- 1033 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HERAKLEA
Bir varmış bir yokmuş,dünyanın tam yüreğinde bir şehirde Herklea adında bir kız yaşarmış.Feyz,bereket dolu bu şehir bereket sembolüymüş;dallarını adını aldığı bu güzel kızdan alan Heraklea ırmağına doğru uzatmış ceviz ağaçları,kırmızı kırmızı elmaları ve kiraz yüklü ağaçlarıyla cennet gibi bir yermiş.Kızlar bu ırmağın kıyısına oturur ipek eğirirlermiş.
Sabahları kuş şakımalarıyla uyanırlar;öbek öbek çiçeklerin arasında gezinirlermiş.Volkar Dağları yamacından kıvrılarak gelen Heraklea nehri ovalara yayılarak gidermiş. Akar akar sazlıklara ulaşınca da oradaki Düden denilen yerde bir aktaşın altında kaybolurmuş..Rivayete göre:
Heaklea Nuh’un torunu,Pontuslu rahibin kızıymış.Babası bir bilgeymiş..Ela gözlü,kızı için şehrin kenarına kaleler yaptırmış,Doğuya doğru uzayan kaleye Doğu Elagöz,batıya doğru uzayan kaleye de Batı Elagöz adını vermiş. Burası zaptı zor bir Rum Kalesi olmuş..Irmakta yüzen mercanlar,Toros Dağları’nda oğul çıkarıp bu şehre gelen arılar dağlardaki kekiklerin özünden bal yaparlarmış.Eskiden bu şehrin ovasının adı likonya ovasıymış;Şehir adı da Kybistra( Ereğli)- (akıntı)anlamını içeren ...
Gece olunca şebnem taneleri inermiş bu şehrin üstüne..Tane tane yakut gibi dizilirlermiş yaprakların üstüne.
Kaç kez yakıp yıkılan,uğrunda savaşılan bu güzel şehir hazin titreyişler içinde kızını saklayan bu bilge için hep dua edermiş kurtlar kuşlar..Fakat bir gün bir hükümdar burayı ele geçirmiş.Masal bu ya güzeller güzeli Hekalea -yı köle pazarına götürmüşler.Burada yeni hükümdar Harun-Ür Reşid -in veziri satın alarak yeniden kaleye getirmiş.Bu güzeli dinleyen hükümdar şehrin etrafındaki yıkılan kaleleri yeniden yaptırmış bu kez daha uzaklara kadar uzatmış.Binlerce mil uzayan bu kale dillere destan olmuş.
Günler gelip geçerken her gece yere inen,her yere yakuttan damlalar oluşturan şebnem taneleri hükümdarı üşütüp hasta etmiş..Daha aşağılara doğru göç etmişler.Fakat Heraklea-yı yakuttan bulutlar alıp gökyüzüne götürmüşler.Hükümdara vermemişler,,
Aradan uzun yıllar geçmiş..Bu şehir kaç kez ele geçirilmiş.Karamanoğulları,bu kaleye Larende kalesi demişler.Sonra bir gün bu güzel şehri Fatih Sultan Mehmet de ele geçirmiş..
Bir de bereket tanrısı Şantaş varmış;sol elinde buğday başaklarını,sağ elinde üzüm salkımını tutarmış.Kendinden daha az ehemmiyette olanlara karşı kibirle o zamanın kralı Warpalas’a uzatırmış..
Masal bu ya mihnet eden ve ettireni kayalar içine almış..Çünkü bu şehir de kibirlenmek,insanları küçümsemek ayıplanırmış.Yoksa yakut yüklü şebnem taneleri yeryüzüne iner kötüleri hasta eder kaçırır;iyileri ise çelik gibi sağlamlaştırırmış.
Kaç kez yakılıp yıkılan,kuş şakımalarıyla kulakları çınlatan bu güzel şehir hazin titreyişler içinde iç çekmeye başlamış..Bir gün sis tülü kalkıp gitmiş..Sabah uyandıklarında şebnemleri göremeyen büllbüller ahı-figan içinde ötüşmeye başlamışlar..Keçiler hoplaya hoplaya giderken artık hoplamaz olmuşlar,kirazlar küsmüş o yıl hiç çiçek açmamışlar,ceviz ağaçları dallarını Heraklea Irmağına sarkıtmamışlar,elmalar kızarmamış..,
Bir gün bilge bir yaşlı onlara şöyle demiş:Bu şehir kuşlar gibi uzun bakışlı insanlarıyla evrenin her yerine sevgiyle uzanabilen,evrenin gizemini duyumsayabilen,birbirini kucaklayıp ayrımcılık yapmayanlara armağan edilmişti;bir düşünün bakalım olur ya farkına varmadan da olsa hatalar yapmış;komşunuzu kırmış olabilirsiniz.Bazılarını kendinizden daha ez ehemiyette görmüş olabilirsiniz..İçinize doğru bir yolculuk yapın bu gece demiş..
O gecenin sabahı halk uyanınca şaşırmış:Bulutlar yere inmiş;şebnemden incilerle diktikleri elbiseyle Heraklea bahçelerin içindeki sis tülü arasında geziniyormuş..Keçiler yeniden hoplaya hoplaya tepelere çıkıyor,elmalar kızarıyor,ceviz ağaçları dallarını Heraklea Irmağına uzatıyormuş.Arılar oğul oğul akın edip bu şehre bal yapıyormuş.Bu şehrin insanları hep insana insan olduğu için değer veren,din,dil,ırk ayrımı yapmadan birbirini kucaklayarak sonsuza denk hep mutlu yaşamışlar..Her sabah sis tülü arasında gezen,etrafına şebnemden yakutlar dizen ela gözlü bu güzel onları hiç bırakmamış..Gökten üç tane yakut düşmüş:birisi bu masalı okuyanların,birisi feyz,bereket içinde kardeşçe yaşamaya çalışanların,birisi de gönlünde sevda taşıyanların avucuna düşmüş...İpek eğiren kızlar koşup açmış avuçlarını..Koşarken koşarken suya düşmüşler..Masal bu ya kızları kurtarayım derken köyün delikanlıları da düşmüş..Heraklea nehrinde birden iki saray oluşmuş:Kızlar ve oğlanlar sarayı..Böylece bu güzel şehirde yaşayıp giderlerken Heraklea Nehri de yoluna devam etmiş ve Düden denilen bir yerdeki aktaşın altına gizlenmiş..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.