- 624 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ACIYA GÜLMEK - 1
Yıllar sonra bir deniz kıyısında karşılaştık onunla. Daha doğrusu ben onu görmüş ve seyre dalmıştım o dalgın ve hüzün dolu haline. Sonbahar henüz yeni yeni yüzünü göstermiş, ağaçlar henüz bırakmamıştı dallarından sararıp kuruyan yapraklarını.
Dalgaların git gellerinde çıplak ayaklarıyla yürüyordu. Başı öne eğik gözleri hep yere bakıyordu. O gün giydiği uzun eteği suda sürünerek onu takip ediyor ve rüzgar saçlarıyla ahenkle dans ediyordu. Dalgın bir şekilde üç sefer geçti önümden. Beni fark etse tanırmıydı bilmiyorum. O yüzden kıpırdamadan onu izledim. Belli ki o an hiçbir şey umrunda değildi. O kadar derine dalmıştı ki çıkamıyor gibiydi. Çırpınma hissi de yoktu gerçi ama canının yandığı bariz o kadar belli oluyordu ki daha fazla kayıtsız kalamazdım buna. Yanına gitmek için ayaklandığım sırada bi an göz göze geldik kendisi ile. Beni yine fark etmeden dalgın ve yavaşça yürümeye devam etti. Bi an gözlerinde ki o acıyı öylesine hissettim ki yüreğimde. Yıllar önce çektiğim acılar düştü bir kor gibi gönlüme. Unutmak kolay olmamıştı, hatırlamak neden bu kadar kolay oldu ki. Gökyüzü mavisi gözleri vardı kumral saçları bide gülerken yanaklarını süsleyen gamzeleri. Ama bugün gamzeleri yoktu. Onu terk etmiş gibilerdi. Dikkatlice bakınca yanaklarından süzülen yaşları gördüm. Çok ağlamış olmalıydı. Gözlerinin alt kısımları şişmişti. O gözlerden nasıl bu kadar yaş gelirdi ki nasıl bu kadar yaş akıtılabilirdi. Hep aynı tempoda yürüyor ve arada sağ eli ile yüzünü kapatan saçlarını kulağının arkasına atıyordu. Güneş usulca batıp giderken hava belli etmeden serinlemeye başlamıştı. Farkında değildi titrediğin. Yere bırakmış olduğum ceketimi uzanıp aldım. Üzerindeki kumları silkeleyerek. Ona doğru yürümeye başladım. Nasıl yaklaşacağımı ne söyleyeceğimi bilmeden ona doğru yürüyordum. Yaklaştıkça kalbim yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. Sakin ol, sakin olmalıydım. Uzun zaman oldu ne de olsa. Hani kalmamıştı içinde ona karşı birşey toparla kendini diye diye yaklaştım yanına.
-Hava soğumaya başladı biraz daha böyle yürümeye devam edersen hasta olacaksın." diyerek ceketi kendisine uzattım. Yavaşça kaldırdı kafasını. Hüzün dolu gözleriyle bir kaç saniye hiç bir tepki vermeden bana baktı. Tanımışmıydı ki acaba, o kadar değişmemiştim oysa. Gözleri tekrar dolmaya başladı bi anda adımı haykırarak boynuma sarıldı. O an ne yapacağımı bilemedim iki elim havada ona sarılmış bir halde bekliyordum.
-"Nereden çıktın sen böyle" diyerek yüzüme baktı. Gözlerinin parladığını fark ettim. Oysa o an tanıdık birine tanıdık bir sese bir yüze o kadar çok ihtiyacı varmış ki. İlk gördüğüm zaman yanına gelmediğim için kendime kızıyordum.
-Hiç öylesine kendimle baş başa kalmak için buraya gelmiştim. Sonra seni fark ettim. Bir süre seni izledikten sonra bu haline daha fazla dayanamayıp yanına geldim.
Gülümsedi masumca, gamzelerinin tekrar yüzündeki yerini aldığını gördüm. Bende ona gülümsedim hafifçe.
Ceketi giymesine yardım edip ayakkabılarını bıraktığı yöne doğru gidip kendisine getirdim. Sessizce denizden uzaklaşarak yürüdük biraz. Biraz yüksekçe bir tepeye çıkıp güneşin son demlerine daldık.
-Seni bu kadar hüzünlendiren konu nedir diye ilk ben girdim lafa.
Gülümseyerek bana baktı sanki yüzünde hiç hüzün gözlerinde hiç yaş kalmamış gibi bana bakıyordu. İnsan bir anda nasıl kendini bu kadar gizleyebilirdiki.
-Hüzün nedir ben gayet iyiyim aslında diyerek soruma gülümseyerek cevap vermek istedi fakat "iyiyim" derken sesi titredi. Kendisi de bunu fark etti ki lafının gerisini getirmedi.
Konuyu değiştirerek neler yaptığımı nasıl olduğumu sordu bana. Uzun zaman geçmişti konuşacak, birbirimize anlatacak çok şey birikmişti. Ama şuan konu başkaydı. Önce onu bu kadar üzen şeyin kaynağını bulmalıydım. "Benim neler yaptığımı nasıl olduğumu bırak da anlat bakalım hadi ne oldu sana böyle. Neden bu kadar dalgın yürüyordun sahilde. Ruhun ayrı bedenin ayrı gibiydi."
Yüzünü tekrar denize taraf çevirip derin bir nefes çekti içine...
(Devamı daha sona gelicek. İyi okumalar)
"Dara BAKIRCIOĞLU"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.