- 805 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Haklı Bir Soru: ''Uzaylı Değilseniz Söyleyin Siz Nesiniz? ''
Bugün sitemizde değerli arkadaşım Mücella Pakdemir ’’Uzaylı değilseniz söyleyin siz nesiniz?’’ Başlıklı bir şiir yayınlamış. İşte o şiirinde ülkemizde ya da ülke dışında yaşayan bazı mahlukları işaret ederek bunların ne tür bir yaratık olduğunu sormuş.
İnsan gerçekten de merak ediyor. Bir ülkenin pek çok dış düşmanı olabilir. Bu düşmanların herbirinin kendilerince sebepleri vardır düşman olmaları için. Bunu anlayabiliyorum. Ancak bu ülkenin insanı olup da kendi ülkesine bu kadar düşman olanları anlayamıyorum
8-17 Kasım 2017 tarihleri arasında Norveç’te yapılan Nato tatbikatında yaşanan skandalı bilmeyen yoktur sanırım.
Kısaca özetleyelim.
Sahada asker bulundurmadan bilgisayar üzerinden gerçekleştirilen türden bir tatbikat olan ve 8 - 17 Kasım tarihleri arasında düzenlenen Trident Javelin’de kullanılmak üzere Atatürk’ün fotoğrafı internetten alınarak ‘düşman kampta’ yer alan isimler arasına yerleştirdi. Atatürk’ün fotoğrafı, Norveç’teki Ortak Harp Merkezi’nde (JWC), simülasyon bağlamında oluşturulan ‘düşman liderler biyografisi’ içinde yer aldı. Skandal olayı, Atatürk fotoğrafının kullanıldığı tatbikatta görevli Türk subaylar tespit etti. Bu tespitin yapılmasının ardından bir yandan yerinde müdahalede bulunularak fotoğraf kaldırılırken diğer yandan da Genelkurmay Başkanlığı ile temasa geçildi. Ankara’nın uyarısı üzerine Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı da devreye girerek olayın aydınlatılması için inceleme başlattı. Yapılan araştırmalar sonucunda sorunun tatbikatta görevli bir medya teknisyenin hatası olduğu belirlendi. Teknisyen fotoğrafın Atatürk’e ait olduğunu bilmediğini savunarak özür diledi. Özür yeterli görülmedi ve ilgili kişinin görevine son verildi.
Ancak aynı tatbikatta ’’Teknik hata ’’ ile örtbas edilemeyecek bir başka olay daha yaşandı:
NATO yetkilisinden alınan bilgiye göre, Norveç Silahlı Kuvvetlerine bağlı bir sivil personel, Hollanda’daki karargâhta, simülasyon çerçevesinde kullanılan sanal bir sohbet mecrasında ‘Recep Tayyip Erdoğan’ adlı sahte hesap açtı. Hesaptan atılan mesajlarda, simülasyonda Erdoğan’ın ‘düşman ülke liderleriyle’ yakın ilişki içinde olduğu ve işbirliği yaptığı yönünde ifadeler kullanıldı. Bir önceki gelişmede olduğu gibi bu olay da Türk subayların dikkati sayesinde ortaya çıktı. Personelin uyruğu ve kimliği açıklanmazken, olayın ortaya çıkmasıyla tatbikattaki görevine son verildi. İlgili kişinin Kürt kökenli bir Norveçli olduğu yönünde iddialar bulunsa da NATO kaynakları bu iddiaları doğrulamadı.
Türkiye tatbikattaki 41 askerini geri çekme kararı aldı. Skandal sonrasında NATO’dan en üst düzeyde resmi özür geldi. Norveç Hükümeti de en azından olaydan duydukları üzüntüyü dile getirdiler.
Şimdi...
