- 1310 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
OSMANLI DEVLETİNİ BORÇTAN HZ. OSMAN'IN KILICI DEĞİL İŞTE BU KADIN KURTARDI.
Türk Milletine özgü bir karakter özelliği midir bilemiyorum ama bizde her nedense özellikle tarihi şahsiyetleri ya göklere çıkarmak ya da yerin dibine sokmak gibi bir huy vardır. İşte bu huyumzu da son yıllarda yapılan tarihi dizi filmlerinde bol bol görmekteyiz.
Mesela Kayılar Anadoluya gelip Söğüt- Domaniç çevrelerine yerleştiklerinde başlarındaki Eruğrul Bey 70-80 Yaşlarında bir ihtiyardır ama ’’Diriliş’’ dizisinde karşımıza 30-35 yaşlarında sırım gibi bir delikanlı olarak çıkar.
’’Muhteşem Yüzyıl’’ dizisinde Kanuni Sultan Süleyman’ı yerin dibine sokmak için ne gerekirse yapılmıştır.
Şimdi de ’’Payitaht Abdulhamit’’ Dizisi...Bu dizide ise Sultan II. Abdülhamit’i oldukça yüceltmek için tamamen uydurma senaryolara baş vurulmaktadır.
Peki tüm bunlara ’’Aman yahu alt tarafı dizi. Neticede tarihi gerçekler değil. Olayların çoğu kurgu’’ Diyerek bakabilir miyiz? Hayır. Çünkü bu dizileri seyreden en okumuş yazmış tabakamız bile ’’ Gördün mü bak işin aslı böyleymiş. Dizide ne güzel anlatılmış’’ Diye bakıyor. Yani dizi filmde gördüğü her şeyi gerçek olarak kabul ediyor. Hatta öyle ki bir tarih öğretmeni arkadaşımın ’’ Muhteşem Yüzyıl ’’Dizisi için ’’ O dizide anlatılan her şey gerçek ’’ dediğine bizzat kulaklarımla şahit oldum. Yani o arkadaş kesinlikle muhtemeldir ki Kanuni Sultan Süleyman’ı haremden çıkmayan bir dam budalası olarak anlatıyordur öğrencilerine.
Neyse, sadede gelelim şimdi.
Payitaht Abdülhamit dizisinin 24. Bölümünde şöyle bir senaryo var:
Osmanlı Devleti, Padişah II. Abdülhamit’in üstün dirayeti ve muhteşem dehası sayesinde bayağı bir toparlanmıştır. Ancak tabii ki Osmanlı’nın böyle ayağa kalkması Avrupalının işine gelmez. Osmanlı tam kendini toparlamışken ta Sultan Abdülaziz zamanında alınmış ve ödenmemiş olan bir borcun tahsili için İngiliz sefiri Osmanlı Sarayına gelir.
25 sene önce iki İngiliz bankerinden alınan ama ödenmeyen bu borç, faizi ile birlikte 502 bin lira olmuştur( Dizide borcun miktarı belirtilmese de asıl miktar budur. ) ve II. Abdülhamit’in bu borçtan haberi yoktur.
İngiliz elçisi bu borcun ödenmesini, ödenememesi durumunda Osmanlı Gümrüğünün kendilerine teslim edilmesini isterken - padişahın Yervant Efendi olarak tanıdığı - Yahudi Parvus Efendi de bu borcun ödenmesi için petrol arazilerinin hisselerinin satılmasını önerir padişaha. Lakin Padişah her iki teklifi de kabul etmez.
II. Abdülhamit iyice köşeye sıkışmıştır ve bir çıkış yolu aramaktadır. İşte bu çıkışın yolunu ararken aklına Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler odasında olan Hz. Osman’ın kılıcı gelir.
Bu kılıcın üzerinde Kayı boyunun tamgası vardır. ( Bunu yazmıştım ’’ÜZERİNDE KAYI BOYU TAMGASI OLAN HZ. OSMAN’IN KILICI ’’ adlı makalemde.)
