- 535 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DÜNYALILARIN KURTULUŞU
2050 yılının Ekim ayında bomba gibi bir haber, tüm dünya iletişim araçlarından aynı anda ve birinci haber olarak yayınlanıyordu. ABD tıpkı Dünya’ya benzeyen bir gezegen bulmuştu. Evet artık Dünyalılar kurtulmuştu. Toprağı, suyu, denizleri, gölleri, nehirleriyle dünyanın aynısı olan bu gezegenin keşfi, insanlığın kurtuluşu olarak tüm dünyaya müjdeleniyordu. 2050 yılına kadar dünyamız yoğun bir kirlilik içinde kalmış, gelişmiş Kuzey ülkeleri henüz tam olarak kirlenmemiş olan Güney’in göllerine, akarsularına göz dikmişti. İnsanlar içmek için bile temiz su bulamaz olmuştu.
Amerikalı astronotların anlattıklarına göre, yeni bulunan gezegen Dünya’nın tüm özelliklerini taşıyordu, ancak sanki Dünya yeni oluşmuş gibi tertemizdi.
Gezegende çok sayıda yerli halkın yaşadığını TV’lerde açıklayan astronotlar, yerlilerin çok dost canlısı olduklarını, kendilerine sevgiyle yaklaşıp neleri varsa onlarla paylaştıklarını anlatıyorlardı. ABD’li astronotlar, keşfettikleri gezegenin Kuzey Güney kutuplarını, Ekvator’unu, nehirleri, gölleri, akarsuları, denizleri, Kuzey ve Güney yarım küreleri, toprağın verimini, çölleri, yeraltı ve yer üstü kaynaklarını incelemişler, kirlilik dışında dünyadan hiçbir farkı olmadığını gözlemlemişlerdi.
Gezegenin toplam nüfusu beş milyondu ve gezegen Dünya’dan biraz daha büyücekti.
Yerli halk, aynı Dünya’da olduğu gibi siyah, beyaz, sarı ve kızıl derili insanlardan oluşmuş, gezegenin çeşitli yerlerinde birbirlerinden habersiz, kendi hallerinde yaşayan mutlu insanlardı. Hiçbir ırkın bir diğerine galebe çalacak üstünlüğü de yoktu.
Haber bomba etkisi yaratmıştı.
Avrupa Topluluğu, Birleşmiş Milletler, hep birlikte ABD’nin bu zaferini kutladılar. Günlerce, haftalarca aralarında tartıştılar ve yeni gezegene göç etme kararı aldılar.
ABD’li de, Avrupalı da refaha alışkındı. Dünyadaki endüstriyel sistemin aynısı yeni gezegende kurulmalıydı. Orası nasıl olsa henüz kirlenmemişti. Daha dikkatli davranarak en yeni teknolojilerini, arıtma sistemlerini oraya monte etmeye karar verdiler.
Yerli halk da yok denecek kadar azdı. Yerlilere de kısa zamanda medeniyet öğretirlerdi nasıl olsa ! Eh oraya göç edilmesi pek iyi bir fikirdi...Sıra göç edecek olan insanların belirlenmesine gelmişti: Öncelikle devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar, siyasiler, bilim adamları, din adamları, polisler, askerler, hukukçular, bazı sanatçılar, üstün performans gösteren sporcular hep listedeydiler. Asiler, mahkumlar, sosyalistler, yeşiller, yeni Dünyaya gidemeyecekti. Devlet başkanları, yeni gezegende kuracakları sisteme karşı çıkacak adam istemiyorlardı. Sofralar;kirlenmiş, yok edilmiş olan dünyada kalmalıydılar. Ancak, iş gücü insan faktörü gerekiyordu. Devlet başkanları, kendi halklarından dünyadaki nüfus oranlarına göre göçmen yerleştirme kararı aldılar.
Tüm hazırlıklar tamamlandı. Beş yıl içinde göç gerçekleştirilmiş, yeni gezegene yerleşmişlerdi. Yeni gezegene göç edebilenler, kendilerini şanslı sayıyor, geride kalanlara acıyarak bakıyorlardı.
Dünya birden boşalmıştı. Devlet başkanları, başbakanlar, siyasiler olmadığı için sınırlar da kalkmıştı. Kimsenin kimseden bir talebi yoktu. Dünyada kalan insanların tümü, şu yeni gezegene göç eden kirleticilerden kurtuldukları için önce bir şenlik yaptılar’Nasıl olsa az kaldık;henüz kirlenmemiş topraklar bize yeter’ diyerek kırk gün kırk gece vur patlasın çal oynasın eğlendiler. Sonra tüm fabrikaları yıktılar. Termik ve nükleer santrallerin kapısına kilit vurdular. Endüstriyel hiçbir ürünün onların gelecekteki yaşamında kendilerine yarar sağlamayacağının bilinciyle, dünyada 19. yüzyıl başlarından bu yana kurulmuş olan sistemden vazgeçme kararı aldılar.
Silah üreten tün fabrikaları hırsla, hınçla yıktılar. Sınırlar kalktığı ve devlet olmadığı için halklar birbirleriyle çok iyi geçinir oldular. Herkes kendi dili, inancı, kültürü, kendi kimliği ile başka kültür ve kimlikteki insanlarla, dünyanın henüz yok olmamış ürünlerini paylaştılar. Kavga, savaş, katliam, cinayet, hırsızlık;bunların hiçbiri yoktu. Hırsızlık olması mümkün değildi;çünkü her şey herkesindi. Savaş olması mümkün değildi. Çünkü herkes, bir önceki sistemin ne berbat, çürümüş, , kokuşmuş bir sistem olduğunun bilinciyle düşmanlık duygularını beyinlerini zorlayarak yok etmişlerdi. Ordular yoktu, , polis yoktu, suç yoktu. Mahkemeler de yoktu. En önemlisi para yoktu.
Dünya nüfusu çok azalmıştı. Artık kimse kirletmediğine göre, doğa onlara yaşamaları için gereken her şeyi veriyordu. Toprağı ekip biçiyorlar, hayvancılık yapıyor, et, süt, yumurta gibi besinlerin gerektiği kadarını alıyorlardı. Para için değil, yaşamak için üretip, tüketiyorlardı. Dünya yavaş yavaş kendini topluyor; kimse kirletmediği için denizler, akarsular, yeraltı suları temizlenmeye başlıyordu. Geride kalanlar sanki cennetteydiler.
Göç edilen yeni gezegenden hiç de iç açıcı haberler gelmiyordu. Devletler kurulmuş, ancak koca gezegen pay edilemez duruma gelmişti. Savaşlar, ölümler, cinayetler, baskılar, halka dayatma ve en önemlisi endüstriyel kirlilik baş göstermişti. Bazı sanatçı, işçi ve memur aileleri, Dünya’dan sığınma talep etmeye başladı. Dünya insanları, yalnız bir kez ve sadece ezilen halkın sığınma taleplerini kabul edeceklerini açıkladılar. Yeni gezegeni eski Dünya’ya benzetmiş olanlardan kaçan sığınmacılar;beraberlerinde gezegenin yeri halklarını da getirmişlerdi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.