- 617 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KEŞKE HİÇ YAŞANMASAYDI
Sevgili okuyucu, anlatacağım bu hikaye bizzat yaşadığım hazin bir vakıânın özeti olacaktır.
1980 ihtilâlinin üzerinden henüz bir yıl geçmişti ki yankıları hala devam ediyordu. O günlerde döndüm ülkeme yurt dışından. Terör belası ihtilâlle durdurulmuş, nispeten yerini sükunet almıştı.Tanıdıklarımın bir kısmı tutuklanıp hapse gönderilmiş, bazıları kurtuluşu kaçmakta bulmuştu. Derin sessizlikle beraber büyük bir korku ve güvensizlik hâkimdi insanlar arasında.. Kimse kimseye itimat etmiyor, yine kimse sırrını başkasına açamıyordu. Bu en yakın arkadaşı olsa dahi böyleydi. İhtilâlle ilgili,özellikle güvenlik konseyindeki zevât hakkında müsbet veya menfi konuşmak bile bir nevi suç sayılırdı. Neticede bu âkibetten her iki cenahta mutlu değildi. Bu esnada hapishaneler her iki görüşün mensuplarıyla dolmuş,taşmıştı. Ve karşılıklı idamlar başlamıştı. Düzensiz bir düzende şaşırıp kalmıştım. Ne yapacağımı bilemiyordum. İlk başta Türkiye’ye döndükten sonra küçük çaplı ticaret yaparım diye hayal ederdim.Fakat mevcut ortamı görünce açıkcası tereddüt ettim. Velhasıl, bu düşünceler içerisinde şehrin kuzeyindeki mütevazi evimizde eşimle mutluluk reçeteleri yazıyorduk.Sağ olsunlar eş, dost, akraba çevremiz ilgilerini üzerimizden eksik etmiyorlardı.Haftanın hemen hemen üç günü yatılı davetlerde geçiyordu,yine o davetlerden birine icabet etmiştik,mevsim sonbaharın sonu kış kapıda ,hani derler ya soğukların üşüttüğü suların buz tutmaya başladığı bir gündü.Ev ehlinin ısrarı üzerine o geceyi misafirlikte geçirdik.Ertesi gün sabah saat dokuz gibi evimize vasıl olduk.Vardık varmasına da bir de ne görelim kapı kırılmış, içeriye girilip kıymetli eşyalarımızdan bir bölümünü alıp gitmişler. Şaşkınlık içerisinde sağı solu düzenlemeye aynı zamanda da tespit yapmaya çalışırken o günün kıymeti hâiz olan çok sevdiğim müzik setinin çalındığını öğrendik. Bu hengâmeye komşular geldiler. evi kendisinden satın aldığım muhterem beyefendinin kerimeleri Ayşe hanımefendi hadisenin vukuâ geldiği o geceyi dehşetle izlediğini fakat korkudan müdahale edemediğini açık açık anlattı. Ve hatta o şahsı tanıyabileceğini de itiraf etti. Bunun üzerine mahalledeki karakola şikayette bulundum. Olayı çıplaklığıyla,harfiyen anlattım. Memur arkadaşlar olayın takipçisi olacağız diyerek tutanak tuttular. doğrusu başıma ilk defa gelen böyle bir olayın etkisinden kurtulamıyordum. Gündüzüm gecemden farksız geçiyordu.Kendimi dinlemek için birkaç günlüğüne köye gittim. Aradan bir iki gün geçmişti ki kayın biraderim aradı,’enişte acele gel müzik setini kasapta gördüm çabuk ol geç kalma dedi’. Apar topar şehre döndüm.Doğruca kasap dükkanına gittim. Tabi yerinde yeller esiyordu. Kayınbirader seti görür görmez sahiplenince dükkandan başka bir yere taşımışlar. Tekrardan karakola şikayette bulundum .Günlerden pazardı. Benimle ilgilenen memur bey izinli olan komseri zanlıyla beraber karşısında görünce ’hayırdır komserim bir aksilik mi var sabah sabah burada görünce sorma gereği duydum’ dedi.Komiser