- 700 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
???
Susmak bazen karşındakine dünyaları anlatmaktır. Şiir şiir muhatabının gönlüne akmaktır. Bir güneş doğar içine o yerin. Yağmur sonrası her bir yanını gök kuşağı sarar. Renklerin her birine ayrı ayrı manalar verilir. Kırmızı ayrılık, beyaz mutluluk, falan filan. Bana, ala renginde susmak düştü. Susmak mı demdir gönüle susturulmak mı? Cevabın susmak ise; aşkın ta kendisisin bunu bilesin. Mahkemeler kurmaya, ilamlar vermeye, afişler asmaya gerek yoktur. O zaman aşksın gönüllerde taht kurmuş olan... Ve en başköşede asli hümayunsun yedi düvele hükmeden...
Bir eflatun ölüm," " bir efyâr ömür" oldu
Sitem değildi, bağışla heyecanımı.
Bir ihtiyaç ki; adı yok, hududu yok... Şaşkınım. Çocukluk edersem de bağışla.
Gittin mi? Yine mi beklemek? Olsun... Gölgene sığındım ya! Dizinin dibinde ya tüm varlığım! Sonsuzca beklesem gam yemem.
Hayranlık duyduğun o “bir eflatun ölüm”, seni hayal kırıklığına mı uğratıyor bu halleriyle, bilmiyorum...
Seni bekletmekten değil kendimi beklemekten geç kalıyorum.Ne olur affet...dört gözle bekliyorum lakin aceleye gerek yok arada buradan nefes alabiliriz
Bütün gün bir tek sözcüğün için bekledim...
“Sırrım” olacaktı...
Mektubumun girişini paylaşmak istedim. Bitmedi henüz. Ben öyle kolay yazamıyorum bu kadar özel duyguları. Ne edebe mugayir ne de söylemekten imtina ederim. Tam tersi, öyle yoğun ve derin ki, ben bile şaşırdım dersem abartmam!
Susmadım... Mümkün mü susmak “Efyâr” olmuşken? Ama ne söylesem senin sözlerin kadar güzel dile gelmeyecek...
Şu halime bak, iki cümleyi bir araya bile getiremiyorum karşında.
benim sıırım!
Kadim yaralarıma merhem diye bastığım!
Uzun bir masalın girizgahıdır bu, kulak ver!
Aşkı yazamaz benim kalemim. Ben bir söyleyeyim, sen bin anla!
Ey benim Efyârım,
Kelamın ve dahi selamın başım üste.
Yarana merhem olmak,yaramı bilmendendir.
Bildiğin edebe mugayir söyleyemediklerin mi,yoksa söyletemediklerim midir?
Susuşun bile dünyaları anlatır..
Ey benim sıırım!
Kadim yaralarıma merhem diye bastığım!
Uzun bir masalın girizgahıdır bu, kulak ver!
Aşkı yazamaz benim kalemim. Ben bir söyleyeyim, sen bin anla!
....Bir eflatun ölüm," " bir efyâr ömür" oldu
Sitem değildi, bağışla heyecanımı.
Bir ihtiyaç ki; adı yok, hududu yok... Şaşkınım. Çocukluk edersem de bağışla.
Gittin mi? Yine mi beklemek? Olsun... Gölgene sığındım ya! Dizinin dibinde ya tüm varlığım! Sonsuzca beklesem gam yemem.
Hayranlık duyduğun o “bir eflatun ölüm”, seni hayal kırıklığına mı uğratıyor bu halleriyle, bilmiyorum...
Seni beklemekten değil kendimi beklemekten geç kalıyorum.Ne olur affet...dört gözle bekliyorum lakin aceleye gerek yok arada buradan nefes alabiliriz
Bütün gün bir tek sözcüğün için bekledim...
Bir Eflatun Ölüm 29.2.2020 23:37:37
“Sırrım” olacaktı...
Mektubumun girişini paylaşmak istedim. Bitmedi henüz. Ben öyle kolay yazamıyorum bu kadar özel duyguları. Ne edebe mugayir ne de söylemekten imtina ederim. Tam tersi, öyle yoğun ve derin ki, ben bile şaşırdım dersem abartmam!
