- 934 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEHMETÇİK’İN BAYRAMI
MEHMETÇİK’İN BAYRAMI
Bu sabah ilk defa “koğuş kalk” sesini duyarak uyandım. Uyandım ama yataktan kalkmak istemiyordum. Yorganı başıma doğru çekerek birkaç dakika nefessiz bir şekilde kaldım. Sonra istemeyerekte olsa yorganı kaldırdım. Yavaşça doğrulup ranzamda oturdum. Bugün bayramdı ve ben bu bayramı 27 yıldır böyle karşılamıyordum. Ranzamdan aşağıya doğru indim. Günlük kıyafetlerimi giyiyordum. Asker arkadaşım Şeref’in elindeki yeni bir çift çoraba gözüm takıldı. Paketini açarken “bayram bugün yeni çorabımı giyeyim.” Dediğini işittim. Ona doğru uzun bir süre bakarak daldığımı hatırlıyorum. Beynimde karma karışık bir duyguyla şimşek çaktı. Sağıma baktım, soluma baktım ne annem, ne babam, ne de kardeşim vardı. Varlığında değerini bilemediğimiz sıcak yuvamız yoktu. Hiç tanımadığın, vatanın her bir bölgesinden gelmiş Mehmetçikler vardı.
İşte o daldığım anda, annemin her bayram için aldığı bir çift çorabın bile ne kadar değerli olduğunu anladım.
Her bayram evimizdeki bayram telaşesi yoktu. Üzerimi giydikten sonra, her sabah olduğu gibi yatağımı yapıyordum. Bu sefer farklı duygular içerisindeydim. Traş çantamı dolabımdan aldıktan sonra lavaboya doğru adımlarken bir bayram sabahını düşünerek yürüyordum. Traş olurken şöyle bir aynaya bakarak her bayram berberde traş için girdiğimiz uzunca sırada ettiğimiz sohbetleri düşündüm. Yüzümde buruk bir tebessüm oldu. Traşımı bitirmiş, elimi yüzümü yıkıyordum ki her bayram “bayram namazı” için abdest alışım aklıma geldi. Bayram namazına gidemeyeceğimi düşünmeden kollarımı sıvayarak abdest aldım. Abdesti aldıktan sonra namaza gidemeyeceğimi, çünkü asker olduğumdan dolayı izin verilmeyecekti. Bu düşüncelerle bayramın tadı iyice kaçmıştı. Traş çantamı dolabıma yerleştirdikten sonra mıntıka bölgeme doğru yağan sağınak yağmurla yürüyordum. Sürekli geçmiş Ramazan bayramlarını düşünüyordum. Sırılsıklam olduğumun farkına varmamıştım. Görevli olduğum bölüme gelerek burada ki günlük temizliği de bitirdim. Kahvaltı yapmak üzere yemekhaneye geçtim. İçeriye girer girmez yemekhanede çalışan Metin abinin yanına giderek bayramını kutladım. Metin abi üç, dört yıldır buranın yemekhanesinde çalışan ve koyu sohbetler ettiğim buradaki tek insan. Kahvaltımı tabağa koyan Metin Abi “ iki dilim beyaz peyniri, bir kutu kiraz reçeli ve sıcak çayı” isteyeceğimi öğrenmiş olmalı ki tabağı uzattı. Masaya doğru adımlarken teskereye gidecek bir askerin arkadaşlarıyla vedalaştığına, bayramlaştığına şahit oluyordum. Masama oturdum. Kahvaltı bana bakıyordu, ben tabaktaki kahvaltıya bakıyordum. Dalıp gitmiştim. Evdeki kahvaltılarımızı düşünüyordum. Anne tarafımın her bayram en büyük aile ferdinde kahvaltıda toplandığını ve o neşeli, coşkulu bayram sabahları aklıma geliyordu. Canım kahvaltı yapmak istemiyordu. Metin abi bu dalgınlığımı fark etmiş olacak ki, bir kahvaltı tabağı da kendine