- 576 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ATLAR VE MAVİLER ÖKSÜZ KALDI
O, Paris’te gece gündüz ülkesini düşünüyor. Ülkesine sevgisini anlatıyordu. Ama devlet onu sevmiyordu. Fikirleri, Nazım Hikmet’le olan dostluğu devleti ürkütmüştü.
Askerliğini yapmadığı gerekçesiyle vatandaşlıktan çıkarıldı. Yaşamı boyunca kendini ’’Türk ressamı’’ olarak tanıtan Arbaş, 1977’de ülkesine döndüğünde ’’vatansız’’ ilan edildi. Yıllarca uğraşıp çabaladıktan sonra ancak kavuşabildi Türk vatandaşlığına.
Ayrı kaldığı uzun yıllar boyunca Anadolu’nun renklerini, kokularını, havasını ve suyunu çizen Arbaş, ülkeye döndükten sonra da aynı yolu sürdürdü. Boğazın sürekli değişen ışığını, balıklarını, balıkçılarını mercan mercan boyadı.
Hep’’Ben bildiğimi çizerim’’ dedi. Gördüğü şey neyse onu çizip boyadı. Manolyaları çizdi, manolya simgelerini değil.
Heyecanlarını, sevgilerini, tutkularını, isyan ve özlemlerini döktü tuvallere. Öğretmeni tabiattı. Nerede yaşadıysa oranın kırlarını, insanlarını, sokaklarını, denizleri çizdi.
Bir de atları çizdi. Atlar onun yakasını da, fırçasını da bırakmadı. Son resimlerinden birindeki kılıçlı bir atlıyı anlatırken ’’Atlar gericiliğe karşı savaşır. Dağlarda, kırlarda koşan tüm atlar benim artık. Resimlerimdeki atlar özgürlüğün, tabiata yakın olmanın, kahramanlığın ifadesidir’’ diyordu.
Avni Arbaş, insanların artık hayal kurmaya zaman ayırmadıklarını biliyordu ve resimleriyle insanları hayal kurmaya teşvik etmeye çalışıyordu. Onun için diğer ressamlardan daha fazla uğraşıp, sade ve basit resimler yapıyordu.
Cafcaflı resimleri sevmiyordu. Sadelikte o kadar ileri gitti ki, bir gün öykücü, Zeyyat Selimoğlu ona ’’Görenler resimlerini bitmemiş sanacaklar’’ diye takıldı.
Umursamadı. Onun istediği, insanların resimle birlikte yaşayabilmeleri, resimle dost olmalarıydı.
Renklerin karmaşık dünyasında kendi bildiği yoldan gitmeyi sürdürdü. Maviye boyanmış resimler yapmaya devam etti.
Sonra da Foça’da sisli bir sonbahar sabahı mavi mavi boyadığı atlardan birine binip, mavi ve başka bir dünyaya doğru yola çıktı.
Atlar ve maviler öksüz kaldı...