Bu kılıç Hz. Osman dan sonra Ehl-i beyte, onlardan tarikat liderlerine, Hoca Ahmet Yesevi’ye, ondan Şeyh Edebali’ye ve nihayet Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osman Bey’e ve tüm Osmanlı Padişahlarına geçmiştir.
Ancak dizide anlatıldığına göre sadece bu kılıç değil. Taa Peygamberimiz zamanında ( Ya da daha sonraki yakın dönemlerde ) yapılan bir savaşta elde edilen savaş ganimetleri de saklanmış ve bu kılıçla birlikte tarikatlardan birine geçmiştir. Yani kılıç Osmanlı Padişahlarının korumasında Topkapı Sarayında saklanırken, bahsi gecen savaş ganimetleri bir tarikatın elindedir ama hangisinin?
İşte bu sorunun cevabını almak için II. Abdülhamit, bir Cuma günü Hz. Osman’ın kılıcıyla minbere çıkıp hutbe verecek, tarikat liderleri , padişahın Hz. Osman’ın kılıcıyla minbere çıktığını görünce artık hangi tarikattaysa o tarikat asırlardır sakladıkları ve korudukları ganimetleri getirip padişaha teslim edecekler, böylece devlet de borçtan kurtulacaktır.
Nitekim de öyle olur. Padişah, Hz. Osman’ın kılıcıyla hutbe irad eder, namazdan sonra bir tarikat şeyhi ’’Emanet bizdedir’’ der.
Diziyi seyretmemiş olanlar şimdi eminim ’’ Vay beee ’’ Diyorlardır.
Şimdi gelin doğruları ve yanlışları konuşalım
1- Topkapı Sarayında gerçekten de üzerinde Kayı tamgası olan Hz. Osman’ın kılıcı vardır.
2- Ancak bu kılıçla birlikte tarikatlara verilmiş olan ve onların sakladıkları bir ganimet söz konusu değildir.
3- Sultan Abdülaziz döneminde gerçekten de iki bankerden ( Lorando ve Tubine) borç alınmış ve bu borç - mahkeme kararı olmasına rağmen- ödenmemiş ve gerçekten de tam 25 yıl böyle bir borcun varlığı II. Abdülhamit’den gizlenmiştir.
4- Ancak borç alınan kişiler de borcun tahsili için Osmanlı Devletini sıkıştıran elçi Costans da İngiliz değil Fransızdır.
5- Fransızlar borca karşılık sadece gümrükleri değil ayrıca çok daha geniş imtiyazlar istemişlerdir.
6- Fransızlar, Osmanlı Devleti’nin borçları ödeyemeceğini anladıkları anda bu borçlara karşılık Malta adasını ele geçirmişlerdir 1901 yılında. ( Dizide buna asla değinilmiyor tabii ki )
7-Padişah II. Abdülhamit iyice köşeye sıkışıp Malta’yı tekrar nasıl geri alacağını ( ki bunun için borçların ödenmesi şarttır ) düşünürken dizide her nedense sadece bir iki bölümde yer alan ama bu yeni dönemde adı bile geçmeyen , padişahın dördüncü eşi Fatma Pesend Sultan devreye girer.
Prens Sami Paşa ve Tatar Prensesi Fatıma Mamleeva’nın kızı olan Fatma Pesend Hanım ( Gerçek adıyla Fatma Kadriye, dizide canlandıran ise Zeynep Özder ) bu parayı sultan II. Abdülhamit’e verir ve böylece borç ödendiği gibi Malta adası işgalden kurtulur. Ama tabii ki bu durum aynı zamanda kafalara çok önemli bir sorunun takılmasına da vesile olur: Osmanlı Devletinin kasasında olmayan bu kadar büyük miktarda bir paranın nasıl olup da bir hanım sultanın kasasında olduğu... Kısaca bu borcun bir hanım sultan tarafından ödenmiş olması bir taraftan bir hanım sultanın hem kocasına duyduğu büyük aşk hem de muhteşem bir vatanseverlik örneği olarak yorumlandığı gibi aynı zamanda Osmanlı Devletinde o günlerde yaşanan vurgun ve hortumculuğun boyutlarının hangi ölçülerde olduğunu göstermesi bakımından da dikkate değerdir.