1096 yılındaki I. Haçlı Seferi sirasında ataları Müslümanları kızartıp kızartıp yemiş olan bu yamyamlardan Türk Milletine dost olmaları beklenemez elbette. Kur’anda da belirtildiği üzere ’’ Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. ’’ ( Bakara Suresi 120. Ayet )
Evet, onların bizden asla razı olmayacağını, her fırsatta ve her imkanı kullanarak düşmanlıklarını bir şekilde göstereceklerini biliyoruz. O bakımdan da onlara değil ’’ Uzaylı değilseniz söyleyin siz nesiniz?’’Sorumuz.
Ne tür mahlukat olduğunu anlayamadıklarımız maalesef içimizdekilerdir.
Dışımızdaki düşmanın Atatürk’ümüzü ve ülkemizin Cumhurbaşkanını ’’ Vurulacak Hedef ’’ Olarak niteledikleri bu günde sözde mizah adına piyasaya çıkan bu yaratıklar gerçekten de ne tür yaratıklardır?
Yukarıdaki resimlerden birincisine baktığınızda ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Norveçli bir subayın, ya da teknisyenin ya da ne bileyim adı Helmut, Hans, Albert, vs olan birinin Ülkemiz Cumhurbaşkanını hedef tahtasına koyması anlaşılabilir de adı Ahmet, Mehmet, Hasan ya da her ne zıkkımsa , kimliğinde Dini: İslam, Uyruğu: TC yazan biri hangi duygu ve düşüncelerle yukarıdaki gibi bir karikatür yayınlar çıkarttığı ve adına mizah dergisi denen paçavrada? İşte bunu anlamak zordur.
Tüm sınırlarınızı zorlayarak şu yukarıdaki karikatüre gülmeye çalışın. Mizahın amacı düşündürmek ve aynı zamanda gülmek değil midir? Peki böyle bir karikatür size ne düşündürür? Düşündürmeyi geçtim, o karikatürdeki kişinin ülke cumhurbaşkanı olmasını da geçtim, herhangi bir insanın kafasına bıçak dayanmış ve kesilecek o kafa. Kafa kesecek kişi de Atatürk(!) Haaa haaa haaaa. Ne komik değil mi? Gülmekten karnımız yırtıldı? Yahu ruh sağlığı yerinde olan bir insanın böyle bir şeye gülmesi mümkün mü? Peki nedir bu o zaman?
Mustafa Kemal Atatürk, bir Deaş militanı gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kafasını kesiyor.(!) Atatürk, Cumhurbaşkanımızın kabusu olmuş (!) Aman ne kadar komik(!) Hem Cumhurbaşkanına hem de Atatürk’e yapılan bu büyük hakaretten sonsuz keyif aldık (!) değil mi?
Bu sadece Türklükten ve Müslümümanlıktan çıkışın değil, aynı zamanda insanlıktan çıkışın da bir tezahürüdür.
Zaten asıl hedef de İslamdır. Ama bunu böyle söyleyince ’’ Ne yani Cumhurbaşkanına karşı olmak İslama karşı olmak mıdır’’ Sorusuna muhatap oluyoruz.
Elbette ki Cumhurbaşkanına karşı olmak demek İslama karşı olmak demek değildir ama İslama karşı olanların hepsi aynı zamanda Cumhurbaşkanımıza da karşıdırlar.
Şimdi ikinci karikatüre bakın.
1- Baloncuk içinde yazılanlar ( Allah’ım son rekatı kılmasam olur mu?...) Vatandaşın biri cep telefonu ile Allah’tan izin istiyor namazın son rekatını kılmamak için. Basit bir karikatür. Kızan da olabilir…Gülüp geçen de…Kızan ‘’ dinle dalga geçiliyor ‘’ der. Tepki gösterir. O kızan vatandaşlara da birileri tepki gösterebilir ‘’ Yahu adamlar dinle dalga geçmiyor aksine camide cep telefonlarını açık bırakan densizler eleştiriliyor’’ diye. Ya gerçekten böyle düşündüğü için, Ya da asıl niyeti kamufle edebilmek için bir şeyler söyler. Yahut ta…’’ Adaaamm sen de alt tarafı bir karikatür…Pireyi deve, habbeyi kubbe yapmanın anlamı yok ‘’ der. Hepsi saygı ile karşılanabilir.