alıp yanıma oturdu. Sabır der gibi baktı öylece. Her ağzıma attığım ekmek yudumu boğazımda düğümleniyor, geçmiyordu. Hayata buğulu bakan maviş gözlerimin nemlendiğini hissettim. Yavaşça yanağıma inen gözyaşını çaktırmadan siliyordum. Kimse gözyaşıma şahit olmamalıydı. Sofradan duamı yaparak, Metin abiden de müsaade isteyerek kalktım. Görev yerime geçtim. Bayram iştiması yapılacaktı. İlk defa yaşadığım duygularla baş başaydım.Bayram iştimasındaki yerlerimizi almıştık. Komutanlarımızda hazır bulunuyorlardı. Dikkat çekilmiş tekmil verilmiş komutanımız konuşmasına başlamıştı. Tüm askerlerin bayramlarını kutlayarak, ailelerinden uzakta ve kutsal bir görevde oldukları hatırlatılarak teselli ediliyorduk. Tek düzen şekilde önce komutanlarla daha sonrada asker arkadaşlarımızla bayramlaşıyorduk. Hazırladıkları paket şeker ve çikolataları da biz askerlere dağıtıyorlardı. Benim aklımda aileme bir an önce telefon açmak olduğu için bu merasimin bir an önce bitmesini istiyordum. Bayramlaşma bittiği dendiği anda hızlı bir şekilde telefon kulübesine doğru koşar adımlarla hızlı adımlarla yürüyordum. Kulübenin yanına geldiğimde telefonun tuşlarını dikkatlice ve hızlıca tuşladığımda annemin sesini duymanın heyecanındaydım. Bir kaç saniye sessizce bekledim. Ses tonumu ayarlayarak “anneciğim bayramın mübarek olsun ellerinden öperim.Nasılsın annem?..........Ben çok iyiyim, şükürler olsun komutanlarımız ve tüm arkadaslarımızla bayramlaştık.” Diyerek koca adam babamı telefona istedim. Babam ve ardından da kardeşimle bayramlaştıktan sonra annem telefonu tekrar adlı. “Teyzende kahvaltıda toplanıyoruz oğlum. Tam bizde çıkıyorduk. “ dedi. Konuşmamız karşılıklı konuşmalarla biterken ben yanlarından olamamanın burukluğuyla, yüreğime inen sızıyı hissederek görev yerime adımlıyordum. Görev yerime geldiğimde her gün aldırdığım günlük gazetelerim arkadaşım tarafından bana teslim ediliyordu. Gazeteyi uzattığında gazetenin ana sayfasındaki resim benim gazeteye bakarak donup kalmama neden oldu. Çünkü ana sayfada arefe gününden Edirnekapı Şehitliğinde çekilmiş resim vardı. Ben her bayram Edirnekapı Şehitliğine giderek üzerime düşeni yapmaya gayret ederim. Bu yıl o yiğitlerin yanına gidemiyordum. Onların kabirlerinin başında olamıyordum. Mezartaşlarını silemiyordum. Şehit annelerinin ellerini öperek acılarına ortak olamıyordum. Velican Oduncu’yu, Zakir Alkan’ı, Hüseyin Belkıs’ı, Süleyman Özmen’i ve Murat Kılıç’ın kabirlerine gidemiyordum. Lezzet anamızın, Melek anamızın ellerini bu bayram öpemiyordum. Bunlar beni derinden yaralıyor, sessizleştiriyor ve üzüyordu.
İşte bu düşüncelerle hepinizin Ramazan Bayramını kutlar, bir Mehmetçiğin bayramdaki ruh halini siz sevenlerimle paylaşmak istedim.
Sevdiklerinizin kıymetini yanınızdayken bilin, şehitlerimize, gazilerimize ve büyüklerimize ahde vefamızı gösterelim.
Saygılarımla,
Mithat SAYAR
30.9.2008
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.