- 987 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
vaha diyalektiği..
dedim ya
öz-lü-yo-rum
ötesiz ve berisiz
artsız/astarsız
sınırsız
/
yersiz ve yurtsuz halılar gibi
asılı kalırken havada zamAN
halısız yerlere
çarpıyor tabanları ayaklarımın
topuklar ve
ısırılmaz mı ki?
bir soru cümlesi daha mı
off ki off
kapatır gibi yapıp gözlerimi
parmak aralarımdan sana b-akıyorum
teninle/tenimde bilediğim
keskin bir jilet/sin şimdi
YARalanmadan kurtulamam,
sen kurtulmam için yaralarken beni.
/
bana b-ak
ve sadece bana
ne yaptığına bak.
hala
döküyorsun,
her yerime kendini.
/
her şey eksik,
içim ıslak ve derin
üzerime siniyor bir şeyler
söylesene götürdüğün neydi?
sen TEK olansan,
ben neden bu kadar yalnızım?
kapım
yüreğimden üç basamak sonrası
aklım/ellerim/yüzüm ve ayna
vaha diyalektiğinde
çölden söz ediyoruz biz
seninle ben
kimse konuşmadı bu dili
ve bilmiyor
kayıp bir ruhun dili olmalı
aynı harfler
ve aynı seslerle
başka anlamlara çekilmeden
ve başkalaşmadan kendi içinde
İÇİM/gibi ıslak.
/
uzandın
kıvrılıp ve kapatarak gözlerini
soğuk değil mi?
solgun evet
tenine değmemiş bütün çiçekler
kokun yayılıyor ciğerlerime
bir yağmur sonrası ki
ölüm bir başka gerçek
en az yokluğun kadar.
/
biliyorum.
dil ucuna kadar gelip
yutkunuyordun
mavi asitli bir şekeri ki
yuttuğunda düşlerin
ve dişlerin arasına
sıkışacağına bakmadan
sana öğrettiğim
hiçbir şeyi unutmamalısın
denizin tuzunu/kokusunu
ve iyodunu ki sonrası derin.
/
neden göremem?
sende olmayanı.
defterlerin şekilsizliğinde kalır
sayfaların kırılganlığı
ki üşüdü avuçlarımdaki
av mevsimleri.
bir kış
daha şimdi
evet.
ve kapı eşiğimizde
ten/beyaz.
/
dolanıyorum
sarıyorum dışımdan içime
doğru
sarma/şık
ödeşemiyorum
kendimle bile
elma suyu koy
yarısına kadar bardağın
ve vodka
ki devrilsin gövdem
sana doğru
son
-RA
iniltilerini ve kırıklarını
gözlerinin elasını
sok ceplerime
avuç içlerim neden terli?
sıkıca tutuyorsun değil mi?
düşmemek için belki de
gitmek?
icat edilmemiş sanki hiç
doğru ve düzgün
kaçıramıyorsun
kelimelerini bile.
kapatıyorsun yarı açık
omuzlarını
ve sonra
saklanıyorsun avuçlarına
ki ben
buğulu camlara
çiziyorum seni
ters ve yüz.
/
belirgin bir iz gibi
ve itiraz gibi aslı/astarsız
boşluğu gibi çivinin
ve ilerlemek gibi
akışkan bir sıvının
içinde
kalabalıklar içinde
flu bir leke kadar
duruyorum bazen
görkemli tarihini izler gibi
insan oğlunun.
hepsi bu mu
ve her şey
bu kadar mı diye.
ki sen,
ardına bakıyorsun
kimi arıyorsun
avuç içlerindeki izlerden
kendinde olmayanı
anlamak ister gibisin
dağa/taşa/suya
bana değil
sana asla.
/
ışıklarını takip et tünelin
sonunu bulmak istercesine
gövdeler bul
yaprak yaprak aşk kokan
ve yasla nefesini/soluğunu
cazip geliyormuş gibi
sanki sevişmek.
/
boşluklarına otur merdivenlerin
sendromlar dağıtsın saçlarını
kan toplarken çanakları
gözlerinin
ki sen elma dersen
inanacağım dudaklarına...
sahi,
boğulmak ne denek?
/
üşüyordum evet
ateşi bulmaya denk geliyordu her şey
o zamanlarda
sırtını tırnakladığım o omuz
onca ağırlığı taşıyamayacaktı artık
mor bir gece şiire bulaşmıştı/Atlas
yüreğimdeki bitimsiz mevsimleri
bu yüzden biliyorum ve terliyorum.
uyu şimdi...
(...)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.