2- Ok ile işaretli yerde yazılanlar: ‘’ Allah yok, Din yalan’’…Bunu nereye koyarsınız peki? Nasıl yorumlarsınız?
Bu karikatür’ün yayınlandığı dergi Penguen denilen bir mizah dergisi…’’Allah yok, din yalan ‘’ ise bunların mizah anlayışı…Hani hep derler ya %98i Müslüman olan bir ülkeyiz diye…Haydi ben %98i indirdim. % 10 u Müslüman, gerisi gayri Müslim bir ülke olalım. İyi de Müslüman olmayan da gülmez ‘’ Allah yok, din yalan’’ ifadesine…Mizahın amacı insanları güldürmek ve gülerken de düşündürmek olduğuna göre böyle bir ifadeye kim gülecektir acaba?
Şimdi bu yazılanları alıp da ‘’Efendim anayasamızın bilmem kaçıncı maddesine göre insanlar düşünce özgürlüğüne sahiptirler. Bu da o insanların düşüncesi. Saygı göstermeliyiz. Demokrasi’nin gereği budur. Her türlü fikre saygı göstermeliyiz ‘’ diyebilir miyiz?
Sanat insanlarda güzel duygular uyandırır. ‘’ Allah yok, din yalan’’ ifadesi kimde güzel bir duygu uyandırır?
Sanat insanları iyiye, doğruya, güzele ulaştırır…Bu ifade iyiye doğruya, güzele ulaştıran bir ifade midir?
Kısacası sanat insanlara bir şeyler verir. Bu ifade insanlara ne vermektedir kin, öfke ve düşmanlık dışında?
Ve işin ilginç olan tarafı nedir biliyor musunuz? Bu karikatürleri yapanlar konu Atatürk olunca Atatürkçülüğü hiç kimselere bırakmazlar. Ama aslında Atatürk’ün en büyük düşmanları da yine onlardır. Nitekim zaman zaman hep içeride tuttukları tırnaklarını göstermekten de çekinmezlar ama yine de her nedense vatandaşlarımızın bazıları hâla bunların Atatürkle, Atatürkçülükle bir ilgileri olmadığını anlamaz ve bu dergileri maalesef en çok satın alanlar da ya göğüslerinde ya da arabalarının camlarında Atatürk imzası olan, kollarında Atatürk dövmesi olan insanlarımızdır.
Bakın 3. Resme ne demek istediğimi anlarsınız. Aynı sözde mizah dergisinde ele alınan yine Recep Tayyip Erdoğan. Ama arkadaki, resimde Atatürk ne hale gelmiş farkında mısınız? Zaten karikatürün adı da ’’ Ata yok, Tayyip Yalan ’’
Ve son resim aslında herşeyi izah ediyor.
O resim 1910 Yılına ait. Yani Henüz I. Dünya Savaşı başlamamış ama savaşın ayak sesleri duyuluyor. Karikatür bu savaşın aslında neye ve kime karşı olduğunu gösteren çok çarpıcı bir resim.
Bir tarafta Papalık, Avusturya, Almanya, İngiltere, Rusya, Fransa,İtalya, Bulgaristan, Yunanistan, öte tarafta Türkiye...Çin ve Japonya seyirci ( Bugün seyirci olmazlar sanırım )
Yani 1910 yılından bu güne kadar geçen 107 sene içinde değişen hiç bir şey yok.
Tüm bu resimlerden sonra insan sormadan edemiyor: Uzaylı değilseniz söyleyin siz nesiniz?
Öyle ya bu ülke yok edilecek olursa sizler de yok olacaksınız. Hiç bir devlet, kendi ülkesine ihanet eden hainin başına taç kondurmaz. İşi bitince ortadan kaldırır. Bunu bile bile bu kadar büyük bir ihanetin içinde olduğunuza göre gerçekten de siz nesiniz?
