- 12333 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
(K)ANTİN KUNTİN İŞLER
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
(K)ANTİN KUNTİN İŞLER
YAZAN: İSMAİL MALATYA
TEK PERDE
TÜRÜ: KOMEDİ
Sahne bir kantindir. Kantincinin bir kadın, bir erkek iki çalışanı vardır. Kantinde iki tane masa bulunmaktadır. Her masada dörder tane sandalye vardır. Perde açıldığında iki çalışanı ile kantinci Metin Abi hazırlık yapmaktadır. Burak KİNG “KOŞTUM HEKİME” çalmaktadır. Asya (FİLİZ) ve Ömer (ÖMER) sandalyeleri düzeltmekte, masaları silmektedir. Gün boyunca öğrenciler kantine gelir, alışveriş yapar, oturup sohbet ederler. Kantinde sıcak bir ortam mevcuttur. Kantinci Metin Abi oldukça babacan biridir. Öğrencilerle adeta arkadaş gibidir. Öğrenciler okul kıyafeti giyerler. Duruma göre saç şekli verilir.
KARAKTERLER:
1. Metin Abi (METİN ABİ)
2. Naime AKAYIN (NAİME HOCA)
3. Esra Abla (ESRA ABLA)
4. Furkan DEDECAN (EMİRHAN)
5. Firdevs BAYLAN (AYLİN)
6. Atilla Akgün TURAN (ENDER)
7. İlayda BİÇER (ECE)
8. Emirhan ARMAĞAN (CENGİZ)
9. Asya KABA (FİLİZ)
10. Özgür GÜNGÖRMEZ (ENES)
11. Aleyna YILMAZ (EYLÜL)
12. Ferhat ZORLU (GÖKDENİZ)
13. Hilal GÖRÜM (MİRA)
14. Ömer ARMAĞAN (ÖMER)
15. Zeynep DEDECAN (İDİL)
16. Emir TEMİZ (EYMEN)
17. Melis TURUNÇ (DURU)
(K)ANTİN KUNTİN İŞLER
Müzik bitene kadar sahnede hazırlıklar yapılır. Müziğin sonlarında Aylin, Ender, Emirhan ve Ece sahneye girerler. Şaşkın şaşkın etrafa bakınır dururlar.
Aylin şakın bir şekilde Metin Abi’ye döner: Vay Metin Abi, aşmışsın kendini.
Ender: Evet Metin Abi cool olmuşun.
Metin Abi: Hiçbir şey anlamıyorum gençler. Ne demek istiyorsunuz? Bu şaşkınlığınızın sebebi nedir?
Ece: Tarzsın Metin Abi tarz.
Emirhan: Geçen sene bir laz kantincimiz vardı, akşama kadar Karadeniz müziği dinlemek zorunda kalırdık. Sen bizdensin Metin Abi.
Metin Abi: Hım, ne demek istediğinizi anladım sanki. Ben her tür müziği dinlerim. Karadeniz müziğinin yeri de ayrıdır.
Aylin: Çok ayrı canım: Riv riv riv de riv riv riv. Riv riv riv de riv riv riv.
Metin Abi: Öyle demeyin. Her yörenin müziğinde ayrı bir güzellik vardır. Şunu da unutmayın yaş ilerledikçe insanın dinlediği müzik türleri de değişiyor. İleride sizde de Karadeniz türküleri tutku halini alır. Bundan eminim. Neyse hoş geldiniz. Nasılsınız. Selam vermeyi unutan gençler.
Ender: Haklısın be Metin Abi, unuttuk selamı. Selam. Nasılsın iyi misin? İşlerin nasıl güzel Abi.
Metin Abi: Aleykum selam, çok iyiyim teşekkür ederim gençler, işlerim de çok iyi, sizler nasılınız?
Ece: Bizler de iyiyiz. Teşekkür ederiz. Senin iyi olduğun dinlediğin müzikten, enerjinden belli zaten Abi.
Emirhan: Çok açım çok. Kurt gibiyim. Midemde ziller çalıyor. Ben bir tost, bir de ayran istiyorum. Kaşarlı olsun lütfen.
Ece: Okulda ziller çalmıyor, bari senin midende çalsın. Nostalji oluyor bizim için.
Emirhan: Sabah sabah nasılda canın istiyor böyle soğuk esprileri?
Metin Abi diğer öğrencilere döner: Sizler ne istersiniz gençler?
Aylin: Benim tostum sucuklu olsun. Ayranım da büyük olsun.
Ender: Nasıl da canınız çekiyor tostu. Ben bir simit, bir ayran alayım.
