- 794 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Elveda Hayatım...
Yusuf beyin hanımı karşı komşuya gitmişti.
o evde yokken fırsat bu fırsat bi kahve yapayım şu içeri pasaportla dahi giremediğimiz
salona bi oturup keyf yapayım dedi.
kahveyi huşu içinde mırıldanarak güzelce yaptı.
salona geçti. masanın üzerindeki şekerlikten bir çikolata parçası aldı
tekli koltuğa ahenk le kuruldu hatta yayıldı,sevinçle içmeye başladı.
bir yandan da etrafı süzüyordu.
Ayşe hanım burda olsa hayatta içeri sokmazdı.
Yusuf sanki başkasının evinde misafir miş te odayı ilk kez görüyormuş gibi
etrafı seyre dalmış tı ki...
dış kapı aniden açildı.
Ayşe hanım, komşusunun eşi gelince oturamamış kalkıp gelmişti.
Salonun kapısın açık görünce hışımla içeri daldı.
Yusuf bey eşini aniden karşısında görünce telaşlandı.elindeki fincanı
sehpaya koyacakken eli dolaştı koltuğun kenarına vurunca fincan yere savruldu.
Kahvenin bir miktarı Ayşe hanımın gözünden bile esirgediği koltuğun bir kenarına
birazı da güzelim halıya döküldü....
O anda bir çığlık attı.beti benzi attı.
Yusuf bey;
hanım sen niye erken geldin.hay Allah ya..elim ayağım dolandı derken bir yandanda temizlemeye
çalışıyordu dökülen kahveyi.
Ya sen niye buraya girdin.içecek başka yermi yoktu.güzelim koltuğu, halıyı mahvettin.
Sen nebiçim bir adamsın.çocuk yapmaz senin yaptığını...
Hanım bir keyf yapalım dedik.Şu salona pasaportla dahi giremiyoruz nerdeyse.
aldık dayadık döşedik.niye? ayda yılda bir misafir gelecek diye mi.!?
birkaç yıl sonra modası geçti diye daha ütüsü bozulmadan değiştirmek isteyeceksin.
Yazık değilmi.o yasak bu yasak.oraya oturma buraya basma,
şurayı ıslatma,banyoyu kirletme, paspaslara ıslak ayakla basma....
Nolacak senin halin.bu kadar yıpratma kendini.
dünya malı dünyada kalır.kim götürmüş ki biz götürelim.
boşveeer...böyle bağırıp çığırıyorsun.kalbimi kırıyorsun.
iki gün sonra ölürsem başlayacaksın şunu yapmasaydım bunu yapmasaydım.
Arkamdan ağlayıp duracaksın...
Ayşe hanım sinirinden duymuyordu bile..
bir hışımla bir bağırdı ki..geber git,niye üzüleceğim yer işer gezer oynarım.ah nerde o günler
gibi ağır sözler söylerken bir yandan da koltuğu mutfaktan getirdiği bezle siliyordu.
bir an sessizlik oldu.başını kaldırdı yusuf beyle göz göze geldi.
Yusuf beyin boş boş kendisine baktığını gördü.
kısa bir sessizlikten sonra Yusuf bir kahkaha patlattı.hiç böyle gülmemişti.
parmaklarıyla eşinin yanaklarına bir makas atarken ’ Fıstık’ dedi...
Ayşe dahaha da sinirlenmişti.Yusufun eline bir vurdu ki...
o hızla eli koltuğun kenarına sert bir şekilde çarptı.Yusufun yüzü bembeyaz oldu.terlemeye başladı.
kapıya yönelirken acıdan gözlerinden yaş aktı.ama eşi görmedi.
Ben camiye gideyim hadi eyvallah...
git git...zaten sıkışınca ya camiye ya tuvalete gidersin.canın cehenneme...diye arkasından bağırdı.
Yusufun eli öyle ağrıyordu ki...dayanamadı hastaneye gitti.
doktor ona film çektirip gelmesini söyledi.
tekrar geldiğinde doktor filme baktı ve ...
serçe parmağın kırılmış..nereye vurdun.?
