- 2100 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
BEYİN GÖÇÜ-DİL İLİŞKİSİ!!!
Gündem son günlerde çok yoğun.Malum Ergenekon ve Deniz Feneri tartışmaları aldı başını gitti.Ben bu gün farklı bir konuda yazmak ve bir an olsun bu cendereden çıkmak istiyorum.İzmir’de üniversite arkadaşımla beyin göçü hakkında küçük bir fikir alış-verişi yaptık.Peki dedim anlat sence nedir beyin göçü?Çok büyük bir hararetle,iştahla anlatmağa başladı:’’Beyin göçü Türkiye üzerinden gidersek eğer burada başta başörtüsü sorunu olmak üzere çeşitli nedenlerle okuyamamış öğrencilerin Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ya da Uzakdoğu ülkelerinde okumağa gitmesine denir.Ayrıca öğrencilerin buralara giderek Türkiye paralarını oralarda harcamaları da para transferi olarak da değerlendirilebilir…’’ Bu ve benzeri şeyleri anlattı durdu.Bende onu büyük bir sabırla,metanetle dinledim.Ve bence olay bundan ibarettir deyerek son sözü koydu.Bana dönerek sen de anlat bakalım sen ne deyeceksin bu konuda dedi ve topu bana attı.Ben de başladım anlatmağa.
Söze başlamadan evvel şunu söylemem gerek ki arkadaşımın dedikleri ve onun düşüncelerini paylaşanların fikirleri tamamen doğru.Ancak çok büyük eksik bir yanı var bu açıklamaların.Zaten aslında bu olayda üzerinde durulması gereken şeyde bu.Ben de elimden geldiğince bu konuda sizleri bilgilendirmeğe çalışacağım.Şimdi bakın Mehmet Barlas,Ahmet Altan,Güneri Civaoğlu,Fatih Altaylı,Mehmet Ali Birant gibi isimlerin hepsinin üniversitelerini Fransa,İngiltere,Almanya,Amerika gibi ülkelerde okuduklarını ya da bir şekilde oradaki üniversitelerle organik bir bağlarının olduğunu görürsünüz.Dahası bu saydığım isimler ve bunlar gibi yaklaşımı olan isimler lise öğrenimlerini dahi Amerikan Kolejlerinde İngiliz Saint…(Saint=aziz) bilmem ne lisesinde okuduklarını görürsünüz.Bu insanlar Anadolu halkından onların çilelerinden,cürümlerinden uzaktan yakından alakaları yoktur.Onlar şundan bundan doları alır parasını aldıkları adamların çıkarları doğrultusunda yazı yazarlar.
Yani öğrencilerin üniversite de okumak için yada doktoralarını yapmak için bu ülkelere gittikleri çok doğru.Gittikleri üniversite de bu isimler mevcut devlet tarafından ilk önce karakteristik bir incelemeye tabi tutulurlar.Mesela kimin kindar olduğu,kimin dindar olduğu,kimin para için değil memleketini anasını-babasını dahi satabileceğini bu adamlar bu tahliller sonucu öğrenirler.Ve vatanlarına ihanet edebilecek yani vatanına bir şekilde zararı dokunacak olanlarla bir güzel ilgilenirler.Onlara o ülkenin çıkarları adeta telkin edilir.Onlara batı tarihi,batı sanatı okutulur.Aynı bizde Gülen cemaatinin Said-i Nursi kitaplarını öğrencilere okuttukları gibi.Her neyse bu insanlar işte tüm bu asimile tavırlar arasında eğitimlerini tamamlarlar.Bu ülke bu çocuklardan eğer bilimin herhangi bir dalında yararlanacaksa onlara çok çeşitli avantajlar sunarak ülke dışına çıkmalarını engeller.Zaten bir müddet sonra da bu çocuklar oralarda Türk olduklarını dahi unuturlar.Çok azı bozulmadan kalır.İşe yaramayan tayfa ise gerisin geri ülkelerine postalanır.Sahte aydın,sahte bilgin olarak.Ve bu insanlar bir şekilde toplumun huzurunu,kaçırırlar.toplumun örf,adet ve ananelerine adeta hakaret ederek onları zaafa uğratmak için büyük bir sofulukla ve samimiyetle çalışırlar.Bakın uzun yıllar Amerika’da kalmış Prof.Dr.Oktay Sinanoğlu bu konuda ‘Hedef Türkiye’ adlı kitabının 209uncu sayfasının ikinci paragrafında neler söylemektedir:
‘’ Aslında Türkiye’de ihraç edilen beyin değildir.İhraç edilen beyin ham maddesidir.Hammaddeyi biraz işlerler,aralarından çok yetenekli,işe yarayacakları kendine ayırır ve kullanırlar.Tabii karakter sahibi olmaması,milletini sevmemesi gibi özelliklerinin olması gerekir.Geriye kalanları da ülkesine geri gönderi;o ülkede kullanırlar,sahte aydın olarak.’’