Aylin Ender’e çıkışır: Sen işine baksan iyi olur süt çocuğu.
Ender: Süt çocuğu mu? Keçi sütü mü? İnek sütü mü?
Aylin: Yok pastörize süt.
Ece: Ben poğaça istiyorum. Bir bardak da çay.
Metin Abi çalışanlarına döner: Filiz sen ayranları ver, Ömer sen de poğaça ve simidi ver. Ben hemen çayı yapıyorum.
Filiz: Hemen Metin Abi, der ayranları öğrencilerin oturdukları masaya götürür.
Ömer: Poğaça var da simit henüz gelmedi Metin Abi.
Metin Abi: Birazdan gelir.
Ender: Fark etmez, fark etmez, benimki de poğaça olsun.
Bu arada toptancı (Eymen), kucağında simitlerin bulunduğu kutu ile sahneye girer: Selamun aleykum. Gecikmedim inşallah.
Ömer: Aleykum selam Eymen Abi, hoş geldin.
Asya: Hoş geldin Eymen Abi. Yok yok geç kalmadın. Bu gençler ilk müşterilerimiz zaten.
Metin Abi: Eymen, bir daha gecikme be oğlum. İşini adam gibi yap. Bak ben sekiz buçukta elemanlarımla birlikte buradayım. Bir gün bile gecikmedim.
Eymen: İyi ki bir kere geç kaldık be Metin abi. Müşterinin yanında bu sözler söylenir mi? Mahcup ediyorsun beni.
Metin Abi: İşine gelirse Eymen, Hendek’te başka simit fırınları da var unutma. Mahcup olmak, müşterisiz kalmaktan iyidir koçum.
Eymen: Tamam Metin Abi, bir daha gecikmem. Mesajı aldım. Benim iyiliğimi istediğinden şüphem yok.
Metin Abi: Ha, şöyle ol. Herkes işini adam gibi yapacak.
Eymen: Bir isteğiniz var mı?
Metin Abi: Şimdilik yok. Olursa seni ararız.
Eymen: Haydi hoşça kalın, bir isteğiniz emriniz olursa toptancı Eymen bir telefon kadar cebinizde, der sahneden çıkar.
Ömer ve Filiz servis yapmak için siparişlerle öğrencilerin masasına gelirler.
Firdevs: Nerede eldiven? Nerede hijyen? Elemanların simitlere, tostlara elleriyle dokunuyorlar.
Asya: Sen de Naime Hoca’yı geçtin be. O geliyor iki de bir. Eldiven nerede? Bone nerede? Bunların son kullanma tarihine bakacağım. Bütün stresini burada atıp gidiyor.
Ömer: Eldivenler, boneler… Bu ne kardeşim? Ameliyathane mi burası? Sırf takıntı olmuşlar bunlar ya. (Servisler yapılır.)
Tam bu sırada Naime Hoca içeri girer: Günaydın çocuklar, günaydın Metin Bey.
Çocuklar hep bir ağızdan: Günaydın Hocam.
Metin Abi: Günaydın Naime hocam. Nasılsınız?
Naime Hoca: Çalışanlarında eldiven yok Metin Bey.
Metin Abi Ömer ve Filiz’e döner: Kaç kere eldivensiz servis yapmayın dedim size. Canımı sıkıyorsunuz. Biz işimizi düzgün yapmak zorundayız. Öğrencilere iyi örnek olmamız gerekir.
Naime Hoca: Tabi ya, burası eğitim-öğretim yuvası. (K)antin kuntin işleri sevmem ben.
Metin Abi: Ben de sevmem (K)antin kuntin işleri.
Ömer: Tamam Hocam. Bir daha olmaz. Emin olabilirsiniz.
Naime Hoca: Aferin aferin. Gitmeden önce size bir soru sorayım madem. Söyleyin bakalım, en sevdiğiniz ders hangisi?
Öğrenciler hep bir ağızdan: Boş deerrsss!
Naime Hoca: Ben de sandım Türkçe diyeceksiniz.
Aylin: Türkçe bizim dilimiz. Türkçe bizim aşkımız. Onun yeri ayrı Hocam.
Ender: Türkçemizi çok seviyoruz. Tabi sizi de Hocam.
Naime Hoca: Çok teşekkür ederim çocuklar. Ben de sizleri çok seviyorum. Haydi afiyet olsun, der dışarı çıkar.
Ece: Ders çalışırken müzik dinlemeyi bıraktım be kanka.
Emirhan: Neden kanka?
Ece: Ders dikkatimi dağıtıyor, müziğe tam konsantre olamıyorum.
Ender: Emirhan, bana bakıp saatlerce durabilir misin?