Doktor bey evde bir kedim var onunla oynarken elimi cırdı.birden elimi sallayınca masaya vurmuştum. o zaman kırıldı zahir..dedi.
şuraya otur da alçı yapalım..
Yusuf bir an duraksadı.düşündü düşündü...
Doktor bey sonra alçılayalım.şimdi işim var.sen bir merhem yaz..dedi.
Merhem kırığa ne yapacak yusuf bey,olmaz,otur iki dakika sürmez....
hemen alçılarım...
yok dedim doktor bey..işim var.sonra gelirim dedi ve aceleyle odadan çıktı..
Aslında eli çok acıyordu.alçı yaptıracaktı ama....
şimdi Ayşe görecek üzülecek.acıyacak..yapmak istemediği hizmeti yapmak zorunda kalacak..
üçüncüsü de bu acıyı çekmek istedi nedense..
okyanusta kaybolmuş bir tekne gibi hissetti kendini.parşalanmış bir tekne..
eşinin sözleri o kadar üzmüştü ki...bu acı neydi ki yanında..
akşam namazını zar zor apdest alarak kıldı camide...
eve geldi.acısını hissettirmemeliydi.öyle de yaptı.selam vererek girdi içeri.
Ayşe hanıım.nerdesin canımın cananı...
karısı mutfak kapısında gözüktü.suratı beş karıştı.belliki siniri geçmemişti.
ne var..?
arkasına gizlediği sağ elini çıkrdı.elinde kırmızı bir gül vardı...
zoraki gülümseyeyrek Ayşe ye uzattı.özür dilerim gülüm.sana layık değil ama..!
götür o gülü koltuğa ver...belki temizlenir...ne yaptıysam çıkmadı..dedi ve sırtını dönüp gitti.
Hanım; sıkma canını ya.hoca namazdan vaaz etti yine.eşler arasında küslük olmaz dedi.
bak bir daha yapmayacağım...
hoca başka ne dedi?
eşinize yardım edin dedi.onu yormayın,işi birrlikte yapın.gerekirse bulaşık yıkayın, temizlik yapın
elinizden geliyorsa yemek bile yapın dedi..
iyi...gel yemek yap o zaman..ben bişey pişirmedim..pişir otur ye...!
Yusufun mutfak la arısı kötü sayımazdı.gerekirse yemek de yapardı.
hoş, yemek de aramazdı ya..ne bulursa yer.eşi bişeyler bahae edip bu gün yemek yapmadım
dediği gönler çok olduğundan,çay dı çorbaydı bir şekilde gocunmaz gücenmez yer kalkardı.
o günden sonra tamamen değişti.evde var ile yok gibiydi.hiç eşinden bir bardak su dahi istemedi.
tam eşinin istediği gibi oldu.abdestini bile evde almamaya başladı.gider soğuk demez sıcak demez
camide alırdı.hayalete dönmüştü.ama mutlu gibi gözükmeyide ihmal etmiyordu.
eşi ondaki değişimi gördükçe önceleri baya mutlu oluyordu.nedenini de merak ettikçe
hoca bugün vaaz da şöyle dedi,böyle dedi,eşinize şöyle davranın dedi.gibi söyleyerek ayşeyi
inandırıyor şüphe çekmemeye çalışıyordu.
parmağının acısı da sanki kalbini deliyor dayanılmaz acı çekiyordu.
kırık olduğunu hiç belli etmiyor,sol elini mümkünse kullanmamaya çalışıyordu..
Ayşe zamanla tedirgin olmaya sıkılmaya başladı.
adamın huyu husu değişmiş, yusuf gitmiş sanki başkası gelmişti.
yani akşama kadar uyusa iş görmese niye yatıyorsun kalk şunu yap bunu yap bile demiyordu.
eski şen şakrak muzip eş gitmiş bir hayalet gelmişti sanki.
hergün bal yiyen baldan usanırmış.Ayşe de usanmaya sıkılmaya başlamış tı artık.
