"Susku"nun sesinde ne varmış!...
Aynı yüzde, aynı heyalan, Çığlıksız bir kentle, düştüm suretinden...Sancılı kaldırımlar, avuçlarımın arasında izinsiz büyüttüğüm gülüşünü tanıdı!. sokak, lehçesini kaybetmiş bir dilin mazisinden dönerken tam orada yırttın içimi!. yaralı fetihler ve kansız keşifler sırasıydı ...o taşa adını verecek kadar büyümüştüm oysa. Solumla araladığım kapıların eşiklerinden, çıyan kokuları atlamasaydı çağıracakmıydın elimdeki işareti silinmiş parmağımı. Tutunacakmıydın, duvarına saçlarına asan kırmızı kurdelalı açlığın ,odasındaki penceresizliğe. Odanda ne kadar vazo var?...kaçı susuz, kaçı topraksız, kaçı ışıksız...imgelerle taşıyorum gövdemdeki sancıyı sayfama, hiç bir imlaya sapmadan ,şımartmadan virğüllerin çatı katına taşınmış boşluğu...sus larla dönüşüyorum, sana...elimdeki sihirsiz bir değnekle.
Amacını çoktan aşmış ,fiğüran telaşı yok inan üzerimde...ara istersen vicdanındaki yırtığı!!
Öfkem, bayram sonraları uğruyor lamba sesine...kırık ,dökük aydın cümleler barınağı sığdıramıyor ,fütursuz korkuları içine. Dağınık rengimin, en çok sana benzeyen kısmı, ışığa kırpıyor gözlerini. Aynı sesle seslenirken kerpiçe, duvarın saadetler dilenmiş yüzüne silkeleniyor o fotoğraf!. Yamalanıyorum, sökük dilimle her çağırışımda adını...Adını tahmin ediyorum, adını biliyorum, adını boyuyorum ,adını örtüyorum, adını asıyorum, adını kokluyorum, incelipte kırıldığın yerinden.
Senki, çoğaltıp çoğaltıp nüshasını bıraktığın, parmaklarımda asılı eskimiş dokunuşların sahibi...senki ,yara...seni keşfettiğimden beridir ,kanayanların durağında hiç gelmeyen otobüsün ,taklidini yapan çocukların içsizliği...içleri yok!...boşaltılmış, çalınmış, ...bir iç lazım bu cümleye, birde kılıf... Yok!
Bazen sağımdan dolanıp, karşıma çıkmayan yolların bencilliğinden şikayet ettim...yolcuları kınamadım...Acı_dım, acı acı işte: Acıya dokunarak yürümek sokakta ,acıya dokunarak su içmek ,acıya dokunarak fotoğraf çektirmek ,acıya dokunarak uyanmak ...acıya şahit ,acıya sadıç ,acıya bilirkişi ,acıya herşey...Sonrası gerilim...uzun koridorlar ,tüneller boyunca yitip yitip bulunamamak. Sahte ellerimle kopyalamaya çalıştığım hayat benim değil!...Eteğime yapışan bir iki çocuk...onlarında naylon terliklerinin tabanlarına yapışmış acıları, özgeçmişini siyahdan farklı bir tonla boyayanların ,alınlarındaki yazı hep ak!...beyazda acı yok!
Sesinde ne var!
ne var?...
diyenlere ,sorum yok!.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.