Emirhan: Neden, sen matematik testi misin?
Metin Abi: Emirhan, senin baban ne iş yapıyordu?
Emirhan: Mafya Babası.
Metin Abi: Mafya babası mı? Ne demek şimdi bu ya?
Emirhan: Geçen hafta sevimli mi sevimli bir kardeşim dünyaya geldi. Babam adını mafya koydu. Böylece mafya babası oldu Abi.
Metin Abi: komik insanları severim ama benden komik olmayacaksın çocuk.
(Bu arada kantin çalışanları bir şeylerle uğraşırlar. Aylin, Ender, Emirhan, Ece yiyeceklerini yemeye devam ederler. Bir süre sonra yiyeceklerini yerler, yerlerinden kalkarlar. Hesaplarını öderler.)
Aylin: Hoşça kal Metin Abi. Hoşça kal Ömer, Hoşça kal Filiz.
Filiz: Güle güle gençler.
Ömer: Hayırdır, bu ne vedalaşma be, gurbete mi gidiyorsunuz? Bir ders sonra yine buradasınız.
Aylin: Hı hı, seni çok iyi anlıyorum. Çok merak ettim kusura bakma. Sana hiç zeki olduğunu söyleyen olmuş muydu akıllı çocuk.
Ömer şaşırır: Yooo..
Aylin: Çünkü zeki değilsin, der ve çıkarlar.
(Bir süre sonra içeri İdil, Cengiz, Mira ve Enes sahneye girerler.)
Cengiz: Günaydın Metin Abi, iyi varsınız. Kantin de olmasa okulun kahrı çekilmez. Bana bir simit, bir ayran lütfen, der hesabı öder.
Metin Abi: Günaydın Cengiz, der ve istediklerini verir, parayı alır.
Mira: Günaydın Ömer, ben de bir poğaça alayım.
Ömer: Tabi Mira, der poğaçayı verir, hesabı alır.
Enes: Filiz sen de bana bir tost yapar mısın?
Metin Abi: İdil, sen bir şey istemiyor musun?
İdil: Teşekkür ederim Metin Abi. Ben kahvaltı yaptım. Belki üçüncü, dördüncü teneffüste bir şeyler yiyebilirim.
Filiz Enes’e: Enes. Sen otur, ben biraz sonra getiririm.
İdil, Cengiz, Enes ve Mira biraz önce çıkan öğrencilerin oturduğu masaya geçer. Filiz’in tostu biraz sonra gelecek. O sırada Duru, Gökdeniz ve Eylül içeri girer. Bu öğrencilerin okul kıyafetleri farklıdır.
Duru: Günaydın gençlik.
Metin Abi: Günaydın gençler.
Gökdeniz: Nasılsınız millet?
Filiz bir yandan Enes’in tostunu verir: Buyur Enes. (Gökdeniz’e döner.) İyiyiz devlet, sen nasılsın?
Duru: Açım Metin Abi açım. Bana tost yapar mısın?
Metin Abi: Tabi ki de. Neyli olsun?
Duru: Karışık olsun.
Metin Abi: (Ömer’e döner.) Ömer, bir tost yap karışık olsun. Hadi koçum.
Ömer: Hemen Metin abi, der tost yapmaya başlar.
Gökdeniz: Simit var mı?
Filiz: Olmaz mı be, burası kantin, simit de olmayacak da ne olacak? Sen şimdi söyle bakalım yanında içecek bir şey ister misin?
Gökdeniz: Ayran.
Eylül: Bana bir çiğ köfte.
Enes: Bu saatte çiğ köfte. Maşallah.
Eylül: İşine bak çocuk. Bu saatte kaşınma.
Enes ayağa kalkmaya çalışır: Ne diyorsun sen be?
Mira Enes’in kolundan tutar, kalkmasına izin vermez: Otur be kanka. Değer mi sence? Bunlar ezik.
Duru: Hop hop. Buradan bir uçarsam görürsün günü.
Metin Abi: Gençler, kavga yok. Hele benim kantinimde asla. Akıllı uslu olun. Bir de sizinle uğraşmayalım. Birazdan Naime Hoca gelir zaten. Tutanak yersiniz. Demedi demeyin.
Cengiz: Tutanak yiyelim Metin Abi. Fena da olmaz hani. Kantinde her şey parayla. Hiç olmazsa tutanak bedava.
Duru, Gökdeniz ve Eylül yandaki masaya geçer. Bu sırada Eylül yerinden kalkar, diğer masaya doğru yavaş yavaş ilerler, hiç haberi yokken Cengiz’in ensesine patlatır: Bugün pazartesi enseyi kapa, der.