Olaya bu noktadan baktığınızda işte gerçek beyin göçünün ne olduğunu daha net anlıyorsunuz.Yani bu olay sadece öğrencilerin yabancı ülkelere gidip,oranın kültürüyle birey olup,sonra da kendi memleketini,kendi örf,adet ve ananesini beğenmemesi hor görmesinden ibaret değildir.Yani tam bir ‘Yumurtadan çıkmış kabuğunu beğenmiyor.’hikayesi ortaya çıkıyor bu noktada.Fatih Altaylı,Güneri Civaoğlu,Mehmet Barlas,Ahmet Altan işte bunlar ve benzerleri çok açık örnekleridir bu durumun.Bu gün bu insanlar çok büyük yerlerde söz sahibi olmuşlardır.Çok önemli roller üstlenmişlerdir.Bakın mesela Türkiye’de bu gün Laiklik çığırtkanlığı yapan dalkavuklarda bunlar.Burada sizlere şöyle bir hatırlatma yapmak isterim.Türkiye’de bu gün Atatürk’ü,Atatürkçülüğü,Laikliği bu insanlar temsil ettiklerini sanıyorlar.Ve yaptıkları açıklamalarla yazdıkları yazılarla köylü halkı,Ahmet efendileri,Hatice hanımları,Ayşe nineleri Atatürk’e ve Atatürkçülüğe düşman etmekteler.Bu gün bu insanların sözleri ile Ulu Önder’e karşı bir kin beslemeğe başlayan ya da ondan nefret ediyorum deyen insanların bu gerçekleri de göz önüne alarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı olan tutum ve davranışlarını yeniden gözden geçirmelerini düşünmekteyim.Bakın aynı kitabın 211.sayfasında Murat ORHANLI’nın sorduğu:’’Peki Türk insanı,terk edip gitme psikolojisine,nasıl sokuldu?Bunu batılılar mı yaptı?’’ sorularına nasıl çarpıcı bir yanıt verdi:
‘’Bundan 50 yıl önce Amerika’da Türkleri görmek mümkün değildi.O zamanlarda Türk dediğiniz zaman Amerikalılar –Hollywood filmlerinden olsa gerek- burasının bir çöl ülkesi olduğunu zannederlerdi.Dünya’da dışa en az göç veren ikinci ülkeydik.Diğeri de Japonya…Bir de Rusya’yı saymak gerekir.Bu milletler vatanlarına bağlı insanlardı.Maddi şeyler için göç etmezler;ki doğruydu.Şimdi tabi o günlerden bu güne 50 senelik Amerika’nın kültür mühendisleri marifetleri ile Türkiye’de bu milli ruh,vatan sevgisi,gerekirse vatan için ölmek ruhu tahrip edildi.Millete şimdi’’Topraklarımız yabancılara teslim ediliyor.’’deseniz,’’Peki ama piyasa ne olacak.’’diyor.’’Vatan gittikten sonra piyasanın ne önemi var.’’diyorsunuz,’’İyi ama piyasa ne olacak.’’diye bir daha soruyor.Kasıtlı olarak bu ülkeyi bu hale getirdiler.Amerika’nın her gittiği ülkede,mesela Orta Amerika,Güney Amerika bazı Asya ülkelerinde muazzam bir kültür tahribatı yaptığı,o milletlerin kültürlerini yok ettiği bir gerçek.’’