YORUMLAR
Kıymetli Hocam. Bir ülke düşünün, devletin en yetkili kişileri başta savaş mağduru Suriyeliler olmak üzere yaklaşık dört milyon mülteci için, otuz milyar dolar harcadık deyip Avrupa'nın verdiği sözü tutmasını hatırlatıp yani bu mali yükün paylarına düşen bölümünü (en azından onların taahhüt ettiği kısmını )üstlenip ödemelerini isteyecek ve ödemedikleri için eleştirecek, sonra da o ülkenin ana muhalefet partisinin lideri partisinin gurup toplantısında kalkıp kendi devletini yalancı çıkarmaya çalışacak ve ‘’Biz otuz milyar doları nereye harcadık’’ diye hesap sorup haçlıların menfaatini savunacak! Hatta bununla da yetinmeyip her yurt dışına çıktığında o ülkelerin siyasetçilerine kendi ülkesi için,alenen ‘’Bu ülkede can güvenliği yok vatandaşlarınızı göndermeyin’’ diyecek yani ülke turizmine balta vuracak veya yabacı basına verdiği mülakatta siyasetten ülkesini kötüleyecek! Bu gariplikler ancak bizde olur. (ülkeye yapılan yatırımları şiddetle eleştirmesini es geçiyorum) Yani bu ülkenin ana muhalefet partisi bunu yapıyorsa diğer sütü ve kanı bozukların yaptığı çok normal, nihayetinde onlar cibiliyetsizliğinin gereğini yapıyorlar.
Saygı ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL tarafından 11/23/2017 11:16:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
Değerli hocam, insanoğlunu iki büyük kesime ayırırsak...
1. kesimin en başat özelliği, ait olduğu toplumun/halkın/milletin diğer toplumlarla (devletlerle) temelde ekonomik ve politik olan çelişkilerini anlamaya çalışmak, dolayısıyla kendi var oluşunu milletinin var oluşunda görmek, bunun nesnelliğinin bilincinde olmak...
2. kesimin en başat özelliği, ait olduğu toplumun/halkın/milletin diğer toplumlarla (devletlerle) temelde ekonomik ve politik olan çelişkilerini anlamazlıktan gelmek, hatta söz konusu çelişkilerin kendi toplumunun aleyhine çözümlenmesini bir tür şehvetle arzulamak...
Ne yazık ki, bu memlekette 2. kesim uzun yıllar izlenen siyasetler sonucunda kemikleştiler...
Bunda 1. kesimin işi ağırdan almasının, tevekkülünün; kimi kahretmekle, kimi şükretmekle kerhen uzlaşmaya fit olmasının ve tabii ki kendini ifade imkanı bulamamasının (2. kesimin en gayretkeş olduğu nokta burasıdır, suları bulandırıp durduğu, yani provake edip durduğu nokta burasıdır...), özetle kendi entelijansiyasını ortaya çıkaramamasının çok önemli bir rolü oldu...
Artık, Haçlılar ve işbirlikçileri Müslüman Türkleri istedikleri kadar kızartıp kızartıp yiyemiyorlar...
Bunca gürültünün nedeni bu...
Şimdi 2. kesimin uzaylı yabancılığına sahip olmasının nedeni bu...
Onların her yolu mübah saymalarının nedeni bu...
Zaten her zaman aynı yolun yolcusuydular...
Kızılderiliyi de, karaderiliyi de, sarıderiliyi de iliklerine kadar sömürürlerken...
Tabii ki en acısı onlar için köpeklik yapılması...
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN !...
Selam ve saygılarımla.
ister hain de ister şerefsiz aklını fikrini beş kuruşa satmış,insanlıktan nasibini almamış o...çocuğu desekte yazık olur o..lara,uzaylı desek yazıktır onlarda böyle bir şey yok,onlar işgal eder ele geçirir kendilerini içten bölen olmaz,haydi buyurun adını siz koyun,koyarken g... taşı koyun oturtun vesselam,selamlarımla.