Cengiz çok kızar yerinden kalkar, Eylül’ün üstüne doğru yürür: “Çocuk, sen istedin. Yaktım seni, der.
Tam onlar kavgaya tutuşmak üzereyken Naime Hoca sahneye girer: Ne oluyor burada? Rüyanızda mı gördünüz kavga etmeyi? Oturun oturduğunuz yere. Tutarsam tutanağı dünyanın kaç bucak olduğunu görürsünüz.
Çocuklar susar, yerlerine otururlar, bu arada Ömer Duru’nun karışık tostunu getirir: Buyur arkadaşım, afiyet olsun.
Duru: Teşekkür ederim.
Metin Abi: Hoş geldin Naime Hoca’m. Bir şey ikram edeyim.
Naime Hoca: Çok teşekkür ederim. Kahvaltı yaptım ben. Anlamıyorum bu çocukları. Kahvaltı yapmadan okula geliyorlar. Burada abur-cubur yiyorlar.
İdil: Ben kahvaltı yaptım Hocam.
Naime Hoca: Aferin kızın, iyi yapmışsın. Kahvaltısız evdev çocuk gönderil mi be. Bunu bir türlü aklım almıyor.
Metin Abi: Doğrusunu yapıyorlar Hocam.
Naime Hoca: Nasıl doğrusunu yapıyorlar? Kahvaltının yerini tutar mı bunlar?
Metim Abi: Bu da kahvaltı Hocam. Evde de bunları yiyorlar. Ama bu güzel ortam evde yok. Ayrıca bunlar evde kahvaltı yaparsa okuldaki kantin niye var?
Naime Hoca: Anladım, duygusal diyorsun.
Metin Abi: Duygu şart Hocam. Değil mi çocuklar?
Çocuklar hep bir ağızdan: Eveett! Duygu şart Metin Abi.
Naime Hoca: Burada yabancı öğrenci yok değil mi?
(Duru, Gökdeniz ve Eylül Naime Hoca’ya arkasını dönerler.)
Metin Abi: Yok Hocam yok. Yabancı öğrenci koyar mıyım hiç buraya? Recep Hoca’m bu konuda beni uyardı. Çok hassas.
Naime Hoca: Benden söylemesi hiç iyi olmaz. (K)antin kuntin işlerden hoşlanmam biliyorsunuz. İyi günler, der çıkar.
Cengiz: aşk olsun Metin Abi, bu çocuklar yabancı değil mi?
Metin Abi: Hayır, bunlar da sizin gibi, benim gibi Türk. (Filiz, Ömer, Eylül, Gökdeniz ve Duru alaycı bir şekilde kahkaha atarlar.) Öğrencinin yabancısı mı olur? Bunlar benim müşterim. (Duru, Gökdeniz ve Eylül’ün oturdukları masaya döner.) Sizleri çok seviyorum çocuklar.
Çocukların hepsi birden: Biz de seni çok seviyoruz Metin Abi, derler.
(Esra Abla, Ece, Aylin, Ender ve Emirhan sahneye girer.)
Aylin: Metin Abi, Ender’in yaptığı besteyi dinledin mi?
Metin Abi: Ender beste demi yapıyor?
Ender: Yapmaz mıyım Metin Abi? Hem de bestelerin en güzelini yaptım.
Metin Abi: O zaman ne duruyorsun. Patlat şarkıyı. (Ender şarkısını söyler.)
(K)ANTİN KUNTİN İŞLER
Boşa koysan dolmaz
Dolu zaten almaz
Akar durur ama
Su yolunu bulmaz
Yandı bütün fişler
Fırçalanmaz dişler
Yani Metin Abi
(K)antin kuntin işler.
Bu insanlar kalleş
Hep beleşe yerleş
Cansın Metin Abi
Tost ver lütfen beleş
Hep sahte gülüşler
Dandik, dundik düşler
Yani Metin Abi
(K)antin kuntin işler.
Hiç zaman yok gibi
Fırlarım ok gibi
Aslında çok açım
Dururum tok gibi
Yandı bütün fişler
Fırçalanmaz dişler
Yani Metin Abi
(K)antin kuntin işler.
Çocuklar yaramaz
Yerinde duramaz
Aklı midesinde
Hiç hatır soramaz
Hep sahte gülüşler
Dandik, dundik düşler
Yani Metin Abi
(K)antin kuntin işler.
İSMAİL MALATYA
(Şarkıyla birlikte ritim tutan sahnedeki öğrenciler, Ender’i alkışlar.)
