- 1038 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ETKİLİ ANLATIM VE DİLİN DOĞRU KULLANIMI
Okumayı, sözlü ve yazılı anlatımı etkili yapan; sadece kullanılan sözcükler, cümle kuruluşları ve özgünlük değil, noktalama işaretlerinin doğru olarak kullanımının, anlatımı, doğru anlamlandırmasıdır. Etkili bir ses tonu, yerinde ve doğru vurgularla okuma, noktalama işaretlerine uygun okuma anlatım ve yazma, doğru anlamayı sağlar. Bu nedenle sözcüklerin seçimi, doğru cümle kuruluşları, noktalama işaretlerinin doğru kullanımı ve sözcüklerin doğru ifadesi, yani kısaca dilimizi doğru kullanım; doğru anlamayı, doğru anlama da doğru iletişimi sağlayarak yaşamımızı anlamlandırır ve insan ilişkilerini güçlendirir. Dilimizi doğru kullanım, aynı zamanda doğru duygu aktarımı demektir.
Dil o kadar önemlidir ki; var olmamızın temellerini atar. Dilimizin iyice yozlaştığı, doğru kullanımından uzaklaşıldığı ve sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla yaygınlaştırılan yanlış dil bilgisi, yanlış sözcükler ve yanlış anlatım ifadelerinin denetimsiz ve bilinçsizce kullanımı, etkili anlatımın ve dilimizin doğru kullanımının önemini bugün apaçık ortaya koymuştur.
"İsimlerde gövde, fiillerde kök hiç değişmez( kural gereği)", "700 yıl önce(1300 yıllarında) yaşayan Yunus Emre’nin bugüne ulaşması ve bugün halâ anlaşılıyor olmasının nedeni budur" ve "Türkçe, bu yapısından dolayı anokronik, yani zaman üstü(olduğu gibi) bir dildir" diyerek geçen gün kaybettiğimiz filozofumuz Ömer Naci Soykan dilimizin önemini çok güzel anlatmıştır.
Ayrıca bugün; ana dilimizi iyi bilme ve doğru kullanmanın öz benliğimiz, varlığımız(kendi kültürümüz ve birikimimizle oluşmuş) ve kişisel gelişimimiz için çok önemli olduğunu biliyoruz. Kendimizi geliştirmemiz, gelişmiş bir insan olabilmemiz için, önce kendi ana dilimizi iyi bilmek ve doğru kullanmak gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Bu bilince sahip olan bazı batı ülkelerinde bunun uygulanmakta olduğunu görüyoruz.
Unutmamalıyız ki; aklını kullanamayan bir insan hiç kimseye faydalı olamaz. Sosyopolitik bir varlık olan insan ancak toplumsal bir yaşamla birlikte dayanışma, yani karşılıklı yardımlaşma ilişkileri içinde kendini geliştirebilir ve olgunlaştırıp yaşamının gelişmişlik verimlilik seviyesini belirleyebilir. Bu da, üretim ilişkileriyle toplumda kendini gösterir ve üretim bilincini belirler. Üretim bilincinin tüketim bilincini dengeleme seviyesinde oluşan bir yönetim modeli de toplumun geleceğini belirler.
Bilmeliyiz ki, sosyal bir varlık olarak insan; toplumsal ve evrensel sorumluluğu kapsamında topluma ve dünyaya, yani insanlığa faydalı olacak şekilde insani gelişimini sağlayabilirse ve bunu yaşam tarzına yansıtabilirse ancak, toplum olarak kendi egemenliğini ve bu ölçüde iyi yaşam seviyesini elde edebilir.
Gerçek medeniyet ancak; bu bilinçle yoğrulmuş üstün bilince erişmiş insan inşasıyla mümkün olabilecektir.
Güzel Türkçe’mizi doğru kullanma ve zenginleştirme dileğiyle...
19.02.2015
Kadriye PERVAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.