- 935 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DÜĞÜNLERİMİZ VE BOZULAN AİLE YAPIMIZ
Aile toplumun temelidir. Diri toplumlar güçlü aile yapısına sahip toplumlardır. Toplumları zayıflatmak aile yapısını zayıflatmakla mümkündür.
Hal böyle olunca Milletimizin aile yapısına bilinçli saldırılar alabildiğine artarken korunma konusunda ise maalesef yetersiz durumdayız. Pek çok tv dizileri sanki sırf bu amaçla yapılmış ve yapılıyor gibi. Peki RTÜK ne iş yapar? Tarihi anlatan bir dizideki kılıç sahnesini uygunsuz görüp uyarı verirken aile yapımıza adeta yayılım ateşi gibi saldırı varken niye netice alacak bir çalışma yapmaz? Milletimizin aile bekçisi sadece RTÜK olmadığı gibi ilgili her kurum ve milletimizin her bir bireyi sorumludur? Öyleyse bu çözülüşe niye sesimiz çıkmaz? Niye sesimizi çıkarmadığımız gibi akıntıya kürek çekeriz?
Örnek mi? İşte çoğunluk arzeden düğünlerimizin hali! Ahlaki ve manevi çözülüşün ne seviyede olduğunu düğünlerimizden gözleyebiliriz.Yanlış anlaşılmasın benim sitemim milletimizin aile yapısının sağlam kalıp kalmamasını kendisine dert edinenlere. Böyle bir derdi olmayanlara duadan başka sözüm yoktur. Yoksa her bir birey hürdür, isteyen istediği şekilde düğününü yapar, kendi tercihidir. Kimse kimsenin yaşantısına karışamaz ve müdahale edemez, başkalarının hakkını taciz edip çiğnemedikçe her birey dilediği ve inandığı gibi yaşamakta hürdür.
Yine dertli yüreklere sesleniyor ve sözü düğünlerimize getiriyorum.
Düğünlerimiz mutluluğumuzun ilanından daha öte ve anlamlı bir olgudur. Yeni bir yuva yeni bir aile kurmaktır. Yeni bir araba alır dua ederiz, yeni bir ev alır dua eder hatta imkana göre kurban bile keseriz. Bunlardan kastımız Allah kaza bela vermesin huzurla binelim, huzurla yaşayalım diye işin başını hayırla başlasın isteriz ki doğrudur. Peki arabadan , evden ve maldan mülkten kıymetli olan aile kurmanın başlangıcında neden düğünümüzde Allah’ın gazabını ve şeytanın keyfini çağırırız? Düğünlerimize bakarak şu soruyu net bir şekilde soralım: Manzaradan Allah mı memnun yoksa Şeytan mı? Peki Şeytanın memnuniyetiyle kurulan yuvanın huzuru, sağlamlığı umut vaat eder mi? Bu satırları okuyan kişilerden belki "Canım sende hangi çağda yaşıyorsun, çağa ayak uydurmazsan yalnız kalırsın düğününe gelen bile olmaz" diyenler olabilir. Ama biz Allah için mi yaşıyoruz yoksa başkaları ne der kriterine göre mi yaşıyoruz. Eğer sizin dostluğunuz, kişiliğiniz, çevrenizde oluşturduğunuz hüsnü kabul müsbetse çevreniz, dostlarınız şeytanı sevindiren düğün yapmadınız diye gelmemezlik etmez, inanın. Yok eğer siz doğruya sarıldınız diye sizi terkeden dostlarınız olacaksa bu dost sandıklarınız size ne kadar lazımdır, ve dostlukları tartışılmaz mı?
Bu düğünler yapılırken insanlarımız izahı mümkün olmayan bir kabullenişi ve yanlışlara teslimiyeti yaşar. Adeta takometre takılı aracın seyir halinde takometreyi devre dışı bıraktığında yaptığı hızın kayıt dışı kaldığı gibi düğün olunca yapılan günahlar yazılmıyor gibi rahat hareket ediliyor.