Metin Abi Ender’in yanına gelir: Tebrik ediyorum Ender. Sen büyük bir yeteneksin. Aferin sana. Aramızda bir müzisyen olması sevindirci.
Ender: Beğendin mi yani Metin Abi?
Metin Abi: Beğenmek ne kelime koçum, bayıldım bayıldım.
Aylin: Bayılma Metin Abi. Bir de seninle uğraşmayalım.
Metin Abi: Aylin. Canımı sıkma.
Aylin: Şaka be abi. Şaka da mı yapmayalım?
Emirhan: Neime Hoca geliyor beyler.
Naime hoca içeri girer: Halen ne duruyorsunuz kantinde?
Ece: Zil çaldı mı Hocam.
Naime Hoca: Artık zil çalmıyor kızım.
Aylin: Bütün Hocalarımız aynı espriyi yapıyor Hocam. Artık yeni espriler bekliyoruz. Repertuvarı genişletsek diyorum.
Naime Hoca: Z Kütüphaneden ben sorumluyum biliyorsunuz değil mi? Bunu bilmeyen var mı?
Ender: Biliyoruz Hocam. Hepimiz üye olduk.
Naime Hoca: Ne yaptım bilin bakalım?
Cengiz: Ne yaptınız Hocam?
Naime Hoca: Kütüphanedeki kitapların yanına birer tane müzik aleti koydum.
Filiz: Neden Hocam?
Naime Hoca: Neden olacak. Romanlar böyledirler, çalgısız yaşayamaz ölürler. (Herkes gülmeye başlar.) Evet artık herkes sınıfa. Birazdan Recep Hoca ile Cihan Hoca koridora çıkarlar.
Metin Abi: Keşke teneffüsler kırk dakika olsa da dersler on dakika olsa.
Ömer: Milli Eğitim Bakanı olursam öyle yapacağım Metin Abi.
Metin Abi: Şuna bak, bana espri yapıyor güya. Çabuk git, bir bez al masaları sil.
Ömer: Tamam Metin Abi.
Naime Hoca: Haydi şimdi sınıflara, der. Metin Abi, Ömer, Filiz ve Esra abla haricindekiler dışarı çıkar.
Esra Abla paspas yapmaya başlar: Çocuklar çok iyi de bir de çevreyi kirletmeseler. Evde yapsalar bunu, annelerinden terliği yerler. Bizim öğrencilerimiz yetmiyormuş gibi bir de başka okulların öğrencileri geliyor.
Metin Abi: Gelsinler çocukların kime zararı var? Naime Hoca gibi sen de başlama.
Esra Abla: Kendi okullarında kantin yok mu?
Metin Abi: Esra kardeş. Gelsinler de biraz iş yapalım.
Esra: Beni bulaştırma (K)antin kuntin işlere Metin Abi, Nusret Hoca’nın haberi olursa görürler günlerini, der sahneden çıkar.
Metin Abi: Bizim (K)antin kuntin işlerle ne işimiz olur ya. Kafayı taktılar benim müşterilerime. (Ömer ve Filiz’e döner.) Haksız mıyım gençler?
Ömer ve Filiz aynı anda: Haklısın Metin Abi.
Metin Abi: Aferin çocuklar, sizleri seviyorum.
(Eylül, Gökdeniz ve Duru sahneye gelir. Soldaki masaya otururlar.)
Gökdeniz: Filiz, bize üç çay.
Filiz: Tamam Gökdeniz, hemen getiriyorum.
Eylül: İyi ki bu okulun kantinine geliyoruz. Ne ders var ne stres. Ne bıdı bıdı var. Keşke her okulda sınıf sayısınca kantin olsa. Bir tane sınıf olsa. Ne kadar güzel olurdu değil mi kanka?
Duru: Sorma be kanka hem de süper olurdu.
Gökdeniz: Ama nerde? Öğrenciyi düşünen mi var?
Eylül: Bir de şu Naime Hoca olmasa. Her işi bıraktı bizimle uğraşıyor.
Filiz çayları getirir: Buyurun arkadaşlar, mis gibi demli çaylar geldi.
Duru: Teşekkürler Filiz. Çaylar gerçekten de harika görünüyor.
(Naime Hoca Eylül’ün karşısında durup onlara bakar.)
Eylül: Naime Hoca.
Gökdeniz: Evet Naime Hoca bizimle uğraşan. Okulda onlarca öğretmen var. Bir tek o bizi huzursuz eden. Kime ne zararımız var?
Eylül: Arkana bakarsan iyi olur.
Gökdeniz: Neden?
Naime Hoca: Dön dön. Döndüğünde neden olduğunu anlarsın.
