Ansız Manken
Bir başak tarlasının içinde otların hışırtısına sürtünerek koşar, koşar, koşar. Üç kere koşar. Dördüncüde yüreğinin çatlayacağı farkındalığıyla durur. Diz kapaklarının üzerine abanıp başındaki kahverengi oyuklarla soluk içinde izler. Bu çatlaktan rengarenk bir sıvı akar. Çevresindeki yeni ekilmiş çiçek tohumlarının dibini sular. Gürültüler çoğalır. Su akar tohumunu bulur.Bu annesinin elidir.Ha. Birdenbire uyanır. Montunun göğüs cebindeki kitabı yoklar. Yerli yerinde tüm ağırlığıyla…( wakefinnwake ) Rengarenk elbiseler içinde insanlar. Tebessüm eder ve içlerinden geçer gider. Ağır bir tren gibi geçmiştir varlığı onca yol üzerinden... İnsandan çok cansız mankenlerdir bunlar… Sokaktan tanır. Sağına bakar soluna bakar kimseyi tanımadığının farkındalığıyla devam eder. Koyu askeri yeşil bir spor ayakkabı ve koyu kahverengi kargo pantolon… Her marifet her cebinde gizli…
(5.Hayır daha sıcaklığı var.Simdi tekrar düşünmek için yürümek gerek. )
Ah bayılıyorum zihnimin bı zıpzıp zıplayan hallerine. Zihin dediğin oryantal gibi olmalı.
Ayağa kalkar. Bir iki tur atar çevresinde. Gelir. Ayni başak sarısı zemin. Sol kaş aşağı sağ kaş yukarı...Biraz ciddiniyet. Gece karası bir at.Yanına yaklaşır üzerine binmeden önce boynunu avuç içiyle okşar.Kulağına bir şeyler fısıldar. Hangi kurşun içimizde kuracağımız coşku imparatorluğunu yıkacak denli serttir. At başını yukarı kaldırır. Sağ ve sol yapar kuyruğu. Boşluğa inen afur tafur bir şırfıntının müteharrik kalça darbeleri. Kırbaç şaklar. İşte binme zamanı ve sıçrar.
Tıka taka tıka taka tıka taka tıka taka .Nasıl da parlak bir yeryüzü. Çok ıslanmamış.
(4.Henüz değil.)
Tombul mu tombul bir horoz turuncu ibiğiyle gökyüzüne bir şeyler fısıldar. Ürür. Leyl yürür, tren vızıldar.
Tıka taka tıka taka tıka taka rüzgar tıka taka tıka taka tıka taka horoz ürür ama. Muazzam bir harf yağmuruna maruz kalır. Çeşit çeşit harflerin altında neşe yumağı olur. Kendini baştan çıkarmasına izin verir. Yorulur. Kalkar. Yürür. Ahşap bir yapının çatı katında tek başına dikilir. Pencereye gider. Sarı siyah bir tüy yumağı yaklaşır ayağının dibine. Sürtünür. Mırlar. Geri döner. Gıcırtıyı dinler.
(3.Yaklaşıyor. Sıcak )
Yemyeşil bir zemin. Sırt üstü elleri basının altında. Gökte kümelenmeler vardır. Koşan tavşanlar. Sabit vagonlar. Bir al mı al bir bayrak. Küçük bir taka. Açık bir ağız. Midye mi o? Tabi ya! Ah bu özel ve küçük sis paçaları. Ah beynim ne büyük bir kazan. Sitem eder. Kalkar. Kepçesini arar. Gözkapakları titrer. Kalbi küçük adımlarla yerinden zıplar. Oturur bir taşın üzerine karşıda rüzgar oynaşan çim taneleri.Büyük bir ekip. Kalkar. Gıcırtıyı dinler. Yeni bir pencere. Ellerini uzatır ve pencereyi açar. Ağzında yayvan bir gülümsemeyle önündeki heyecana ortak olur.
(2.Sıcak. Parmak sabit )
Sol bir iki sağ bir iki . Kahverengi bir çingene sobasının çevresinde. Sol bir iki sağ bir iki. Hop … Pat pat pat … Yüzünde sıcacık tebessüm … Bir dakika bir dakika kaşlarını çatar. Beş altı kişi hep bir elden bir şeyi avuçlarlar. Şiddetle. Lacivert pantolon açık mavi bir gömlek siyah ayakkabı… Buz gibi bir resmiyet akar sıfatlarından. Kir pas içinde bir çuval ve içinde kağıt parçaları. Koku bir yumruk gibi burun duvarlarını zorlar. Suratlar ekşir mideler bulanır. Ah, bunlar zavallı bir zihniyetin çürük tohumları! Gürültü kargaşa …
’’Abiler, Durun!’’ derler hep bir ağızdan karşı cephe.( Nereye gitti o sesler,o harf bombaları,o mini minnacık dil yavruları. ) Mersin’ de bir sokak ortasında kimse bunları unutmaz. Allah belanızı versin! Bu ne kadar karışık bir durum ben çözemedim hala …
(1.Soğuk)
Gözlerini açar. Sağ yanında duran kıvırcık bir kızın kendisine hayretle baktığını görür. İstersen açmayalım bunu der. İçin çok kalabalık. Önündeki sehpaya uzanır. Parmaklarının boğumlarını bardağa basar. Suyu içer. Bardağı bırakır. Korkuyla karışık bir tebessüm eder.
Kara gözlü falcının sol parmağı hala önündeki sarı renkli fincanın üzerindeyken kapı gırla çalar. Açsak mı açmasak mı ? Düşmanın gözü kör ola kör ! Beni vuramıyor. Ben ki senin gözlerin arasında kayıp sessizce dokundum beyninin yatağına. Cemre olup düşmeye büyürüm. Bir göz kırpar ve buradan sonra ayrılır. O yağmurlara özlem duyup trenler peşince koşan kıvırcık çocuk. Zindan dan dan dan vurur kara suratını,gülelim diye. Önünde eve dönüşün derin uğultusu.
Tıka taka tıka taka tıka taka tıka taka tıka taka tıka taka…
(0. Tohum patlar )
‘’Koşarak iyi ettik ama değil mi ? ‘’
‘’ Ektik ektik. Çok güzel şeyler ektik. Çok güzel şeyler bulacağız.’’
25.11.2017 (istanbul)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.