- 721 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
CİN VE CİNAYET
CİN VE CİNAYET
Av köpeği Cesur önde kendisi arkada ormandaki dar patika yoldaki ilerleyişini yarım saat sürdürdü. Birkaç metre sonra Cesur yürüyüşünü hızlandırdı, bir süre oturdu Eymen’e baktı ok gibi fırladı yukarı doğru.
Eymen bunu bir av habercisi olduğunu düşündü, tüfeğini omzundan indirdi Cesur’u adımlarını hızlandırarak takip etmeye başladı. Ormanın bitimindeki yola az kalmıştı ki saçlarından ağacın dalına asılmış durumda bir kadın gördü. Tüfeğini ve sırtındaki çantayı patikanın kenarına bıraktı, kadının yanına gitti. Belindeki bıçağı çıkardı, kadının saçlarının bağlanmış olduğu kalın ipi kesti. Kadın ayaklarının dibine yığıldı. Sağ eliyle belinden kavradı ve onu sırt üstü yatır. Bu arada Cesur dökülmüş yaprakların altındaki iki yaşında bir çocuğa ait olan cesedi Eymen’in yanına getirdi. İlk önce çocuğun boğularak öldüğünü fark etti. Sonra kadının nabzına baktı, atmadığını anladı. Vücudunda söndürülmüş sigara izlerinin yanıkları henüz sıcacıktı. Kalbinin tam üstündeki kurşun deliğinden sızan kanın ılık ılık akışı katillerin yakında olma ihtimalini getirdi aklına. Sırtındaki parkasını kadının üzerine örttü ve patika yolu yukarı doğru koşarak çıkmaya başladı. Yola vardığında Cesur’un bir arabanın arkasından havladığını gördü. " Tüh! Yetişemedim katillere! Kaçmayın alçaklar! Kaçmayın katiller!" diye bağırdı arkasından. Tekrar geri döndü aşağı doğru patika yoldan ilerledi, kadının ve çocuğun cesedinin yanına geldi. Çantasını ve tüfeğini alıp Kurnaz’la birlikte ormanın altında bıraktığı arabasının yanına gitti. Cesur her zaman olduğu gibi arabanın arka koltuğundaki yerini aldı. "Jandarmaya bildirmem lazım bu olayı, bu caniler daha fazla uzaklaşamamalılar. Yakalatmalıyım. Hatta telefonla bildireyim, şehre gidince bizzat jandarmaya ifade veririm." dedi ve ana yola çıkmak üzereyken altından geçtiği ağaçtan bir karartı indi ve arabanın içindeki Cesur’un içine girdi. Cesur içine giren Cinin etkisiyle Eymen’in ensesinden yakaladı, sivri dişlerini gömmeye başladı. Eymen neye uğradığını şaşırdı, arabayı durdurdu, kendisini dışarı attı, Cesur’un dişlerinden kendisini kurtardı, kapıyı kapatarak arabayı kilitledi. Cesur arabanın içinden vahşi bir canavar gibi, ağzından salyalar akarak hırlamaya başladı. Boynundaki yarayı sırtındaki penyeyle sardı ve yola çıkıp şehre doğru yürümeye başladı. Bir araba denk gelirse binmeyi planladı.
Yüz-iki yüz metre ilerledi, arkasından arabanın yarı açık camından çıkmayı başaran Cesur’un koşarak geldiğini gördü. Canını kurtarmak için koşmaya başladı ama nafile, Cesur ona hemen yetişti önünde durdu, patilerini kaldırıp üzerine atladı. Yüreği yerinden fırlayacak gibi oldu. Ama bir şeye şaşırdı; ısırmasını beklerken Cesur onu yalamaya başladı. Yüzlerini yaladı, adeta ondan özür diledi. "Cesurun içinden Cin çıkmış olmalı." dedi ve sevgi dolu hayvanın başını okşadı. Geri dönüp arabanın yanına gittiler.
Arabanın içinde oturan iki yaratığı gördüklerinde bulundukları yere bayılıp düştüler. Arabadaki Cinler hemen yanlarına geldiler, biri Eymen’in, diğeri Cesur’un içine girdiler, arabaya tekrar binerek yeni cinayetler işlemek üzere şehre doğru yol aldılar.
İSMAİL MALATYA