Duru: Eyvah, yakalandık.
Naime Hoca: Evet çocuklar; Şehit Mahmutbey Ortaokulu kantini maceranız burada son buldu.
Eylül: Ama Hocam.
Naime Hoca: Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar. Artık uçarınız, kaçarınız kalmadı. Sizi gidi okul kaçkınları sizi. Çabuk kalkın, bundan sonra ne söyleyecekseniz Nusret Hoca’ya söylersiniz, der ve çaylarını bile içme fırsatı bulamadan, onlar önde Naime Hoca arkada, dördü birlikte sahneden çıkarlar.
(Sahneden Metin Abi, Filiz ve Ömer bulunmaktadır. Koştum Hekime adlı şarkı yarıya kadar çalar. Teneffüs olur, arka taraftan gürültü gelir. Gürültü müziğin sesini bastırır.)
Filiz: Teneffüs oldu galiba Metin Abi.
Ömer alaycı: Ne kadar zekisin. Nasıl da anladın. Hayret doğrusu.
Metin Abi: Bırakın espri yapmayı birazdan saldırır öğrenciler.
(Aylin, Ender, İdil, Emirhan, Ece, Cengiz, Enes ve Mira sahneye koşarak gelirler. Birbirlerini iterek, kaynak yapmaya çalışarak alışveriş yapmaya çalışırlar. Ender sonradan gelir, kaynak yaparak Aylin’in önüne geçer.)
Metin Abi: Sakin olun gençler. Hepinize yetecek kadar yiyecek, içecek var. İtişip kakışmanıza hiç gerek yok.
Aylin: Önce ben geldim Metin Abi, (Önündeki Ender’i gösterir.) Bu uyuz kaynak yaptı. Aslında ben onun önünde olmalıydım.
Ender: Yalan söylüyor Metin Abi. Ben ondan önce geldim, dermişim. Doğru doğru o benden önce geldi. Buyur sen önce al gıcık arkadaşım.
Emirhan: Daha sakin arkadaşlar, daha sakin.
Ender: Sen ne ayaksın ya.
Ece: Ne ayak olacak? Kırk ayak.
(Öğrenciler ellerinde bazı yiyecek ve içeceklerle masalara otururlar.)
Cengiz: Bizim İngilizceye Ayşe CESUR ALPAR geliyor. Geçen hafta sınav yaptı.
Duru: Ee sınavları okudu mu?
Cengiz: Tabi canım. Okudu.
Aylin: Kaç aldın peki?
Cengiz: Kaç alacağım? Tabi ki de 4 aldım. 96 puanı nereden kırdı acaba?
İdil: Ya arkadaşlar, iyi bir liseye yerleşemezsek yandık.
Ece: Onu mu düşünüyorsun be?
İdil: Neden düşünmeyeyim arkadaşım. Geleceğimiz söz konusu.
Ender: Hiç kendini strese sokma be kanka. Liseyi nasıl olsa şöyle veya böyle bir şekilde bitiririz, rahat olun.
Enes: Tamam lise bitti diyelim, nasıl iş bulacağız akıllım?
Ender: Gideriz Zeynep DEMİREL İŞBULAN Hoca’mızın yanına bize iş bulur.
Aylin: Şaka yaptığınızı sanıyorsunuz ama iğrençsiniz arkadaşlar.
Emirhan: Biraz önce Dilek TERCAN Hoca’ya sordum. Hocam sınavları okudunuz mu? diye.
Ömer: Ee, hoca ne dedi?
Emirhan: Yok, diğer sınıfınkini okudum, dedi. Sonra da ödevleri yaptınız mı? diye bize sordu.
Aylin: Siz ne dediniz kanka?
Emirhan: diğer Hocanın ödevini yaptık, dedik.
Ender: Hoca ödevini çıkar Ender, dedi. Ben çantayı didik didik etmeye başladım.
Ece: Sonuç?
Ender: Sonuç ne kızım? Ödev yapmadım ki.Yapmış da bulamıyormuş numarası yaptım.
Ece: Boş yapma çocuk. Sonuç ne oldu?
Ender: Hoca yemedi numarayı tabi. Ben yedim sıfırı.
Emirhan: Afiyet olsun. Bedava olsun da sıfır olsun. Bedava sirke baldan tatlıymış.
Ender: Bu yaşta bu zeka! Aman Allah’ım, bu çocuk büyüdüğünde nasıl olur acaba?
Cengiz Enes’e: O değil de, evde öyle işler yaptırıyorlar ki, okulu bile özlüyorum.
