- 1022 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
VAKİT GEÇ OLMUŞ
Bir sonbahar yalnızlığı yaşıyorum. Bu yalnızlık bir ölüm yalnızlığı gibi. Ne gam var içimde ne keder. Ne bir bekleyiş var artık derûnumda ne bir isyan. Koca bir boşluk var… Kocaman bir boşluk... Kaybolmaktan korkuyorum. Kim bilir belki de kaybolmuşum. Belki de ölmüşüm farkında değilim. Ya da bir köşe başında ölü bulacaklar beni belli mi olur? Hayır, hayır... Ben zaten varlığımı hiç farkında olmadım ki... Esef ki ben zaten ölü gibiydim. Ben zaten ’aşkın metası’na boyun eğmiştim. Varlığımı feda etmiştim elden avuçtan kayanlara. Satıvermiştim ne var ne yoksa heybemde, beş para etmez şeylere karşın. Bir dost bulamamıştım bu vakte kadar. Hakikatli bir dost, bir gönül yoldaşı... Bir derdin sırdaşı... ’seninle oturup şöyle üç-beş laf edemedik candan...’ denecek bir gönüldaş...
Bu gök kubbede baki kalan hoş bir sâda imiş meğer geç farkına vardım. Gerçekliğin yaşayışta olduğu, samimiyetin gözlerden yansıdığını geç fark ettim. Esef, esef ki ben bir kör idim, kör dolaştım yıllarca bu âlemde. Bir ’ben’i bildim ben yalnızca. Bir ’ben’ vardı sadece bana göre. Bu hayatta ben olmazsam bir şeyler hep eksik kalacak gibiydi. Bir şeyler yanlış işleyecek, işler rayından çıkacaktı. Ben gidersem ’yokluğun âlemi ağlattı’ diyecekler sanırdım. Oysaki ben varken de yokmuşum yokken de... Varken varlığımın farkındalığına erme şerefine erememiştim ki yokken yokluğumun verdiği yokluğu farkına varsınlardı... Ben bir ’ben’ uğruna beni heba etmiştim. Yalnızca ’ben’i bilmiş her şeyi terk etmiştim. Oysa bu dünya bir ’ben’den ibaret değilmiş, geç fark ettim. Ah pişmanlık... Nasıl bir hissin sen. Nasıl da acı veriyorsun yüreğime nasıl da alev alev yakıyorsun şu sinemi. Daralıyorum, boğuluyorum kaybolmuş zamanın içinde. Neden gözleri açıkken körlüğü yaşar insan. Neden görmek için ihtiyaç duyar ki hep başka bir cisme. Her şey yeterince aşikâr değil miydi acaba? Ya da biz mi âma idik.
Yaşanılmış pişmanlıklar kadar bir de yaşanılmamışlar, hayaller var ki onlar ateşten bir kor gibi. Bir boğucu yılan, ruhu kasıp kavuran rüzgar gibi adeta. Her an, her dakika verdiği ıstırap, bir veremli hasta gibi yatağında kıvranan kişi misali eyler insanı. Neyse, adını bile bilmediğim güzel dost. Ya da bir ömür arayıp da bulmayı aklımdan bile geçirmediğim kayıp arkadaş. Başını ağrıtmayacağım daha fazla. Diyeceğim o ki rastlasaydık keşke seninle çok daha evvel. Oturur konuşurduk havadan sudan, uzun uzun. Belki iki mısra dizerdik yaşanılmışlara ya da daha çok yaşanılmamışlara... Bir ağacın altında, çayın kokusunda koyu bir muhabbete tutuşurduk ne güzel. Demli demli, tavşankanı muhabbet... Sonra bir serçe kuşu dahil olurdu belki muhabbetimize. Alır götürürdü bizi kendi âlemine. Belki biraz da gidenleri konuşurduk. Gidip de arkasında derin izler bırakanları... Gidip de yüreğe hasret ekenleri konuşurduk. Sonra rahmetle yâd ederdik... Ve belki... Belki haykırırdık fezaya. Boşluğu doldururduk sesimizle. Gökyüzü mavi olsun artık mavi kalsın diye. Ve sonra hüngür hüngür ağlardık göz pınarlarımız kuruyana, yüreğimizin titreyişi durana dek...
Kim bilir belki olurdu belki yapardık bunları. Gelseydin, rastlasaydık seninle güzel şeyler olurdu belki. Ama olmadı işte. Ben pişmanlığın sonbaharında yaprak dökerken, âlem bir zamanlar benim gördüğüm rüyada tıpkı benim gibi boğulmaya devam ediyor. Hani bir şarkı vardı dostum hatırlar mısın, şöyleydi sanırım;
Takvimlerden haberin yok mu
Geçiyor yıllar
Bana küsmüş yüzüme gülmez
Zalim aynalar
Kimimiz yorgun, kimimiz vurgun,
Kimi isyankâr
Acı gerçek bu ömrümüz bir su
Geçiyor yıllar
Vakit geç olmuş dönülmez yolmuş
Yürek bin pişman
Bundan böyle bana meyler dost
Geceler düşman
Hani nerde beklenenler
Medet umdum senelerce
Anılar hep doludizgin
Bana hayır yok gecelerden...
Benden bu kadar! Artık mecalim kalmadı fazlasına. Söyleyeceklerim değildi bunlar ama neylersin. İnsan bu ya, hissettiğini de dile getiremez; bu da ayrı bir efkâr verir yüreğe. Yine de sen beni anlamışsındır diye düşünüyorum. Her ne kadar seninle tanışamasak da senin beni anladığını biliyorum. Ve işte gidiyorum ben, yüreğimde pişmanlıklar ardımda anılar bırakarak... Hoşça kal dostum... Hoşça kal…
Yazan: Mürsel Demir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.