Yolun Sonu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Beynim zonkluyor. Ortasında olduğum kalabalığın beni gittikçe daraltan neşeli, hüzünlü, öfkeli yüzleri arasında boğulmak üzereyim. Ansızın kollarımı açıp ittiriyorum onları. Tüm yüzler aynı ciddiyetle, geniş bir çember oluşturmuş, bana bakıyorlar. Gözlerim üzerlerinde, ete kemiğe bürünmüş canlı kapıya ağır ağır yürürken toprağa her basışımda etrafa hafiften toz yayılıyor. Kapı önümde eğilerek açılıyor. Ve ardımdan kapanıyor.
Sis. Göz gözü görmüyor. Ne beyin zonklaması ne boğulma ne de başka bir halt. Hiç biri yok. Hissizim. Yürüyorum. Yorulunca duruyorum. Ellerimi gözlerimin önüne getiriyorum. Görünmüyorlar. Başımı ayaklarıma eğiyorum. Görünmüyorlar. Görünmüyorum. Arkama dönüyorum. Geçtiğim yerler aydınlık. Asfalt yol. İki yanı, yüzlerinde tüm duygularıyla kalın insan duvarlarıyla kapalı. Birkaç adımda bir ardıma bakarak devam ediyorum. Canlı duvarların benimle ilgisi yok.
Ne kadar gittim? Bilmiyorum. Yol beni tek katlı bir yapıya getiriyor. Beni karşılayan çırılçıplak adam ve kadın kollarıma girerlerken sahibi görünmez bir ses duyuluyor.
“Nihayet gelebildiniz! Bizi çok beklettiniz! Bizi çok beklettiniz!”
Refakatçilerimin ortasında ben yapıya giriyoruz. Kapkaranlık. Uzakta görünen hafif sarı ışığa yürürken üçümüzün adımlarının uyumsuzluğunu çıkan seslerden anlıyorum. Yorgunum. Sanki saatler süren yürüyüşten sonra duruyoruz. Işığın kaynağı bir oda... Tavan ters mumlarla kaplı… Dört yanı kameralar… İçeri itiliyorum.
“Sen soyun” diyor adam. “Rakip az sonra gelir” diye tamamlıyor kadın.
Ve gidiyorlar. Ayak seslerini duyuyorum. Uyumlu.
Etrafa bakınıyorum. Boş… Bir mum damlası elime düşüyor. Canım yanıyor. Damlamalar sık değil. Gözlerim aralık kapıya takılıyor. Loşluk içinde bir kadın çorabını bacağından sıyırırken koca memeleri sarkmış… Doğrulurken beni görüyor.
“Sen soyunmayacak mısın?”
“Hayır” diyorum.
Çırılçıplak yanıma gelirken bir mum damlası alnına düşüyor. Aldırmıyor. Beni soymaya başlıyor. Son parçayı da üstümden çıkarıp soyunduğu odaya atar atmaz suratıma bir yumruk indiriyor. Ona aynı şekilde karşılık veriyorum. Burnundan kan akarken bana bir yumruk daha indiriyor. Ben de ona. Bu bir süre devam ediyor. İkimiz de kanarken birbirimize bakıyoruz.
“Bugünlük bu kadar yeter” diyor. “Yarın devam ederiz.”
“Peki” diyorum, boynumu hafif bükerek.
Elele tutuşup giysilerimizin olduğu odaya giriyoruz. Ve demir kapı sertçe kapanıyor.
YORUMLAR
sanki ikiniz bir oldunuz o uyumlu yumruk atışlarınız bana denk geldi aranızda kayboldum. çok canli bir yazıydı hissediş hissedildi.
olricx
kapalı bir alandaydı. iki kişi kavga ediyordu; karşılıklı küfürler, yumruklar, tekmeler… bağırdı. durup ona baktılar. milim milim daralan duvarları ve tavanı işaret etti. biri ona okkalı bir tokat attı, sonra diğeri. boğuşmaya devam ettiler. alan oldukça daralmıştı. kavga bitmiyordu. tekrar bağırdı. yine durup ona baktılar, işaret ettiği duvarlara ve tavana… bu kez tokadı aynı anda attılar. üçünü de içine alan beton eski haline döndüğünde zeminde küçük bir su damlacığı duruyordu.
