- 2603 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DERDİM YÜREĞİMDE ELLER NE BİLSİN
Milyonlarca kullanıcısı bulunan Google, 123. yaş gününde Aşık Veysel’i unutmadı. 25 Ekim Çarşamba günü Google arama motoruna giren kullanıcılar Aşık Veysel’in sazı ile birlikte türkü söylediği tema ile karşılaştı. Bu nedenle ’’Aşık Veysel kimdir’’ sorusunun yanıtı da bazı vatandaşlar tarafından merak edilmeye başladı. Peki dünyanın en çok kullanılan arama motoru Google’ın Doodle yaptığı Aşık Veysel Şatıroğlu kimdir?
Ne tuhaf…Google Aşık Veysel’i unutmayıp harika bir sürpriz yaparak Ona saygı sevgi ve vefasını gözler önüne sererken bazı vatandaşlar Onun kim olduğunu merek ediyorlarmış!
Ne dersin sen buna Aşık Veysel Şatıroğlu…
Dost dost diye nicelerine sarıldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yârim kara topraktır
Sen ki; şiirlerin deyişlerin sazın sözlerin o eşsiz bilge kişiliğin ve yaşadığın çileli lakin destansı erdemli hayatınla bir ışık oldun görebilmeyi anlayabilmeyi ve sezebilmeyi başarabilenlerin hayatında.
Sen yalnızca yaşadığın topraklarda sevda ekip sevda biçmedin. Aşk okuyup aşk dokumadın.
Sen zifiri karanlıklara dalıp giden gözlerinle dünyayı kucakladın o müthiş gönül gözünle.
Şiirlerin şarkı oldu her dilden söylendi çok uzak diyarlarda.
Rahmetli Esin Afşar’ ı sevgiyle minnetle yad edelim onca vefasızlara inat.
Giden o güzeller güzeli insanların yeri asla doldurulmuyor. Bir benzeri gelmiyor bir daha aramıza. içemiyoruz o çağlayan pınarlardan bir daha kana kana.
Eskilere ve o olağanüstü güzel insanlara duyduğum derin özlem ve yüreğimin için için yanması hep bu nedenledir işte.
Mecnunum, Leyla’mı gördüm
Bir kerrece baktı geçti.
Ne söyledi ne de sordum
Kaşlarını yıktı geçti
Soramadım bir çift sözü
Ay mıydı gün müydü, yüzü
Sandım ki zühre yıldızı
Şavkı beni yaktı geçti.
İlk saz derslerini babasının arkadaşı olan Divriği’nin köylerinden Çamışıhlı Ali Ağa’dan (Âşık Alâ) almış. Kendini de iyice saza vermiş; usta malı şiirlerden çalıp söylemeye başlamış. Karanlık dünyasını aydınlatan ozanlar dünyasıyla Çamışıhlı Ali tanıştırıyor daha çok Veysel’i. Pir Sultan Abdal, Karaoğlan, Dertli, Rühsati gibi usta ozanların dünyalarıyla tanışıyor böylece.
Âşık Veysel’in hayatında ikinci mühim değişiklik seferberlikte başlamıştır. Kardeşi Ali de cepheye gitmiş, küçük Veysel kırık telli sazıyla yalnız kalmıştır. Harp patladıktan sonra Veysel’in bütün arkadaşları, emsalleri cepheye koşuyorlar. Veysel bundan da mahrum...
Böylece münzevi olan ruhunda ikinci bir inziva da açılmıştır. Arkadaşsızlık acısı, sefalet, onu çok bedbin, umutsuz ve mahzun ediyor. Artık küçük bahçesindeki armut ağacının altında yatıp kalkmakta, geceleri ağaçların ta tepelerine çıkarak içindeki derdini göklere ve karanlıklara bırakmaktadır.”
O günlerini Aşık Veysel şöyle anlatır Enver Gökçe’ye;
“Eve girerim, yüzüm asık: anam babam halimi bilmez. Ben onlara derdimi, dokunmasın diye, açamam. Onlar benim kafa tuttuğumu zannederler, bense derdimi dökmekten çekinirim, öyle ki, sazdan bile farır gibi oldum.”
Bunda biraz Anadolu’da “erkek oğlan” olgusunun etkisi varsa, daha çok Veysel’in vatanseverliğinin, vatana olan borcunu ödeme duygusunun ağırlığı vardır. Sonradan şöyle dizeleştirir bunu:
“Ne yazık ki bana olmadı kısmet
Düşmanı denize dökerken millet
Felek kırdı kolumu, vermedi nöbet
Kılıç vurmak için düşman başına.
1933’e kadar usta ozanlarından şiirlerinden çalıp söylüyor. Cumhuriyet’in onuncu yıldönümünde A. Kutsi Tecer’in direktifleriyle bütün halk ozanları cumhuriyet ve Gazi Mustafa Kemal üzerine şiirler düzmüşler. Bunlar arasında Veysel de var. Veysel’in günışığına çıkan ilk şiiri böylece “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası”... dizesiyle başlayan şiir oluyor. Bu şiirin gün yüzüne çıkışı, Veysel’in de köyünden dışarıya çıkması oluyor.