Şimdi hangi kesimden olursak olalım ister sağcı ister solcu ister A.K.Pli ister M.H.Pli ister C.H.Pli ne olursak olalım ama başımızı ellerimizin arasına alalım acaba bu sözlerin ne kadar doğruluk payı var.Bana soracak olursanız yüzde yüz doğru derim.Şimdi de aynı kitabın 212.sayfasında Murat ORHANLI’nın sorduğu:’’Amerika bunu nasıl yapıyor,önce nereden başlıyor?’’ sorusuna hangi çarpıcı yanıtı veriyor:
‘’ ’Önce yabancı dille eğitim ve İngilizce’nin önemli olduğu propagandası ile işe başlıyor.Sonra eğitimine el atıyor.Ardından da o milletin kendi geleneklerine,dinine olan bağlılığını yıkıp onları hor gösteriyor.Ondan sonrada Hristiyan misyonerlerini gönderiyor.Mesela Güney Kore çok düzgün bir memleketti.Kore Harbi’nde girdiler oraya ve otuz sene içinde Korelilerin yarısına yakınını Hristiyan yaptılar.Yerleştirdikleri Hristiyanlık da ilkel bir din.Yani tarafsız bir şekilde bakıp ta Korelilerin dininden daha iyi bir din bu deyemiyorsunuz.Çünkü bu azılı ve saldırgan misyoner takımı emperyalizmin araçlarından biridir.CIA bunlarla iç içe çalışır.Mesela Kazakistan’da bir örnekle karşılaştım.CIA’nın oradaki bir profesörü,konferans yada başka bahanelerle misyonerleri getiriyor oradaki üniversiteye.Tabii ülkede bütün halk Hristiyan olmuyor,bir kısmı oluyor ve asırlarca bu iki kesim bir birleriyle savaşıyor.Sömürgecide işini yürütüyor.En son Endonezya’da bu uygulamayı gördük.’’
Sanırım ortadaki durumun çok güzel bir özetini yaptık bu sorularla.Ben hocamızın bu güzel tespitlerine acizane birkaç ekleme yaparak devam etmek istiyorum konuya.Bu gün misyonerler yurt dışından özel olarak gelmiyor ülkemize.Ya da gelir ama yerli misyonerler daha büyük bir sofulukla onların misyonuna hizmet ediyor.Artık ülkenin kendi evlatları kendilerini yabancı dille eğitime odaklar durumdalar.Bu gün halk arasında da büyük bir tevazu gören,söyledikleri adeta emir telakki edilen bir Gülen Hoca’mız var.Bu insana güvenen onlarca kişi çocuklarını bu yerli modern misyonerlerin ellerine bırakmakta.Bu sözde hocamızın CIA ile olan bağlantısı Amerikan merkezli kaynaklarca deşifre edilmiş olmasına rağmen,kimse bu adama hesap sormamaktadır.Adeta CIA’nın bir ajanı gibi çok çeşitli ülkelerde faaliyetlerde bulunmaktadır.Bu vatan haininin bu gün Orta Asya’dan Balkanlar’a,Güney Afrika’dan Kafkaslar’a kadar çok geniş bir coğrafyada sözüm ona Türk okulları var.(Bu okullar tam da Amerikanın Büyük Ortadoğu Projesi’ne göre sınırlarını değiştireceği ülkelerde tesadüfe bak.)Evet isimleri Türk ama içeriklerinin Türk ile Türklük ile uzaktan yakından alakası yok.Tıpkı bir zamanlar Yahudi sermayesiyle kurulan Osmanlı Bankası’nın bize Türk bankası diye yutturulması gibi.Her neyse.Bu adamın sözüm ona Türk okullarının eğitim diliyse sanıldığı gibi Türkçe değil.Arapça da değil şaşırmayın.Bu Türk okullarının öğrenim dilleri İngilizce.Yanlış duymadınız.İngilizce.Bu okullarda haftada sadece dört ile altı saat arasında Türkçe dersi verilmekte.Amma Türk okulu ha.Mumla arasak bulamayız.
