- 1272 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
ZENNE
Her mevsimi güzeldir Egenin. Kıyılara pek kar düşmez ama kış keyfi yaşamak için Bozdağ’ a Spil’ e, Yamanlar’ a çıkmanın da tadı başka. Hele sarı yazına diyecek yoktur. Sonbahar sonudur sarı yaz. Ne sıcağıyla bunaltır. Ne ayazıyla can yakar. Bağlar bozulur. İncirler, üzümler kurtulur. Zeytinler toplanıp çekişte yapılır o mevsimde. Havaya bir kekik kokusu yayılır ki sormayın...
İşte öyle bir sarı yazdı dostlarla Kıyı Ege turumuz. İlk durağımız Ayvalık. Sarımsaklı plajı, Şeytan Sofrası, liman ve dar sokaklardaki buram buram tarih kokan dokusu çok etkileyici. Hele bir de akşam gün batarken Şeytan Sofrasından adaları ve Ayvalığı seyretmek doyumsuz bir zevk.
Türkiye’ nin ilk boğaz köprüsünden geçince Cunda adasına varırsınız karadan. Ali bey adası yani... Özel sarımsak taşından yapılmış tarihi evleri, cıvıl cıvıl çarşısı, iskelesi görülmeye değer. ’Burada papalina yenir’ dediler... Oturduk sahilde salaş bir restorana. Papalinalar geldi yanında kocaman bir salatası ve kendilerine özgü spesiyalleriyle. Meğer sardalyadan da küçük bir balık değil miymiş papalina dedikleri?... Doğa güzel, dostlar güzel, insanlar güler yüzlü, servis güzel. Daha ne olsun?... Ayvalık’tan ayrılırken kalbimizin bir parçası orada kaldı.
Kuzeye doğru yola koyulduk kıyıdan kıyıdan. Güre sahiline gelince rehberimiz: ’beş dakika fotoğraf molası’ dedi... Beş dakikaymış!... Zaten insanların araçtan inmesi, binmesi beş dakikayı geçer. Neyse indik aşağı. Herkes deniz tarafını çekmek istiyor. Rehberimiz yine uyardı: ’Şimdi denize arkanızı dönün. Başınız kaldırıp dağlara doğru bakın bakalım ne göreceksiniz?.’ Gördüğümüz tablo karşısında şaşkınlığımızı gizleyemedik hiç birimiz. Sanki ünlü bir heykeltıraş tarafından yapılmış kocaman bir Atatürk başı yatay olarak dağın tepesine yerleştirilmişti... Ve bu görüntü yıllardır böyleydi söylentilere göre. Ne zamandır bilmem ama ben gözlerime inanırım. Muhteşemdi... Halk arasında Atatürk dağı diyorlarmış bu dağa...
Ardından Altınoluktaki oksijen yarığından bahsetti rehber. Derin derin ciğerlerimize çektik o güzel havayı... Artık eve dönüş vakti gelmişti. Bu güzel beldelere veda etmeden bir akşam yemeği yenmeliydi. Daha yolumuz uzundu. Çok yorulmuş ve acıkmıştık. Açlıktan karnımız gurulduyordu gerçekten.... Dönüş yolumuzda şiirin bir kasabada yemek yemeğe karar verdik. Şöyle gün batımında denize karşı, hafif de bir müziği olsundu yemek yiyeceğimiz yerin. Arayan bulurmuş Mevlasını... Bulduk...
Ayakları Ege’nin davetkâr sularında, sırtını yaslamıştı Kaz Dağları’na bu asırlar yorgunu bir efsunkâr kasaba. Fasılın nağmeleri sanki yıkanıyordu yakamozlarda. Neşeli bir akşam yemeği dostlarla. Sohbet, muhabbet...
Ve Gecenin sürprizi...
Gözleri denizler kadar derin deli mavi, dudaklarında çözülmemiş bir alfabenin gizemi, ürkek bakışları intihar öncesi bir güzel.
İlk defa bir zenne seyrediyordum içim acıyarak. O kadar gençti ki. Genç bile değil, çocuktu benim gözümde.
