- 1139 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hayatın Kadrajına Yakın Olmak Katılımcı Olmak Gerek, Yaklaşmak Yakın Olmak Gerekir ki…
Neydi içimizde birden biten ve sönen, yakmaya çalıştıkça sönen, görmek istedikçe göstermeyen gizleyen neydi? Düşündüm çözemedim çözmeye çalıştıkça geriye dönemedim, dönemeyince arkamda beni görmemeye iteni göremedim, bekledim yansımasını bir yerde yağan yağmur suyunda yansımasını, karşı da açılan bir pencere yansıyan yüzünü ya da yanımda geçecek olan bir taksinin camına siması yansıyınca görmek için, ne yağmur yağdı ne bir pencere açıldı ne de yanımda bir taksi dolmuş geçti… Sanki tüm yolları kapatmıştı, sanki yollar kapalı diye uyarı levhası dikmişti sokağın başına sonuna ortasına…
Gelenleri gidenleri yakasından yakalamış ne bırakmıyordu doğru yolda gitmesi için, doğruya varması için? Dünya mı? Nefsimiz mi? Şeytan mı? Arzularımız mı? Hislerimiz mi? Lakin onların tutacak elleri yok tu ki, sadece fısıltı halinde konuşurlardı! Fısıltılı konuşmak bu kadar etkilimiydi? Oysa onca mazlum dert içinde ki yardım için feryat figan ederken duyanı olmaması bu nedenle mi ki duyulmuyordu? Sanmıyorum! Öyleyse elleri olmayan nasıl engel olabilirdi ki? Muamma!
Hayatın kadrajında o kadar mı uzağız ki bu biten yeniden yenilenmiyordu, sönen yeniden yanmıyordu, yoksa yitirdiğimiz kendimizden önce umutlarımız mıydı kendimiz mi yitirdik? Oysa Mevla’dan umut kesmeyen bir milletiz, öyleyse kendimizden ümidi kestik, oysa Mevla, kul bittim dedikçe ben yettim diyen bir Rabbimize sahipken bizi böyle bitiren söndüren yeniden yakmayan yeşertmeyen neydi? Ben’lik olsa gerek Meleği şeytan yapan da bu değil miydi? Çok kısa bir cümle olmasından mıdır bu kadar önemsememiz, aman bu kadar kısa bir cümlelik sözden ne zarar gelir mi diye anlamamamız mı yıkıyor? Bitiriyor söneni yakmıyor, evet bence bu benlik her şeyi yakan yıkan inşa etmeyen yalnız esaret içinde bırakan…?
Kısa olan uzun olanı bitirir miydi? Kısa olan uzun yolu yıkabilir miydi? Görünmez kılabilir miydi? Varılacak yolu varılmayan edebilir miydi? Önemsememek bu kadar yıkıcı olabilir miydi? Evet, olabilir yıkabilir bitirebilir görünmez kılabilir varılmayan edebilir çünkü benlik yıkan yakan kör eden bir özelliği var ki bunu bilmiyoruz önemsemiyoruz! Manayı anlamak anlamamak! Bilmek bilmemek! Görmemek es geçmek! Layık olmamak, layık olmayı seçilmeyi istemeden yürümek yaşamak…
Aslında kaybetmek kazanmaktır, kaybederek doğruyu buluyoruz, yıkıldıkça kalkmayı öğreniyoruz, kaybetmeyi sevmiyor muyuz diyeceğim lakin kaybediyoruz, sönen yanmıyor! Yıkıldıkça kalkmıyor muyuz? Kalkıyoruz düşmeyi mi istemiyoruz? Nasıl doğru olanı kaybedince öğreniyorsak düşüncede kalkmayı bileceğiz ve de biliyoruz bu sayede… Bence her neyse bu kadar yıkıcı köreltici ki bu kadar vahim sonuçları doğura biliyor… Kaybetmeyi seçmek, kaybetmek değil kazanmak nasıl oluyor diye bir defa kaybetmek, bir daha kaybetmemek için tecrübe kazanmak değil midir? Yanlış mı biliyorum yoksa? Belki bende öylesine yazıyorum bildim sanırken bilmiyorum es geçiyorum!
Oysa duyguların bir mucizesidir bizim için tıpkı şiir gibi öyleyse esir eden gitmeye engel olan nedir? Mucizeye varmaya engel olan vardır mayan gülümsetmeyen! Şiirin duyarlıklarından soylu tatlar alabilen kişi, gerçek bir şairdir; ömrü boyunca bir tek dize yazmamış olsa da der (George Sand).Öyleyse benlik duyarsız olmanın kapısıdır şiir okumayı sevmemenin yapısıdır, gönül’e yürümemenin sevmemenin gülümsetmenin tadını almadan mutsuzluk kapısıdır ki bu kadar yıkıcı yakıcı kör edebiliyor… Hayatın kadrajına yakın olmak katılımcı olmak gerek, yaklaşmak yakın olmak gerekir ki, her şey bize yakın olsun yıkan değil sardıran vardıran varan eylesin, ağlayan eylemesin vesselam. Selamlarımla.
Aşık Gülveren