Niye değiştin,sen şunu yapardın bunu isterdin dediğinde de yusuf hep hocnın vaazından bahseder
bugün eşinize şöyle davranın bunu yapın,oraya gidin buraya gelin dedi diye kılıflar buluyordu.
Ayşe, birgün;
Yusufun bu akşam camiye gitmemesini söyledi.sebep olarakta eve misafir geleceğini söyledi.
ben bir alt komşuya gidip geleceğim.kadın hastaymış.bi geçmiş olsuna gidemedim.
misafir gelince beni ara gelirim.zaten fazla durmam diye yusufu ikna etti ve dışarı çıktı.
maksadı cami hocasını görmekti..gidecek konuşacak eşinin değişiminden mesul tuttuğu
hocaya kızmaktı..huyu aslında kötü değildi ama..böyle aşırı değişmesinide istemiyordu.
eski yusufu özlemişti sanki..
Mahalledeki camiye gitti..hocayı sordu..içerden birisi geldi.
buyurun hanımefendi.ne istemiştiniz..
hocam seninle biraz konuşacaklarım var..müsaitmisiniz..?
adam gülümsedi..ben hoca değilim...müezzinim..ama yardım edebileceğim bişeyse yardımcı olayım.
yok..ben hocayla görüşmek istiyorum..
hoca bugün izinli..yarın gelecek..
peki ben yarın geleyim o zaman..
diyerek alelacele eve döndü..
ertesi gün bişey bahane ederek tekrar gitti..hocayı buldu. eşi hakkında konuşmak istediğini
söyledi..
eşiniz kimdi bu cami cemaatinden mi..?
evet hocam..ismi yusuf diyerek eşini tarif etti...
hoca düşündü...dudağını büzdü..
böyle birini tanımıyorum..bu cami de de hiç görmedim..başka cami olmasın..?
Ayşe hanımın içine bir kurt düştü. eve gelip;
Yusuf,bugün ben de camiye gittim.ama hoca vaaz vermedi..hani hergün vaar veriyordu..?
Yusuf kahkahayı patlattı..vaaay bizim hatun camiye vaaz dinlemeye gitmiş..!
bırak dalgayı söylesene...
sen hangi camiye gittin ki..?
şu bizim mahalledeki çelebiler camisine..
yok yok..ben o camiye gitmiyorum..daha ilerdeki yeşil camiye gidiyorum...
hımmm...
Yusuf da günden güne eriyordu sanki..yemeği az yiyor..fazla konuşmuyordu..
Ayşe hanım yusufun evden çıkmasını fırsat bilip gündüzden o camiye koştu.
hocayı budu dışarı çağırttı.
gün görmüş bir hoca olduğu her halinden belli olan yaşlıca biri geldi.
Buyrun...
daha hocanın sözü bitmeden ayşe hanım azarlar gibi bir üslupla söze daldı.
kısaca kocasını tarif edip olan biteni çarçabuk anlattı.ve niye böyle vaaz verdiğini
kocasının huyunun değiştiğini..evde bir hayalet gibi olduğunu anlattı..
hoca biraz düşündü..
Bu camiyemi geliyormuş..
Evet..kendisi bu camiye geldiğini sizinde her akşam vaaaz verdiğinizi biraz önceki söylediklerimi
söylediğinizi söyledi.
Allah Allah..
Afedersiniz hanımefendi..özel bir durum değilse ne oldu da geğişti..bu hoca,vaaz hikayesi çıktı ortaya..?
Ayşe hanım olayı başından anlattı..
hoca başını salladı..
yusuf beyi tanımıyorum..belliki bu camiye gelmiyormuş.ben akşamları da vaaz vermiyorum.
yani her akşam vermiyorum.söylediğiniz gibi vaaz da vermedim hiç..
elbette ki eşinişzin söyledikleri yer yer güzel dvranışlar.ama böyle de değil tabi..
aslında yusuf o camiye de gitmiyordu.çook uzaklarda bir camiye gidiyordu.
hoca durumu biraz kavramıştı..
