HERMİAS ve YUNUS EFSANESİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
HERMİAS VE YUNUS EFSANESİ YAHYA AKSOY
Sözlü kültürün temelini oluşturan efsaneler, unutulmaz olaylar ışığında yaşam felsefesini dilden dile, gönülden gönle taşırlar. Bu tarihi ve coğrafi gerçekler ışığında yaşanmış olayların dönüm noktaları efsanelere, destanlara, mitolojiye ,türkülere, masallara yansıtılır.Edebiyatımızda yerini alırlar. Ders alınmak üzere geçmişi geleceğe taşıyarak tarihe ışık tutarlar.
Üç tarafı denizlerle çevrili dünya harikası Türkiye’nin, tarihi,kültürel, doğal ve turistik yönlerden en önemli ve en görkemli turistik sahil şeridine sahip Muğla’nın , balıkları, madenleri, limanı,doğası,yunus sırtında Hermias Anıtı ve efsaneleri ile tanınmış beldesi Güllük ve antik İasos yerleşim bölgesinde, asırlar önce geçen "HERMİAS -YUNUS BALIĞI SIRTINDAKİ ÇOCUK" efsanesi, önemini ve özelliğini koruyarak, halk arasında yaygın bir şekilde anlatılmaktadır:
"Hermias,11 yaşlarında yetim kalmış ,annesinden başka kimsesi olmayan sevimli ,dünya güzeli bir erkek çocuğudur.Annesi ona gözü gibi bakar ve hiç yanından ayırmazmış.Bir yaz günü bir araya gelen çocuklar,hep bir ağızdan ,’haydi Hermias denize’ diye seslenince annesi, ‘ sende git ama denize açılma, deniz bu, ne yapacağı belli olmaz’ diyerek izin vermiş. Büyük bir coşkuyla gök sevinç olan çocuklar kendilerini Güllük körfezi’nin serin sularına bırakmışlar. Gök-yer ve deniz çocuk sesleriyle inlemiş.Hafif esen rüzgâr şiddetini artırıp deniz köpürünce, çocuklar bir süre sonra şenlik içinde kıyıya dönmüşler.Ama aralarında güzel saçlı,mavi gözlü ve sevimli Hermias yokmuş.
Kara habber tez yayılmış "Hermias’ı deniz almış" nidaları Güllük-İasos sokaklarında ve semalarında yankılanmış.Gözleri yaşlı ve gönülleri acıyla dolu anne ve halk kıyıya dolarak günlerce denizden çıkacağı umuduyla Hermias’ı beklemişler.
Günler sonra bir balıkçı telaşla kıyıya çıkarak; ‘ gördüm gördüm Hermias’ı gördüm ‘ diye müjde vermiş. ‘O halde niye getirmedin ?’ diyenlere ; ‘nasıl getirebilirdim ? Yunus sırtındaydı ,çok mutluydular, ben yaklaştıkça onlar denize dalıp, uzaklaşıyorlardı’ demiş.’Sen hayal görmüşsün’diye balıkçıya kimse inanmamış.
Günlerden bir gün Hermias’ın Ege sularından döndüğü duyulunca, halk sahile akın etmiş. Hermias kumsalda, yanı başında Yunusla birlikte sessizce yatıyormuş. Yaşlı bir Güllüklü şöyle demiş:" Şu gördüğünüzü iyi düşünün.İşte dostluk budur.Oynaşırken yüzgecinin boynunu kestiği Hermias’ın ölümü,bu yunusu da ölüme götürmüş.Dostunu hiçbir koşulda terk etmemiş,yaşamda da, ölümde de birlikte olmayı yeğlemiş".
Bu durumdan çok etkilenen Güllük’lüler, "dostluğun simgesi olsun" diye Hermias’la yunusun altından yontusunu yapmışlar.Sikkelerini de kazmışlar.Onları ölümsüzleştirerek efsaneleştirmişler.
Derler ki; "bugün Selçuk Müzesinde teşhir edilen yontu heykelçik, bu anının simgesidir."
Antik kaynaklar, "İskender’in Karia’da bulunduğu dönemde Iasos’a (Güllük-kıyıkışla) giderek,yunus üzerindeki genci gördüğünü onu, uygarlıklar beldesi Babil’e götürdüğünü,hatta yunusla çocuğun Babil’de deniz tanrısı Poseydon için rahip olarak yetiştirildiğini anlatır."
Dünyaca ünlü , gurur kaynağımız sanatçı piyanist Fazıl Say, "Hermias - Yunus Sırtındaki Çocuk" efsanesinden esinlenerek "Madem birbirimizden dostluk öğrenemiyoruz,bari bir yunus anlatsın dize dostluğun ne olduğunu" diyerek ,Özen Yula’nın, Hermias Efsanesi’ni sahne oratoryosu metnine çevirdiği ve sanatçı Selçuk Yöntem’in seslendirdiği,CSO ile Viyana Çocuk Korosu sanatçılarının katıldığı,Viyana Çocuk Korosu Die W.Sangerknaben’den seçilmiş en güzel sesli 11 yaşındaki Laurenz Sartena Hermias’ı,Serenad Bağcan’da annesini canlandırdığı, büyük bir heyecan,dikkat ve ilgiyle yeni bir baş yapıt olarak sahneye koyduğu bestesinin dünya prömiyeri, 31 Temmuz-3 Ağustos 2014 tarihlerinde "Uluslararası Bodrum Turgutreis Müzik Festivali "nde sahnelendi. Eserin olağanüstü finalinde, annesinin Hermias’a özlem dolu ağıtı, gönüllerde unutulmaz derin izler bırakarak büyük yankılar yarattı.
Hermias ve yunus evrensel bir dostluk efsanesidir.Sanatın evrensel diliyle, dünya kenti Bodrum koylarından, Ege’nin derin ve serin suları,sevgi sunan rüzgârları ile begonviller ve nadide çiçeklerden örülmüş bir çelenkle bütün dünyaya ulaştı.”Darısı “Ahtamar ve Aspendos” bestelerine diyen Say’a saygılar,sevgiler ve başarılar…