O zaman Sivrialan’ın bağlı olduğu Ağacakışla nahiyesi müdürü Ali Rıza Bey, Veysel’in bu destanını çok beğeniyor, “Ankara’ya gönderelim” diye istiyor. Veysel de “Ata’ya ben giderim” diye vefalı arkadaşı İbrahim ile yayan yola düşüyor. Karakışta yalınayak, başı kabak yola çıkan bu iki arı gönül, bu iki insan örneği, üç ay yol çiğneyerek Ankara’ya geliyorlar. Veysel Ankara’da konuksever tanıdıkların evlerinde kırk beş gün misafir kalıyor. Destanı Atatürk’e getirmek hevesiyle geldiğini söylüyorsa da destanı Atatürk’e okumak kısmet olmuyor. Eşi Gülizar Ana: “Ata’ya gidemediğine bir, askere gidemediğine iki; yanardı ki o kadar olur...” diyor. Ancak, Hakimiyet-i Milliye (Ulus) basımevinde destanı gazeteye veriliyor. Destan gazetede üç gün boyunca yayınlanıyor. Bundan sonra da bütün yurdu dolaşmaya, dolaştığı yerlerde çalıp-söylemeye başlıyor, seviliyor, saygı görüyor.
*Güzelliğin on par’etmez bu bendeki aşk olmasa.
*Herkim olursa bu sırra mazhar. Dünyaya bırakır ölmez bir eser. Gün gelir Veysel’i bağrına basar. Benim sadık yârim kara topraktır.
*Anlatamam derdimi dertsiz insana, Dert çekmeyen dert kıymetin bilemez.
*Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı, ben babamı sen ustanı unutma.
*Bu alemi gören sensin. Yok gözünde perde senin. Haksıza yol veren sensin. Yok mu suçun burda senin.
*Aldanma cahilin kuru lafına. Kültürsüz insanın kulu yalandır. Hükmetse dünyanın her tarafına. Arzusu hedefi yolu yalandır.
*Kuran’a bak, İncil’e bak… Dört kitabın dördü de hak. Hakir görüp ırk ayırmak, hakikatte yüz karası…
*Saklarım gözümde güzelliğini, her neye bakarsam sen varsın orda. Kalbimde gizlerim muhabbetini, koymam yabancıyı sen varsın orda.
*Aynı vardan var olmuşuz. Sen gümüşsün ben sac mıyım ?
*Derdim yüreğimde eller ne bilsin…
*Şu geniş dünyaya sığmayan gönül, şimdi bir odaya kapandı kaldı.
*Ala gözlü benli dilber. Bir gün gelsen bize doğru. Seni sevdim can u dilden. Çekme kendini naza doğru.
*Aslıma karışıp toprak olunca. Çiçek olur mezarımı süslerim. Dağlar yeşil giyer bulutlar ağlar. Gök yüzünde dalgalanır seslerim/span>Ne zaman toprakla birleşir cismim. Cümle mahluk ile bir olur ismim. Ne hasudum kalır ne de bir hasmım. Eski düşmanlarım olur dostlarım.
*Çırpınıp içinde döndüğüm deniz. Dalgalanır coşar rüzgarından. Mevce gelir coşar inleyen aşkım. Ah çektikçe kaynar gelir derinden.
*Aşkın beni elden ele gezdirdi. Çok dolandım bulamadım eşini. Beni candan usandırdı bezdirdi. Tuzlu imiş yiyemedim aşını. Benim ile gezdin beni arattın. Beraber oturup beraber yattın. Türlü türlü güllerinden koklattın. Aşık ettin güle bülbül kuşunu.
YORUMLAR
Bu yazıyı yazan dost insana teşekkür edilir, önünde şapka çıkarılır. eklemek isterim
Atatürk'e Ağıt
Ağlayalım Atatürk'e
Bütün dünya kan ağladı
Başbuğ olmuştu mülke
Geldi ecel can ağladı
Şüphesiz bu dünya fani
Tanrı'nın aslanı hani
İnsi cinsi cem'i mahluk
Hepsi birden ağladı
Doğu batı cenup şimal
Aman tanrım bu nasıl hal
Atatürk'e erdi zeval
Amir memur altın kürsü
Yas çekip mebsan* ağladı
İskender-i Zülkarneyin
Çalışmadı bunca leğin
Her millet Atatürk deyin
Cemiyet-i akvam ağladı
Atatürk'ün eserleri
Söylenecek bundan geri
Bütün dünyanın her yeri
Ah çekti vatan ağladı
Fabrikalar icat etti
Atalığın ispat etti
Varlığın Türk'e terk etti
Döndü çark devran ağladı
Bu ne kuvvet bu ne kudret
Vardı bunda bir hikmet
Bütün Türkler İnönü İsmet
Gözlerinden kan ağladı
Tren hattı tayyareler
Türkler giydi hep karalar
Semerkand'ı Buhara'lar
İşitti her yan ağladı
Siz sağ olun Türk gençleri
Çalışanlar kalmaz geri
Mareşal Fevzi'nin askerleri
Ordular teğmen ağladı
Zannetme ağlayan gülmez
Aslan yatağı boş kalmaz
Yalınız gidenler gelmez
Felek-el mevt'in elinden
Her gelen insan ağladı
Uzatma Veysel bu sözü
Dayanmaz herkesin özü
Koruyalım yurdumuzu
Dost değil düşman ağladı
Aşık Veysel ŞATIROĞLU
Emeğe ve sanata sonsuz saygımla.