Hanımefendi;
söz kurşun gibi dir..sözün muhatabı da bir cam diyelim.
kurşun silahtan çıkar ama geri dönmez..
tesiri karşıdaki kişinin kişilik yapısına göre değişir..
kimisine değer,sadece bir izi kalır..aldırmaz zamanla unutur.
kimisinin yüreğini deler geçer..küçük bir leke bırakır..unutmaz içinde saklar..
kimisinin kalbini ortadan ikiye böler..cam gibi.sözü söyleyen e kalır tamir etmek.
iyilikle güzellikle sevgiyle o kırığı yapıitırır.zamanla tamamen iyileştirir..
öyle de bir kurşun dur ki söz...karşındakinin kalbini paramparça eder..
işte onun tamiri tedavisi imkansızdır.belliki eşinizin kalbi o olaydan sonra paramparça olmuş
bunu da size belli etmemek için hoca böyle dedi şöyle dedi diye bir hikaye çıkarmış.
hani doktor iyi olmayacak hastayı serbest bırakır ya..istediğini ye iç.gününü yaşa der.
çaresiz hasta olduğunu söylemez..
eşiniz de çook kırılmış..bunu da size belli etmemeye çalışmış.başarılı da olmuş.
tek gayesi sizi mutlu etmek olmuş artık.
başını iki yana sallayıp durdu hoca..
yazık..yazık...keşke böyle yapmasaydınız...
Ayşe ağlıyordu..
hocam ben ne yapacağım şimdi...
ezan okunmaya başlamıştı..hoca fazla konuşmak istemedi..
biraz tefekkür etti..
eşinizin size ihtiyacı var..evinize gidin dedi.
hocanın yüzü hüzünlenmişti bunu söylerken.. fazla durmadı zaten.sırtını dönüp gitti camiye..
Ayşe bir anlam veremedi ama...
hemen eve koştu..şimdi giderim şunu yaparım.bunu yaparım.
şöyle özür dilerim..şu yemekleri yaparım..salonu artık açık tutarım. herşey serbest derim...!
bunları söylerken de ağlıyordu çocuk gibi..
içinde büyük bir acı vadı..hatasını anlamıştı..ama geç anlamıştı..o kadar pişman dı ki..!
telaşla eve daldı..
Yusufu lavabonun önünde yüzükoyun yatar vaziyeette görünce acı bir çığlık attı..
yusuuuf..yusufuuum...
byılmış falan diye içinden kendini teselli ediyordu..
oysaki yusuf abdest alırken sağ ayağını yıadıktan sonra yerler ıslanmasın diye havluyla ayağını
kurularken dengesini kaybetmiş bir yerden tutunmaya fırsat kalmadan yüzüstü yere düşümüş..
düşerken de kafasını çarpıp oracıkta ruhunu teslim etmişti bile..
gidenler gelmez..
gidenlere yapılanlar hiç gitmez...
yusufunda içi paramparça olmuştu o günden sonra zaten..tek gayesi eşinin mutluluğuydu artık.
bunu belli etmemeye çalıştı uydurduğu hikayelerle...
hep gülümsedi..ama içi ağlıyordu..
mutlu gözüktü..mutlu olsun diye..
yemeğini yedi..karşısındaki aç kalmasın diye...
karanlıktaydı..yandı..eşini aydınlatmak için..
acaba ayşe hanım dediği gibi şimdi gülüp oynayacakmı..gezip tozacakmı..
asla...asla..asla..
eşimizi dostumuzu,çocuğumuzu,sevdiklerimizi sevmediklerimizi,gittiğimiz gitmediğimiz
komşumuz..herkesi..
hatta düşmanımızı bile özlüyoruz..
onlar öldükten sonra..
ne çare ki...
gelmiyorlar...
Nebi KILIÇKAYA
SİVAS
07/12/2017
PERŞEMBE...16:55
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.