- 513 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OSMANLI VE BAYRAM – II
Osmanlı Devleti’nde bayram ve şenliklerde neler yapılırdı?
Bunların hepsini küçük bir yazıya sığdırmak imkansızdır. Ancak çok önemli bulduğum bazı kutlama şekil ve vasıtalarını yazmaya çalışıyorum.
Bayram kutlaması olmayabilir, ama şenliklerin mahiyeti çok çarpıcı.
Lale devrindeyiz.
Zaman 1719, mekan Okmeydanı, Sadabad ve Haliç kenarları…
Padişah III Ahmed’in şehzadelerinin Sünet düğünü….
Onbeş gün ve onbeş gece sürmüş olan bu düğün şenliklerinde halka ziyafetler verildi.
Mahareti olanlar istanbula geldi.
Şarkılar gazeller şiirler yazıldı, okundu.
15000 kişi halka hizmet etti.
Okmeydanı muazzam bir ordugaha döndü. Her taraf çadır tarlası gibiydi..
Geceleri donanma aydınlatma ve gösterileri için Haliç boyunca ve boğazda Beşiktaş’a kadar sahillerde salaşlar ve seyirhaneler kuruldu.
Her gün cirit oyunları, orta oyunları güreşler atıcılık ve nişancılık müsabakaları yapılıyordu.
Sihirbazlar, hokkabazlar, cambazlar, kuvvet gösterileri ya da başka hünerleri olanlar halkın karşısına çıkıyorlardı.
Dönme dolaplar atlı karıncalar, salıncaklar, çocukların kümelendiği yerler oluyordu.
Çeşitli mahyalarla yazılar geceleri görsel şölenler oluşturuyordu.
Haliç ve Boğaz’a yüzlerce sal yerleştirilmişti. Bu sallar üzerinde geceleri kandillerle filler, atlar, fıskıyeler, tavuskuşları gibi çeşitli şekiller yapılıyordu.
Üstelik her gece şekiller değiştirilerek yenileri gösterime giriyordu.
Geceleri 5-10000 fişek atılıp gökyüzünde çeşitli şekiller çiziliyordu.
Karada yürütülen gemilerle çeşitli deniz muharebe gösterileri yapılırken, esnaf alayları tanzim edilip hünerler sergileniyordu.
Son gün Padişah ve şehzadeler Haliç kenarındaki Aynalıkavak sarayına geldiler.
Gösterilerin en can alıcısı ve akıllara durgunluk vereni yapılacaktı. Her tarafa duyurular yapıldığından Haliç kenarına insan seli akmaya başlamıştı.
Denizin içinde koca bir timsah benzeri canavar peydah oldu.
Kocaman canavar Aynalıkavak sarayının önüne kadar geldi.
Üst çenesini açıp kapatıyordu.
Sarayın önünde ağır ağır suya daldı ve kayboldu.
Herkes nefesini tutmuş bekliyordu.
Bu canavarın tam bir saat sonra tekrar aynı yerde su yüzüne çıktığı görüldü.
Şaşkınlık son haddine gelmişken alkış tufanı ve hayret dolu bağırışmalar arasında etrafta dolaşıp çeşitli gösteriler yaptı.
Sonra sarayın hizasına geldi ve ağzını açtı…
Ağzından rengarenk elbiseler giymiş beş tane delikanlı çıktı. Timsahın sırtına çıkıp çeşitli gösteriler yaptılar.
Sonra tekrar timsahın içine girerek tezahüratlar arasında oradan ayrıldılar.
Bu timsahı yapan Devlet Başmimarı İbrahim Ağa adında bir sanatkardı.
Bu bir denizaltıydı.
Yıl 1719 du…
Üstelik Osmanlı “Gerileme” diye nitelendirilen bir devri yaşıyordu.
Bu olayı görmezden gelip, denizaltı gemilerinin tarihini yazanlara bakacak olursanız, böyle bir aracın yapılması için daha 100 yıl beklemek gerekecektir.
İbrahim Ağaları, Hezarfen Çelebileri rahmetle anarken, hayırlı bayramlar dileklerimle sevgi ve saygılar sunuyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.