Enes: Matematikten 85 alsam, Bulut Hoca performans notuma 100 verse, takdir belgesi alsam, insanlar el ele tutuşsa, hayat bayram olsa.
Cengiz: Halamın da sakalları olsa.
Mira: Eskiden dünyanın parasını verirdik, dershaneye giderdik. Dersler boş geçerdi sevinçten havalara uçardık. Babamız da çok zengin değildi. Galiba biz salaktık.
İdil: Halen öyleyiz be, şimdi de okulda bedava kurs var ve bizler gitmiyoruz. Cihan Hoca’nın, Recep Hoca’nın, annemizin sıkı takibi olmasa hiç kimse gelmeyecek zaten.
Enes: Metin Abi.
Metin Abi: Efendim Enes.
Enes: Atalarımız ne demiş?
Metin Abi: Ne demiş?
Enes: Ak akçe kantin içindir, demiş.
Metin Abi: Komik olduğunu söylemek isterdim tabi. Ama değilsin.
Ece: Bir de, Bilmemek ayıp değil, yeter ki çaktırma demişler.
Cengiz: Dün Matematik dersinde Betül Hoca bastı fırçayı sınıfa. ‘Bu kadar sorumsuzluk olur mu? Neden ders çalışmıyorsunuz?’ Aman aman rezil etti bizi. Kimseden çıt çıkmıyor kardeşim. Karizmalarımız yerlerde. Yedirir miyim kendimi.
Mira: Nasıl kurtardın karizmayı?
Cengiz: Bir problem sordum. İçinden bir türlü çıkamadı. Çözümünü de yaptım.
İdil: Betül Hoca’ya problem sordun, O da çözemedi. Sonra sen çözdün. Tabi. Tabi. Biz de yedik. İnandık, inandık!
Cengiz: Gerçekten. İsterseniz gidin sınıfa sorun.
Aylin: Doğrudur doğrudur. Hı hı seni çok iyi anlıyoruz.
Cengiz: Neden inanmıyorsunuz? Yalancı çoban oldum sayenizde. Tama tamam. (Trip atar.)
Ender: Aman da trip atmayı da bilirmiş. Söyle bakalım, hangi problemi sordun Betül Hoca’ya?
Cengiz: Bir yılda 365 gün var. 52 gün pazarları kaldırırsak 313 gün kalıyor. Yazın havaların çok sıcak olduğu 50 gün var, yani geriye 263 gün kalıyor. Her gece ortalama 8 saat uyuyoruz, bir sene için düşünürsek bu 8 saatler 122 gün yapar. Geriye 141 gün kalıyor. Kendimize her gün 1 saat ayırırsak 15 gün daha azalır. Kaldı 126 gün. Her gün yeme içme için 2 saat harcarsak 30 gün gidiyor, 96 günümüz kalıyor. İyi bir öğrenci dışarı çıkıp gezip tozmaya 2 saat harcasa yılda 92 gün eder. Geriye sadece 4 günümüz kalır. Eee sonuçta biz de insanız. 3 gün de hastalanırız, geriye 1 gün kalıyor. O 1 gün de doğum günümüz. Ne ara fırsat bulup ders çalışalım?
Emirhan: Harbiden de ne soru sormuşusun be kanka. Ben bile çözemem bunu. Betül Hoca nasıl çözsün?
Aylin: Betül Hoca seninle dalga geçmiş geri arkadaşım. (Furkan’a döner.) Sen de sazan gibi düşüyorsun hemen.
Ece: Bakın ben de size bir şey anlatayım.
Filiz: Anlat anlat da bunların anlattıkları gibi iğrenç olmasın.
Ece: Aşk olsun be Filiz, ben o kadar ezik miyim?
Cengiz: Hop hop, ezik falan. Ne oluyoruz?
Aylin: Tamam sus da anlatsın kız.
Ece: Delinin biri.
Emirhan: Senin gibi mi yani?
Ece: Saygılı ol çocuk. Dinlemesini öğren. Yoksa.
Emirhan: Yoksası ne? Çok merak ettim.
Ender: Akıllı çocuk. Akılını kullanmaya başla.
Ece: Neyse, delinin biri gece uyurken yataktan düşmüş. Hemen kalkmış, yatağa yeniden yatmış. Biraz sonra aynı yere tekrar düşmüş. İyi ki biraz önce düşünce kalkmışım düştüm yerden demiş.
Enes: Neden ki?
Ece: Düştüğüm yerden kalmasaydım ikinci düşüşte üstüme düşerdim, demiş.
Ender: Komiiikk! Komiiikkk!
Ece: Ne yaptığını sanıyorsun Ender. Bu nasıl tepki? Güleceksen gül, gülmeyeceksen adam gibi dur.