Kızıl akşamlar kanarken düşlerinde, alevden prangalar vurmuştu iç sesine. Ve sanki söz geçiremeyip yüreğine bu gece de atmıştı kendini sahneye ZENNE... Oysa ne yeminler etmişti, hem de kaç kere. Ne demeli? Şeytan bozdurmuştu yine...
Müziğin ritmiyle geçti kendinden. Bir yaralı ceylan kadar ürkek ve güzeldi. Değme rakkaseler eline su dökemezdi. Bir inci tanesi düştü gözlerinden, kimseler bilemedi, neden?
Hüzünlü yüzünde bir soru ifadesi:
’ Beni beğendiniz mi?’ der gibi. Öyle narin, öyle korumasız ki...
Doğduğunda sevindiler erkek oldu diye ama o hiç sevinemedi aklı erdiğinde. Hep utandı söylemeye, gizli gizli oynadı bebekleriyle. Aklı fikri, süslü takılar ve giysilerde... Ruhunu hapsetti gizemli mabetlere.Yoruldu arabuluculuktan kişiliklerine
Ölümü seçecekti, çözüm olsaydı derdine, gücüne gidiyordu aşağılanmak. Ama kıyamadı gençliğine... Kim ne derse desin; masum ve güzel bir dişiydi ZENNE.
Bitince program yeniden erkek oluverdi. Sazlar sustu, gece bitti ney sustu. Koptu içimdeki sazın telleri. Yıkıldı gönlümde sırça saraylar. Çözdükçe dolaştı bu kördüğüm. Kalemim sustu...
İsyanı gözlerinden okunuyordu:
’ Erkek bedenime bu dişi ruhu üfleyen kim?
Söz geçiremediysem yürek sesime, suçlu ben miyim? ’
Zaman zaman gönlüme düştüğünde ZENNE; ben de sorarım kendime:
Bakışlarının ucunda çırpınırken yüreği, dinledik mi o sesi, sorduk mu niçin?
Paylaşabildik mi dertlerini? ’Ver yalnızlığının yarısını, al sevgimin yarısını’ diyebildik mi? Biz neler yapabildik O’nu kazanmak için? Peki, o halde suç kimin?
Buruk bir anıdır yaşamımda unutmaya çalıştığım. Ufak bir benzeyiş ondan esintiler getirir yüreğime, unutamam bir türlü. İçimde, kapanmayan bir yaradır Zenne...
Naime Özeren
YORUMLAR
Zenne olmak ille de karşı cinse yaktın biri olmak anlamına gelmez sanırım. Zaten öyle de olsa bu tercih ister isteyerek, ister yaratıcıdan gelen bir kişilik olsun, kimseyi alakadar etmemeli. Yargılamak bizlere düşmez.
Ben de bir kaç kez izlemiş ve hayran kalmışımdır danslarına. Aynen sizin de dediğiniz gibi
değme hatun, o kıvrak hareketlere sahip olamaz. Önemli olanda yaptığı işi layıkıyla yapması değil midir?
Gözlerinden bir damla yaş gelmesinin sebebi bu ülkede ve kişiliğinden dolayı zorlanıyor, belki de insafsızca yargılanıyor olmasındadır. Halbuki beni sanatımla konuşun demek istiyordur her kıvrak hareketinde.
Siz de çok güzel bir anlatımla kaleme aldınız bu durumu. Gönülden tebriklerimi bırakıyorum güne gelmeyi hak etmiş yazıya.
Sevgiler,
GÜNEŞİ UYANDIRAN
Beni alıp güzel bir Ege turuna kattınız. Sayenizde dolaşmış oldum gökkuşağının renklerine eş ülkemin yedi bölgesinden birisini.
Özgün yazınız, şiirsel anlatımınız çok güzeldi saygıdeğer kalem dost Naime hanımefendi. Kutlarım.
Emeğe ve sanata saygımla esenlikler.
GÜNEŞİ UYANDIRAN
GÜNEŞİ UYANDIRAN
Çok duyarlı bir bakışın, gözlemin, edebi bir dille özgün betimlemeler eşliğinde yöresinden aktarımı nefisti. Buruk hisler yaşatarak, yaşanmışlığa dikkat çekerek ve derinden düşünceye sevkederek beğeniyle paylaşılıyor.
Tebriklerim yürekten.