Şimdi bu adam eğer Türkiye ya da Türk çıkarına hizmet etse kalkıp da eğitim dilini Türkçe yapmaz mı?Hadi diyelim ki İslamiyet’in gelişimi için belki de Arapça ilan etti okulların dilini dedik ama buda boş çıktı.Demek ki bu adamın ne Türk ile ne Türklük ile ne de İslamiyet ile alakası yok.Hadi diyelim ki hocamız bu konularda cahil.Kendisini uyaranlara neden resti çeker durumda?Neden hala aynı hatayı sürdürmekte?Eğer bu yazılanları yalanlayacaksa çıksın öyle olmadığını ıspat etsin ve benim gibi düşünenleri mahcup etsin ama kendisinin böyle bir imkanı yok.Çünkü yazdıklarımız tamamen doğru ve ıspat edilmiş gerçekliklerdir.Dahası bu okullarda Hristiyan misyonerlerin yapmak istediklerini bizim yerli sofu misyonerler yapmaktalar.Daha yaşları kemale ermemiş çocuklara din dersi adı altında aslında Hristiyanlığın da hak din olduğu söylenmekte ve çocuklar adeta bir ikilem içinde bırakılmaktadır.Şimdi azıcık konunun dışına çıkarak malum camianın Avrupa faaliyetlerinden biraz bahsetmek istiyorum.Burada yazacaklarım aynı zamanda çok çarpıcı ve sarsıcı bilgilerdir.Geçenler de bir haber kanalında izlediğim kadarıyla malum camianın Avrupa’da yayın yapan bir dergisinde Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet’in ikinci kısımlarının makaslanmış olduğu ortaya çıktı.Yani bu adamlar bu güzel kutsal sözlerin (Ki Kelime-i Şehadet Müslüman olmanın gereksinimlerinden biridir.)’ ….Muhammedurresulullah’ kısmını yazmadıkları anlaşıldı.Biraz daha derine ineyim acaba neden bu güzel sözlerin ikinci kısımlarını söylemediklerinin sebebini bulayım dedim.Bir de baktım ki işin altından Dinler Arası Diyalog denen modern misyonerlik safsatası çıktı.Buna şaşırmadım.Geçmiş yazılarımdan birinde Allah şahidimdir ki bu konuda başta burada ki insanlar olmak üzere tanıdığım herkesi bilgilendirdim.Yüce Yaradan’ın karşısına çıktığım zaman en azından bu konuda üzerime düşen sorumluluklarımı yerine getirip-getirmeme konusun da rahat olacağımı biliyorum.Rabbim bana sen bunu biliyordun da neden söylemedin diye hesap sormayacak.Yani vicdanen bir rahatlık ve huzur içerisindeyim ama keşke bu konuda haklı çıkmasam yanılsam.Bu insanlar artık ben ve benim gibi yanlış yaptıklarını söyleyen insanları yanıltmamakta ısrar ettikçe de yanılacağımı sanmam.Bu arada sözü geçen derginin bir nüshasını elde etme girişimimizin var olduğunu ve ulaşır ulaşmaz da sizinle paylaşacağımı belirtmek isterim.