Cengiz: Hu hahahaah, diye kahkaha atar.
Ece: İşte Cengiz gibi gül, güleceksen.
İdil: Adamın birinin kafası atmış, ayakları eşek.
Mira Enes’e sorar: Dün senin için ölenler neredeler?
Enes: Bilmem, neredeler*
İdil: Dün öldüler ya.
Aylin: Adamın biri varmış
Ender: Eeee?
Aylin: İkinci dönem düzeltmiş.
Emirhan: bir adam varmış, ölmüş. Başka bir adam daha varmış, o ölmemiş. Çünkü ölenlerle ölünmez.
Ece: Elma bıçağa ne demiş?
İdil: Ne demiş?
Ece: Soyma, utanıyorum demiş.
Cengiz: Bizim mahallede Nuri amca vardı. Herkes onu çok severdi. Geçen hafta Nuri Amca Hakkın rahmetine kavuştu. Cenazeyi Hendek şehir mezarlığına değil, Çin’e gönderdiler, oraya gömdüler.
Mira: Neden Çin’ gömdüler?
Cengiz: Nuriiçinde yatsın diye. (Kahkahayı basar.)
Enes: Geçen gece acaip hastalandım, aman bir ateş, bir titreme, bir bulantı.
Ömer: Geçmiş olsun kardeşim. Eee, sonra ne oldu?
Enes: Annem babam beni alıp doğru acil sevişe götürdüler. Gider gitmez doktor, ateşin var mı? diye sordu. Çakmağı çıkarıp, masanın üzerine koydum.
Filiz: Doktor ne dedi sana:
Enes: Ne diyecek. Psikoloğa havale etti beni.
Filiz: Kardeşim küçükken hiç patik giymezdi.
Ömer: Neden?
Filiz: Çünkü antipatik de ondan.
Naime Hoca sahneye girer: Haydi sınıflara. Birazdan ders başlayacak, der. Herkes sınıfa gider.
Eymen sahneye girer: Metin Abi bir eksik var mı?
Metin Abi: Eksik olsa telefon ederdim. Buraya kadar neden geldin?
Eymen: Biten bir şey olursa diye düşündüm Abi.
Metin Abi: Gelmişken otur da bir çay bari iç, der. (Eymen oturur.)
Ömer ona bir bardak çay verir: buyur Eymen Abi, afiyet olsun.
Eymen: Teşekkür ederim Ömerim. Adamsın. Amaaaa!
Ömer: aşk olsun Eymen Abi. Sen de mi?
Eymen: yok yok, kardan adam değilsin, şaka yaptım. Adamın dibisin, der ve gülmeye başlar.
Ömer: Eymen Abi, adamın biri tıpkı senin gibi gülmüş. Dalından koparıp, saksıya koymuşlar.
Filiz: Eymen Abi, Arapçayı sever misin?
Eymen: Vallahi hiç içmedim.
Ömer: Adamın çayı bitmiş, ayranı pire.
Eymen: Sizin işiniz yok mu?
Metin Abi: Olmaz mı Eymen, dünyanın işi var.
Eymen: Yürüyün bakalım işinize. Sizi gidi geyikçiler, sizi. (Çayını bitirir, Metin Abiye döner.) Metin Abi, müsaadenle ben gideyim. Çay için teşekkürler, der çıkar.
Metin Abi: Güle güle Eymen, afiyet olsun.
Ömer telefonunu çıkarır, numarayı çevirir: Alo, Mehmet, çıkışta HGM’ye gidiyor muyuz? Yeni film gelmiş.
Filiz: Ömer, sen ne yapıyorsun?
Ömer: Görmüyor musun, telefonla konuşuyorum.
Filiz: Senin telefon ne zamandan beri konuşmaya başladı?
Ömer telefonunu kapatır, Filiz’e: Filiz, adamın biri kızmış, istemeye gelmişler.
Filiz: Kibariye’ye hikaye kitabı hediye edeceklermiş. İlle de roman olsun, demiş.
Ömer: Konuşurken susuyorum ama su içerken konuşamıyorum.
Metin Abi: Haydi gençler, bırakın sohbeti, muhabbeti, birazdan teneffüs olur. Gelir öğrenciler, sıkışmayalım, der hemen işe koyulurlar. Biraz sonra öğrenci sesleri duyulur. Tüm öğrenciler birbirini iterek kantine girer. Çek Tulumbayı Çek Çek Çek şarkısı çalmaya başlar. Şarkıyla öğrenciler bir süre dans ederler. Sonra perde kapanır.
İSMAİL MALATYA