GEÇMİŞİ HATIRLAMAK BAZEN ACITIR
GEÇMİŞİ HATIRLAMAK BAZEN ACITIYOR
.Evet, bu aralar kendimi küçük yaramaz bir kız çocuğuna benzetiyorum : vallahi, ne yalan söyleyeyim çokta hoşuma gidiyor bu hallerim ve hiçbir şikâyetim de yok.
Seninle konuşurken yılların omuzlarıma yüklediği onca şeyi bir anda söküp atıyormuşum gibi oluyorum, omuzlarımdan.
Seninle konuşmak, paylaşmak çok ayrı bir zevk benim için..
Kısacası sen bana çok iyi geliyorsun..
Dün, Kadıköy’de dolaşırken gözüm vitrindeki o kırmızı paltoya takıldı. En sevdiğim şeydi vitrinlere bakmak ama son yıllarda bu zevkimi terk etmiş, her Kadıköy’e indiğimde hızlı adımlarla iner, aynı hızla geri evime geliyorum artık, sanki çok önemli, çok acele bir işim varmış gibi.
Vitrine yaklaştım, adeta vitrinden içeriye dalacakmışım gibi bakıyordum vitrinde duran o kırmızı paltoya..Gözlerim doldu içim burkuldu, ağlamamak için kendimi zor tuttum, o an geçmişte yaşadığım anlardan birini yaşıyordum çünkü .Yıllar öncesine dönmek o anları yeniden yaşamak nasıl bir şey biliyor musun?
Hani o yıllarda kabuk bağlayıp iyileştiğini düşündüğün yaranın, o an yeniden depreşmesi
Kapanmış gitmiş diye düşündüğün o derinliğin üzerinin, bir anda açılışı gibi mesela.
Köy hayatı zordur, belki pek çok özgürlüğü yaşıyor insan ama yıllarca etkisinden kurtulamayacağın etkilerini de yüklüyor sırtına ayrıca.
Yoksul bir aile değildik ama çok kalabalık bir ailede doğmak demek,ister istemez pek çok şeyden mahrum kalmak anlamına geliyor biz çocuklar için…Örneğin, kış aylarında sırtımızda bir hırka, ayaklarımıza giyebileceğimiz bir çift çizmenin olmaması gibi..
Köyün girişinde giysi satan, adına tuhafiye dediğimiz küçük bir giysi dükkânı vardı Mehmet amcanın. Mehmet amca, aynı dükkânda terzilikte yapıyordu yeğenleriyle birlikte.
Çok sıcakkanlı, yüzünden hiç eksik olmayan o tebessümüyle karşılardı insanları.
Böyle bir kış günü annem , babam ve ben tamda o tuhafiyenin önünden geçerken gözüm camda asılı duran kırmızı hırkaya takıldı, durdum..
Annem, ’’niye durdun’’ deyip, yürümem için beni sırtımdan tutup itekledi
Annem sinirli vede aksiydi, babam ise tam tersi, gülmek için hep bir nedeni vardı, yardımseverdi de.
..Babam,’’ dur ( paçinin) gözü bir şeye takıldı neden itekliyorsun’’ dedi ve bana ne oldu?,...’’ neden durdun?’’ diye sordu
Ben ise biraz utangaç, biraz da korkarak bir bakışla babama camda asılı duran hırkayı gösterdim.
Babam, ’’tamam bir bakalım soralım hırka kaç para dedi ve tuhafiyenin kapısını açınca Mehmet amcayla göz göze geldik. Babam Mehmet amcaya, camda asılı duran hırkayı sordu
Mehmet amca hiç bir şey demeden hemen camdan hırkayı indirdi ve bana giydirdi. Hırka tam üzerime oturmuş, hırka sanki benim için örülmüştü.
..Bisiklet yaka, boyundan aşağıya kadar sıklıkla dikilen ilaç drajelerini andıran kırmızı düğmeleri, hırkadan daha çok hoşuma gitmişti. Babam, ’’hırkayı çıkarda amcan sarsın’’ deyince ben her iki kolumu bana sararak, yok, hayır ben bu hırkayla gideceğim deyince.
.Babam, ’’yok, bu hırka artık senin, kimse alamaz senden bu hırkayı’’ deyip, attığı kahkahayı hiçbir zaman unutmadım ve yaşadığım sürece de unutacağımı sanmıyorum
..Çok erken yaşlarda kaybettim babamı ama bir ömür yetecek kadar anı bıraktı bende
.Her canım yandığında, her başım sıkıştığımda babamı düşünür onunla konuşur, paylaşır, rahatlarım.., tıpkı az önce paylaştıklarım gibi..Gündüz Yavuz…
,
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.