Haydarpaşa'dan Mektuplar...
Şehir şehirliğinden utanalı çok oldu.
Biliyorsun, hala unutamadık Haydarpaşa’dan bize el sallayışını.
Önce küçük bir moda turu, sonra hasırlarda (eski hasırlar) çay faslı... Sonunun geleceğini biliyordum güzel günlerin.
Sonunun geleceğini biliyordu bu şehir...
Bile bile lades dedik hayata ve kırdık ortasından günlerin. Bir tafafta gece, bir tarafta gündüz...
O son günü hatırlamak ve hatırlatmak zor biliyorum.
Her aklıma geldiğinde hem ben, hem de şehir susuyor biliyor musun? İşte üçümüzün ortak noktası da burada başlıyor...
Sen susardın, ben susuyorum, şehir sustu.....
Gidişine bir nefes sigara derman olur sanmıştın, hayatın yanılgıları içinde kaybolmaz, birşey olmaz diye haykırmıştın... Herşeyi unutursun demiştin hareket vaktine biraz varken.
Şimdi o günü yaşar gibiyim. Bir anda nereden çöreklendiğini bilmediğim bir fırtına oturdu omurumun üzerine. Ağırlığına dayanmak güç biliyorum, yine de sabır diyorum.
Senin deyişinle; Ya sabır...
Bugünler de Tanrı’ya inanır oldum biraz biraz. Hani hayat denen bu deli saçması oyunun içinde çelme takılan çocuk vardı ya... Evet, evet işte o benim.
Son sarılmamız, dudaklarımızdan dökülen son hazin sesler ve hafızama kazınan siyah-beyaz bir kare.
Ve sonra,
Rayların gıcırtısı arasında son bulan nefes...
Hayatımın en güzel üçlemesi...
Sen, ben ve utangaç şehir......
G.B.S. - Alen / Haydarpaşa’ya Mektuplar...
YORUMLAR
Ve şehrin ortasında yazılan hikayeler, şehrin size, sizin şehre anlattığınız masallarla süslenen hatıralar vardır.
Kimi zaman hatırlamaktan nefret edeceğiniz, kimi zaman huzurla anmaktan, o anıları çevrenizdekilere bahsetmekten mutlu olacağınız...
O günlere dair ne kadar mektup varsa okumak düşer bize. Keyifle..
.)