Velhasılıkelam öyle ya da böyle Osmanlı Devletini borçtan kurtaran ne Hz. Osman’ın kılıcı ne de ta o dönemlerde elde edilmiş ve asırlardır elden ele geçen, tarikatların birinin elinde olan savaş ganimetleri değil Fatma Pesend Sultandır.
Daha da özetleyecek olursak: Lütfen tarihe mal olmuş şahsiyetleri ve onların dönemini ne yerin dibine sokarak ne de olduğundan çok çok yükseklere çıkararak anlatalım. Gerçek neyse onu anlatalım ki insanımızın kafası karışmasın.
Son bir not:
8- Dizide sık sık Duyun-u Umumiye İdaresinin II. Abdülhamit’den daha önce kurulduğunu ima eden laflar edilse de bu da yanlıştır. Her ne kadar dış borçlar Padişah Abdülmecit zamanında alınmaya başlanmış, Abdülaziz döneminde 1875 Yılında devlet resmen iflas ettiğini açıklamışsa da bu borçların ödenebilmesi için tuzdan tütüne, tütünden damga puluna hatta kıyılarımızda elde edilen balığa kadar pek çok gelirlerimize yabancı devletlerin el koyması anlamına gelen Duyun-u Umumiye idaresi 1881 yılında yani tahta geçişinden beş sene sonra II. Abdülhamit zamanında kurulmuştur.
YORUMLAR
Şunu da belirtmek isterim ki modern anlamda askeri okullar kurdurtan, tıp okullarını da çağın gereklerine göre dizayn ettiren, Osmanlı' nın en zor anında (bir tarafta dış güçler İngiltere ve Rusya, diğer tarafta iç çekişmeler İttihat ve Terakki yapılanması Jön Türkler) tahta geçip 33 yıl ayakta tutmaya çalışan, Balkan isyanıyla başlayan bilhassa Arnavut' ların başa çektiği 2.Meşrutiyet' e adım adım gidilirken, kan dökülmemesi için geri adım atarak Kanuni Esasi' yi (1908) tekrar yürürlüğe koyan 2.Abdulhamit' in hakkını da vermek lazım.
Aklıma şu da geldi Tatar prensinin kızı olan Fatma Pesend hanım bu parayı baba tarafından karşılamış olamaz mı? Teşekkürler selam ve saygılar.
sami biberoğulları
Evet, dediğin gibi Sultan II. Abdülhamit, Osmanlı devletini o en zor ve ağır şartlar içinde 33 yıl ayakta tutmayı başarmış, Duyun-u Umumiye gibi bir bela başımızdayken bile Osmanlı devletinde pek çok ilke imza atmıştır. Bunlar hiçbir zaman gözardı edilemez. Ki zaten onun tahttan indirilmesi ve yerine Osmanlı tahtında hiç bir varlık gösterememiş olan bir padişahın getirilmesinin başlıca sebebi de bu üstün yönetimidir. Bahsi geçen dizide bunlara da yer veriliyor ve elbette ki olması gereken de budur. Ama kılıç ve ganimet olayı doğru değildir. Bunun da bilinmesi gerekir doğru tarih adına.
Fatma Pesend Sultan'ın durumu hakkında ise zaten yazdım. Yaptığı şeyi fedakarlık, vatan severlik, kocasına duyduğu aşk olarak yorumlayan da var, yolsuzlukla para topladığı şeklinde yorumlayan da...Bu arada pek çok kaynak aynen senin de işaret ettiğin gibi oldukça zengin olan babası vasıtasıyla bu parayı temin ettiğini söyler. Ama yine de Osmanlı Hazinesinde bulunmayan bir paranın 1783 den itibaren artık Rus hakimiyetinde olan bir Kırım, Tatar Prensinde var olması ister istemez insanın aklına yine de bazı soru işaretlerinin takılmasına sebep oluyor.
Selam ve sevgilerimle.