Selam ve sevgilerimle.
GÜNEŞİ UYANDIRAN
Büyülü bir hatıralar buketinin hüzünle noktalanan haz ıtırlı kokusu sardı yazıyı okuyunca ruhumu. Egenin güzellikleri büyülerken zennenin hüznüne aşina olmak yüreğime dokundu. Kalemin mahirliği ayrı etkiledi, hikâye ayrı. Tebrik ediyor, daim olsun diyorum.
zakir tarafından 10/23/2017 12:14:35 PM zamanında düzenlenmiştir.
GÜNEŞİ UYANDIRAN
Bos vakit buldugum bir anda benim yuvam olan deftere bir goz atayim dostlarim ne yapiyor diye merak ettim. Once gunun yazisina bakayim dedim. Hakikaten secici kurul isini cok iyi yapiyor onu tescillemistim. Yazinizi buyuk bir zevkle okudum. Egeli degilim ama egeyi cok severim. Ozellikle sarimsakli,ayvalik,gure,akcay o bolgeyi gezdim bilirim. Anlatiminiz ve final cok etkileyiciydi. Tebrik ederim Naime hanim.
Yazınız benim için sürpriz oldu Naime Hanım güzel bir sürpriz ancak.
Çoktandır hiç okuyamıyorum güne gelen yazıları bile.
Ama inanın susuzluktan kavrulduğum anda billur sürahiyi önüme koydunuz ve ben de kana kana içtim.
Harikasınız.
Selam ve Sevgiler.
GÜNEŞİ UYANDIRAN
Yazınız güne gelmeseydi. Sizin güçlü kaleminizi tanıma fırsatım olmayacaktı.
Seçkiye teşekkür ediyorum.
Oğlum Altnoluk'ta görevli. Defalarca gittim Altınoluğa. Siz yazmasaydınız anlattıklarınızın
hiç birinin farkında olmayacaktım. "Bakmakla görmek farklıdır" derler. Meğer ne kadar
doğruymuş.
Anı-Öykünüzün sonlarında benim de sizin gibi yüreğim burkuldu. Gözlerim doldu.
İnsanlığın varlığından beri bu toplumsal yara hep kanıyor. Kanamaya da devam edecek.
Sitemizin güçlü kalemlerinden Tacettin Yıldırımın "ÜÇÜNCÜ KİŞİLİK" şiirini de kendisinden
izin almadan sizinle paylaşmak istiyorum. Selam ve saygıyla...
Kapama hiç gözünü
Etrafında bunlar var
Ne dişi nede erkek
İsyanında vücutlar
Cinsel yaşam kölesi
Başka iş verilmiyor
Sanki uzaydan geldi
Kimse kabul etmiyor
Lanetlenen ruh olmuş
Reddediyor toplumlar
Dikenli teller ile
Sınırlanmış yaşamlar
Çaresizlik içinde
Gece gündüz ağlarlar
Unutma insanoğlu
Onunda bir kalbi var
Ona herkes yabancı
Sözü hiç dinlenmiyor
Ana baba reddetmiş
Evladım değil diyor
Bir üçüncü kişilik
Dünyası delik deşik
Geleceği kapalı
Hayatları gündelik
Bir anlık düşünsene
Kendini koy yerine
Kimliksiz vücutları
Yaradan’dan hediye
Peki devlet ne yapsın
Halkını aydınlatsın
Kol kanat gersin ona
Sokaklardan toplasın
TACETTİN YILDIRIM
GÜNEŞİ UYANDIRAN
Oralara yani o uzak kıyılara düştü yolumuz. Zaten uzak bir vakittir, düştü yolumuz. Yazı hoştu çokça. İçindekileri de çokçaydı. Aktarılan ve aslında bir yanı da dram olan insan öyküsüne ise yok denecek söz. Yalnızca, anlamak diyebiliyorum. Aklıma geliyor travesti olarak tanımlanan kimselerden birinin söyledikleri. Diyordu ki, önce bizimle ilişki kuruyorlar, sonra da ayıplıyorlar. Hem ilişki kuran, hem ayıplayanlar aynı. Ne yaman bir çelişki değil mi? Kutladım düşündüren, gösterip yaşatan yazıyı...