meleksukan
Bu yazı altında da dursun öyleyse :)
An itibariyle evlilik, bireyi, toplum içinde serseri mayın gibi süzülen kontrolsüz bir bomba durumundan kurtarıp! kendisi hayalî, etkileri gerçek olan bir statükoya bağlayarak kurumsallaştırmanın yegane yoludur. Yanisi nedir? Ferhat, uğruna dağları deldiği Şirin'le evlenseydi de Ferhat mesaiye gidecek, Şirin de ev temizleyip çocuk bakacak, o efsanevi aşk, sıradan bir evliliğe dönüşecekti. Büyük büyük ütopik aşkları aşk yapan daima kavuşamama ön koşuluna sahip olmasıdır. Nihayetinde evlilik, bireyi ve bireyselliği öğütür. Birey üzerinde sürdürülmesi gereken sırtında ekonomik bir kambur, ayağında zincirdir. Çünkü sistem bireyi tek başına ayakta duramayacak biçimde koşullandırır. Uzun mesai saatleri, düşük ücret ve piyasa koşulları, bireyi ekonomik ortaklığa mahkum eder ve hayali bir kurumun kölesi durumuna düşürür. Hal böyleyken, evliliği birey kafasındaki o ideal tanıma yaklaştırmak şöyle dursun, içini iyice boşaltıp mahkumiyete çevirmişken tartışma ne? Nikahımı kim kıysın? Kim kıyarsa kıysın, nikahınızı kıymıyor size kıyıyorlar.
Gule
Okumaya başladığımda farklı bir sonuç bekliyordum. Sonucu okuyunca gülümsettiniz beni. Belki de ağlamalıydım. Ama siz haklıydınız. Aynen de böyle değilmi. Hayatta genel olarak hep çırıl çıplak *oks maçı yapıyoruz.
Güzeldi..
Çok beğendim.
Saygılar.
Fatma Oral tarafından 12/6/2017 1:02:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
olricx
evet, her şeyimizle çıplağız ve biri bizi gözetliyor.
Believe_TülAySLAN
O kadar güzel ki olicim mis gibi kalbim gibi :)
Haaa bide espiler var sasirirsin :))
Bazen düşüyorum oturduğum yerden :)
olricx
An itibariyle evlilik, bireyi, toplum içinde serseri mayın gibi süzülen kontrolsüz bir bomba durumundan kurtarıp! kendisi hayalî, etkileri gerçek olan bir statükoya bağlayarak kurumsallaştırmanın yegane yoludur. Yanisi nedir? Ferhat, uğruna dağları deldiği Şirin'le evlenseydi de Ferhat mesaiye gidecek, Şirin de ev temizleyip çocuk bakacak, o efsanevi aşk, sıradan bir evliliğe dönüşecekti. Büyük büyük ütopik aşkları aşk yapan daima kavuşamama ön koşuluna sahip olmasıdır. Nihayetinde evlilik, bireyi ve bireyselliği öğütür. Birey üzerinde sürdürülmesi gereken sırtında ekonomik bir kambur, ayağında zincirdir. Çünkü sistem bireyi tek başına ayakta duramayacak biçimde koşullandırır. Uzun mesai saatleri, düşük ücret ve piyasa koşulları, bireyi ekonomik ortaklığa mahkum eder ve hayali bir kurumun kölesi durumuna düşürür. Hal böyleyken, evliliği birey kafasındaki o ideal tanıma yaklaştırmak şöyle dursun, içini iyice boşaltıp mahkumiyete çevirmişken tartışma ne? Nikahımı kim kıysın? Kim kıyarsa kıysın, nikahınızı kıymıyor size kıyıyorlar.
Nittin sen olicim
Huhuhuhuuu bende sevinç göstergesi
Sanıyorlar ki çağırma halbu ki değil :))
Onun gibiydi terse düşürmek velhasıl güzel yazıyorsun buluşlar kelimelerin raksı insanı çekiyor diyorum ki olta sende hep morinos balığı :))
Sevgimle canım olicim.
Natlim benim :))
-Belıeve- tarafından 12/5/2017 10:50:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
biliyorum bu ciddi bir yazı ve benim oturaklı uslu uslu bir şeyler yazmam lazım.. ama siz de yani delirtirsiniz adamı arkadaş...oysa başlarda gülecek hiçbir şey yoktu...hatta bi cenaze konvoyu görür gibi oldum..sonra nasıl kırmızı ışıklı o jartiyerli odalara geçildi onu anlamadım...
sen söyle haksız mıyım ama? hani şu birkaç round süren yumruk sahnesi sence de cüneyt abimizi anımsatmıyor mu? yani ister istemez yazıdan kopup neriman teyzemizle cüneyt abinin o canhıraş kıran kırana dövüştükleri ve sonunda telef oldukları görüntü gözümün önüne geliyor:)
bunlar tabi sadece beklemediğim bir şekilde cereyan edip sonuçlanan görüntüler...yazı oysa çok iyi...daha da uzasaydı keşke dediğim türden...
olricx
olmaz tabi.
Gule
varlığın bile güzel...
stres atma topu gibisiniz, bana da bir tane lazım. ağziniiii burnuni dağıtacağım.:)
olricx
kadın ve erkek odaya girerler. kendilerini yatağa atıp sevişmeye başlarlar. heyecan yükselirken kadın adamın suratını tokatlar. adam da refkelsle onunkini... suratlara karşılıklı tokatlar ardı ardına iner. ve yordun argın sırt üstü yatağa yığılırlar.
"Sevişmekten daha zevkliydi" der adam.
"Bunu arada yapalım" der kadın.