0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
533
Okunma
DARILMACA YOK!
.
Uşşak makamında bir İstanbul türküsünün bağlantı bölümünde geçer “Darılmaca Yok”. Bu bölümü yazayım hele:
.
“Karabiberim, top şekerim.
Senin kaderin benim tecellim.
Darılmaca yok yok, barışmaca çok.
Seni seven yok yok, beni seven çok.
.
Uzaklara gitme, sana küserim.
Yakınlara gelir isen alır giderim.”
.
Bağlantı bölümünde geçen kara biberle top şekerin bir arada kullanılması ilginçtir. Hele hele sevgiliye “Karabiberim” dedikten sonra “Top şekerim” hitabı gülümsetiyor insanı. Karabiber acıdır. Top şeker tam zıddıdır acının. Tatlıdır. Ama aşığın gönlü öyle istemiş. Sevgili hem karabiber olmuş, hem de top şeker…Tezat sanatı var m’ola bu söyleyişte?
.
Darılmaca, küskünlük, dargınlık, kırgınlık insan ilişkilerinde olumsuzlamadır. İnsanları birbirinden uzaklaştırır. Huzuru, güveni, sevgiyi, saygıyı yok eder. Yorar, yıpratır özneyi. Hayatı çekilmez bir ağırlığa dönüştürür bu gibi olumsuzluklar.
Eften püften sebeplerle insanlar küser birbirine. Dargınlıklar, kırgınlıklar, hatta kızgınlıklar olur. Sudan bahaneler insanları dövüşe, kavgaya sürükler. Hem de kıya sıya…
.
Şimdi altmışlı yıllara gidelim. Mevsim yaz. Bizim Oğulcuk’ta Ortaçayır tarafı bostanlık. Sarı sıcak yakıp kavuruyor. Aşağı bent (Aşşağbet)’e yakın bostanlar bente yakın olduğu için su sıkıntısı çekmiyor. Eğriyer (Eğriyir), Kızılyer (Kızılyir), Evgir ve Kösürekaya (Kosürağa) yanıyor. Bu mevkideki bostan sahipleri ancak geceleri su bulabiliyor. Buralardaki bostanları sulamak ekip çalışmasıyla mümkün. Gece arka su verilecek. Su taa Evgir’e ulaşacak. Suyun tarlaya varması saatler alır. Su geldiyse bir kişi bostan sulayacak. Bir kişi de ark boyunda dolaşacak. Yukarıdan suyu kesmesinler diye.
.
Bizim Kızılyer’de bostanımız var. Babamla Emin amcam bostan sulayacaklar. Akşamdan tüm hazırlıklar yapıldı. Emmim bostanı sulayacak. Babam da ark boyuna çıkacak. Su geldi bostana. Emmim besmeleyle başladı sulamaya. Babam da ark boyunda volta atıyor. Sabahın erken saatlerine kadar bir aksilik olmadı. Böyle giderse bostan bitti bitecek. Ama tan yeri de ağardı. Su kesildi kesilecek. Bir evlek kaldı yahu şunun şurasında. Aha da su kesiliyor. Aman yaman su gittikçe azaldı. Babam koştu yukarılara doğru.
.
Geldi Ortaçayır’a. Baktı ki Gıroğlan (Mevlit Ünal) suyu kesmiş. Geldi ağızlığın başına. Seslendi:
-Mövlüd ağa! Mövlüd ağa!
Gıroğlan’ın sesi ötelerden duyuldu:
-Ha, ne diyon?
-Suyu niye kesdin? Az bi yir galdı. Şurayı bitirek de…Giceden belli burdayık. Bu senin yapdığın doğru değal.
-Yav hoca! Zabahaca suladınız. Yiter. Benim de işim gucüm var. Gusura bakma. Ben suyu viremem.
-Mövlüd ağa! İşimiz yarım galdı. Etme. Bir evlek yir için bi daha gelmiyek.
-Yok hoca. Olmaz.
.
Olurdu olmazdı. Bunların sözü karşılaştı. Artık sözün bittiği yerdeler. Bu sırada elinde kürek Gıroğlan da ağızlığın başına geldi. İkisi de burnundan soluyor. Babam dedi ki:
-Bak Mövlüd ağa! Sennen annaşamayacağak.Temam döğoşek…İsder gazmaynan kurağanen, isder topunan tüfağanen. Seçimi sen yap.Amma arada kusgunnük, dargınnık olmasın.
Babamın "Arada küskünlük, dargınlık olmasın" deyişi ortalığı yumuşattı. Gıroğlan güldü:
-Al hoca suyu. Aha ben gidiyom, dedi. Küreği omzuna attı. Tuttu köyün yolunu.