Devir neyi kabullenip neyi dışlarsa dışlasın, konjonktür neyi gerektirirse gerektirsin bizler Allah’a hesap verecek kullar olarak Allah’ın ölçülerine göre yaşantımızı yaşamaya mecburuz. Ne kadar becerebilirsek becereceğimiz kadar çaba sarfetmek kulluğun gereğidir.
Allah bizi hesaba çekerken "senin çağında şartlar böyleydi sen de böyle davrandın" demeyecek. Hud suresi 112. ayet mealinde Peygamberimiz (sav) e söylediğini hatırlayalım: "Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür."
Dosdoğru olmaktan başka bir yol var mı?
Hem İslam dini çağlar üstü olan ve her çağın problemlerine cevap verebilecek kapasitede ayrıca arzu edenlerin her devirde yaşayabileceği bir dindir. Yeter ki İslamı dosdoğru anlamayı çağımızda becerebilelim.
Şu da bir hakikat ki İslam dini bir ağır ciddiyet gerektiren, bütün zevk, sefa ve eğlenceden uzak bir din ya da bir yas dini değildir. Tam aksine helal ve meşru olan kişinin eğlenmesini, rahatını, huzurunu yasaklamaz. Allah’ın verdiği nimetlerin kulun üzerinde görülmesini ister. Şehveti çağırmayan, haramdan uzak olan eğlenmek yanlış değildir. İşte bu noktada müslümanların değişimi ve beklentileri helal ve meşru olan İslam potasında eriterek helal ve hayır duaya dayalı Allah’ın razı olacağı düğün şekillerini üretmeleri gerekir. Düşünmek ve çözüm bulmak günahların önünü almak demek olduğu gibi hayır üzere bir çığır açmak da demektir. Bazı insanların meşru, hayırlı bir çaba olan yuva kurmanın temelini hayırla atacak bir alternatifi kendince bulamadığı için gönlü razı olmasa da şeytanı memnun edecek şekilde bir düğün yaptığını zannediyorum. Ama bu şekilde de olsa asla geçerli bir mazeret olamaz.
Herkesin moda gibi rağbet ettiği güzel ve helal düğün şekillerimiz olana kadar mevcut olan mümkün olduğunca helal dairesinde kalarak ve bu mevcutlara kendi düşüncemizle katacağımız yeniliklerle düğünlerimizi yapmaya devam edeceğiz.
Unutmayalım ki müslümanın hayata dair her işi Allah’ın hakkını ve rızasını gözetecek şekilde olmalıdır.
Konuyu şiirsel bir anlatımla bitirelim isterseniz:
KOKMUŞ MODALAR
Düğünlere bizde toy denilirdi,
Muhabbet yanında aş yenilirdi,
Hem erkek hem kadın çok sevinirdi,
Günahsız toylara kavuştur Rabbim.
Ker değil eğlence baş tutulurdu,
Kadın erkek ayrı toy kurulurdu,
Şeytan av bulamaz çok kudururdu,
Yuvalar duayla kurulsun Rabbim.
Kirlenir bedende ruhlar kirlenir,
Vicdanlar günahla kat kat islenir,
Haller arsız arsız vah’a kitlenir,
Uyandır gafletten temizle Rabbim.
Ortalık aydınlık içler is kara,
İzzet, onur, edep derinde yara,
İğrençlik diz boyu bini bir para,
Arındır kıymetle Sen yücelt Rabbim .
Düğünler bizimde hal bizim değil,
Kalk dansa davet var doğrul ve eğil,
Allah’tan uzakça Şeytanca sevil,
Şeytan sevgisinden uzak tut Rabbim .
Kokmuş modaları taklit ettiler,
Hayırlı işlere şerden geçtiler,
Temele günahtan sevgi diktiler,
Tertemiz modalar türesin Rabbim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.