- 512 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Aşkı Sevdayı Duvar Yazısı Zannedenler
Hele de bu son son zamanlarda ne çok genç, genç adayı aşkını duvarlara, tuvalet kapılarına yazar oldu bir görseniz aklınız durur... Hayır kardeşim, içini zaten döküyorsun tuvalete, yüreğindeki sevdaları niye tuvalet kapılarına, bir de tuvalet duvarlarına yazıyorsun, git direk yekten söyle beğendiğin kıza, hatuna... Merak etme dövmez seni, en fazla istemem der, belki de istemem yan cebime koy sevdanı der...
Muhteremin biri yazmış ’’Bizimkiler sana yenge demek istiyor.’’ İyi ne güzel desinler o zaman. Dedikleri zamanda sen utanıp sıkılmazsan ilişkiniz güzel bir yola doğru son hızla ilerler... O bizimkiler dediklerine de dikkat et yalnız, sonra elinden de almasınlar sakın sevdiğini... Hani meşhur bir şarkı da var ya ’’Arkadaşımın aşkısın’’ böyle durumlar olmasın...
Kırgınlıklarda olmuyor mu aşkta? Hem de nasıl, hem de nasıl... Delikanlım çok içerlemiş, çok kırılmış belli ki hemen duvara çiziktirmiş inci tanelerini ’’Kızım kırdığın bu kalp ananın porselen takımı değil bilesin.’’ O kadar da söyledi delikanlı zamanında, benim kalbimi kırarsan tamiri zor olur da Japon Yapıştırıcı ile bile yapışmaz diye... Kalp kırıkları da cam kırıklarına benzemiyor hiç...
Beraber bir ömür geçirmeyi sevdiği ile kim istemez ki? En tatlı hayaller bunun üzerine kurgulanır, kurulur... Arkadaş almış sazı eline söylemiş de bakalım ne söylemiş. ’’Benimle yaşlansana kitap okurum, çay demlerim, şiir yazarım sana.’’ Biraderim, prensiplerini gayet açık ve net ortaya koymuş. Her ne kadar hangi tür kitap okuyacağını, ne tür bir şiir yazacağını söylemiyorsa da yine de kıvırmıyor direk ortaya konuşuyor. Yapar mı, yapar vallahi! Aşık olan ne yapmaz ki?
Çoğu zaman eş dost düğünlerinde delikanlının gözüne bir güzellik çarpar. Ya yakın bir akrabanın kızıdır ya da bir tanıdığın. İlerleyen saatlerde herkes kurtlarını dökmek için piste fırlar. Önce bir Konya Havası, sonra Ankara Misketi, peşine halay olmazsa olmaz tabi ki... İşte fırsat, sevdiğin kızın elini tutmak için, muhteremin biri yazmış ’’Seviyorsan git halaya katıl hem de elini tutarsın.’’ Ne güzel bir fırsat, ayağına kadar gelmiş, hemen yanaş halaya, oynamasını bilmesen bile yanaş. Tam da kızın elini tutuktan sonra bir de bakarsın ikinizin arasına kızın bir akrabası girer, girer mi girer... Hemen bozulma canım az da olsa tuttun işte kızın elini... Eve gidince düşün düşün dur artık arpacı kumrusu gibi... Rüyalarına bile alabilirsin, kimselere sormadan...
Bir de aşkını söyleyemeyenler var. O iki kelime hani herkesin hem yüreğinden, hem beyninden, hem ağzından çıkacak o iki muhteşem kelime ’’Seni Seviyorum.’’ Kolay yazdık da buraya, kolay da söylenmiyor her ne hikmetse... O zaman, platonik takılmalar başlıyor. Resmine bakıp bakıp, iki de rakıdan fırt çekip ağlıyor da ağlıyor insan. Yazmış arkadaşlar yekten duvara ’’Yaşasın platonik aşıkların onurlu mücadelesi.’’ Büyük bir mücadele bu demek ki duvarlara yazıldığına göre... Gayet onurlu bir mücadele, sürsün bakalım nereye kadar sürecekse... Bu onurlu mücadele öyle kuru kuruya olmaz mitingler yapın, konferanslar düzenleyin, yapın işte bir şeyler...
Tabi bu duvar yazılarının bir çoğu da aslında tanınmış şair ve yazarlardan alıntı. Ancak, yazmıyor arkadaş o şairin ve yazarın adını, kendine mal ediyor. ’’Tek kişilik miydi bu şehir, sen gidince bomboş kaldı.’’ demiş şair ve yazar Özdemir Asaf... Siz bir duvarda görünce bilin ki bu onun bir sözü... Yine bir başka şair dost da ’’Suç benim değil ki şiir kokuyordu bakışların, yazmamak gözlerine ihanet olurdu.’’ diye döktürmüş...
Siz siz olun aşkı, sevdayı duvar yazısı pozisyonundan çıkartın ve yüreğinize, beyninize, ruhunuzun derinliklerine indirin. Çıkın sevdiğinizin karşısına duvara yazdıklarınızı, yüzüne bangır bangır haykırın. Yok eğer ben seni sevmiyorum derse de ’’Gönül kimi severse güzel odur.’’ cümlesini kendinize hayat felsefesi edinmeye bakın. Gerisi fasfiso ve teferruattan ibaret...
AHMET ZEYTİNCİ
YORUMLAR
Merhaba saygıdeğer kalem dost Ahmet bey, çok hoş bir yazıydı yazınız.
İçtenlikle kutluyorum algı gücünüzün enginliğini ve akıcı yazım tekniğinizi.
Emeğe ve sanata saygımla.
Ahmet Zeytinci
Ev ödevi gibiydi, baştan- sona okuduk "mecbûren... mebûriyetten".
Umûmî tuvaletlere zoru düşmez çoğunun... bir esnaf arkadaş, aklının çokluğundan olmalı ki; 50 Metre mesafedeki evini kiraya verip
7 Kilometre uzaklıkta yeni ve modern bir apartman dairesine yerleşti; gel gör ki, gözlerinde kızarmalar ve yaşarmalar oluyor...
dedim ki; sana has oldu!... evindeki tertemiz tuvaletin var iken şimdi, umumî tuvaletlere abone oldun!... bir de ne yediğin belli ne içtiğin!.
Esnaf dediğinin mutfağı da helâsı da yakınında olmalı... başın ağrısa git evinde beş dakika uzan- kalk gene işinin başına gel.
Umumî helaların edebiyatını kırkbeş yıldır görmüyorum. Edebsizlik panosudur...
İlkokullara yardım yapmak niyetinde olanlara, aldığımı sattığım bilgiyi nakletmek görevimdir:
"Okullara çamaşırsuyu bağışı yapınız. Öğrenci tuvaletlerinin çok iyi dezenfekte edilmesi şart;
öğrencilik hayatının başında, helâda bulaşacak bir mikrop ile çocuklarımız bir ömür boyu hastalık çekmesin".
Helada üç kere el yıkamak yetmez; alkol ya da kolonya ile eller korunmalı.
Sağlıkla kal... dezenfektesiz kalma... eller, temiz eller.
kadiryeter Kadir Yeter. 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI Günü sabahında, Trabzon'dan yazdım.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=168859
AHMET ZEYTİNCİ'YE