mecbur kaldım bir erkek doktora gittim ameliyat oldum. çok şükür dedim.saygılarımla...