Evet bu çarpıcı bilgiden sonra konumuzla alakalı sizleri acizane bilgilendirmeğe devam edelim.Türkiye’de eğitimdeki geri gidiş,eğitimde ki milli olmayan uygulamalar aslında ta 1954 tarihine kadar dayanır.O zamana kadar milli olan eğitimimiz işin içine İngilizler,Amerikalılar,Fransızlar katılınca artık milli olmaktan çıkar ve gayri milli bir istikamete doğru sapma yapar.Bakın şimdi söyleyeceğimi Türkiye’de çok az insan söyler.Şimdi Tevhid-i Tedrisat kanunu yani eğitim ve öğretimin birleştirilmesi kanunu ve Lozan Anlaşması’na bakarsanız eğitim dilinin tamamen Türkçe olmasının bir garanti altına alındığını görürsünüz.Yani aslında üniversitelerde,liselerde okutulan İngilizce hazırlık sınıflarının hukuksal,yasal ve anayasal dayanağı olmadığı gibi Lozan Anlaşması’na da Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na da aykırı bir durum teşkil ettiğini söylemek elbette ki mümkündür. Atatürk -Milli bir eğitim içinde yabancı dil eğitimi nasıl olmalıdır?- sorusunun da çok güzel bir yanıtını bulmuş ve uygulamaya geçirmiştir.1930 yılında Türk Eğitim Derneği’ni kurmuş,onun özel okulu Ankara Yenişehir Lisesi’nde haftada on saat yabancı dil koymuş ve diğer dersleri de bir güzel Türkçe anlattırmıştır.Yani bu günkü gibi bir yıl hazırlık ve bazı bölümlerde matematiğin,fiziğin,kimyanın hatta Türk Dili ve Edebiyatı’nın dahi İngilizce okutulması gibi saçma sapan işlere bulaşmamıştır.Ama yukarıda da yazdığımız gibi 1954 yılında Atatürk’ün kurduğu bu liseye yabancı eli değmiş ve artık eğitim sistemimizin önü alınamaz çöküşü başlamıştır.Atatürk’ün örnek okulu İngilizce eğitim veren ilk Türk okulu oluvermiştir.Sonra Anadolu liseleri,Bilkentler,Boğaziçiler alıp başını gitmiş ve eğitim sistemimiz bu hale gelmiş dahası çocuklarımızın da iki kültürün arasında sıkışıp kalmasına neden olunmuştur.Bu şekilde eğitimi olan bir başka ülke daha yeryüzünde bulamazsınız.Ne İngiltere’de ne Fransa’da ne Amerika’da.Dahası siz turist olarak Fransa’da İngilizce konuşsanız dahi sizin yüzünüze bakılmaz.Ne zaman ki Fransızca konuşursunuz o zaman adam yerine konursunuz o ülkelerde.
Geçmişte bu tip uygulamalarla asimile edilmiş,yok edilmiş,talan edilmiş ülkeler vardır. Fransa’nın Cezayir’e,Tunus’a bu dil yolu ile neler yaptığına açıp bakın.Aynı şekilde Polonyalılara (Lehlere) İngilizler tarafından neler yapıldığına bakın,2000 yıl önce Romalıların Kelt halkına yaptıklarına bakarsanız bu konunun neden üzerine düşülmesi gerektiğini daha net ve açık şekilde anlarsınız.Burada bir anti parantez açıp söylemek isterim bu gün Atatürkçüyüm deyen insanlara bakın bakalım bu konuda tek satır yazıları var mı.Ya da başörtüsü konusun da yılda ortalama beş bin yazı yazan Nazlı Ilıcak’ın ya da Fehmi Koru’nun yahut Hayrettin Karaman’ın bu konuda tek satır yazısı var mı? Bulamazsınız çünkü bu pislikler ekmeğini yedikleri suyunu içtikleri bu coğrafyaya bu denli samimiyetsiz şekilde davranmakta ve var oldukları sürece de öyle davranacaklarını adeta yazıları ile teminat altına almaktalar.Yıllar sonra gerçekleri anlayan gençler onların mezarlarına tükürerek onlara lanet okuyarak gezecekler ve onları asla affetmeyecekler.