cevap vermedi. Daha sonra birini görevlendirin gidip baksın dedi.Polislerden biri yanımıza yaklaştı haydi gidiyoruz dedikten sonra zanlı şahsın aracını kullanarak (benim de aracım olmasına rağmen) gittiler. Ben de onlara müteakiben peşlerinden gittim. Eve yaklaştığımızda memur bey arabadan inip yanıma geldi ’sen burada bekle ben bir bakıp geleyim’ dedi. Bana ait olan müzik aletini hiç görmedi. Tarif üzerine sözde bakacak, ve gelecekti. Bir müddet sonra döndüler yok öyle bir şey haydi gidiyoruz dediler. Tekrar karakola döndüğümüzde bu defa komiser karşıladı bizi.Tahrik edici sözlerle alaylı bir şekilde,ee ne oldu masum bir insana iftira ediyordun bulabildiniz mi bari ?, dedi.Benim ürkek ürkek karşılık verdiğimi görünce istediğin yere git, şikayetini yap, hatta istersen Ankara’ya bile gidebilirsin demesi yok mu çok dokundu. İstisnalar kaideyi bozmaz ama, polise olan güvenim sarsıldı.Bana destek için gelen kardeşim ikinci şubeye gidip polisin bu lâkayt davranışını, taraf tutup beni tahrik ettiğini, söylememi istedi. İkinci şubeden de elim boş döndüm.Çaresiz bir halde beklerken eski ev sahibimin tanıklığına müracat edildi. Üç zanlı içlerinde malum şahısla birlikte geldiler. O gün akşam eve gelen şahşı yani zanlıyı tespit etmesine rağmen yinede serbest bırakıldı.İşte ne olduysa ondan sonra oldu. o günden sonra tahrik amaçlı günde üç beş defa kapımızın önünden korna çalarak geçmeye başladı, öfkem ve hıncım gün be gün artıyor, sinirlerim boşalıyor ne yapacağımı bilemiyordum.Bu duruma ailem çok üzülüyordu bütün kapıların yüzümüze kapandığını görünce halimizi her şeyin sahibine arz ediyorduk. Çünkü çaresizlerin çaresi o idi. Yurt dışında olmamdan mütevellit askerlik tecilim de bitmek üzereydi.Herhangi bir yanlışa tevessül edeceğimi düşündükleri için ailem bir an önce askere gitmemi istiyorlardı. Öyle de oldu. Apar topar devre kaybı olarak gittim. Kırk günlük eğitimden sonra on gün izine gönderdiler. Geldim gelmesine de kafam hala karışıktı.( Bu esnada şunu da arz edeyim komiser beyin oturduğu bina malum şahsın kasap dükkanıyla karşı karşıya. Yoldan geçerken bizzat müşahede ettim. Karşılıklı konuşmalarını duydum.Üçüncü kattan boynunu uzatarak yüksek bir sesle ismen hitap edip oradan bir kilo kıyma, iki kilo kuşbaşı yağsız olsun hemen gönder dediğini hem gördüm hem duydum). Neyse izin bitti tekrar birliğime döndüm. Öğle vakti yemek zamanı yemekhaneye uğradım.Üzerimde hala sivil elbisem vardı. Birliğe intikâl edeli bir kaç saat olmuştu.Yemek esnasında arkadaşlarla sohbet ederken gözüm karşı masadaki bir gazeteye ilişti.Aldım gazeteyi sayfalarını karıştırırken dikkatimi büyük harflerle yazılmış cinayet haberi çekti. Olay benim şehrimde oluyordu.Pür dikkat okumaya başladım. Bir de ne göreyim aman Allah’ım! Sakatatçılar çarşısında beni mağdur eden malum kasabın yine başka bir kasap tarafından satırla doğranarak öldürüldüğünü okuyup öğrendim. Uzun zaman bu olayın etkisinden kurtulamadım. Başında da söylediğim gibi keşke hiç yaşanmasaydı..
HALİT BELGELİ
ben bir hiç’im..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.