Susmadım... Mümkün mü susmak “Efyâr” olmuşken? Ama ne söylesem senin sözlerin kadar güzel dile gelmeyecek...
Şu halime bak, iki cümleyi bir araya bile getiremiyorum karşında.
benim sıırım!
Kadim yaralarıma merhem diye bastığım!
Uzun bir masalın girizgahıdır bu, kulak ver!
Aşkı yazamaz benim kalemim. Ben bir söyleyeyim, sen bin
Ey benim sıırım!
Kadim yaralarıma merhem diye bastığım!
Uzun bir masalın girizgahıdır bu, kulak ver!
Aşkı yazamaz benim kalemim. Ben bir söyleyeyim, sen bin anla!
....
Suskunluğum ateşlere hükmetmeli,kavuşmalı ummana. Her yanma sonrası kavrulan gönül,asumana yükselmeli. Dost meclislerini nadânlara bırakıp,gönül meclisinde dil olmalı cümle cümle yüreklere akan. Dosta verilen selam can olmalı, candan olmalı. Ayakları, eğri büğrü çamurlu yollardan kaçmalı, koşarak gelmeli doğruluk meydanına. O meydanı doldurmalı gönlün... Yol seninse uzun da olsa, kestirme de olsa hükümranı sensindir. Gittiğin yolu bilmiyorsan adres sorma şansın da yoktur. Alır götürürler, aşrı aşrı diyarlara dahi dönemezsin ufuk yurduna, ışık yurduna... O yurt ki; karalar ak’a, aklar hakka gider.
Yaşadığın hayatın tüm günleri ve geceleri; uğruna adadığın yolun enstrümanlarıdır unutma! Gün gelir seni senden alırlar, esiri olursun yaşadıklarının... Ne diyor tüm sözlerin sahibinin en güzel dostu; " İnandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanmaya başlarsın." Ey gönlüm ! Kendini bu hakim’i kebir sözün içine koy, neresindesin bu kalıbın? Taşıyor musun dışarı? Eyvah ki eyvah! Karanlığa koşarsında haberin yoktur.
Gönül gurbeti bilmeli, nerede olursa olsun. Gerçek sahibinin aşkını hiç bir zaman unutmamalı. Lügâta girmiş tüm harflerin oluşturacağı cümleler ne kadar kalabalık olursa olsun, bir tek manası olmalı onların... Bir tek seni anlatmalı bana. Ben gurbetimi sende sılaya çevirmeliyim. Bir bahar vakti coşan tüm ırmaklar sana doğru akmalılar. Bentleri sen olmalısın. Gönül, kendine gelen tüm davet sahiplerini elinin tersiyle itmeli. Bir tek sen olmalısın tüm dünyayı içine alacak kadar büyüklükteki o mekânda...
Ağlamalıyım sonra, aktıkça göz yaşlarım temizlemeli tüm kirleri. Dünyaya sinmiş bütün haksızlıkları, kötülükleri, anlayışsızlıkları alıp götürmeli. Coşup revana geldiği anda önünde eğilmeli. Kıyameti olmalı tüm pisliklerin. Bet kokular olmamalı gül’ü zarda güneş ortalığı kuruttuğunda. Ahh gönlümün sahibi ahh! Böylesine bir kavganın içinden neden kaçarım korkaklar gibi? Yoksa aşkına lâyık değil miyim? Yoksa ağlayan gözlerim ama gönlümün haberi mi yok. Yoksa onlar timsah gözyaşları mı? Sağanak sağanak yağar, ancak yeşertmez mi kurumuş çöle dönmüş topraklarımı?
Anlamalıyım sonra seni anlatmaya kalkışmadan anlamalıyım. Süzmeliyim en hassas süzgeçlerde, tartmalıyım en naif kantarlarda. Sonra, kırk boğumun her birinde yıllarca ikamet etmeli anladıklarım. Ve ben sana susamalıyım, sonra susmalıyım, çünkü gönlüm ve ben bu suskunluğun hamalıyım. Sus/a/malıyım suskunluğun sahibine...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.