Dil konusun da Türk halkına başka bir kazık daha atılmaktadır.Bakın bu gün üniversitelerimizde Osmanlıca öğrenimi yok.Şimdi sakın ne alakası var demeyin.Osmanlıca yok.Bu dersin konulmamamsının sebebi de Osmanlıcayı Türk evlatları öğrenip Osmanlı arşivlerini açıp okuyup öğrenemesinler diyedir.Osmanlı arşivlerini açsanız Osmanlı Tarihi’nin 1453 İstanbul’un Fethi,1402 Ankara Savaşı,1441 Kosova Savaşı’ndan yani astı kesti feth ettiden ibaret olmadığını dahası bu gün hain damgası vurulan insanların aslında ne büyük devlet adamı oldukları ve çok büyük devlet adamlarının da aslında hiçbir halta yaramayan insanlar olduklarının anlaşılacağı içindir.Bu gün Selçuklu hakkında hiç bir şey bilmiyoruz.Çünkü Farsça çeviri yapacak aydınımız yok.Bu gün okullarda okutulan tarih de öyle Kemal Kara’nın yazdığı tarih tarih değildir.Bu gün biz Kemal Kara’nın İngiliz,Fransız arşivlerinden yaptığı çevirilerle tarih öğrenmekteyiz.Yani bu ülkenin evladı kendi tarihini öz insanından değil de İngilizden,Fransızdan öğrenmektedir.Ve ne kadar doğru öğrendiği de tartışmaya açıktır.
Tüm bunları yazmamın tek bir amacı var ki o da şu:Bu gün halkın milli ve manevi duygularla bağlandığı ve sözüne adeta bir emir gibi uyduğu insanların gerçekte bu ülkeye ve Türk milletine Orta Asya’dan Balkanlar’a Güney Afrika’dan Kafkasya’ya kadar tüm Müslüman ve Türk camiaya aslında nasıl zarar verdiğini gözler önüne serebildiğim kadar sermektir.Sakın ola ki kimse beni bir din düşmanı olarak nitelemesin.Keza dinim için,ülkem için verdiğim bu acizane mücadelede bu söz beni çok derinden yaralar.Ve umarım ki bu araştırmalarım,yazılarım gerekli yerlere gerekli mesajları verir.Tekrar görüşünceye dek.
YAZI TARAFIMCA ÇEŞİTLİ SİTELERDE FARKLI ADLAR ALTINDA YAYIMLANMIŞTIR.BİLGİLERİNİZE....
YORUMLAR
Seneye ben de beyin göçünü yaşayacak biri olacağım! Gitmek istememin bir çok nedeni var.. Arkadaşının söyledikelrine katılmakla birlikte bazı eksiklikleri olduğunu kabul ediyorum. Ama bazı şeyler bu kadar ucuz olmamalı. Sağcı - solcu çatışmasını her nefes alışımda hissetmek istemiyorum.. Ünlü yazarlar, ya da amatör yazarlarda ve daha 15 yaşındaki çocuklarda bunları görmek ne kadar acı ! ADD ve F.Gülen cemaati olarak ayrılması ne kadar gülünç! İktidar ayrı alemde, diğer taraf ayrı alemde..
Hangi üniversitede yok ki bu çatışmalar? Biz öğrenciler her zaman bir gruba dahil olmak zorunda mıyız? Hep eleştiririz, hep söyleriz ama nedense çözüm sunmayız hiç..
Tuhaf .. !
(Yazılarım yazının sahibine ithaf değildir.. Genel yazıyorum!)
Hemşerim, yazdıklarının çoğu doğrudur ama malesef Türkiyede insanada doğru düzgün değer verilmediği acı bir gerçek.
Birde gülen hoca hakkında yazdıklarını pek doğru bulmuyorum. Bu kanıya nerden vardığınızıda çok merak ediyorum. Yanlış kaynaklardan bilgi edinmişsiniz. Çünkü o okullarda okuyan arkadaşlarım vardı.